ATALANTE İLE MELEAGROS



    ATALANTE İLE MELEAGROS EFSANESİ

Mitolojiye göre Atalante’nin babası, kökeni, bölgenin efsanevi atası olarak bilinen Arkas’a dayanan Lykurgos’un oğlu İasos’tur. Annesi de Klymene olarak geçer. Kendini tanrıça Artemis’e adayan avcı bir kadın olan Atalante, Eski Yunan mitolojisinde önemli bir yer tutan Kalydon Domuz Avı’na ve Argonautlar Seferi’ne katılan tek kadın kahramandır. Günümüzde tek figür şeklinde karşımıza çıkan Atalante, birkaç kişinin öyküsünü içinde barındırır.

Atalante’ye ilişkin mitler, kıta Yunanistan’ında yer alan iki ayrı bölgeye göre farklılık göstermektedir. Bu bölgelerden biri kıta Yunanistan’ının ortasındaki Boiotia, öteki güneyindeki Peloponnesos Yarımadası’ndaki Arkadhia’dır. Boiotia bölgesine özgü mitos, antik sanatı Arkadhia’da anlatılan mitos kadar etkili olamamıştır.

Boiotia’ya özgü anlatımda Atalante’nin kendisine talip olanlarla yaptığı yarış ve evlilik ön plana çıkarılmasına rağmen Arkadhia’ya özgü anlatımda Kalydon Domuz Avı’nda üstlendiği rol ön plana çıkmaktadır.

Bu iki ayrı bölgede dile getirilen iki farklı anlatım çok iç içelik arz eder. Antik dönem yazarlarından bazıları da iki farklı anlatımı bir arada vermişler. Bu durum, iki farklı mahalli kahramanın süreç içerisinde bir isim altında Atalante’yi meydana getirdiği tezini güçlendirmektedir.

Yunan tarihçisi Diodorus Sicilus ile M.Ö. 104'e doğru-22 arasında yaşayan Bergamalı Yunanlı hitabet hocası Apollondoros’un yazdıkları Boiotia anlatımına göre usta bir avcı olan Atalante, Skhoineus ile Klymene’nin kızıdır. Bakire bir kız olarak kalmak ister. Başka bir ifadeyle evlenmek istemiyor. Bunun iki nedeni vardır. Bu nedenlerden birincisi, erkekleri küçük görmesi, ikincisi de bir kâhinin, kendisine evlenmesi durumunda bir hayvana dönüştürüleceğini söylemesidir.

Yunan mitolojisine göre tarihsel gerçekliği saptanamayan, yasa koyucu olarak bilinen ve Trakya’daki Edonoi halkının efsanevi kralı olan Lykurgos oğlu İasos’un kızı olan Atalante, Arkadhia ve Boiotia bölgelerinde Av Tanrıçası Artemis’i sembolize eden avcı bir kızdır. Boiotia mitosları Atalante’yi tanrıça Artemis ile fazla bağdaştırmazken, Arkadhialı avcı Atalante, Artemis’e eşlik edenlerden biri ya da muhtemelen kökende Artemis’in bir şekli gibi görünür.

Babası erkek çocuk istemektedir. Erkek çocuk isteyen baba İasos, Atalante doğunca onu Parthenion Dağı’nın eteklerine bırakır. Burada dişi bir ayı tarafından emzirilen Atalante, çobanlar ve avcılar tarafından büyütülür.  Bu sayede usta bir avcı olarak yetişen Atalante, daha sonra kendini Tanrıça Artemis’e adayarak bakire kalmayı tercih eder. Usta bir avcı olarak yetişmesinden ötürü kendisi kadar başarılı bulmadığı erkekleri aşağılamaya başlar. M. Ö. 104’e doğru- M. Ö. 22 tarihleri arasında yaşayan Yunan asıllı Bergamalı hitabet hocası Apollodoros tarafından verilen bilgiye göre kendisine tecavüz etmek isteyen Hylaios ve Rhoikos adlarındaki iki at adamı (Kentauros) yaşamının bu evresinde öldürmüştür.

Atalante, kendisini evlendirmek isteyen babasına karşı çıkınca babası, bir koşulla onun bu isteğini kabul eder. Bu koşula göre Atalante, kendisine talip olanlarla koşu yarışına girişecektir, kazanması durumunda evlenmek zorunda kalmayacak ve bakire bir kız olarak yaşamını devam ettirebilecektir. Böylece Atalante ile küçümsemiş olduğu erkekler arasında yarış başlamış olur. Atalante, bu yarışlarda kendisine talip olanlara tolerans tanısa da sonuçta yarışı yine kendisi kazanır. Yarış bitince mağlup ettiği erkekleri öldürür.

Bunun üzerine Atalante’ye âşık olup onunla evlenmek isteyen Hippomenes (ya da Melanion) adındaki delikanlı, onunla evlenebilmesi için neler yapması gerektiği konusunda Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’e akıl danışır. Aphrodite’in nasihatine uyan Hippomenes, yarış sırasında yere üç altın elma düşürür. Atalante, yere düşen üç altın elmayı yerden almak için duraklamak zorunda kalınca bu fırsatı değerlendiren Hippomenes, ondan önce hedefe ulaşır ve neticede kendisiyle evlenir. Evlilikten sonra Baştanrı Zeus (ya da Ana-tanrıça Kybele) Tapınağı’nda sevişmelerine öfkelenen tanrılar tarafından aslana dönüştürülürler.

Atalante, daha sonra tanrılaştırılır. M. S. II. yy’ın sonlarında yaşamış ünlü Yunan gezgin ve coğrafyacı Pausanias, Atalante’nin tanrısallık yönünü şu sözlerle dile getirir: “Epidauros bölgesinde Asklepios’a giderken Kyphanta adıyla anılan kutsal bir yer vardı. Burada bulunan bir kayadan soğuk bir su fışkırıyordu. Anlatılanlara göre Atalante oradayken mızrağını bir kayaya saplamış ve oradan sözü edilen bu soğuk su fışkırmış”.

 

Atalante İle Meleagros

Kalydon ülkesi kralı Oineus, her yıl hasat zamanı ilk ürünleri tanrıça Artemis’e sunuyordu. Ancak yılların birinde bu geleneği unutup hasatın ilk ürünlerini tanrıçaya vermedi. Buna son derece öfkelenen Artemis, kralı cezalandırmak için bir yabandomuzu gönderir, Kalydon'a. Yaban domuzu, ekinleri yerle bir eder, sığırları öldürür, karşısına çıkan bütün insanları parçalar. Domuzla başa çıkamayacağını anlayan Oineus, Yunanistan'ın bütün kentlerine haber gönderip yardım talebinde bulunur. Bunun üzerine Kalydon'a dört bir yandan kahramanlar akın akın gelmeye başlar.

Oineus'un Altheia'dan olma oğlu Meleagros, o zamanlar gençliğinin en ateşli çağlarını yaşıyordu. Meleagros'un doğumundan bir ay sonra ölümlülerin kader ağlarını ören Moiralar (kader tanrıçaları) odasındaki ocağa az önce bir odun parçası atan anne Althea'nın yanına gelirler. Beşikteki Meleagros’a bakıp şunları söylerler: “Meleagros, sana bir armağanımız var: Hayat getirdik sana, yaşayacaksın bu odun parçası kül oluncaya kadar”.  Moiraların ağzından bu sözleri duyan anne Altheia, hemen yanmakta olan odunu ateşten alıp ateşi söndürür. Sonra,  günün birinde ateşe atılır korkusuyla elindeki yarı yanmış odunu (köseği) alıp sandığında saklar.

Yaban domuzunu avlamak için Kalydon'a gelen kahramanlar, Moiraların kendisine ömür biçtiği bu Meleagros tarafından ağırlanır. Bu kahramanlar arasında “Arkadhia korularının gözbebeği” Atalante de bulunuyordu. Yarı beline kadar uzanan saçlarına gerekli özeni göstermeyen Atalante,  onları başının arkasında toplanmıştır sadece. Elinde yayı vardı.  Meleagros, yüzü çocuk yüzü olamayacak kadar kadınsı, kadın yüzü olamayacak kadar çocuksu olan Atalante’yi görür görmez âşık olur ona. Ancak bir kadınla ava çıkmayı gururlarına yediremeyen kahramanlardan bazıları Atalante’nin ava katılmasına karşı çıkarlar. Meleagros, Atalante’nin ne kadar usta bir avcı olduğunu anlatarak onları ikna etmeye çalışır. Nihayet büyük bir merakla beklenen av süreci başlar. Domuz, kısa sürede kıskaca alınır. Bir ara kıskaçtan kurtulan domuz, önüne gelene saldırmaya başlar. Avcılardan iki tanesini öldürür. Bu arada bir karışıklık yaşanır. Hayvan, tam kılıcını çekip üzerine atılan Meleagros'u ezecekken soğukkanlılığını koruyan Atalante, okunu fırlatır. Atalante’nin fırlattığı ok, domuzun gövdesine saplanır. Bunu fırsat bilen Meleagros, iyice yanına yaklaştığı hayvanı öldürür. Tüm avcılar, domuzu öldüren Meleagros'u tebrik ederken o, hayatını kurtaran Atalante’ye gönülden bağlanmıştı. Ama Artemis kininden vazgeçmez, avın paylaşılmasında Aitollarla Kuretler arasında kavga çıkartır, avcılar birbirlerine girerler, Meleagros bu sırada dayılarını öldürür.

