DERSİMLİ
DERSİMLİ

Birlikte görev yaptığımız bir öğretmen vardı. Çetin Çuhadar’dı, adı. Gaziantepliydi kendisi. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinden gelmişti, benim de görev yaptığım Hadırlı İlköğretim Okulu’na. Tanışma sırasında benim Tuncelili olduğumu öğrenince eski görev yeri olan Pazarcık’ta yaşanan bir olayı aktardı bizlere. Çetin öğretmenin bize aktardığı olay şöyledir:
Pazarcık Kaymakamlığı sudan bir bahane ile kapatır, Pazarcık Eğit-Sen Şubesi’ni. Dönem, DYP-SHP Koalisyon Hükümeti Dönemi. Aradan aylar geçmesine ve birkaç kez girişimde bulunulmasına rağmen henüz kilitli kapısı açılmamıştır, sendikanın. Girişimleri sonuçsuz kalan sendika yöneticileri, günün birinde varırlar, Kahramanmaraş SHP il başkanının yanına. Kendilerine bu konuda yardımcı olması için ricada bulundukları SHP il başkanına aktarırlar, sorunlarını. İl başkanı, hemen sarılır telefona. Arar, bir zamanlar birlikte çalıştıkları can-ciğer arkadaşı, dönemin Köy İşleri Bakanı Azimet Köylüoğlu’nu. Aktarır durumu kendisine.
Zaman yitirmeyen Bakan Köylüoğlu; K. Maraş valisine, vali de Pazarcık kaymakamına telefon açarak sendikanın açılması ricasında bulunur. Yardımlarından ötürü SHP il başkanına teşekkür ettikten sonra Kahramanmaraş’tan ayrılan sendika yöneticileri, dönerler Pazarcık’a. Başlarlar sendikanın kilitli kapısının açılmasını beklemeye. Ama nafile. Aradan uzun zaman geçmesine ve kendilerine sendikanın en kısa zaman içinde açılacağına dair söz verilmesine rağmen ne bir ses, ne de bir seda vardır, yetkililerden. Eğit-Sen Pazarcık Şubesi’nin kapısı, mühürlü kilidiyle duruyor hâlâ.
Aradan geçen uzun zamana rağmen hâlâ açılmayan sendikanın yöneticileri, bir daha tutarlar K. Maraş’ın yolunu. Varırlar, yine SHP il başkanının yanına. Sendikanın hâlâ açılmadığını iletirler kendisine. Bir önceki ziyaret sırasında olduğu üzere aynı telefon trafiği yaşanır. SHP il başkanı tarafından aranan Bakan Köylüoğlu, hiç zaman yitirmeden hemen arar Kahramanmaraş valisini ve çeker fırçasını. Sendikanın derhal açılmasını emreder. “Baş üstüne Sayın Bakanım” diyen Kahramanmaraş valisi de aynı ivedilikle aradığı Pazarcık kaymakamını arayıp azarlar. Ve:
—Bu sendikanın açılması için sizi daha önce aramış talimat vermiştim. Ancak duyduğuma göre sendika hâlâ açılmamıştır. Bu sendikayı bugüne kadar neden açtırmadınız? der.
Kaymakam:
—Sayın valim açtıracaktım ama…
Vali:
—Âmâsı ne?
Kaymakam:
—Efendim, sendikanın “Yönetim Kurulu” üyelerinden biri Tuncelili. Bunun için açtırmadım der.
 
Bu olay ne ilk, ne de sondu. Ben de buna benzer bir olay yaşadım. Onu sizlerle paylaşmak istiyorum: 
12 Eylül döneminde görev yaptığım Tunceli Merkez Hürriyet İlkokulu’ndan Kastamonu’ya sürgün edildim. Oradan Araç ilçesinin kuş konmaz, kervan geçmez bir yerde bulunan tek öğretmenli bir köy ilkokuluna atanmıştım. Büyük çocuğum, ortaokul öğrencisiydi, o dönem. Ne atandığım köyde, ne de günlük gidiş-geliş yapabileceğim uzaklıkta bir ortaokul vardı. Bunun üzerine bir atama dilekçesi verdim, Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne. Dilekçemde çocuğumun öğrenim hayatını idame ettirebilmem için atamamın, ortaokulu bulunan ya da günlük gidiş-dönüş yapabileceğim uzaklıkta bulunan bir yere yapılması talebinde bulundum.
Dilekçemi elden vermek üzere bağlı bulunduğum Araç İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden izin alarak Kastamonu’ya gittim.  Makamına çıktığım İl Milli Eğitim Müdürü’ne atama isteğimi bildiren dilekçemi verdim. Dilekçemi okuyan dönemin Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürü M. Necmi Yazıcıoğlu:
-Hem Tuncelilisin, hem sürgün gelmişsin, hem de tayin istiyorsun. Sence bu mümkün mü? diye sordu.
Evet. Bir ülke düşünün. Hem de tepe noktasında bulunanların çağ atladığını söyledikleri bir ülke. Hem de sözde demokrasinin var olduğu söylenen bir ülke. O ülkenin yönetim kademelerinin birinde görev üstlenen bir yönetici, ön yargılı davranarak o ülkenin bir bölüm vatandaşını potansiyel suçlu olarak görsün.
Bu tür yöneticilerin, daha doğrusu böyle çağ dışı bir zihniyetin egemen olduğu bir ülkede demokrasiden söz etmek mümkün mü? Söz edilse bile bu ne kadar gerçekçi olabilir.
Gözlerine taktıkları at gözlüklerini çıkarmamakta direnen yöneticiler tarafın-dan uygulana gelen bu zihniyetin marifetiyle tarihi boyunca hep dışlanan, hâkir görülen, çeşitli baskı, zulüm ve kıyımlara maruz kalan Dersimli, hakkını aramaya kalkışınca da adı, hep isyanlarla, asiliklerle birlikte anılır olmaya özel bir itina gösterilmiştir.
Hamurunda çeşitli kültürlerin mayasının bulunduğu bu güzel coğrafya ile örtüşmeyen, ona yakışmayan bu çağdışı zihniyet dün de vardı, bu gün de vardır, hiç kuşkusuz yarın da olacaktır.
-Peki, bu karalama, bu zulüm, bu kıyım ne diye? 
Unutulmamalıdır ki egemen sınıfın yararı yatmaktadır, bu zihniyetin altında. Eh! Böyle olunca da her emekçi gibi Dersimli de payına düşeni almaktadır, bu kampanyadan. Aydın olup başı çektiği için de bu payın ziyadesi Dersimli’ye düşmektedir elbette.
Tabii ki devletin çeşitli birimlerinde görev üstlenen yöneticilerin tamamını aynı kefeye koymak büyük bir haksızlık olur. Ender de olsa önyargılı davranmayan, yargısız infaz yapmayan, insana insanca değer verilmesinden yana olan yürekli yöneticilerimiz de vardır elbette. Ama ne yazık ki koca bir ummanda bir katre gibi olan bu yürekli yöneticilerimiz, öteki çoğunluğun arasında yitip gitmektedir.
Sanmayın ki sadece yerenlerimiz vardır. Baş tacı edip seven yârenlerimiz daha çoktur bizim. Hem dışlanma ve yerilme, hem de baş tacı edilip sevilme duygularını yaşayan bir Dersimli olmanın haklı gururunu da yaşadım, dışlanıp hor görülmenin burukluğunu da…
Dersim’i ve Dersimlileri çok iyi tanıyanlar bilirler ki;
Dersimliler, bölücülükten ve bölgecilikten değil, din, dil, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin tüm insanların bir ve beraber olmasından yanadırlar.
Dersimlileri tanıyanlar bilirler ki, karanlığı sevmezler asla. Hayalleri de düşleri de hep aydınlık yarınlar üzerinedir, Dersimlilerin. 
Bundan ötürüdür ki; karanlık dünlerden değil, aydınlık yarınlardan yanadırlar onlar. Sevdalıdırlar özgürlüğe. Onlar için gönüllerde başköşeye oturtulmuş en yüce değerdir, özgürlük. 
Bundan ötürüdür ki prangalardan değil, tutkulu oldukları özgürlükten yanadır onlar.
Dersimlileri tanıyanlar bilirler ki onlar, kavgayı sevmezler. Hele insanları ve onların geleceğe dair güzel umutlarını yok eden savaşları asla… 
Bundan ötürüdür ki kavgadan ve savaştan değil, engellemelere rağmen uğruna kan döküp can vererek yaşatmaya çalıştıkları barıştan yanadır onlar.
Gericiliğe ödün vermezler asla, fizikî görünümleri gibi dimağları da çağdaş olan Dersimliler. Dimağları köhne örümcek ağıyla örülü olmadığı için bağnazlığa geçit yoktur onların felsefesinde.
İşte bundan ötürüdür ki günümüzde hep bilimle, ilericilikle, çağdaşlıkla, öz-gürlükle, barışla, hoşgörüyle, sevgiyle anılır olmaya başlamıştır, Dersimlinin adı. 
Çünkü bütün bunlar Dersimi’nin felsefesinin mihenk taşını oluşturmaktadır. Ne Dersimli onlarsız olur, ne de onlar Dersimlisiz…
İşte bundan ötürüdür ki:
Dersim denince korkusuz yiğitlerin harman olduğu yer gelir akla. 
Dersim denince hakça paylaşımcılık ve insan merkezli düşünceler gelir akla.
Dersim denince yakılmış köyler, yıkılmış yuvalar, yok olmuş umutlar, kapısı-na kilit vurulmuş okullar, topla, tüfekle yok edilmeye çalışılan özgür düşünceler gelir akla. 
Dersim denince özgür bir yaşam uğruna işkence tezgâhlarından geçirilmiş yüzlerce aydın gençlik gelir akla. 
Dersim denince içeri alındığı ilk gece işkencede can veren öğretmen Süleyman Ölmez, kahpe kurşunların hedefi olan Ali Haydar Yıldız, canice katledilen Hüseyin Cevahir ve güneş doğmadan dâra çekilen Hozatlı Hıdır Aslan gelir akla.
Dersim denince zulmü, vahşeti ve sömürüyü yeryüzünden silmek için inançları ve emekçi halk yığınları uğruna bedenlerini işkence tezgâhlarında ve idam sehpalarında ölüme terk eden canlar gelir akla.
Dersim denince şelpe usulü çalınan bağlamalar eşliğinde söylenen deyişler, okunan duazlar, kızlı-erkekli dönülen semahlar gelir akla.
Dersim denince davul-zurna eşliğinde oynanan Üçayaklar, Sımsımıler, Delilolar, Tamzaralar ve çekilen halaylar gelir akla.
Dersim denince gönüllerde taht kuran, dillere destan olan “Dersim Dört Dağ İçinde”, “Siyah Perçemlerin Gonca Yüzlerin”, “Munzur’a Söyleyin”, “Bebek” ve daha onlarca halk türküsü gelir akla.
Dersim denince doruklarında beyaz örtünün sırtını yerden kaldırmadığı Munzur Dağı ve yamaçlarında kırk gözeden doğan süt beyazı, buz gibi soğuk sularıyla Munzur Gözeleri gelir akla.
Dersim denince Bağırbaba Dağı, Kırklar Tepesi, Süpürgeç Dağı gelir akla.
Dersim denince Ana Fatma, Düzgün Baba, Çoban Baba ve Sultan Hıdır ya-tırları gelir akla.
Dersim denince “Dersim Olayları” sırasında kadın-erkek, genç-yaşlı, hamile-hasta demeden süngülerle, ağır makineli tüfeklerle katledilen binlerce Dersim-linin kanının oluk oluk aktığı Laç Deresi gelir akla.
 
DERSİMLİ

Senin adın daim dillerde destan
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Başın kurtulmuyor şivandan yastan
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

Sen şah damarımdan akan kanımsın
Hem gözümün nuru, hem de canımsın
Gönül sarayımda tek mihmanımsın
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön Sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

Mertle bölüşürsün ekmeğin aşın
Namert ile asla hoş değil başın
Cihanda bulunmaz menendin eşin
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

Hem insanlığa hem Hakk’a yakınsın
Sen yiğitsin düşman senden çekinsin
Mevla’m seni kem gözlerden sakınsın
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.
 
Düşüncenle hayran ettin herkesi
Ezilen halkların sen oldun sesi
Onurlu yaşamın canlı simgesi
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.
Sen bir kahramansın halkın gözünde
Zerre kadar hilaf yoktur sözünde
Olgunsun, çiğlik bulunmaz özünde
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

Sen açık sözlüsün yok siyasetin
Baldan daha tatlı sözün sohbetin
Onurlu yaşamdır senin servetin
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

Sen dağlara yağan dolusun karsın
Coşkun çaylar gibi çağlar akarsın
Dayanmaz engeller sana, yıkarsın
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

Bırakın Munzur’u özgürce aksın
Ozanlar özgürlük türküsü yaksın
Haksızlığa karşı sen bir bayraksın
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

Bazen Mehmet oldum, bazen Hayranî
Ben de Dersimli’yim bilsinler beni
Arzuladım, görmek isterim seni
Dersimli Dersimli aslan Dersimli.
Dön sırtın Munzur’a yaslan Dersimli.

DERSİM VE DERSİMLİLER

Tunç yürekli yiğitleri 
Dersimliler Dersimliler
Barındırmazlar itleri
Dersimliler Dersimliler

Dersim Dersim güzel Dersim
Sana sevdam özel Dersim
Hayli zamandır görmedim
Bağın olmuş gâzel Dersim

Köylerimizi yaktılar
Umutlarını yıktılar
Sanma kavgadan bıktılar
Dersimliler Dersimliler

Dersim Dersim şirin Dersim
Yaraların derin Dersim
Özgürlük rüzgârı esen
Yaylaların serin Dersim

Sıcak kanlı güler yüzlü
Korku bilmez demir özlü
Semah döner oğul-kızlı
Dersimliler Dersimliler

Dersim Dersim aydın Dersim
Özgürlüğü yaydın Dersim
Dayanmadın haksızlığa
Her dem karşı koydun Dersim

Alışkındır her darlığa
Kıymet vermezler varlığa
Tahammül etmez körlüğe
Dersimliler Dersimliler

Dersim Dersim beşik Dersim     
Özgürlüğe âşık Dersim
Haklı haksız arasında
Her dem oldun eşik Dersim

Haksızlığa baş eğmezler
Birliğe hayır demezler
Kimsenin hakkın yemezler 
Dersimliler Dersimliler

Dersim Dersim ulu Dersim
Şah Merdan’ın kulu Dersim
Hayranî der senden geçer
Özgürlüğün yolu Dersim

                           Sefil HAYRANÎ / (Mehmet KORKMAZ)


 
Bugün 24 ziyaretçi (39 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol