AURORA (EOS)







    AURORA

Aurora, Roma Şafak Tanrıçası’dır. Yunan mitolojisinde adından gül parmaklı Eos diye söz edilir. Güneş Tanrısı Helios ile Ay Tanrıçası Selene'nin kız kardeşi olan gül parmaklı Şafak Tanrıçası Aurora, (Eos) rüzgârların ve Venüs'ün (çoban yıldızı) de annesidir. Rüzgârların, yıldızların ve Eosphoros adı verilen Sabah Yıldızı’nın yaratanı olan Aurora (Eos), her gün okyanustan çıkar, kanatlı dört at tarafından çekilen parlak arabasıyla göğe doğru yükselir.

Yakışıklılıkta menendine az rastlanır Tithonos’a vurgundur, Aurora. Tithonos, günümüzdeki adı Kaz Dağları olan İda Dağı’nda sürüsünü otlatırken kartal kılığına bürünen Zeus tarafından Olympos’a kaçırılarak tanrılara içki sunmakla görevlendirilen yakışıklı Ganymedes’in kardeşi ve Truva Kralı Laomedon’un oğludur.  Tithonos’u çok sevmektedir. Ama Tithonos ölümlü olduğu için kaygılıdır, Aurora. Günün birinde sevgilisi Tithonos’a ölümsüzlük bahşedilmesi için tanrılara yakarır. Ona acıyan Tanrılar, isteğini yerine getirerek Tithonos’a ölümsüzlük bahşederler. Ancak tanrıçanın, sevgilisinin yaşlanmasına engel olmayı düşünememişler. Yüzyıllar boyu yaşayan Tithonos, kuruyup hortlağa dönünce Aurora, tarafından terk edilir. Homeros tarafından kaleme alınan ilâhîlerde yer alan bilgilerde anlatıldığına göre ihtiyarlık çökünce eline ayağına sahip olamayan Tithonos, anlamsız sözler etmeye başlar. Bunun üzerine Aurora tarafından kapıları ışıldayan bir odaya kapatılan Tithonos, bunak saçmalıklarıyla baş başa kalır.

Daha sonraki söylencelerde ağustos böceğine dönüştürüldüğü rivayet edilen Tithonos’un, ebedî yaşamı boyunca ölüme kavuşmak için sürekli yalvarıp durduğundan söz edilir. 

1863 - 22 Eylül 1920 tarihleri arasında yaşayan Londralı İngiliz ressam Herbert James Draper’in Şafağın Kapıları, adlı tablosu üzerine bir inceleme yazısı kaleme alan Simon Toll’a göre ilk bakışta gururlu, ama düşünceli güzeli betimleyen tablo, Draper’in yok edici dişi eşeyselliği karşısındaki hayranlığını, giderek saplantısını yansıtır. ‘‘Aurora davetkâr ve çekici, görkemli bir biçimde güzel ve gururlu, ama ayrıca tanrısal olarak güçlüdür. Ares’i baştan çıkardığı için Afrodit tarafından cezalandırılan Aurora durup dinlenmeden genç erkekler peşinde koşmaya ve yokedici olmaya mahkûm edilir. Daha sonraki yıllarda Draper Aurora’nın Tithonus için aşkının öyküsünden bir sahnenin tablosunu yapmayı düşündü. Bir Truvalı olan Tithonus’un ölümlü olmasına karşın kendisine sonsuza dek sürecek gençlikten yoksun bir ölümsüzlük verilmişti ve güzelliği söndükten sonra bir çekirgeye başkalaşacaktı. Yerde Aurora’nın ayaklarının altına saçılmış yatan ölü güller onun tükenmek bilmez tutkusuna tanıklık ederler ve saçlarına sarılmış boru çiçekleri boğucu, saplantılı isteğini anlatırlar. Aurora Sirenler gibidir: Güzel, erotik, doymak bilmez bir derecede kösnüldür ve hiçbir zaman erkeklerin eşliğinde mutluluk içinde yaşamayı başaramaz. Aurora eşeysel açlığını doyurmak için âşıklarını hipnotize etmeye ve uyurken onlara tecavüz etmeye bile hazırdır. Draper’in öldürücü kadınları bir ve aynı zamanda yalvarırlar ve iterler, ayartırlar ve uyarırlar, isterler ve küçümserler.’’ Draper’in kimi notları ve söyleşileri böyle bir temayı amaçladığını doğrulayacak türde olabilir. Gene de güllerin, tıpkı şafak gibi, narin, uçucu bir güzellikleri vardır ve zaman içinde geri dönerler. Evet, Aurora bir sonraki kurbanı için bekliyor olabilir. Ama pekâlâ yeni güne bakıyor da olabilir, çünkü ne de olsa Şafak’tır.

Ovid’in Aurora’yı (Şafak Tanrıçasının Yunan eşdeğeri) betimlemesinin, sanatçıyı esinlendirmiş olduğu düşünülür. Uyanan Tanrıça, Helios’un arabasıyla geçebilmesi için göğün gül dolu odalarının parlayan kapılarını açmaktadır. Homeros’un betimlemesinde (İlyada VIII.1; XXIV.695) gül parmaklı ve altın kollu tanrıça çiçeklerle süslü sarı bir giysi içindedir. Alıntı.

Şafak tanrıçası Aurora, Tithonos'un karısı, Habeş kralı Memnon'un da annesidir. Oğlu Memnon, kuzeni Hektor’un öldürülmesinin ardından Truva’ya yardıma gider. Sırtında Hephaistos tarafından yapılan zırhlar bulunan Memnon’un elinde de yine Hephaistos tarafından yapılan güçlü silahlar vardır. İlkin Aias ile karşılaşır. Ancak birbirilerine karşı üstünlük sağlayamazlar. Sonra Nestor ile savaşır. Nestor'un oğlu Antilokhoos, babasını savunmaya başlar. Bu kez üstün gelen Memnon, Nestor'un oğlunu öldürür. Akhilleus, Patroklos’un ölümünden sonra Antilokhos’u kendine iyi arkadaş edinir. Antilokhos, Memnon tarafından öldürülünce araya giren Akhilleus, arkadaşı Antilokhos’un intikamını almak üzere Memnon’un karşısına çıkar. Oğlunun Memnon’u öldüreceğini, ancak onu öldürdükten sonra sıranın, oğluna geleceğinden haberdar olan Thetis, oğlu Akhilleus’un, Memnon ile savaşmasına engel olmaya çalışır. Ama başarılı olamaz. Çünkü sinirinden annesini dinlemeyen Akhilleus, intikam alma hırsıyla yanıp tutuşmaktadır. Thetis, Memnon’un annesi tanrıça Aurora ile birlikte Zeus'a başvururlar. İkisi de oğulları için ona yalvarmaya başlarlar. Zeus, Hektor ile Akhilleus için yaptığı işlemde olduğu gibi işi, kader tahtasında halletmeye çalışır. Neticede Memnon'un öleceği çıkar ortaya. Gerçekten de savaşın galibi olan Akhilleus, Memnon’u öldürür.

Bunun üzerine annesi Şafak Tanrıçası Aurora, oğlu Memnon’un cesedini alarak gözyaşları arasında güneye doğru yola çıkar. Güneşin doğuşuyla birlikte bütün bitkilerin üzerinde oluşan “Çiy” (Şebnem) taneciklerinin tanrıça Aurora’nın gözyaşlarından oluştuğu söylenir.

Memnon için III. Amenodet tarafından Mısır’da dikilen, ancak M. Ö. 27 yılında meydana gelen deprem neticesinde yıkılan ünlü Memnon Heykeli, her gün söken şafakla birlikte iç çekerek ağlarmış. Bu ağlama işi gerçekten de doğruymuş. Zira heykelin kırık yerlerinde biriken çiyler, güneş ışığının etkisiyle ve ses veren titreşimler neticesinde akarmış. Memnonis adıyla bilinen kuşların da, Memnon’un yakılan cesedinin gökyüzüne savrulan küllerinden oluştuğuna inanılır.  

Mehmet KORKMAZ

 
Bugün 53 ziyaretçi (73 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol