ANAHİTA (NAHİD)

ANAHİTA

Perslerin Aşk ve Bereket Tanrıçası Anahita, Eski Doğu dinlerinin tamamına yakın bir bölümünde yer alan Büyük Tanrıça’nın almış olduğu şekillerinden biridir. Yunanlıların Büyük Tanrıça Kybele ve Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite ile eş değerde tuttukları Anahita’nın dinî ayinleri, Büyük Işık Tanrısı Mithra’nın dinsel törenleriyle birlikte yapılırdı.

 Aredvi: çevresindeki topraklara bereket sunan mitolojik bir nehir adı, sûr: güç ile, Anahita: temiz ve lekesiz manalarında kullanılan üç kelimeden oluşan Aredvisur Anāhitā; Zerdüştilerin kutsal kitabı olarak kabul gören Avestâ’da Anāhītā, Pehlevi dilinde anāhīd ve anāhīt, eski Farsça’da Nâhîd, Ermeni dilinde Anahit ve Yunanca’da; Anaitis benzeri adlarla anılan Anahita, ateş, su, hava ve toprak olmak üzere dört temel anasır içindeki suyu koruyan ve ondan sorumlu olan meleğin adıdır. “Suyu bol ve temiz nehir”, “gür ve duru su” anlamlarını taşımaktadır. Zerdüştçülüğün kutsal kitabı Avestâ’da belirtildiği üzere bu su; cennet suları arasında yer almakta,  dünyada bulunan bütün suların büyüklüğünde olup suladığı yedi ülkenin topraklarına can vermekte ve Ferâhkert Denizi’ne dökülmektedir. Fars yazınında ve Farsça kelimelerde Nâhîd, Nâhide, Nâhîde ve Nahit biçimleriyle “erginlik çağına gelmiş kız” anlamına gelmektedir. Ayrıca Nâhîd, adından Zühre olarak da bahsedilen Venüs’ün bir başka adıdır.

Ahemeniler Hanedanı’ndan Pers Kralı II. Artakserkes’in; adına Sus’ta, günümüzdeki adı Hemedan olan Akbatana’da ve Babil’de birçok tapınak inşa ettirdiği Zerdüştilerin Anahita'sı yani eski İranlılar tarafından tapınım gören güçlü Tanrıça Anaitis, akarsuların büyük tanrıçasıdır. Öteki başka bazı eski ulusların, sulardan sorumlu tanrıçaları, ya Anahita ile açıklanmışlar ya da Anahita ile öteki ulusların sulardan sorumlu tanrıçaları arasında bir benzerlik kurulmaya çalışılmıştır.

Som altından yapılma bir heykeli, Parthiya Seferi’ne çıkan Romalı askerler tarafından çalınan Tanrıça AnaitisXera, Anahita’nın bir benzeridir.

Kutsal alanı olan Pontos Komanası’nda bir tapınağı ile bir putu bulunan ve sonraları Kapadokya Komanası’nda tapınım gören Orta Anadolu dağ kökenli yerel tanrıça Ma ile olan ilişkileri incelendiği zaman Komanların da Mamanlara referans olması muhtemeldir. Biri Kapadokya’da, öteki Pontus’ta olmak üzere Komana adında iki ayrı yer mevcuttu. Pontus’ta yer alan Komana adını, Kapadokya’da bulunan Komana’dan almıştır.         

Kapadokya’da bulunan Komana, süreç içerisinde önce Hierapolis, ardından da Sardis (Cataonia),  Pontus’ta yer alan Komana da Pontica (Hierocaesarea) adlarıyla anılmaya başlandılar. Pontus’ta bulunan Komana’nın Zile (Zela) ile Niksar arasında yer alan çağdaş Gümenek olduğu söylenir. Pontus’ta yer alan Zela (Zile), Anahita(Anaitis, Artemis)’ya nezredilmiş eski ve bağımsız bir tapınak toprağıydı.

 Sırada, 1815-1887 tarihleri arasında yaşayan İsviçreli antikacı, hukukçu ve antropolog Johann Jakob Bachofen'in dördüncü büyük öğretisine, grupça evlilikten iki-başlı-evliliğe geçişi sergileyen büyük oranda yaygın bir biçimin öğretisi var. Bunu, eski tanrı buyruklarını çiğnemenin kefareti şeklinde gösteren Bachofen: “Kadının iffet hakkını satın almasını sağlayan kefaret, aslında onun kendini erkeklerin eski ortaklığından kurtarıp yalnızca bir erkeğe vermesini sağlayan, kefaretin mistik anlatımından başka bir şey değildir” diyor.

Bu ön ödeme yaparak hakkında yapılacak kovuşturmadan kurtulma, sınırları belirlenmiş bir fuhuşu kapsıyordu. Babilli kadınların, yılda bir kez, Anahita’nın Militta Tapınağı’nda, bedenlerini erkeklere teslim etmekle yükümlüydüler. Hatta Küçük Asya'nın öteki halkları, kendi kızlarını, evlilik öncesinde gönüllerince yıllarca özgür bir aşk yaşamak amacıyla Anaitis Tapınağı'na gönderirlermiş. Dinsel bir örgeyle bezenmiş olan bu gibi töreleri, Akdeniz ile Ganj arasında yer alan coğrafyada yaşayan Asyalı halkların tamamında görmek mümkündür.

Bachofen, kurtuluşu hedefleyen günah ödeyici bu sungunun, süreç içerisinde yok denecek kadar azaldığını şöyle dile getirir:  "Her yıl yenilenen sungu [kendini vermek], yerini bir tek sunguya bırakır; yaşlı kadınların hétaïrisme (sefih çiftleşme)'i yerine, genç kızların hétaïrisme'i ve bunun evlilik süresince uygulanması yerine, evlilikten önce uygulanması geçer; kendini fark gözetmeksizin herkese vermenin yerini, belirli kişilere verme alır."

Morgan, hétaïrisme adı altında, erkeklerin, karı - koca evliliği dışında, evli olmayan kadınlarla evlilik dışı ilişkilerini anlar; bu ilişki-ler bilindiği gibi, bütün uygarlık dönemi süresince çok değişik biçimler altında varlıklarını sürdürerek, gitgide açık fuhuş biçimine döner ler. Bu hétaïrisme, doğrudan doğruya grup halinde evlenmeden, kadınların, iffet haklarını elde etmek için, kendilerini vermesinden gelir.           

Başlangıçta bir dinsel eylem olarak kabul gören bedenini para karşılığında başkalarına teslim etmek işi, Aşk Tanrıçası'nın tapınağında gerçekleştiriliyordu ve elde edilen para, önceleri tapınak hazinesine aktarılıyordu. Tıpkı Hindistan tapınaklarında olduğu üzere bayader (kutsal dansözler) olarak adlandırılan Anahita tapınaklarının ilk fahişeleri, Ermenistan’da bulunan Anaitis Tapınağı ile Korent'te bulunan Aphrodite Tapınağı’nda bulunan kölelerdir.

Önceleri kadınların tamamı için zorunlu olan bu kendini başka erkeklere teslim etme işi, süreç içerisinde sadece rahibeler tarafından uygulanır olmaya başlandı.  Anahita tapınaklarında olduğu gibi başka halklar da hétaïrisme (sefih çiftleşme), kızlara evlilik öncesinde tanınan cinsel özgürlükler kapsamının dışına çıkarıldı. Bu durumda günümüze başka yollardan ulaşan hétaïrisme’i, grup halindeki evliliğin ilk bakayaları olarak kabul etmek gerekir.

Emtialardaki adil olmayan paylaşımın ortaya çıkması sonrasında, bir başka ifadeyle barbarlığın üst kademesinden başlayarak, köle emeğiyle birlikte, ücretlilik de kendiliğinden ortaya çıkmaya başladı. Ayrıca zorunlu bir şekilde buna bağlı olarak; köle kadının kendi bedenini başkalarına verme yükümlülüğüyle birlikte, kendini özgür olarak tanımlayan kadınların profesyonel fuhşu da görülmeye başlandı.

Birçok din ve inançta yaşamın başlangıç noktası ve doğuşun temeli, daima dişi varlıklarla ilişkilendirilir. İran’da Anahita, bol sulu duru ırmakların, yeryüzündeki bütün ırmakların ve üretkenliklerin tamamının kaynağı, annelerin memelerinde bulunan sütlerin temizleyicisi, güç, parlaklık, duruluk ve arılık simgesi, selvi boylu, olağan-üstü güzelliği bulunan, özgür, başında yıldızlarla donatılmış altın taç, bedeninde altın elbiseler ve altından çok değerli gerdanlıklarla bezenmiş bir tanrıça şeklinde nitelenir.

Zerdüştçülüğün kutsal metinleri olarak kabul gören Avestâ’da, bu tanrıça harikulâde bir güzelliğe sahip, selvi boylu ve oldukça cazibeli genç bir kız nitelemesiyle anılır. Pers kitabeleri ve tarihçilerce verilen bilgilere bakılırsa Anahita, oldukça eski dönemlerden başlayarak yaygın olarak övgülere konu olmakta, adına özel tapınaklar yapılmaktadır. Anahita tapınakları, İranlı rahibeler için de birer inzivaya çekilme ve tanrıya yakınlaşma yerleri biçiminde kabul edilmektedirler. Hemedân, Şûş ve Kengâver (harabeleri bu güne kadar gelebilmiş) tapınakları, söz konusu tapınaklar arasında en önemli ve en görkemli olanlardır.

İran ve çevresindeki ülkelerde yer alan Anahita tapınakları, daha ziyade yörenin bol suya sahip, büyük ırmaklarının kenarlarına inşa edildiği gözlerden kaçmaz. İran’la birlikte Ermenistan bölgesi ve başka bazı Asya ülkelerinde de Anahita adıyla ve tapınaklarıyla yüz yüze gelinmesi söz konusu olan tanrıçanın, inananlarının yaşadığı coğrafyanın dışında kalan başka bölgelerde de büyük üne kavuştuğunun bir göstergesidir. IV. yüzyıldan itibaren Zerdüşt âteşgedeleri ve Anahita tapınakları, yerlerini İsevîlerin kiliselerine bırakmıştır. Eski İran kültüründe “âdîne” adıyla da bilinen cuma günü “Nâhîd”e özgüdür:

 Aredvisur adındaki çeşme, erkeklerin tenlerindeki tohumlarını, kadınların rahimlerindeki çocuklarını, annelerin göğsündeki sütü temizler. Bütün kadınların doğumunu kolaylaştıran, gerekli olduğunda bütün kadınların memelerine süt indiren odur. Aredvisur Anahita her zaman genç, güzel, alımlı, boylu boslu, mutlu, özgür, saygın ve soylu bir kız görünümünde, üzerinde çok değerli ve göz alan süslü elbiselerle görünür. Doğrusu ulu Aredvisur Anahita, her zaman âdeti olduğu üzere elinde bersem, kulaklarındaki dört köşeli altın küpeleriyle, nazik gerdanındaki güzel gerdanlığıyla görülür.

Halk arasında son derece sevilen bir tanrıça olan Anahita, Mezopotamya’da yaşayan Samilerin Aşk ve Doğurganlık Tanrıçası ’İştar’ın bir sıfatı olarak kabul edilirdi. Bazen el değmemiş, tertemiz bir bâkire, bazen de büyük bir fahişe olan Anahita; suyun, üretkenliğin ve bereketin tanrıçasıydı.

Öbür yandan Nâhîd, “felek” adı verilen göğün üçüncü katında ikamet eden Zühre/Venüs, Hârût ile Marût’u sınamak için Tanrı tarafından güzel bir kadın kılığında gönderilen güzeldir. Bazen sabah, bazen de akşamları doğar. Pers edebiyatında güneş sisteminin en parlak yıldızlarından biri olarak kabul edilen Nâhîd, Zühre’nin anlamdaşı olarak kullanılmakta, feleğin şarkıcısı, güzellikler ortaya koyan, süslenme ve bezenme simgesi olarak yansımakta, bazen de eski anlamlarını hatırlatacak kelimelerle birlikte kullanılmaktadır.

Nâhîd, yıldıza dönüşmeden evvel Babil’de yaşayan son derece güzel ve albenili bir kadındı. Sınanmak amacıyla tanrı tarafından yeryüzüne yollanan Hârût ile Marût adlarındaki iki melek, Nâhîd’in evine gitmiş ve onun albenisinin büyüsüne kapılarak günah işlemişlerdir. Onlardan “İsm-i A’zâm” duasını öğrenen Nâhîd, göklere yükselmiş ve Allah tarafından yıldıza dönüştürülmüştür.

Göklerin en yüce katında ikamet eden ve iyilikçi tanrı Ahura Mazda tarafından verilen emirle göklerden, bulutların üstünden yağmur, kar ve dolu gönderen Anahita’nın bulut, yağmur, kar ve dolu adlarındaki dört beyaz at tarafından çekilen bir arabası vardır. Her gölün, her ırmağın ve her denizin kıyısında yüz pencereden ve bin sütundan oluşan son derece güzel döşenmiş çok süslü bir evi bulunmaktadır.

 

Mehmet KORKMAZ











 
Bugün 33 ziyaretçi (51 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol