BULUT GÖZLÜM

BULUT GÖZLÜM
 
                                                    Mahşeri bir kalabalık arasından...
                                           Gönül gözüyle görüp sevdiğin..
                                   Her şeyi ile seni büyüleyen...
                       Dokunduğu tüm şeyleri gizemli kılan...
              Harikulâde bir varlıktır...
Sevgili...
 
Kokusuna bakılmaz gülizârda her gülün
Sarılırken duygular, kıyısına eylülün
 
Bilirsin dünyaya yetmiş yılda bir gelen kuyruklu yıldızlar vardır.   
     İnsanoğlu onları yaşamları süresince...
          Ya bir kez görürler...
              Ya da hiç....     
                 Ama ben altmışında gördüm onu.
                     Sakın:
                        -Kimdir? diye sorma bana.
                             Çünkü senden başkasını görmüyor gözlerim.
 
        Benden yüz çevirdi, yâr bana küstü
        Kayboldu düşlerim bir akşamüstü
 
                          Marifet âşık olmak değil,
                bir yaşam boyu sevebilmektir. 
         İşte ben,
   bir yaşam boyu sevenlerdenim.
Sen kabul etsen de, etmesen de ruhumu teslim edeceğim ana kadar seni seveceğim hep..
 
Sevdaya düşmeye gör hasret yakar bedeni
Gözde pınarlar çağlar, uğurlarken gideni
 
    Kimi zaman söylemek istedim ama olmadı, zor geldi.
        Çekindim, söyleyemedim.
             Kimi zaman yiğitlik damarım tuttu...
                 Ama sen yoktun yanımda.
                     Söylemeye karar kıldım artık.
                         Bundan böyle seni “Sevgili” olarak ilan ediyorum.
                            Ve
                               “Seni Seviyorum”
                                     Bulut Gözlüm.
 
              Kurdum tezgâhımı dost pazarında
              Tutuştum yanıyom sevda nârında
 
                         Günün birinde buruk bir acı hissederse yüreğin...
                   Her olur olmaza dalar giderse buğulu gözlerin...
           Acı acı çınlarsa kulakların...
     İşte o zaman bil ki sen özleniyorsun. 
 
İçimde çağıldarken yüreğe akışların
Hayalin düşer cama, dokunur bakışların
 
      Bir başkasının hayatını yaşamaktır sevmek..
           Kendinden önce onu düşünmektir sevda...
                İki iken bir olmak demektir sevda...
                  Tıpkı güneş gibidir...
                       Kör bile hisseder...
             
                   Yokluğun incitir derde dert katar
                   Gözlerde buğu var döşte âhu zâr 
   Sevgi paylaşmaktır...
       Paylaşmak asalettir... 
           Asaleti asla bencilliğin çirkefliğine yeğleme...
               Bir sevgili seçeceksen öyle birini seç ki...
                   Sen onun için ölümü hayal ettiğin zaman...
                       O senin için çoktan ölmüş olsun...
                          Seni bilmem ama...
                              Ben...
                                Dünden hazırım...
 
     Bazen kararır bulut, dökülür gözden yaşlar
     Fay hatların kırılır bedende deprem başlar
 
                                 Ömrümde ilk kez bu gün...
                            Çiçekçiler Sokağı’ndan geçtim.
                    Geçerken çiçeğin biri;
      -“Ben çok güzelim beni al.” diye yalvardı bana.
Döndüm.
     -“Şu çiçek kaç para?” diye sordum çiçekçiden.
           Fiyatını öğrenince parasını ödeyip aldım...
                Sana getirmek için.
                     Ama güzel olduğu için değil...
                          Senin güzelliğini gördüğü zaman utansın diye...
 
           Gözlerinden süzer çeşmenin âbı
           Daldım bir deryaya gördüm girdâbı
 
                           Sevgimizin cellâtları...
                   Veba mikrobundan bin kat daha hızla çalışabilir...
                 Ben bu cellâtlardan korkmuyorum...
     Bunun için Leyla’nın sevdasından...
Umutsuzluğa kapılan Mecnun gibi çöllere değil..
              Yüreğimdeki korkuyu...
                   Cellâtların yüreklerine bırakarak...
                        Şirin’in sevdası uğruna dağları delen...
                           Ferhat gibi dağlara çıkacağım.
                                 Senin sevdanı hep yüreğimde taşıyacağım. ..
                                   Sevdamıza,
                                       Engel olan karanlıkları kovmak için...
                                           Işık olacağım...
                                                Fecr vakti...
                                                   Doğacağım, doruklarında dağların...
 
Günü güne sormalı bilemezsin yarını
Ağustos sıcağı da eritemez karını
 
                                               Belleklerdeki...
                                      Korku zindanlarının yerine...
                               Yüreklere ekilen sevdanın bahçevanlığını yapacağım.
                Bu sevda bahçesinde;
      Kinin yerine sevgiyi...
     Nefretin yerine sevdayı...
      Üzüntünün yerine sevinci...
           Düşmanlığın yerine dostluğu...
                 Savaşın yerine barışı...
                     Tutsaklığın yerine özgürlüğü...
                           Kötülüğün yerine iyiliği...
                              Çirkinliğin yerine güzelliği...  
                                   Büyüteceğim...
                               
                               Gizli gizli akar yaşlar gözümden
                               Kavruldu yüreğim âşkın közünden
  İçinde;
Zigguratların en büyüğü olan,
     Marduk Tapınağı’nın;
         Ölümsüzlüğü arayan,
           Gılgamış’ın heykelinin;
              Köleler tarafından inşa edilen,
                 Babil Kulesi’nin; 
                     Zerdüşt’ün, onarılmaya muhtaç mağarasının;
                       Babil Asma Bahçeleri’nin;
                          İnsanoğlunu...
                               Olimposlulardan,
                                    Çaldığı özgürlük ateşiyle tanıştırdığı için;
                                         Zeus tarafından,
                                              Kafdağı’ndaki bir sütunda zincire vurulan;
                                                Ve bir kartal tarafından yenilen ciğeri;
                                                     Her defasında yenilenen;
                                                 Prometheus’un heykelinin;
                                          Yer aldığı bir dünya kuracağım.
                                  Bu dünyada;
                          Hristiyanlarla Müslümanların;
                     İnançlılarla inançsızların;
               Dinlilerle dinsizlerin;
         Alevilerle Sünnilerin;
 Kardeşçe bir arada yaşamalarını sağlayacağım...
 
Firâka el sallanır, sessizliğinde garın
Tutunur yelesine ruhum, deli rüzgârın
 
         Ey Sevgili Canân;
              Eğer sana ulaşmak için,
                    Senden uzaklaşmak gerekirse,
                                                               Bunu seve seve yaparım.
                                                         Yeter ki sonuçta sana ulaşmak olsun.
                                                    Ama bunun için kaygılarım var.
                                             Çünkü korkudan habersiz olan bu gönül,
                                   Seni kaybetme korkusuyla tanıştı.
                           Sevdayı unuttuğu halde,
                      İlk görüşte sana sevdalandı bu gönül.
                Ama bu gönlümün öğrenemediği bir şey var.
         Seni unutmayı...
 
    Benim sevdam katre sen ummanı ol
    Dertli gönlüm gemi sen dümeni ol
 
      Hep güneşi sevdiğinden dem vurursun.
         Ama güneş doğduğunda hep gölgeye kaçarsın.
            Rüzgârı sevdiğinden söz edersin.
               Ama rüzgâr çıktığında hep kapıları kapatırsın.
                  Yağmurdan hoşlandığını söylüyorsun.
                       Ama yağmur yağdığı zaman,
                             Hep şemsiyenin altına sığınırsın.
                                  -Vallahi korkuyorum senden.
                                        -Çünkü beni sevdiğini de söylüyor,
                                             -Buğulu gözlerin...
 
Âşkı masal sananlar, yaşamayan ne anlar
Hayat bir anda geçer durdurulmaz zamanlar
 
                                              Mevcudiyetinin müdavimiyim...
                                      Yokluğunun mecnunu..
                               Mahrum etme beni bu mevcudiyetten...
                       Çünkü bir serçenin gözyaşı dökebilme ihtimali kadar,
                 Seviyorum seni. Belki;
      “Bu kadar mı seviyorsun?” diyebilirsin.
 Unutma ki serçe gözyaşı döktüğü zaman ölür...
 
Yine karlar yağdı gönül dağıma
Güz gelmeden gâzel düştü bağıma
 
Gelirsin diye bir kahvaltı hazırladım...
     Özene bezene. ..
        Ama gelmedin. ..
            Sen gelmeyince kahvaltıyı sana gönderiyorum...
               Hem de sıcacık buğusuyla...
                 -Ne mi var kahvaltıda?
                     -Umut yüklü bir omlet,
                         haşlanmış bir sevgi,  bir de yalnızlık demledim.
                               -Kaç şekerli istersin?
 
                              Kaldır nikâbın, aç gözün perdesin
                              Neden bülbül gibi her dem zârdasın
 
                                   Kahvaltıdan sonra bir gezintiye çıkabiliriz...
                                    Hatta bir kokteyle de gidebiliriz.
                       -Ne dersin, gidelim mi?
                  İstersen dansa da kalkabiliriz.
            Korkma seni utandırmam.
       Ben her ne kadar sosyetenin,
   ithal taşlardan yapılı pistlerinde,
   dans etmekten haberdar olmasam da...
azrail ile karanlık geceyi aydınlatan dolunayın kuytu karanlığında dans etmeyi çok iyi bilirim. 
 
Geceler yok olur, ağarınca tan
Her yeni sabah gün, doğar ufuktan
 
      Deprem gibi girdiğin gönlümde fay kırıkları çizdin.
    Bu da yetmedi artçıları hâlâ devam ettirmektesin.
     Yeter sevda yüreklim, durdur artık bu artçıları...
           Bil ki sen çok özlendin.
                Hem de on iki nokta on iki şiddetinde...
                   
                     Sılamdan ayrıyım mekân gurbet el
                      Aktı gözyaşlarım dört bir yanım sel
 
                             Sevgiliye sunulan en büyük ikramdır, sevda.
                     Bu ikramın kabul ya da red edilmesi o kadar önemli değil.
           Önemli olan sevdanın sevgiliye sunulmasıdır.
      Ben sevdamı çoktan sundum...
  Çünkü;
   Uğruna can vermeye değer birini buldum...
Kim olabilir?
Senden başka...
 
Güneş doğar, ışık saçar ufuklar
Gönülde tutuşan bir güzel âşk var
 
Savaş açtım artık rüyalara...
   Âlem;
Rüya görmek için derin uykulara dalarken...
    Ben,
       Sana, senin hayaline dalmayı seçtim.
           Uyuyup rüya görmektense uyumadan düş kurmayı yeğledim.
            “Uyku baldan daha tatlıdır” derler.
         Ama ben uykuyu değil seni tatmak istiyorum.
             Âlem uykuya, ben sana doyamıyorum.
 
       Eridi cismim yok oldu heybetim
     Seni ararken ben beni kaybettim
 
              Evrenin tamamını arzuladığın renge boya... 
      Sevdayla işlediğin bu rengi insanlara tüm sevginle dağıt.
      Ve kendini sevginin bu rengi diye tanıt.
Çünkü benim için sen sevgiye en güzel kanıtsın.
 
Sakın bir çirkine sen olma nöker
Sömürür sevdanı dolunu döker
 
Mutlaka geleceğim sana, sevda benizlim...
Bayramlarda...
              Şeker toplayan elleri nasırlı,
             ayakları çıplak, bayram çocukları gibi ,
                  Kapına geleceğim senin...   
                       Ama onlar gibi şeker değil,
                                 Sevgi dileneceğim senden... 
 
            Sevenlerin, senin sevgine muhtaç
            Gir dost hizmetine gönül kapın aç
 
                                   Senden önce karanlık bir dünyam vardı benim.
                       Sen o karanlık dünyama dolunay gibi doğdun.
                 Aydınlattın yüreğimin kuytu karanlıklarını.
         -Ya sonra?
   Sonra akşam güneşi gibi çekip gittin.
  Karanlığa boğdun beni.
Hasretin, bu döşten sıyıramadım
Ben sevdamı sana duyuramadım
 
Sen, benim için bir gülümseme kadar güzel,
      bir nefes gibi yaşamsalsın!
           Yüzümde gülümseme,
                  didelerimde fer,
                       kalbimde güneş olan sen,
                           şimdi boğazımda bir düğüm gibisin.
                                 Yutamıyorum,
                                        senin başka birinin kollarında olmanı.  
                                    
                                       Kız senin âşkından sarardım soldum
                                       Poyraz yedi döşüm kurudum kaldım
 
                                        Mehtaplı ilkbahar gecelerinde,                                       
                                   Yıldızlara takılırsa gözlerin,
                              bil ki onlar,
                          benim sana bakmaya doyamayan gözlerimdir.
                   Bir sonbahar günü,
             avuçlarının içine,
        sararmış bir çınar yaprağı düşerse,
 bil ki o,
        senin ellerini hiç bırakmak istemeyen ellerimdir, benim.
              Günün birinde yazgı,
                 seni benden alır da başka birinin kollarına atarsa,
                      bil ki,
                           sana dans ettiren müzik,
                               benim ölüm marşımdır. 
 
Maksudun ne senin ey güzel densiz
Niye yüz çevirdin benden nedensiz

                          Yaşamdaki tek arzum senin gözyaşın olmaktır. 
                             Mestane gözlerinde doğmak,
                       gonca yanaklarında yaşamak,
                 dudaklarında yok olmak,
           için!
   Seni seviyorum...
Seviyorum da ne kelime...
Sana tapıyorum adeta. ..
   Sen benim sevda çeşmemsin...
         Küçük düşlerimin büyük idealisin. ..
              Günün birinde,
                    Her önüne çıkana;
                         “Onu tanıyor musunuz?
                                  Nerede acaba?” diye soracaksın beni. ..
                                            Onlar;
                                      Kan deryasına dönmüş nemli gözlerle;
                                bakacaklar sana... Tam o anda bir ezan sesi duyacak,
                   benim sesimi duymak istemeyen kulakların.
           Ama onlar;
-“Bu ezan değil salâ” diyecekler.
İşte sen o zaman benim öldüğümü anlayacak ve mezarıma bırakmak      
        için hemen gül aramaya koyulacaksın.
       Ama,
            bulamayacaksın...
                  Çünkü,
                       mevsim hazan…
 
Deli poyraz esti kırdı tüm dalım
Savruldu rüzgâra peteğim, balım
Bahar yaşamadan sarardı gülüm

 

Sevda diyarının hazanıyım ben
                  
                     MEHMET KORKMAZ
                       EMEKLİ EĞİTİMCİ


 
Bugün 68 ziyaretçi (82 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol