HERO İLE LEANDROS EFSANESİ
Hellespontos (Çanakkale Boğazı)’un Anadolu yakasında yüksek surlarla çevrilmiş Sestos adında bir kent varmış. Kent surlarının arasında Güzellik Tanrıçası Aphrodite’in bir tapınağı varmış. Bu tapınakta, güzelliği dillere destan Hero isimli bir rahibe varmış. Hero öylesine güzelmiş ki gören onu Aphrodite sanırmış. Güzel olduğu kadar da mütevazıymış.
Her ilkbaharda Sestos’ta şenlikler düzenlenirmiş.
Sestos’taki bu şenliklereçevre kentlerden de çok sayıda insan gelirmiş. Akın akın gelen bu insanlar, Aphrodite’in tapınağını ziyaret edip ayinlere katılırlarmış. Gene böyle bir bayram günü gelen insanların arasında Leandros adında yakışıklı bir delikanlı da varmış. Leandros, boğazın karşı yakasındaki Aybdos kenti kralının oğluymuş. Yanında getirdiği armağanları sunmak üzere mihraba yaklaşan Leandros, orada gördüğü Hero’ya tutulur. Ayin süresince gözlerini ondan ayıramaz.
Ziyaretçiler, tapınağı terk edene kadar tapınağın kuytu bir köşesinde bekleyen Leandros, usulca tapınakta tek başına kalan Hero’ya yaklaşır. Hero ürküp geri kaçsa da Leandros, onu durdurup kendisine karşı duyduğu aşkını dillendirir. Hero, her ne kadar buna karşı çıksa da Leandros, o günden itibaren sürekli tapınağa gelir ve aşkını anlatır, durur. Onun samimi olduğunu gören Hero da ona karşı ilgi duymaya başlar. Ve böylece büyük aşk başlamış olur. Her ne kadar Hero deniz kıyısındaki ıssız bir kalede yaşlı bir kadın kölenin kontrolünde yaşamış olsa da ve Leandros’un yaşadığı kentle aralarında deniz olsa da bu büyük aşk engel tanımaz. Çünkü Leandros, her geçen gün daha da alevlenen aşkı uğruna her şeyi göze almıştır.
O akşam yaşadığı Aybdos’a geri dönmüştü, Leandros. Yerinde duramadı, denizi izlemek için sahile indi. Gözleri, karşı kıyıdaki kaleyi arıyordu. Ama olmadı, göremedi kaleyi. Çünkü rüzgârın şiddeti artmış ve ay-yıldızlar, bulutların arkasına gizlenmişlerdi. Ortalık karanlığa boğulmuştu. Karşı kıyıdaki kalede de bir arayış vardı. Issız kalede yaşlı kadın köle ile birlikte yaşayan Hero da dışarıyı izlerken çok endişelenmişti. Hatta bir ara yaşlı kadına; “Kim bilir bu korkunç gecede kaç balıkçı yolunu bulmakta zorlanacağı için evine dönemeyerek kendisini bekleyen karısını ve çocuklarını boynu bükük bırakacak” dedi ve ekledi; “Bence karanlıkta yolunu kaybeden denizcilere yol göstermek ve onları olası bir felaketten korumak için kalenin üstüne bir meşale yerleştirirsek Aphrodite’i de sevindirmiş oluruz” dedi.
Hero’nun bu sözlerini mantıklı bulan yaşlı kadın hemen oturduğu yerden kalkar, bir meşale yakar, sonra da kalenin tepesinde kolayca görülebilecek bir yere koyar. Esen rüzgâr, meşalenin alevlerini daha da yükselterek çevreyi aydınlatır. Hero, heyecanla dışarısını izliyordu. Tam da bu sırada kulağı bir ses duydu. Gözlerini denize doğru çevirip keskin gözleriyle bakmaya başladı. Azgın dalgalarla boğuşmakta olan birini gördü. Dizginlenemez dalgalarla cebelleşen, Leandros’un ta kendisiydi. Evet, evet yaşlı kadın köle de görmüştü onu. Aşağı inip delikanlının kıyıya çıkmasına yardımcı olan yaşlı kadın, onu güzel rahibenin odasına götürür.
Yorgunluktan bitap düştüğü halde sevdiğini tekrar görmekten mutluluk duyan Leandros, gencecik rahibeye sarıldı. Bunların hepsi yaşlı kadının gözleri önünde gerçekleşmişti. Ama onlara engel olmadı, olmak da istemedi. O geceden itibaren Leandros, ara vermeksizin her gece Hellespontos’un sularında kulaç ata ata sevgilisine ulaşıyordu. Aradan uzun zaman geçmişti. Yaz bitip mevsim kışa dönmüştü. Deniz, artık ne eskisi kadar sıcak ne de sakindi. İyiden iyiye soğumuş ve dalgalı hale gelmişti. Denizin bu hali, Hero’yu endişelendirmişti. Çünkü her gece denizi yüzerek boğazı geçen Leandros’un başına bir iş geleceğinden korkuyordu. Bu nedenle de bir süre birbirilerini görmemeleri gerektiğini söyler, Leandros’a. Zira kışın dondurucu soğuğundan boğazı yüzerek geçmek oldukça tehlikeliydi. Bunun için bahar gelene kadar ayrı kalmaları gerekiyordu.
İstemeye istemeye sevgilisinin bu talebine boyun eğmek zorunda kalan Leandros, bahara dek gelmeyeceğine dair söz verir, Hero’ya. Ama iki âşık, sadece birkaç gün dayanabildiler, bu ayrılığa. Hero, buluşmaları için Leandros’a bir mektup yazar. Hero tarafından gönderilen özlem dolu mektubu okuyan Leandros, zaman yitirmeden denizin kıyısına iner ve kendini azgın dalgaların kollarına atar. Fırtına her geçen dakika hızını daha da arttırıyor ve dalgalar dev boyutlara ulaşıyordu. Denizin karşı kıyısında Hero tarafından yakılan meşale, amansız rüzgârdan sönmüş ve ortalık karanlığa boğulmuştu. Sabırsızlıkla Leandros’un yolunu gözleyen Hero, yaşlı kadın uykuya daldıktan sonra soluğu sahilde alır. Ancak aniden çıkan şiddetli fırtına, rahibe Hero’nun elindeki meşaleyi söndürünce kendisine doğru kulaç atan Leandros, yönünü kaybederek azgın denizin hırçın dalgaları arasında can verip yok olur. Bir süre sonra rahibe Hero, sevgilisi Leandros’un kıyıya vuran cansız bedeniyle karşılaşınca o da, kendisini hırçın dalgalı denizin buz gibi sularına atarak yaşamına son verir. Bu acı haberle sarsılan kent halkı iki aşığın cansız bedenlerini, denizin kıyısında aynı mezara gömerler.
Mehmet KORKMAZ
Emekli Eğitimci, Şair, Araştırmacı Yazar
|