Meleagros, öldürdüğü domuzun derisini ve başını bir nezaket nişanesi olarak Atalante'ye hediye eder. Ama henüz kininden vazgeçmeyen Artemis,  bu kez de avın paylaşılmasında Aitolialılar ile Kuretler arasında kavga çıkartır. Zafer nişanesinin bir kadına verilmesine karşı çıkan Kuretler, Meleagros’un Atalante’ye verdiği armağanların tümünü kızın elinden alırlar. Bu kaba harekete çok öfkelenen Meleagros, ileri atılır ve armağanları kızdan alanların tamamını öldürür. Meleagros tarafından öldürülenlerin arasında annesi Althea'nın iki erkek kardeşi de, bir başka ifadeyle Meleagros’un iki dayısı da bulunmaktadır. İki kardeşinin, oğlu tarafından öldürdüğünü haber alan Altheia, analık sevgisini unutup Moiraların söylediği yarı yanmış odun parçasını, sakladığı sandıktan çıkarıp yanan ateşin içine atar. Odun çabucak tutuşur ve Meleagros birden fenalaşmaya başlar. Yaşananları ilgiyle izleyen Tanrıça Aphrodite, Meleagros'un böyle yok olmasına dayanamaz. Hemen yanan odunu söndürür. Sonra Meleagros’u tüm ölümlü ve ölümsüzlerden gizleyerek Haalicarnassos’da yer alan Myndos Dağı'na götürür. Orada yaralarını iyileştirdiği Meleagros’a sağlık bahşeder.

Kendine gelen Meleagros karşısında tüm ihtişamıyla göz kamaştıran Aphrodite'i görür. Tanrıça, Moiralar tarafından belirlenen kaderini ve tükenmek üzere olan sönmüş odunu anlatır Meleagros’a. 

Meleagros:

-“Ya Atalante? O şimdi nerede?” diye sorar.

Aphrodite:

- “Atalante, kentine geri döndü. Ailesi onu evlendirmek istiyor. Fakat Atalante, kendisini elde edebilecek erkeğin koşuda kendini geçmesi ve oklarına hedef olmaktan kurtulması gerektiğini ilan etti. Şimdi talipleri kapısını aşındırıyor. Fakat o, koşuda herkesi yakalayıp alt ediyor.” der.

Meleagros, hemen Atalante’nin şehrine giderek şansını denemeye karar verir. Onu ölümden kurtarmakla tanrılara karşı geldiğini, Moiraların ördüğü kadere hiç bir ölümsüzün ya da ölümlünün karşı koyamayacağını söyleyen Aphrodite; “Öncelikle adını ve geçmişini unutmak zorundasın. Yaşadığını kimse bilmemeli. Adını Melenios olarak değiştireceksin.” der.

Atalante'nin bu yarışmada kimseye yenilmediğini ve yarışı kazanmasının tek bir yolu olduğunu söylediği Meleagros’a, Hesperisler Bahçesi'nden kopardığı üç altın elmayı veren Aphrodite,  ona: “Bu altın elmaları görüp de onları istemeyecek hiçbir kimse yoktur yeryüzünde. Bunlardan biri aşkı, ikincisi sevgiyi, sonuncusu da bağlılığı getirir. Eğer bu altın elmaların hepsini Atalante'ye vermeyi başarırsan Atalante’nin kalbi de altına dönüşecek. Sizin soyunuzdan gelecek bir erkek ve bir kadın birleştikçe doğacak olan ilk kız çocuğunun da altın bir kalbi olacak. Bu sonsuza kadar böyle sürecek.” der.

Sonunda Meleagros yeni adıyla Melenios, büyük bir heyecanla Atalante’nin yaşadığı kente gider. Koşu günü alanda toplanan mahşeri kalabalık, Melenios'un nasıl yenileceğini görmeye gelmişti. İki koşucu yerlerini alırlar. Atalante yarı çıplak bir haldeydi. Ama olsun böyle yarı çıplaklık daha yakışmıştı ona. Onu daha güzel gösteriyordu. Bütün seyirciler hayran hayran baktılar ona. Ama asıl kendinden geçen kişi, onun aşkıyla yanıp tutuşan Melenios'du. Yüreği hızlı hızlı vuran delikanlı, Aphrodite’nin kendisine verdiği elmaları avcunda sımsıkı tutuyordu.

Yarış başlar başlamaz ikisi de fırlar yerinden. Melenios, hemen elindeki altın elmalardan aşkı getireni yere bırakır. Genç kız, altın elmayı görür görmez durur, eğilip onu alır. Eğilip onu alıncaya kadar Melenios kendisini geçer. Tekrar koşup da yaklaşmaya başladığında delikanlı, sevgiyi getiren ikinci altın elmayı da bırakır yere. Duraklayan Atalante eğilip o elmayı alır. Melenios, bitiş çizgisine varmak üzeredir. Ancak tam bitiş çizgisine varmak üzere iken tökezleyerek yere düşer. Ayağa kalkmaya çabalar. Tam bu sırada Atalante'nin yayını gerdiğini ve okunu atmak üzere olduğunu fark eder. Tüm umutları söner. Son bir hamle yaparak elindeki bağlılığı getiren son elmayı da bırakıverir, yere.

Mehmet KORKMAZ



 
Bugün 74 ziyaretçi (97 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol