DERSİMLİ ÜÇ KIZ



DERSİMLİ ÜÇ KIZ
Yıl 1937, yer Hozat Kızıl Mezra köyü…
Kızıl Mezralılar oturmuş köy meydanında sohbet ediyorlardı.
Kafalarını Solesan yoluna çevirdiklerinde köye doğru bir tabur askerin geldiğini fark ettiler. Askerler köyün etrafını sardılar bütün Kızıl Mezralıları köyün ortasına topladılar. İlkbahar zulüm ile başlamıştı. Bu askerler Tunç Alayı’na bağlı bir taburdu, başında da gaddarlığı ile tanınmış Yüzbaşı Kel Osman vardı.
 
Kızıl Mezralılar köy meydanında
Konuşurlarken bir sohbet anında
Birden Solesan’a çevrildi gözler
Asker vardı köyün dört bir yanında
 
Köylü ister, zeval gelmesin cana
Hâlbuki gelenler zulümden yana
Tunç Alayı’ndan bu taburun başı
Vampirin biriydi, doymuyor kana
 
Askerler gelirken mevsim bahardı
Başlarında gaddar Kel Osman vardı
Karşılarında Kel Osman’ı gören 
Bütün köylüleri bir korku sardı
 
Köye korku sinmiş herkes tir tir titriyordu. Köyün babayiğit kadını Şenge köylünün korkmuş halini görünce cesaret vermek için köylüye korkmayın bunlar bize bir şey yapamazlar diye cesaret vermek istedi. Oysa Şenge bunların her türlü kötülüğü yapacaklarının farkındaydı. Bunların merhametsiz vicdansız olduğunu biliyordu. Şenge, Kel Osman’a komutan senin gücün ancak fakir fukaraya mı yetiyor? Cesaretin varsa şahin ağanın üstüne git. Git ki halin nice olur dağlar taşlar şahit olsun. Kel Osman, bu sözler üstüne kudurdu bir gurup asker köyün altındaki çeşmenin altında bekliyordu. Bağırarak onları getirin dedi. Askerler, Torut köyünden üç genç kızı beraberinde getirmişlerdi. Kel Osman, köylülere dönerek; bunları tanıyor musunuz dedi. Üç genç kız bir birlerine sokulmuşlardı, üstleri perişandı.
Köyün babayiğit kadını Şenge
Baktı köylüleri girmiş bir teng’e 
Döndü Kel Osman’a dedi yiğitsen
Git Şahin Ağa’yla giriş bir cenge
…….(teng: darlık, dara düşmek)
 
İtin tekisin sen, zalim Kel Osman 
Senin eksikliğin boynunda tasman
El etti, buraya getir der gibi
Asker üç genç kız getirdi, Torut’tan
 
Kel Osman kızlara kötü davrandı
Görenler insanlığından utandı
Birbirine sokulmuştu üç genç kız
Hepsinin üstü başı perişandı.
 
Mılle Hüseyin’in karısı çığlık attı. Bu çocuklardan biri Mılko’nun kızıydı diğer ikisi de Abbas Ağa’nın kızlarıydılar. Kızlar, ninelerine koşup sarılmak istediler. Askerler buna engel oldular. Kızların ninesi başındaki beyaz tülbendi (leçeği) Kel Osman’ın ayaklarının altına attı. Kel Osman küstahça gülümseyip tülbendi çiğnedi. Kel Osman Şenge’ye dönerek;
“Hani nerde Şahin Ağanız gelsin de namusunuzu kurtarsın?”
 
Çığlık attı Mıle Hüseyn karısı
Karşısında duran köpek sürüsü
Dedi ki İkisi Abbas Ağa’nın 
Osman’ı sorarsan itin birisi
 
Meğer torunuymuş kızların üçü
Yolmaya başladı, başından saçı
Sarılmak istedi kızlar, nineye
Bırakmadı Yüzbaşı Osman piçi
 
Kızların ninesi sandı, efendi
Osman’ın önüne attı tülbendi
Ama ne arar Osman’da insanlık
Atılan tülbendi çiğnedi, kendi
 
ÖNEMLİ NOT: Bir kavga ya da anlaşmazlık sırasında, bir kadın cesaretle kavgacıların arasına girerek beyaz tülbendini (leçeği) başından çıkarıp kavgacıların ortasına atarsa, Alevi töreleri gereği o andan itibaren kavga sona erer.
 
Kel Osman bu defa Şenge’ye döndü
Şahin Ağa’n gelsin bakalım şimdi
Kurtarsın namusunuzu deyince
Ninenin yüreği tutuştu, yandı.
 
Şenge ansızın öfkesinden patladı; “ey zalim, ey kâfir, ey dinsiz, ey imansız, allahsız, senin bu güçsüz zavallılara mı gücün yeter?” Kel Osman, bunları önemsemedi. Tarihten bu yana ataları ne yaptıysa o da atalarının yolunu devam ettiriyordu. Gün akşam oldu, askerler çadırlarını kurdular. Kızlar, askerlerin çadırlarına sürüklenerek götürüldüler.
Kızların biri Kel Osman’ın çadırına dövülerek sokuldu çığlıklar yeri göğü inletiyordu köylüler çaresizlik içinde seyrettiler, kızların güzelliği çevrede dillere destandı köylüler adeta yasa büründü, kızların çığlıkları geceler boyu sabahlara kadar durmuyordu bu hal üç gün sürdü üç gün sonra çadırlar söküldü.
Yiğit Şenge hemen çıktı meydana
Verdi, veriştirdi gaddar Osman’a
Şenge’yi önemsemedi Kel Osman
Yezid’in torunu gelmez imana
 
Gün akşam oldu çadırlar kuruldu 
Sürüklendi kızlar, ortam gerildi 
Güzelliği dile destan kızların
Biri Osman’ın çadıra verildi.
 
Kızların çığlığı göklere çıktı
Köylü çaresizce uzaktan baktı
Üç gün boyunca kızların feryadı
Duyan herkesin yüreğini yaktı

 
Köylüler kızların akıbetini öğrenmek için komutanın çadırına yürüdüler ama askerler dipçiklerle köylüye karşı koydular askerler köyden çadırları toplayıp gittiler üç genç kızı da aralarına alıp Ermeni Deresi denilen yere doğru gittiler. Kızların üstü başı parçalanmış perişan haldeydiler. Ermeni Deresi’ne vardıklarında Kel Osman, askerlere “süngü tak” deyip emir verdi. Mılko’nun kızı birden haykırdı: ‘hadi vur beni zalim vur beni de ruhum kurtulsun bu işkenceden” dedi. Sesi, vadiyi yankıladı. Bunun üzerine “vur” emri verildi ve önce Mılko’nun kızı ölmüştü daha sonra iki kız kardeşi de kurşuna dizdikten sonra çekip gittiler.
 
Üç gün sonunda çadırlar söküldü
Köylü kızlar için meydana döküldü
Zalim askerin dipçik darbesiyle
Köylüler mecburen geri çekildi
 
Parçalanmış üstle öne sürdüler
Ermeni Deresi’ne götürdüler
Haykırdı vur dedi, Mılko’nun kızı
Süngü tak emriyle onu vurdular
 
Aç kuzgunlar konmuş gibiydi leşe
Sıra gelmişti iki kız kardeşe
Silah sesiyle yankılandı, vadi 
Kurşunlandı iki bacı peş peşe
 
Askerler zafer kazanmışçasına vadiden uzaklaşınca köylüler, vadiye koşup gittiler. Vadiye vardıklarında üç genç kızın delik deşik olmuş cesetleriyle karşılaştılar. Köylüler, cesetleri götürüp defin etmek istedi ama kızların ninesi bunlara karşı çıkar kızların burda defin edilmesini ister ve bu genç kızların cesetleri vuruldukları yerde defnedilir.
 
Vadiden uzaklaşınca askerler 
Tüm köylü vadiye oldu seferber
Toplandılar cesetlerin başına
Delik deşik olmuş bütün cesetler
 
Üç fidanın bahtın kara yazmışlar
Dengbejler hüzünle ağıt dizmişler
Nine karar verince kapı komşu,
Üç kızın mezarın orda kazmışlar
 
Sefil Hayranȋ’yim ağlar yaş döker
Ağladıkça hüzün, hep döşe çöker
Yüzyıllarca sürüp gider acılar
Sanma yıllar sonra yürekten çıkar.
 
NOT: Delil Xıdır’ın “Kendi Diline Sığmayan Tarih Kızıl Mezra” Adlı Kitabından Alıntılanan bu yazının şiirleri tarafımdan yazılmıştır.


Sefil HAYRANÎ / Mehmet KORKMAZ
Emekli Eğitimci, Şair, Araştırmacı Yazar












 
Bugün 85 ziyaretçi (102 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol