SEVDAYA DOKUNMAK (ŞİİR)



SEFİL HAYRANİ









Asıl adı Mehmet Korkmaz’dır. Mehmet Korkmaz; Tunceli merkez ilçeye bağlı Aşağı Taptikler köyünde merhaba dedi yaşama.
İlkokulu kendi köyünde bitirdi. Bir yıl ara verdikten sonra Tunceli Ortaokulu’na kayıt yaptırdı. Birinci sınıfı burada okudu. İkinci ve üçüncü sınıflarını Elazığ Atatürk Ortaokulu’nda okudu.
1969 yılında Tunceli Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. 1987 yılında Anadolu Üniversitesi’ni bitirdi.
29 Temmuz 1969’da Tunceli Mazgirt ilçesi Seyitli köyünde öğretmenliğe başladı. Burada dokuz yılı aşkın bir süre çalıştı. 12 Ekim 1978’de atandığı Tunceli Merkez Hürriyet İlkokulu’nda öğretmen, müdür yardımcısı ve müdür vekili olarak görev yaptı. Burada çalıştığı dört yıllık süre içinde hakkında idari kovuşturmalar açıldı, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Bununla birlikte birincisi Nisan 1980, ikincisi 13 Eylül 1982, üçüncüsü 18 Eylül 1982 tarihinde olmak üzere hakkında üç ayrı sürgün kararnamesi çıktı.  “Görülen Lüzum Üzerine” gerekçeli bu kararnamelerin birincisi ile Erzurum’a, ikincisi ile Kastamonu’ya, üçüncüsü ile Ordu’ya sürüldü. 1 Kasım 1982’de, “13 Eylül 1982 tarihli sürgün kararnamesini tebellüğ ederek 15 Kasım 1982 tarihinde Kastamonu-Araç-Recepbey Köyü İlkokulu’nda göreve başladı. Burada da öğretmenlik ve yöneticilik görevlerinde bulundu. Burada çalışırken sudan bir bahane ile 1 Mayıs 1985 tarihinden itibaren iki ay süreyle görevden uzaklaştırıldı. Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Dava neticesinde 25 Haziran 1985 tarihinde görevine döndürüldü.
29 Eylül 1986’da göreve başladığı Adana-Kadirli-Aşağı Çiçeklidere Köyü İlkokulu’nda ve 16 Kasım 1987 tarihinde atandığı Adana–Seyhan-Hadırlı İlköğretim Okulu’nda öğretmen olarak çalıştı. 16 Şubat 1996 tarihinde emekliye ayrıldı. Başvurusu üzerine yeniden öğretmenliğe döndü. 10 Ekim 1996’da Adana, Seyhan Bahçelievler İlkokulu’nda göreve başladı. 27 Aralık 1996 tarihinde Adana Adasokağı İlkokulu’na yönetici olarak atandı. 19 Mayıs 1997 tarihinde ciddi bir rahatsızlık geçirince 16 Temmuz 1997 tarihinde ikinci kez emekliye ayrıldı.
Şairin yapıtları arasında “Mitolojik Dinlerin Gizemi”, “Zerdüşt Dini İran Mitolojisi”, “Mitoloji Sözlüğü”, “Deylem’den Dersim’e Dersimliler”, “Mitolojik İran Efsaneleri”, “Antik Yunan Efsaneleri”, “Mitolojik Kadın Efsaneleri”ve“Dersim’den Esintiler” (şiir) bulunmaktadır. 

SEVDAYA DOKUNMAK

 
 
KALBİM
 
Kararttın günümü güneş açmıyor.
Düşmüş kor ateşe yanıyor kalbim.
Yanan yüreğimden duman saçmıyor.
Mest etmişsin beni kanıyor kalbim.
 
Bir yâr ki hüsn kamer, lebi meyhâne.
Mey içtim lebinden oldum mestâne.
Kendi sevda şemi ben de pervane.
Durmaz çevresinde dönüyor kalbim.
 
Kimseye diyemem, gönlüm yastadır.
Bir maruzatım var o da dostadır.
Şimdi yine bir canâna hastadır.
Yazın temmuzunda donuyor kalbim.
 
Sevda dağlarının doruğu duman,
Güneşin yakıyor, kışların yaman.
Tutuşup hasretle yandığı zaman,
Serapları gerçek sanıyor kalbim.
 
Derdim bini aşmış sanmam azala,
Bir dert de sen ekle derdim tazele,
Gönül verdiğim bir çeşmi gazâla,
Altın tepside âşk sunuyor kalbim.
 
Sevgidir, Sefil Hayranî’nin dini. 
Gıybet nedir bilmez, tanımaz kini.
Asla unutmaz dünkü geçmişini.
Dostlarını bir bir anıyor kalbim.


BU GECE
 
Nazlı canan ile vuslatımız var,
N’olur felek kapım çalma bu gece.
Bakarsın bu vuslat birazcık uzar,
N’olur felek kapım çalma bu gece.
 
Durma seher yeli yola devam et.
Uzadıkça yollar çekilmez hasret.
Ricacıyım senden, az daha sabret.
N’olur felek kapım çalma bu gece.
 
Vuslat anında yok olurmuş akıl,
Kaya görünürmüş, küçücük çakıl,
Engel olma bana, önümden çekil,
N’olur felek kapım çalma bu gece.
 
Gün buluta girmiş gündüzlerim loş,
Mekânlar virane, gönüller bomboş,
Sevda şarabıyla olmuşam sarhoş,
N’olur felek kapım çalma bu gece.
 
Ömür denen yolda hayli yoruldum.
Gâh bulanık aktım, gâhi duruldum.
Sevda kazanında piştim kavruldum.
N’olur felek kapım çalma bu gece.
 
Hayranî’yim, bir hoş geçti dünümüz.
Hayli cefa gördük, yandı canımız.
Bugün canân ile vuslat günümüz.
N’olur felek kapım çalma bu gece.


AHÛ GÖZLERİN
 
Senin mâh cemâlin âhû gözlerin,
Hayat verir bana ilhamdır bana.
Hilâl ebrûların gonca yüzlerin,
Paha biçilmeyen ikramdır bana.
 
Yeni kök salmış bir taze fidansın.
Gönül sarayımdaher demmihmansın.
Hayalimde hep sen, düşümde sensin,
Sen olmazsan yaşam haramdır bana.
 
Dost sevdası ile boyun bükenler,
Onlardır, vuslata hasret çekenler
Senin olmadığın bütün mekânlar,
Baykuşun öttüğü virandır bana.
 
Hiç belli olmuyor baharın, yazın.
Gözlerinde yaş var, döşünde hüzün.
Beni hüzne boğan bülbül avazın,
Bitip tükenmeyen devrandır bana.
 
Hayranî bağlanmış sana, özünde.
Merttir, söz verince durur sözünde.
Mum kokulu tenin tüter gözümde,
Kusursuz bedenin üryandır bana.
 
 
BULUT GÖZLÜM
 
Sen, şemsi kamersin âşk diyarında.
Bahar yüzlüm, bulut gözlüm ağlama.
Yanıp kül olmuşsun, âşkın nârında,
Bahar yüzlüm, bulut gözlüm ağlama.
 
Yüzün solmuş, kırık dalın budağın.
Bir şey söyler gibi dilin, dudağın.
Gözyaşlarına yol olmuş yanağın.
Bahar yüzlüm, bulut gözlüm ağlama.
 
Sevda bahçesinin solmaz gülüsün.
Ülfet meclisinin hikmet balısın.
İçip mest olmuşsun, âşkın dolusun.
Bahar yüzlüm, bulut gözlüm ağlama.
 
Aç gözün, dünyayı eyle temaşa.
Hele yaşa, bak gör ne gelir başa.
Dayanamam, didenden akan yaşa.
Bahar yüzlüm, bulut gözlüm ağlama.
 
Aktım, kabdan kaba doldum, boşaldım.
Karıştım ummana, umman ben oldum.
Seni bir katrenin içinde buldum.
Bahar yüzlüm, bulut gözlüm ağlama.
 
Hayranî, hoş geldin gönül haneme.
Sitem taşlarını vurma sineme,
Gel, cefâ çektirme o bir taneme.
Bahar yüzlüm, bulut gözlüm ağlama.


ÇEŞMİ MESTÂNEM
 
Gönül verdim, ben bir hüsnü âlâya,
Benden uzak kaçar, çeşmi mestânem.
Tutuldum sevdana, düştüm sahraya.
Oldum derde düçâr, çeşmi mestânem.
 
Gönlüm bağ-ı hazan, efkâr sahibi
Bilmem nerden gelmiş, kimlere tabi.
Benim çektiğimden hoşnutmuş gibi,
Kanat takmış uçar, çeşmi mestânem.
 
Bazen güler, saçar yüzünde şûle.
Bazen ele geçmezdemirden kale.
Bazensus pus olur, dalar hayâle.
Bazen derdin açar, çeşmi mestânem.
 
Böylesini görmedim hiç öncesinde.
Kıvranıp duruyor, âşk pençesinde.
Oturmuş, canlarla dost meclisinde,
Âşk dolusun içer, çeşmi mestânem.
 
Kaldır nikâbınbir bak, kimnerdedir
Gör ki seni seven her dem zârdadır
Tutuşmuş derûndan yanar, kordadır.
Âşk elinden naçar, çeşmi mestânem.
 
Hayranî, hayrandır keman kaşına.
Merhamet et, acı gözüm yaşına.
Sitem eyleyip gam çekme boşuna.
Bu da gelir geçer, çeşmi mestânem.


BİLMEM NERDEYİM
 
Eridi cismim, yok oldu heybetim.
Aldın beni benden, bilmem nerdeyim.
Seni ararken ben, beni kaybettim.
Aldın beni benden, bilmem nerdeyim.
 
Firkâtin hançeri döşüme batar. 
Yokluğun incitir, derde dert katar.
Gözümde buğu var, döşümde efkâr.. 
Aldın beni benden, bilmem nerdeyim.
 
Kordadır bu beden, yanar durmadan.
Gün geceye dönmüş, hatır sormadan.
Sevda diyarında vuslat görmeden,
Aldın beni benden, bilmem nerdeyim.
 
Ay bulutta, bulut yağmura gebe.
Süren var mı, sona kadar debdebe?
Şu dertli gönlüme çaldın galebe.
Aldın beni benden, bilmem nerdeyim.
 
Hayranî hep sevdan için didindi.
Gönülseni sevdi, bin dert edindi.
Sanma derûnumda fırtına dindi.
Aldın beni benden, bilmem nerdeyim.
 

 
HİCRANLA DEMLENİR
 
Sevdanın üstüne damlarsa şebnem,
Ürperir kalkarsın düşten ansızın.
Gülsen de kurumaz didendeki nem.
Hicrânla demlenir gönülde sızın.
 
Gözler hüzünlüdür suskun bakışlar.
Girdapta yok olmuş hırçın akışlar.
Ömür baharında başlar çöküşler.
Kaybeder yönünü baharın, yazın
 
Bilmem şu feleğin bana kastı ne?
Çığırtkan bulutlar yollar üstüme.
Daha değmedi yâr destin, destime.
Döşte feryât vardır, gönülde hüzün.
 
Bağban bir fidanı dikince bağa,
Anında kök salar, kara toprağa
Aşk yeli değdi mi kuru yaprağa,
Artık geçmez olur sevdaya sözün.
 
Uzadıkça yollar, çekilmez hâsret.
Vahdet olur muydu olmasa kesret?
Hayranî’ye gönder ebedî nusret.
Dostlar gelip kılsın meyit namazın.
 

 
SEVDANI
 
Ey hûbların hûbu ruhi revânım.
Hüzünle demledim döşte sevdanı.
Tutuştu hasretten yanar sol yanım.
Aldım taç eyledim başta sevdanı.
 
Adın dudağımda, cismin hayâlda
Bir derde uğradım çıktığım yolda.
Sevda diyarında bulunmaz dulda.
Sakladım yağmurda yaşta sevdanı.
 
Şu serdeki sevda vermiyor aman.
Var mı ben gibi âşk oduna yanan?
Güneşin yakıyor, ayazın yaman,
Sardım, sarmaladım düşte sevdanı.
 
Yel’e savrulunca yapraklar güzün.
Şudertli gönlümü sarar bir hüzün.
Bir gonca gül gibi korumak lâzım.
Zemheri ayında, kışta sevdanı.
 
Deli gönül, sevda yolunda yürür.
Âşk uğruna canlar, toprakta çürür.
Hayranî sonsuza dek arar, durur.
Bir avuç toprakta taşta sevdanı.
 
 


               
AYNI EVREN İÇİNDE
 
Söylen yâre öyle hasret çekmesin.
Yüzünü dönsün bir baksın aynaya.
Mestâne gözlerle yürek yakmasın.
Ta dünden meftunum hüsnü âlâya.
 
Âşk dediğin kalbe dokunur önce,
Döşte mekân kurar, inceden ince
Ruhta iz bırakır, hayli derince.
Sonra kaynak olur büyük sevdaya.
 
Bir zerreyiz, aynı evren içinde.
Özümüz bir, beden başka biçimde.
Sevdan, volkan gibi durur içimde.
Mecnun gibi saldın, çöle sahraya.
 
Yok sayarsak yok olur mu mesele?
Güz gelince gâzel savrulur yele.
Set çekmezsek sevda, kapılır sele.
Birlikte akarız aynı deryaya.
 
Hayranî dost için canımız verdik.
Yağmurda ıslandık, ayazda durduk.
Rüzgârsız havaya harman savurduk.
Sonunda emekler hep gitti, zaya.

 
DİYEMEM
 
Gel sana bir sırrımeyleyim beyan.
Senden gayrısına canân diyemem.
N’olur artıkgaflet hâbından uyan.
Senden gayrısına canân diyemem.
 
Geceler yok olur, ağarınca tan.
Her yeni sabah gün doğar ufuktan.
Dolaştıkça, damarlarımdaki kan,
Senden gayrısına canân diyemem.
 
Gül olmayan yerde bülbül öter mi?
Ateşsiz mekânda duman tüter mi?
Gönülde sen varken sevda biter mi?
Senden gayrısına canân diyemem.
 
Gün doğunca ışık saçar ufuklar.
Gönülde tutuşan bir güzel âşk var.
Sevdan döşte saklı mezara kadar,
Senden gayrısına canân diyemem.
 
Dağlar geçit vermez, kapalı yollar.
Suskundur Hayranî, konuşmaz diller.
Döşüm kora yanıp savrulsa küller.
Senden gayrısına canân diyemem.
 
 
RUHUM AŞKLA UYANDI
 
Gene bir güzelin meftûnu oldum.
Bütün azâlarım tutuştu, yandı.
Hazan yeli değdi, sarardım soldum.
Bir gün baktım ruhum âşkla uyandı.
 
Sevdaya uğramış bir sevdakârım.
Halden hale düştüm, bitmez efkârım.
Tükendi mecâlim, dinmiyor zârım.
Yâren yoldaş beni divâne sandı.
 
Gâhi hayal kurdum, gâhi düş gördüm.
Âşka hudut çizdim, duvarlar ördüm.
Çekildim, bir yana ağladım durdum.
Gözyaşımla her yan sele bulandı.
 
Canân küsmüş, benden uzağa kaçar.
Tükenmiş sermayem, kalmışam naçâr.
Dermansız bir derde olmuşam düçâr.
Feryâd-û figânım arşa dayandı.
 
Sevmekle sevilmek yaşam gereği,
Her şeyin vardır, bir yolu süreği,
Sefil Hayranî’nin dertli yüreği,
Yandı alev alev kora boyandı.
 
 
DİYEMEDİM
 
Ceylân gözleriyle bir işmâr verdi.
Gel yanımda biraz kal diyemedim.
Oturdu karşıma, bir sual sordu.
Tutuldu dillerim lâl diyemedim.
 
Bilmem kime tabi, nereden gelmiş,
Buğulu gözleri hülyâya dalmış,
Baktım, âşk hançerin eline almış,
Gel, onu kalbime çal diyemedim.
 
Gir, dost hizmetine gönül kapın aç,
Sevmek de sevilmek de bir ihtiyaç,
Gidip bir köşede durma utangaç,
Yüzüme bak biraz gül diyemedim.
 
Âhu gözlerinden yaşlar dökerek,
Dönüp bana baktı, bir iç çekerek
Oturdu, karşıma boyun bükerek.
Nedir sendeki bu hal, diyemedim. 
 
Hayranî der, sevdan döşüm yakıyor.
Gözlerin, gönlüme mekik dokuyor.
Bir adım gidiyor, dönüp bakıyor.
Gitme, biraz daha kal diyemedim.
 
 
SENDEN GEÇEMEM
 
Ben, olmuşam senin mesti hayranın.
Geçmek mümkün değil senden sultanım.
Varım yoğum sensin çeşm-i giryânım.
Geçmek mümkün değil senden sultanım.
 
Sevdana düş oldum, ayrı duramam,
Döşümde yara çok, sensiz saramam.
Kıblem sensin başka Kâbe aramam.
Geçmek mümkün değil senden sultanım.
 
Dağılmış kovanım, bozulmuş arım,
Şu dertli döşümde dinmez efkârım
Göklere yükseldi feryadım, zârım
Geçmek mümkün değil senden sultanım.
 
Sevdan, rüzgâr olmuş savurur beni.
Hicrân odu yakar, kavurur beni.
Ancak ölüm, senden ayırır beni.
Geçmek mümkün değil senden sultanım.
 
Hayranî’yim kimse bilmez halimi
Gayrıya sildirmem çeşmim selini
Hoyratlar yolsa da gonca gülümü
Geçmek mümkün değil senden sultanım.

 
SEN SÖYLE
 
Azap çektirmekten bıkmayan güzel,
Bu yaptığın doğru mudur sen söyle?
Sevdası gönlümden çıkmayan güzel,
Bu yaptığın doğru mudur sen söyle?
 
Geldin, içirdin bir sevda şarabı,
Oldum ol hüsnünün mesti harâbı,
Neden çektirirsinbunca azabı,
Bu yaptığın doğru mudur sen söyle?
 
Bu nasıl biryaşam, ne biçim âlem?
Kem yazmış yazgımı ol levhi kalem,
Kargalar dem çeker, bülbüller matem
Bu yaptığın doğru mudur sen söyle?
 
Tutuşmuşyanıyor gönül çerâğım.
Tükendi fitilim, kalmadı yağım.
Ey benim yegâne sevda durağım
Bu yaptığın doğru mudur sen söyle?
 
Ey şahin bakışlım gerdanı sedef
Bu sevdayı neden eylersin telef
Senin müjgânının okuna hedef,
Hayranî’nin bağrı mıdır, sen söyle.
 

 
USANMAZ MISIN?
 
Elâ gözlerine hayran olduğum,
Cefâ çektirmekten usanmaz mısın?
Derdi derûnuma derman bildiğim,
Cefâ çektirmekten usanmaz mısın?
 
Ömrüm helâk oldu dehrin peşinde.
Arzumanım kaldı hilâl kaşında.
Dertli gönül yanar âşk ateşinde.
Cefâ çektirmekten usanmaz mısın?
 
Enel Hak dedim de dâra düş oldum.
Tutuldum sevdana nâra düş oldum.
Şeyda bülbül gibi zâra düş oldum.
Cefâ çektirmekten usanmaz mısın?
 
Çiğnendim dişlerle ezildim, durdum.
Gâh Nesimi gibi yüzüldüm durdum.
Gâhi bir kenara yazıldım, durdum.
Cefâ çektirmekten usanmaz mısın?
 
Hayranî’ye mihrap kaşın arası.
Açtın, döşümde bir sevda yarası.
Gül yüzlüm sendedir derdim çaresi.
Cefâ çektirmekten usanmaz mısın?
 
 
ZÂLİM
 
Bilmem nere gidem ben bu dert ile,
Gönlümü hicrânla doldurdu zâlim.
O bilmezse halim yadlar ne bile,
Gülşende gülümü soldurdu zâlim.
 
Hüsnün, ışık saçar dört bir tarafa,
Bir niyazım bedel yüz bin tavafa,
Yalvardım, yakardım gelmez insafa,
Onulmaz dert ile öldürdü zâlim.
 
Gözyaşlarım döndü bahar seline, 
Hazan geldi, gazel düştü dalıma,
Kement attı, pusu kurdu yoluma,
Şu dertli sinemi deldirdi zâlim.
 
Neden cevr eylersin boşu boşuna,
İnkâra gerek yok, sevdam âşina,
Kerem gibi yaktı âşk ateşine,
Aklımı başımdan aldırdı zâlim.
 
Hayranî’yim yaktın köz ettin beni.
Günden güne arttı gözümün nemi,
Yıktı harap etti gönül hanemi,
Gâh ağlattı gâhî güldürdü zâlim.
 

 
KURBAN OLDUĞUM
 
Yürü dilber yürü şöyle enginden.
Ceylân bakışına kurban olduğum.
Kızılırmak gibi boşan bendinden,
Coşkun akışına kurban olduğum.
 
İrem bahçesinde goncadır güller.
Dallarında öter şeyda bülbüller.
Envâ çeşit gülle donanmış yollar.
Âmber kokuşuna kurban olduğum.
 
Şâvkın ilk akşamdan vurmuş ovaya.
Seni gören mahkûm olmuş sevdaya.
Yüklemiş göçünü çıkmış yaylaya.
Tek tek sekişine kurban olduğum.
 
Ömür geçip gider, baharlı kışlı
Bir dilber sevdim ki melek bakışlı.
Gözler elâ, gönlü sevda nakışlı.
Türlü nakışına kurban olduğum.
 
Hayranî der âşkıma otağ mısın?
Sevda diyarında bahçe bağ mısın?
Yoksa yaklaşılmaz yanardağ mısın?
Canlar yakışına kurban olduğum.
 

 
BENİM
 
Çektiğim hasretin sensin nedeni,
Solmaya yüz tuttu güllerim benim.
Sen unutsan da ben unutmam seni,
Çoktandır sarmıyor kollarım benim.
 
İkrârım var, seni dost kılmışım ben,
Hayalin gözüme görünür her dem,
Ar etmezem artık yırtılmış perdem,
Ayıp nedir bilmez dillerim benim.
 
Görmedim, sen gibi özlemli bir yâr,
Tutuldum sevdana oldum sevdakâr,
Sende hem zehir hem de panzehir var,
Derman ver, yeşersin dallarım benim.         
 
Gördüğüm herkese dostumdur, dedim
Saklamadım sırrım, yad’a söyledim,
Bir ömür boyunca hep zâr eyledim,
Dert çekmekle geçti yıllarım benim.
 
Sadıktır Hayranî durur sözünde,
Istırap okunur yorgun yüzünde,
Tutuşmuş yanarım sevda közünde,
Rüzgâra savrulmuş küllerim benim.
 
 
 
KÜL ETTİ BENİ
 
Kim bilir, sana sevdalandığımı?
Sevdan yaktı beni kületti beni.
Kimseye diyemem ben yandığımı.
Sevdan yaktı beni kül etti beni.
 
Yitirdim yolumu boranda, karda
Tutuşmuş, yüreğim yanıyor korda,
Beden aynı yerde, gönül firârda 
Sevdan yaktı beni kül etti beni.
 
Şu dertli gönül bir yâre sevdalı,
Tarife gelmiyor, âşkın eşkâli
Soldurdu yaprağım, kuruttu dalı
Sevdan yaktı beni kül etti beni.
 
Yolunu bekledim baharda kışta,
Çürüdü yanlarım yağmurda yaşta,
Hüsnünevuruldum tek bir bakışta,
Sevdan yaktı beni kül etti beni.
 
Aşk var Hayranî’nin dertli döşünde,
Sevda, şahin gibi döner başında,
Deryalar gizlidir çeşmim yaşında,
Sevdan yaktı beni kül etti beni.
 
 
 
İÇERKEN AĞLADIM
 
Sevdan dert oldu oturdu içime.
İçerken ağladım, ağlarken içtim.
Soktun beni bir biçimden biçime.
İçerken ağladım, ağlarken içtim.
 
Senin olmadığın günü neyleyim,
Derdi derûnumu kime söyleyim,
Senin yokluğunda daim böyleyim.
İçerken ağladım, ağlarken içtim.
 
Sevdana düşeli sarardım, soldum.
Aşkına, sorgusuz tutuklu kaldım.
Bir adım öteyi göremez oldum.
İçerken ağladım, ağlarken içtim.
 
Hasretini döşten sıyıramadım.
Kimseye sevdamı duyuramadım.
Gülmeye hiç zaman ayıramadım.
İçerken ağladım, ağlarken içtim.
 
Sana olan sevgim bana iftihardı,
Daha güz gelmeden gülüm sarardı,
Sefil Hayrani’yimbir efkâr sardı, 
İçerken ağladım, ağlarken içtim.

 
SENDEDİR SENDE
 
Dermansız bir derdin bendesi oldum.
Bu derdin dermanı sendedir sende.
Hazan yeli değdi sarardım, soldum.
Bu derdin dermanı sendedir sende.
 
Can, bedenden ayrı yerde duruyor.
Ecel gelmiş, benden adres soruyor.
Mestân olmuş gözler seni arıyor.
Bu derdin dermanı sendedir sende.
 
Derûndan yandığım ahu gözlüdür
Boy serviyebenzer kendi nazlıdır.
Ummansın, katreler sende gizlidir.
Bu derdin dermanı sendedir sende.
 
Sevda diyarında yoldum, yolaktım.
Baharda sel oldun gönlüme aktın.
Âşkın dergâhında çok çile çektim.
Bu derdin dermanı sendedir sende.
 
Bana mihrâp olan yüzün bir mehir,
Sen Zühre’m ol ben de âşığın Tahir,
İster dermanım ver, istersen zehir,
Bu derdin dermanı sendedir sende.
 
Âşk tohumu ektin gönül haneme,
Çok azâp çektirir, dertli sineme,
Sakın Sefil Hayranî’yi kınama,
Bu derdin dermanı sendedir sende.


BULUNMAZ
 
Aşk elinden yandı, cesette canım.
Dolaşsam cihanı derman bulunmaz.
Hicrân oku değdi, döküldü kanım.
Ciğeri ben gibi yanan bulunmaz.
 
Her günüm önceki günden karalı,   
Derdim baştan aşkın, döşüm yaralı.
Bir dilber sevdim ki, dağlar marâlı.
Elde onun gibi canan bulunmaz.  
 
Temmuz sıcağında üşür, donarım.
Soldu, sevda gülüm ona yanarım.
Bu bedende üç yüz altmış damarım,
Hepisi kan ağlarşadan bulunmaz.
 
Anlamaz olmuşam aşkın dilinden
Sevdanın teberi düşmez belimden.
Bülbül ayrılır mı gonca gülünden?
Ayrılır dersem inanan bulunmaz.
 
Dinmez, Hayranî'nin sevda ateşi.
Bir mahinur sevdim bulunmaz eşi.
Döşte döner durur hicran güneşi.
Ben gibi sevdaya yanan bulunmaz.
 

 
DÜÇÂR ETTİN SEN BENİ
 
Kimseye diyemem gizlidir derdim.
Bir sevdaya düçâr ettin sen beni.
İlk bakışta beni gönlümden vurdun. 
Bir sevdaya düçâr ettin sen beni.
 
Öğüttüm, buğdayı döktüm eleğe.
Yüz çevirdim, küstüm zalim feleğe.
Gönül bağladım sen gibi meleğe.
Bir sevdaya düçâr ettin sen beni.
 
Günü tutsak almış, bulut karası.
Âşka doğru akar, sevda deresi.
Dikiş tutmaz imiş gönül yarası.
Bir sevdaya düçâr ettin sen beni.
 
Selvi boylum, teni âmberkokuşlum.
Gönlü ilmek ilmek sevda nakışlım
Sineme taht kuran ceylân bakışlım.
Bir sevdaya düçâr ettin sen beni.
 
Hayranî özümü çekseler dâra.
Sırtımı dönmezem, o nazlı yâra.
Beni Ferhat gibi saldın dağlara.
Bir sevdaya düçâr ettin sen beni.
 
 
ŞU BENİM GÖNLÜM
   
Kız senin âşkından sarardım, soldum.
Sevda vurgunudur şu benim gönlüm. 
Döşüm poyraz yedi, kurudum kaldım.
Sevda vurgunudur şu benim gönlüm. 
 
Akar gözlerimden çeşmenin âbı.
Deryaya dalmadan gördüm girdabı.
Dost elinden içtim bir âşk şarabı,
Sevda vurgunudur şu benim gönlüm. 
 
Kavruldu, yüreğim âşkın közünden
Nice kan yaş aktı, iki gözümden.
Beni derde salan dilber yüzünden,
Sevda vurgunudur şu benim gönlüm. 
 
Ne güzel görünür lâm elif kaşlar.
Bana yardım edin yaren yoldaşlar.
Sevdanın hepsi mi sancılı başlar?
Sevda vurgunudur şu benim gönlüm. 
 
Yaz bitince mevsim hazana döner.
Sevda çeken döşler odlara yanar.
Bu âşk, Hayranî’yi sonunda yener.
Sevda vurgunudur şu benim gönlüm. 
 
 
ETTİ GİTTİ
 
Bir seher zamanı seyran eylerken,
Bir güzel gönlümü coş etti gitti.
Ayrılık vakti bana el sallarken,
İki gözüm dolu yaş etti gitti.
 
Tenhada buluştuk, geldik göz göze.
Alev aldı yürek, dönüştü köze.
Oturduk sohbete, başladık söze.
Sual edip hatrım hoş etti gitti.
 
Çağlayanlar gibi aktık, akıştık.
Kumrular gibi göz göze bakıştık.
Oturduk baş başa kadeh tokuştuk.
Semli âşk şarabın nûş etti gitti.
 
Dedim, geçmişe bir çizgi çizelim. 
Karşı çıktı, kabul etmedi zalim.
Aklım baştan alan çeşmi gazâlım.
Sevdadan sevdaya düş etti gitti.
 
Hep Hayranî’ye mi âşkın cefâsı?
İçmiş âşk dolusun, bir hoş kafası.
O nazlı dilberin yok ki vefası.
Bir tane efkârım beş etti gitti.
 

 
KENDİSİ GELSİN
 
Âşk oduna yaktı dertli sinemi
Merhem çalmaya yâr kendisi gelsin.
Hazana çevirdin gönül hanemi.
Merhem çalmaya yâr kendisi gelsin.
 
Beni terk eyleyip gitti, Dilârâm.
Onsuz bu diyarda ben nasıl duram.
Hasretinden azmış, kanıyor yaram.
Merhem çalmaya yâr kendisi gelsin.
 
Bir nadan söndürdü, sevda çerâğım.
Dostun hasretiyle yanar yüreğim.
Gece gündüz dinmez oldu firâğım.
Merhem çalmaya yâr kendisi gelsin.
 
Yine karlar yağdı, gönül dağıma.
Güz gelmeden, gâzel düştü bağıma.
Düştüm, bir güzelin sevda ağına.
Merhem çalmaya yâr kendisi gelsin.
 
Baykuş dadanınca bizim bağlara.
Bülbül gitti mekân kurdu, dağlara.
Hayranî meyletmez gayrı ağyara.
Merhem çalmaya yâr kendisi gelsin.
 
 
BEN SENİ
 
Şu dertli sineme taktın bir kanca. 
Sevdalı gönlüme sarsam ben seni.
Ben bağban olayım sen, kızıl gonca.
Gönül bahçesinde dersem ben seni.
 
Gönül vurgun yedi, derûnum hasta.
Yürek feryat eder, dideler yasta.
İçer âşk dolusun oluram meste.
Kollar arasında görsem ben seni.
 
Konan göçer gider, dünya hanına.
Çaylak, çıyan dolar dört bir yanına.
Başım koyup yatsam ak gerdânına.
Muhabbeti âşkla yorsam ben seni.
 
Dilberim oturmuş, dost bârgâhında. 
Bir çift suna besler, ak gerdânında.
Siyah perçemini âşk tezgâhında,
Tutup ilmek ilmek örsem ben seni.
 
Hayranî âh çeker, canân diyerek.
Dertli döşte saklar, mihmân diyerek.
Seni bana satar, mercan diyerek.
Bir sarrafa gidip sorsam ben seni.

 
YOK MU?
 
Tutuştum, yanarım sevda nârında,
Ahvâlimi dosta bildiren yok mu?
Kurdum, tezgâhımı dost pazarında.
Türlü cevherimi aldıran yok mu?
 
Ben nice yaşadım hal içinde hal.
Sılamdan ayrıyım, mekân gurbet el.
Aktı gözyaşlarım, dört bir yanım sel.
Gözümün yaşını sildiren yok mu?
 
Bir sevda uğruna oldum seferber,
Bu yoldan vazgeçmek olmaz muteber,
Kız senin derdinden döşüm derbeder,
Tökezleyip düştüm kaldıran yok mu?
 
Soldu gönül bağım, dönmüşüm güze.
Derûndaki derdim yansımış yüze,
Alev almış yürek, yanarım köze,
Şu deli gönlümü güldüren yok mu?
 
Sefil Hayranî’yim giymiş karalar.
Artık zapt edemez onu, buralar.
Döşte sıra sıra olmuş yaralar.
Bunlara bir derman bulduran yok mu?


 
SİNEME DOKUNDU
 
Aklımı başımdan alan hünkârın, 
Peykânı sineme dokundu, gitti.
Gönlümü sevdaya salan dilberin,
İsmi, ilk sırada okundu gitti.
 
Siyah perçem ile bezenmiş gerdan.
Sanki özenerek yaratmış, Merdân.
Âşkına yandığım ol güzel canân,
Sağına, soluna bakındı gitti.
 
Ey derunî dilden sevdiğim yosma,
Yüzün dönüp benden selâmın kesme,
Hüsnüne nakşolmuş allemelesmâ,
Hayli sitem etti, yakındı gitti.
 
Sakın bir çirkine sen olma nöker.
Sömürür sevdanı, dolunu döker.
Düşümü süsleyen ol peri peyker.
Sanırım birinden çekindi gitti.
 
Gül yüzlü sultanım durma çabuk gel.
Hazan gelip bağlar dökmeden gâzel
Hayranî’nin gönlün süsleyen güzel.
Hışm ile bir tavır takındı gitti.
 
 
YOK OLDU
 
Bir bağım var idi kaptırdım sele.
Türlü meyve veren dallar yok oldu.
Baykuş gönül bahçem geçirdi ele.
Bülbülün konduğu güller yok oldu.
 
Bir gün yiyemedim kaygısız bir aş.
Döşümde sancı var, gözlerimde yaş.
Sen gittin kovanı sardı bir telâş.
Uçtu gitti arım, ballar yok oldu.
 
Hazan yeli değdi kan ağlar yayla.
Çâre bulmak lâzım bu gitmez böyle.
Ne sevda kaldı ne sevgili Leylâ.
Mecnun’un gezdiği çöller yok oldu.
 
Daim sadık kaldık ahdû peymâna.
Bahar yaşamadan döndük hazana.
Her yanı sel aldı varamam sana.
Bozuldu köprüler, yollar yok oldu.
 
Sefil Hayranî der gülmedi yüzüm. 
Sana ta derûndan bağlıdır özüm.
Ne yaptıysam yine bitmedi nazın.
Gülen gözler, öten diller yok oldu.  
 

 
 
NE OLUR
 
Gitme dilber gitme sevdaya dön gel.
Gönlünde yadigâr kalsam ne olur?
Aradan kalksa da yok olsa engel.
Canânla şad olup gülsem ne olur?
 
Gözlerim yoldadır, kulağım seste.
Bir haber gelmedi, ruhum kafeste.
Deli gönül olmuşrubâbşikeste.
Dokunup teline çalsam ne olur?
 
Kız senin âşkından yollara düşsem.
Sevda kazanında kaynayıp pişsem,
Bahar seli gibi çağlayıp coşsam,
Yar ile sohbete dalsam ne olur?
 
Gerçeği görmedim kandım devrana,
Aktı çeşmim seli, döndü ummana.
Ne yaptıysam canân gelmez imana.
Merâmını sorup bilsem ne olur?
 
Sefil Hayranî der bitmez firağım.
Nice zamandır o yârdan ırağım.
Ben pervâne olam sen de çerâğım.
Kapında hep köle olsam ne olur?
 
 
GEL
 
Sineme saplandı âşkın hançeri,
İşim gücüm âhu zâr olmadan gel.
Senin sevdan serde tütelden beri,
Kâinat başıma dar olmadan gel.
 
Uzak kaçma benden çeşmi mestâne,
Aldın aklım baştanettin divâne.
Şem’in çevresinde oldum pervâne
Dertli yürek yanıp kor olmadan gel.
 
Senin maksudun ne ey güzel densiz?
Yüzün dönüp bendenkaçtın nedensiz.
Divâneye döndüm, yapamam sensiz.
Sensiz geçen yaşam zor olmadan gel.
 
Ey döşe taht kuran çeşmi bülbülüm
Kaç yaşarsan yaşa sonunda ölüm
Ben bağban olayım sen kızıl gülüm.
Gülümün çevresi hâr olmadan gel.
 
Bir derde düş oldum hicran zamanı,
Gönül dinlemiyor hükmü, fermânı.
Seni candan seven Sefil Hayranî,
Ağlaya ağlaya kör olmadan gel.

 
BAZI BAZI
 
Bu ne biçim yaşam, ne biçim sevda
Gel de şu derdimi sor bazı bazı.
Efkâr basmış deli gönül hay hayda,
Gel de müşkül halim gör bazı bazı.
 
Dertliyim, derdime bulunmaz çare.
Tükendi mecâlim, düş oldum zâre.
Yürekte baş vermişhezâren yâre
Kerem et yaramı sar bazı bazı.
 
İlk bakışta beni döşümden vurdun.
Bir sarmaşık gibi bedenim sardın.
Kanayan yaramı yaktın kavurdun.
Yüreğimde yanar kor bazı bazı.
 
Sevda seni düçâr eylerse gama.
Bu gönülden başka mekân arama.
Sevdanla demlenen gönül yarama,
Gel elinle merhem sür bazı bazı.
 
Yanmak kolay değil âşkın nârında.
Nice dermansız dert açar derûnda.
Nazar kıl sevdiğim, yanam korunda.
Dünya başa olur dar bazı bazı.
 
Hayranî der servi misin dal mısın?
İrem bahçesinde gonca gül müsün?
Huri melek misin, yoksa kul musun?
Gel, gönül haneme gir bazı bazı.


NEYLEYİM
 
Deli gönül bağlanmış bir güzele, 
Bırakıp da gidemedim neyleyim.
Daha güz gelmeden döndüm gâzele
Derdim beyan edemedim neyleyim.
 
Sevdanla yeşerdi, derunî âşkım.
Yıktı, virân etti sarayım köşküm.
Bahar seli gibi çağlıyor eşkim.
Ne yaptıysam gülemedim neyleyim
 
Yaz bahar ayında güller, yetişir.
Dallarında şeydâ bülbül ötüşür.
Âh ettikçe bağrım yanar, tutuşur.
Derde derman bulamadım neyleyim.
 
Gül cemâlin beni bir derde saldı.
Sevda hânçerini döşüme çaldı.
Gönül feryat ile efkâra daldı.
Gözyaşımı silemedim neyleyim.
 
Hayranî, bozuldu yolda katarım.  
Şeyda bülbül gibi her dem öterim.
Yanar yürek gece gündüz tüterim.
Bu hal ne hal bilemedim neyleyim.
 
 
SEVDA EKMEK GİBİ İHTİYAÇ
 
Ay bulutta, bulut yağmura gebe.
Sanarsın ikisi, oynar saklambaç.
Çakınca şimşekler, başlar debdebe.
Ağız açmış toprak, yağmura muhtaç.
 
Ben, suyuna hasret koca bir çınar.
Sen, beni sulayan efsûnlu pınar.
Seni sevdim diye el beni kınar.
Oysa sevda, ekmek gibi ihtiyaç.
 
Divanedir gönlüm gamda, firakta.
Âh çektikçe efkâr artar yürekte.
Bir dilber sevmişim gözden ırakta.
O, benim dermansız derdime ilaç.
 
Bir su çok kalırsa kokarmış, gölde.
Umudum kalmadı, petekte balda.
Daha güz gelmeden sarardım dalda.
Sevdan yaktı beni, külüm göğe saç.
 
Kirpikten, yanağa yaşlar süzülmüş.
Akmış, damla damla döşe düzülmüş.
Dağlar geçit vermez, yollar bozulmuş.
Sefil Hayranî gel dostluk kapın aç.  

 
YÂRENLER
 
Oturduk, yâr ile ettik muhabbet. 
Sevda kelâmını duyduk yârenler.
Sanma ki gönüller olmuş harâbât,
El verdik, mürşide uyduk yârenler.
 
Aç gözün, dünyayı eyle temâşa.
Hele bir yaşa bak ne gelir başa.
Çok şükür eriştik, yarân yoldaşa.
Dost muhabbetine doyduk yârenler.  
 
Turnalar, Urum’dan sökün eylemiş.
Yemen’den bu yana akın eylemiş.
Güzel dostu bize yakın eylemiş.
Gurbete gitmekten caydık yârenler.
 
Canân geldi bize, çerağlar yandı.
Gösterdi didârı, başım dolandı.
Âşkın şarabından nûş etti, kandı.
Küslüğü bir yana koyduk yârenler.
 
Bitmez, Hayranî'nin derdi azâbı.
Bir benden sorulur, dehrin hesabı.
Yâr kaldırdı, kâmer yüzden nikâbı.
Benlerini bir bir saydık yârenler.
 

 
 
BENİM
 
Dilber ne gezersin seyran yerinde?
Döşte eğlenecek yerim var benim.
Sevdan pervânedir döner serimde
Yanarım ateşte korum var benim.
 
Hicrân hançeriyle yaralı döşüm,
Sevdayı muğlâkla hoş değil başım.
Didelerden akar kanlı gözyaşım.
Şeydâ bülbül gibi zârım var benim.
 
Gönül âşk peşinde, ruhum hay hayda.
Cephanem bitti, ok kalkmadı yayda.
Kimseye diyemem emeğim zayda,
Derûnda saklı esrârım var benim.
 
Gönül sarayımda gezer bir güzel.
Sevdası bağıma düşürdü gazel.
Ecel can almadan durma çabuk gel.
Şu gönülde intizârım var benim.
 
Bilmem bu derdimi kime söyleyim.
Gidip sevda deryasını boylayım.
Hayranî der başkasını neyleyim.
Yoluna ölecek yârim var benim.
 
 
DOLDU SELEĞİM
 
Ben riyâsız sevdim, vuslât amacım.
Yalvardım, kabul görmedi dileğim.
Virândır her yanım, harap yamacım.
Sırtım yere gelmiş, bükük bileğim.
 
Tıpkı, dünkü gibi âşka bakışım.
Mevsim engel olmaz sana akışım.
Meş’âlen sönse de durmaz yakışın.
Sevdanın yüküyle doldu seleğim.
 
Bülbüller güle, ben sana müptelâ.
Yokluğunda cennet, bana Kerbelâ.
Vakit olmuş tamam okunur sâlâ.
İşte gidiyorum ömür meleğim.
 
Gerçek bir yana, düş bile kurmadan.
Baktım ki kış gelmiş haber vermeden.
Hazan yaşayınca bahar görmeden.
Elemeden unu astım eleğim.
 
Hayranî’yim der ki, sanma uslandım.
Sevda yüzünden kor ateşte yandım.
Göçer kuşa döndüm, hayli ıslandım.
Kaybettim yönümü, yorgun teleğim.



SENDEN YANADIR
 
Dost senin âşkından oldum pervâne.
Meylim, muhabbetim senden yanadır.
Gözlerimden akar yaş, tane tane.
Senin sevdan, dertli döşüm kanadır.
 
Sevdanla uyandım, yaktım çerâğı. 
Açtım gönül gözüm, gördüm ırağı.
Bana mekân olmuş, sevda durağı.
Neden cevrü cefan yalnız banadır?
 
Dostun sinesinde bargâh açarım.
Kevser ırmağından dolu içerim. 
Tutuldum sevdana âşka düçârım.
Bütün sitemlerim hep bu canadır.
 
Bir sevda uğruna düşmüşüm zâra.
Döşümde açıldı onulmaz yara.
Kırpmadan gözümü giderim dâra.
İbadetim sana, yönüm sanadır.
 
Hayranî’yim erkânım var, yolum var.
Ne bezirgân oldum, ne de malım var.
Ne param, ne tutunacak dalım var.
Bunlar benim için methü senadır.

 
YÜREK YASTADIR
 
Yeni bir sevdayla uyandı gönül. 
Dideler kan ağlar, yürek yastadır.
Âşkın her rengine boyandı gönül.
Dideler kan ağlar, yürek yastadır.
                                      
Secdeye eğilmiş ağaçlar, taşlar.
Dertli olan ağlar, figâna başlar.
Bin bir seda ile ötüşür kuşlar.
Dideler kan ağlar, yürek yastadır.
 
İrem bahçesinde baykuş ötüşür.
Bilmem dertli yürek nasıl yatışır?
Döşüm alev almış, yanar tutuşur.
Dideler kan ağlar, yürek yastadır.
 
Sen sevda bağımın gülü, çiçeği.
Gönül sevdi seni gördü gerçeği.
Gel, hüsnün saklama aç şu leçeği.
Dideler kan ağlar, yürek yastadır.
 
Sefil Hayranî’nin bir derdi vardır.
Yaşamdan payına düşen hep zârdır.
Gece gündüz ağlar, yüreği kordur.
Dideler kan ağlar, yürek yastadır.
 

 
SEVDAYA DOĞRU
 
Ay girmeden bulutun gölgesine,
Gel gidelim canân sevdaya doğru.
Kapılmadan deryanın dalgasına,
Gel gidelim canân sevdaya doğru.
 
Döşümde yara çok sen dermanı ol.
Benim sevdam katre sen ummanı ol.
Dertli gönlüm gemi, sen dümeni ol.
Gel gidelim canân sevdaya doğru.
 
Fırsat elde iken, naçâr düşmeden.
Bakracını doldur, akan çeşmeden.
Şebi, rûz eyleyen kâmer aşmadan,
Gel gidelim canân sevdaya doğru.
 
Deli poyraz esip çerâğ sönmeden,
Döşümüzü yakan sevda dinmeden,
Âşk odunda cayır cayır yanmadan,
Gel gidelim canân sevdaya doğru.
 
Sefil Hayrani der, engel çıkmadan,
Ecel kapımıza bekçi dikmeden,
Gece sona erip şafak sökmeden,
Gel gidelim canân sevdaya doğru.

 
ADIMI BENİM
 
Takıldı gözlerim zülfün teline.     
Mestâne koydular, adımı benim.
Çeşmim yaşı, döndü bahar seline.
 Divâne koydular, adımı benim.
 
 Aç nikâbın, görem hüsnü cemâlin. 
Sen bir goncasın ben, çevrende çalın.
Nûş ettim âşk meyin, harâbât halim.
Virâne koydular, adımı benim.
 
 Ben canândan, canân benden ırakta.
Hicrân ile doldum, şeb-i firâkta.
Çıktım âşk köşküne, âhir durakta.
Merdâne koydular, adımı benim.
 
Dârına durmuşum, külli varımla.
Didemden kan akar, intizârınla.
Döner dururum sevdayı nârınla. 
Pervâne koydular, adımı benim.
 
N’olur sitem etme şu Hayranî’ye.     
Sanki efkâr için gelmiş fâniye. 
Siyah perçemine vurgunum diye,
Divâne koydular, adımı benim. 
 
 
 BEN
 
Gam ile kederden tuttum yükümü.
Firkât katarının kervanıyım ben.
Güz gelmeden başlar yaprak dökümü.
Şu fani dünyanın mihmânıyım ben.
 
Deli poyraz esti, kırdı tüm dalım.
Rüzgâra savruldu peteğim, balım.
Bahar yaşamadan sarardı gülüm.
Sevda diyarının hazanıyım ben.
 
Şâd etmedin beni, gülmez gözlerim.
Küle dönüştürdün sevda közlerim.
Yürekte yaram çok ağlar sızlarım.
Sevda çekenlerin ummanıyım ben.
 
Şu âhir zamanda tutuldum derde.
Yürek feryat eder, vakti seherde.
Gönül tutsak oldu, sevda var serde.
Âhû gözlü yârin kurbanıyım ben.
 
Gece gündüz dinmez, ahu feryâdım.
Dostum düşman oldu, yakınım yadım.
Gün gelir dünyadan silinir adım,
Sevda dostu Sefil Hayranî’yim ben.
 

 
 
YARATMIŞ ALLAH
 
Gönül yaylasında bir güzel gördüm.
Sanki özenerek yaratmış Allah.
Vardım karşısında secdeye durdum.
Her yanını âşkla donatmış Allah.
 
Gönül korda yanar, sevda adına.
Feryat eder, gelen yok imdadına.
Tevazu gösterdi, baktım tadına.
Hamuruna ayrı tat katmış Allah.
 
Boyu selvi gibi, kaşları kalem.
Seyire gelmiş on sekiz bin âlem.
İzin ver sevdiğim, yolunda ölem.
Çünkü beni sana kul etmiş Allah.
 
Bu güzellik kimden kendine kalmış?
Hüsnü şu gönlüme galebe çalmış.
Küsmüş dünyasına, efkâra dalmış.
İmdat çağrısına el atmış Allah.
 
Hayranî yine bir yâre müptelâ.
On dördünde bir ay, gözleri elâ.
Dilerim başına gelmez bir belâ.
Bilmem öncesini kim tatmış Allah.
 
 
VUSLAT GÖRMEDİM
 
Ömür geçti gitti, devran sürmedim.
Artık yorgun düştüm, ne gelir elden.
Yok oldum meçhulde, vuslât görmedim.
Medet bekler oldum sahradan çölden.
 
Dertli gönlüm korda, yandım yok oldum.
Âşka düştüm, halden hale sokuldum.
Firkât hasretinden sararıp soldum.
Anlayan bulunmaz, sevdadan halden.
 
Bir sevdaya düştüm, gelmez gerisi.
Ay buluta girmiş, yoktur yarısı.
Bozulmuş peteğim, uçmuş arısı.
Elimi yıkadım petekten baldan.
 
Sevdayı, kurbanlar bekler sunakta.
Yadlar kol gezinir, altın konakta.
Kirlenmiş nefisler yunar yunakta.
Derya dolar taşar, yağmurdan selden.
 
Gönül sevda düşler, istemez garkı.
Başta döner durur, feleğin çarkı.
Hayranî’nin öyle bir derdi var ki,
Kimse bilmez onun derdi gönülden.


  
 DOYAMIYORUM
 
Ceylân gözlerine hayran olduğum,
Hüsnüne bakmaya doyamıyorum.
Sevdayı âşkınla mestân olduğum,
Ak göğsünde benin sayamıyorum.
 
Sensiz dünya bana daracık mekân,
Âşkındır, od olup şu sinem yakan.
Acep kavuşur mu hasretlik çeken?
Sensiz yaşamdan haz duyamıyorum.
 
Sevdanla inliyor gönül dağlarım.
Hazan yeli değdi, soldu bağlarım.
Yaz, bahar ayında coşar çağlarım.
Yâr sevdana karşı koyamıyorum.
 
Ruhum cehennemde yanar nedensiz
Cennet bahşetseler gidemem sensiz.
Bir mintan sundular yakasız, yensiz.
Alışkın değilem giyemiyorum
 
Kız, senin âşkından olmuşam hasta.
Deli gönül, hayli zamandır yasta.
Sefil Hayranî der o nazlı dosta
Hoşça kal sevdiğim diyemiyorum
 
BENİ SALDI SEVDAYA
 
Müjgânının tiri değdi sineme.
Aldı aklım, beni saldı sevdaya,
Bir kor düşürdü ki gönül haneme,
Aldı aklım, beni saldı sevdaya.
 
Bir seyran yerinde gördüğüm peri
Kaşları lam elif, gonca yüzleri
Dünyaya büyülü bakan gözleri
Aldı aklım, beni saldı sevdaya.  
 
Keklik gibi taştan taşa sekişi,
Gönülden gönüle sessiz akışı,
Elâ gözleriyle mahmûr bakışı,
Aldı aklım, beni saldı sevdaya. 
 
Seherde gördüğüm çeşmi mestane,
Kendisi şem oldu, ben de pervane.
Döndüm, çevresinde oldum divâne,
Aldı aklım, beni saldı sevdaya. 
 
Hayranî’yim yetti sitemler, cana.
Kül oldum, ateşte ben yana yana.
Ne yaptıysam zalim gelmez imana.
Aldı aklım, beni saldı sevdaya. 
 
 
GÖNLÜME
 
Karanlık gecede bir güzel gördüm.
Şavkı ta uzaktan vurdu gönlüme.
Tevâzu gösterdi, yanına vardım.
Hiç sormadan mekân kurdu gönlüme.
 
Bir güzellik var ki, sanırsın sânem.
Kendisine açtım ol gönül hanem.
Hasretiyle yandı, tutuştu sinem.
Bir sevda belâsı sardı gönlüme.
 
Meftûn oldum, âhû gözlü ceylana.
Yandı, gönül tahtım döndü virâna.
Dedi; ben bağlıyım ahdû peymâna.
Bir sevda merhemi sürdü, gönlüme.
  
Geldi hoş eyledi, gönül hanemi.
Sevdi, sevindirdi dertli sinemi.
Oturduk, nûş ettik bir sevda demi.
Nihayette bir ağ ördü gönlüme.
 
Hayranî der, neler geldi başıma.
Kan karıştı akan gözüm yaşına.
Hâkim edasıyla geçti karşıma,
Âhiret sorgusu sordu gönlüme.
 

 
 
EYLEDİ
 
Ömür denen uzun yolda yürürken,
Bir dilber gönlümü talân eyledi.
Sevda diyarında gezip dururken,
Âşkın bülbülleri zârân eyledi.
 
Hazan yok ortada, döküldü gazel.
Can almaya gelmiş, bekliyor ecel.
Şu âhir vaktimde sevdiğim güzel,
Yıktı, gönül tahtım virân eyledi.
 
Yâr gözlerin elâ, zülfün dolaşık. 
Leblerine kudret balı bulaşık,
Sevda ateşinde yanan her âşık,
Canını canâna kurban eyledi.
 
Serimde gezer bir sevda belâsı,
Dertli gönül olmuş, âşk müptelâsı.
Bir dilberin gözlerinin elâsı,
Yaktı, şu döşümü büryân eyledi.
 
Hasret kaldım, dost bağının gülüne.
Şeyda bülbül konmaz oldu, dalına.
Hayranî, kurbandır yârin yoluna. 
Varıp tenhalarda giryân eyledi.

 
ACEP
 
Sevda diyarının olsam şarabı, 
Kadehe doldurup içer mi acep?
Âbâd olmak için gönül harâbı
Nakkaşın destine geçer mi acep?
 
Hiç aşk yaşanır mı sevda çekmeden?
Yalvarıp yakarıp boyun bükmeden,
Bahar seli gibi coşkun akmadan,
Gönül bülbülleri uçar mı acep?
 
Mestâne gözlerden inciler döken,
Yârin yokluğudur, boynumu büken.
Gönül hanem, sanki virân bir mekân,
Yâr gelip kapısın açar mı acep?
 
Ağlayan da var, gülen de bu handa.
Birçoğunun gözü, kalmış devranda.
Bir dem süremeden giderim bunda.
Iskatçı bir kefen biçer mi acep?
 
Gönül bağım, sensiz çiçek açmıyor.
Çevresine miski amber saçmıyor.
Kuzgun bile yavrusundan geçmiyor,
Yâr, Hayranî’sinden geçer mi acep?
 

 
 
SEVİNSİN
 
Ne güzel yaratmış seni yaradan.
Bedenini saran kollar sevinsin.
Bir zaman salınıp geçtin buradan,
Salınıp gezdiğin yollar sevinsin.
 
Sana olan sevdam, âleme beyan.
Kendine gel artık uykudan uyan.
Ben dokunamadım ey servi revân,
Döşüne dokunan eller sevinsin.
 
Melek misin, huri var mı soyunda?
Arzumanım kaldı servi boyunda.
Hazan mevsiminde bayram ayında,
Seninle konuşan diller sevinsin.
 
Âşk bâdıyla yerden yere savruldum.
Senin hasretinden yandım, kavruldum.
Gâh bulanık aktım, gâhi duruldum.
Yanağını yol edenseller sevinsin.
 
Hayranî’nin cevrü cefası çoktur.
Kirpiğin sineme saplanan oktur.
Bu cihanda eşin menendin yoktur.
Perçemine değen yeller sevinsin.
 
 
HASRET GÜDELİM
 
Hazan gelip sevda bağım solmadan,
Dilber gel seninle hasret güdelim.
Vadem yetip ecel, kapım çalmadan,
Dilber gel seninle hasret güdelim.
 
Gece sona erip şafak sökmeden,
Didelerden kanlı yaşlar akmadan,
Yaşam sona erip toprak çekmeden,
Dilber gel seninle hasret güdelim.
 
Sevdayı âşkınla yanıp tütmeden,
Gönül bağlarımda baykuş ötmeden,
Vakit tamam olup vadem yetmeden,
Dilber gel seninle hasret güdelim.
 
Katli vacip diye fermân gelmeden,
Gönülde yeşeren sevda solmadan,
Yârenler ağlayıp yadlar gülmeden,
Dilber gel seninle hasret güdelim.
 
Bu Sefil Hayranî sana hizmetkâr,
Yüzünüdön bana göreyim didâr.
Gönüller şâd olsun, ömür bahtiyar.
Dilber gel seninle hasret güdelim.
 

 
KENDİ GELSİN
 
Sevdalandım ben, bir güzel canâna.
Yaramı sarmaya yâr kendi gelsin. 
Derûndan bağlıyım, ahd-ü peymâna.
Peymânım görmeye yâr kendi gelsin. 
 
Sevda eksik olmaz dertli serimden,
Kanlı yaşlar dökülür, gözlerimden
Âh ettikçe yaram sızlar derinden 
Derdimi sormaya yâr kendi gelsin. 
 
Bir sevda uğruna yanmışam nâra,
Şeyda bülbül gibi düşmüşem zâra,
Ciğer param parça bulunmaz çâre,
Dermanın vermeye yâr kendi gelsin. 
 
Ne sevda biter, ne dostun sitemi.
Ne feryât diner ne gözümün nemi.
Kâr etmez oldu hekimin merhemi.
Merhemin sürmeye yâr kendi gelsin. 
 
Hayranî’yimdüşmüş sevda ağına.  
Baykuşlar dadanmış gönül bağına. 
Kış gelmeden karlar yağdı dağıma.
Karlarıkürmeye yâr kendi gelsin. 
 

 
 
HAYLİ DOLANDIM
 
Yüksekten deryaya akan sel gibi,
Bak nice duruldum, nice bulandım.
Bendinden boşanmış karayel gibi,
Sürüdüm zincirim hayli dolandım.
 
Gönül mahsur kalmış sevda ağında.
Baykuş öter olmuş, gönül bağımda.
Hicrân gecesinde, dost otağında, 
Köz oldu yüreğim gör nice yandım.
 
Gönül ne gezersin dağlar salında
Bir arzumanım var zülfün telinde.
Dost senin sevdandangurbet elinde,
Hayli çile çektimEyyûb’a döndüm.
 
Bağlar gâzel olur, dökülür güzün.
Sen olmazsan sarar ruhumu hüzün
Feryât ile geçer gecem gündüzüm.
Yâr senin nazından bıktım, usandım.
 
Sefil Hayranî’nin yarası derin.
Baharı kış olmuş, sıcağı serin.
Ey canân, sen gibi bir nazlı yârin,
Sâyesinde bir âşıklık kazandım.
 

 
 
VAR MIDIR?
 
Ey yârenler size bir sualim var.
Âşık olup murat alan var mıdır?
Ta Kal-û belâdan bu güne kadar
 Öteye gidip de gelen var mıdır?
 
İnsan bir yolcudur fani dünya han,
Her gelen bir zaman burada mihman
Sonra göçer gider, döner bu devran.
Söylen dostlar bunda yalan var mıdır?
 
Devran süren çoktur dünya hanında 
Hiç mal, mülk götüren var mı yanında?
Gelenkonaklamış,göçmüş sonunda.
Bu dünyada bâki kalan var mıdır?
 
Yoksulun kapısı her dem sürgülü
Gözler nemli, döşler efkârla dolu
Firdevs bahçesinde yetişen gülü,
Koparıp da dosta salan var mıdır?
 
Hayranî’yim el ver düşeni kaldır
Yardım et yoksulun yüzünü güldür
Sürdüğümüz bu yol, ulu bir yoldur.
Bu yolu sürüp degülen var mıdır?
 
 
MAHŞERE KALDI
 
Dostun bağındaki gülleri derdim.
Bu gönül sevdadan sevdaya daldı.
Hele gel bak, nice cefâlar gördüm.
Yâr sevdası beni efkâra saldı.
 
Turnam, döne döne semâya çıktı.
Ta oradan âlemi esbâba bakar.
Serimdeki sevda, döşümü yaktı.
Kurudu dallarım, yaprağım soldu.
 
Sen, sineme batan füsunlu hârsın.
Sevda sarmaşığı gönlünü sarsın.
Bu gidişle daha çok can yakarsın.
Benim dertli sinem efkârla doldu.
 
Seni kıblem seçtim, tavâfım sana.
Meyli muhabbetim sevgiden yana.
Kavgan başkasıyla, sitemin bana.
YoksaHayranî suçlu oldu.
 
Sefil Hayranî’yim çoktandır darda
Gözler melül mahzun, gönül efkârda.
Yürek sus pus olmuş, sevda firârda.
Dostla vuslâtımızmahşere kaldı.
 

 
TURNAM
 
Eğer beni senden soran olursa,
Döşü kordur, dili lal’dır de turnam.
Dosta gitmek ister fırsat bulursa,
Yolda engelleri kaldır de turnam.
 
Derde düçâr oldum vakti seherde,
Bana tabip gerek bilmezem nerde,
Baykuş avunurken viran bir yerde,
Bülbülün meskeni güldür de turnam.
 
Yaban yerde gezer bir yüzü örtük.
Giymiş atlas kaftan her yanı yırtık.
Gönül çok bulandı durulmaz artık,
Şimdi bir güzele kuldur de turnam.
 
Gene gam kederle uyandım güne,
Hasret duyuyorum her geçen düne,
Gelen, geçen basar olmuş üstüne,
Ayaklar altında yoldur de turnam.
 
Bahar geldi, yeşil don giydi bağlar.
Üst üste yığılmış döşümde dağlar.  
Âb-ı revân olmuş durmadan çağlar.
Gözden akan yaşı seldir de turnam.
 
Bulut sevdalıymış toprağa, meğer
Ondan gökten inip dağlara değer.
Hayranî’yi soran olursa eğer
Onun yeni yurdu çöldür de turnam.




GELSİN
 
Bir haber gönderdim o nazlı yâre.
Güz yeli değmemiş bağlara gelsin.
Ondan gayrı yoktur, derdime çâre.
Yürekte yükselen dağlara gelsin.
 
Bunca ömür geçtiefkârla yasla.
İkrar güdülmez ki, gönülde pasla. 
Verdiğim ikrârdan dönemem, asla. 
İsterse bedenim ağlara gelsin.
 
Sevdanın dumanı, serde tüterse,
Yanına uğrarım, gücüm yeterse.
Eğer canân beni görmek isterse,
Saraylarım yoktur, huğlara gelsin.
 
Ayazda kalmışım, her yanım soğuk.
Bulamadım, barınacak bir kovuk.
Bakışım nemlidir, nefesim boğuk.
Müsebbip olanlar tığlara gelsin.
 
Hayranî’yim sonsuz değil saltanat.
Nedir bu sitemin, nedir bu inat?
Sevdamıza şahit, bütün kâinat
Vazgeçsin inattansığlara gelsin.

 
BUNDAN SONRASI
 
Yollar yalpa yalpa serviler sarhoş.
Bilmemnasıl geçer bundan sonrası.
Hayallerimhüsran, düşlerim bir hoş
Bilmemnasıl geçer bundan sonrası.
 
Bugün gene ruhumsisle kaplanmış.
Sanki dünya gamı bende toplanmış.
Gönlüme bir sevda oku saplanmış.
Bilmemnasıl geçer bundan sonrası.
 
Bulutlar duruldu, yağmurlar dindi 
Şimşekler kesildi, ortam sâkindi. 
Dertli gönlümebir sevda dokundu.
Bilmemnasıl geçer bundan sonrası.
 
Arım uçtu, söndü peteğim balım.
Dosta ayandır şu benim ahvalim
Yaşam bir yolculuk akıbet ölüm,
Bilmemnasıl geçer bundan sonrası.
 
Hayranî, bir garip yolun yolcusu.
Hüzün yollarına kurmuş bir pusu.
Üstüne çökmüş bir ölüm uykusu
Bilmemnasıl geçer bundan sonrası.
 

 
GÜL YÜZLÜM
 
Gönül pervanedir döner şavk ile.
Didârın nuruna daldır gül yüzlüm.
Seni sevendosta çektirme çile.
Araya söz katan el’dirgül yüzlüm.
 
Ruhum geneayrı gezer, bedenden.
Vakit gelmeyince can çıkmaz tenden.
N’olur gül cemâlin sakınma benden. 
Aradan nikâbı kaldır gül yüzlüm. 
 
Boğaz düğümlenmiş çıkmıyor sesim.
Döşte ukde kalmış, her bir hevesim.
Her dem sevda kokar benim nefesim.
Şu derdime derman bildir gül yüzlüm. 
 
Gün kararmış, güneşşule saçmıyor.
Firdevs bahçasında güller açmıyor.
Ne yaptıysam gönül senden geçmiyor.
Göster cemalini güldür gül yüzlüm.  
 
Hayranî, reva mı dostu boşlamak?
Sana gül sunanı dönüp taşlamak,
Bir mürvete yüz bin kan bağışlamak,
Ta ezelden kadim yoldur gül yüzlüm.
 

 
İNŞALLAH
 
Benden sakındığın narin ellerin,
Dönüp perçemini yolar inşallah.
Lâlü gevher saçan dudu dillerin,
Sükûtu hayâle dalar, inşallah.
 
Hazan dolanıyor dört bir yanımda.
Mihman sayılırım, dünya hanında.
Nasıl olsa gelen, gider sonunda.
Felek bir gün kapın çalar, inşallah.
 
Sevdalı gönlümün feryâdı dinmez.
Yâr, senin yokluğun içime sinmez.
Hasretin yük olmuş sırtımdan inmez.
Açmış goncaların solar, inşallah.
 
Ben gibi bende’yi nerde bulursun?
Elbet bir gün sen de sevda solursun.
Etme, güzel sonra pişman olursun.
Herkes ettiğini bulur, inşallah.
 
Hayranî, gözümde kaldı muradım.
Gece gündüz bitmez âhû feryâdım.
Şimdi anmaya âr ettiğin adım,
Hatırından çıkmaz olur, inşallah.
 

 
YOL VER FELEK
 
Daim adın andım, her bir ezgide.
Yol ver felek yol ver yâre ulaşam.
Onu gördüm, ufuktaki çizgide.
Yol ver felek yol ver yâre ulaşam.
 
Yırtılırken, günün atlas dokusu
Evreni kaplar, bir sevda kokusu.
Yoluma kurmuşsun, hain bir pusu.
Yol ver felek yol ver yâre ulaşam.
 
Meyli, gülden yana şeyda bülbülün.
Kokusuna doymaz, gülşende gülün.
Hazanda başkadır, rengi eylülün.
Yol ver felek, yol ver yâre ulaşam.
 
Günolur yerinden oynarsa taşlar,
Ol zaman bedende artçılar başlar.
Ecel gelip gözden akmadan yaşlar.
Yol ver felek yol ver yâre ulaşam.
 
Hayranî der, çöküşümü seyrettim.
Sevdayı döşte sabr ile dem ettim.
Eridi cismim, yok oldu heybetim.
Yol ver felek yol ver yâre ulaşam.
 

 
SEHER YELİ
 
Gülşen bahçesinde gezinen yâre,
Götür selâmımı ver, seher yeli.
Sevda vurgunudurgezer avare.
Solan cemâlini gör seher yeli.
 
İnsaf edip bir kez yüzüme baksa,
Güneş vurup buzlar sulanıp aksa
Karalar giyinmiş yasta mı yoksa?
Git deahvalini sor seher yeli.
 
Vurgunuyum ben bir güzel didârın.
Boy serviyebenzer, endamı nârin.
Seherde seyrana çıkan o yârin,
Zülfünü yüzüme sür seher yeli.
 
Bir sevda yüzünden düşürdün dile.
Sensiz varmak zordurırak menzile.
Buram buram kokan âmberler ile
Ol yârin çevresin sar seher yeli.
 
Hayranî’yim yâre bir haber salsam.
İçip âşk meyinden ummana dalsam.
Gurbet ellerinde sultan da olsam,
Canandan ayrılmak zor seher yeli.

 
ASLA
 
Bir görüşte meyil verdim, bağlandım.
Verdiğim ikrârdan geçemem asla.
Alev aldı yürek, tutuştum yandım.
Sırrımı yadlara açamam asla.
 
Âşık olan sevda peşinden koşar.
Sevda kazanında kaynayıp pişer.
Gül diyemem yâre çünkü az yaşar.
Ben, yârime ömür biçmem asla.
 
Sevda yorgunuyum, halim çok yaman.
Gönül dağlarıma çökmüş, bir duman.
Ecel can almaya geldiği zaman,
Seni saramadan göçemem asla.
 
Dinle sözüm, meyil verme ayyaşa.
Bir ömrü, onunla geçirme boşa.
Senin sevdan, belâ açsa da başa.
Seni bırakıp da kaçamam asla.
 
Hayranî âşıktır, nârin endâma.
Gönül boyun eğmiş efkâra, gama.
Senden zehir gelse içerim ama
Elden Âbı Kevser içemem asla
 

 
UMUT BÜLBÜLLERİ
 
Âleme baş olmuş, bir güzel gördüm.
Ağlar, gözlerinden yaşlar dökerek.
Ahvâlin sormaya yanına vardım.
Bir şey mırıldandı, boyun bükerek.
 
Bağlar gâzel döker, yaz sonu, güzün.
Yürek yakar, senin sevdayı közün.
Lebinde feryât var, yüzünde hüzün.
Geçti gitti burdan, bir iç çekerek.
 
Umut bülbülleri, yuvadan uçtu.
Döşümde, onulmaz yaralar açtı.
Bugün seher vakti buradan geçti.
Mahzûn bakışları, yürek yakarak.
 
Sahip ol diline, ona hudut çiz.
Biraz sabır göster, biraz güler yüz.
Sözün, önce akıl süzgecinden süz.
Bir yere varılmaz, gönül yıkarak.
 
Sefil Hayranî der, dostuna el ver.
Gerekirse eğer, hasmına gül ver.
Gönül almak için git, yâre yalvar.
Çıkıp huzurunda dizin çökerek.
 

 
VARDIM
 
Sevda sahrasında bir dolu içtim.
Hak ile hak oldum, bir cana vardım.
İçtim âşk dolusun, kendimden geçtim.
Tacı, tescilli bir sultana vardım.
 
Bezirgân değilem, her şârda durmam.
Sıdk ile bağlandım, canânı yormam.
Söz verdim o yâra, gayrısın sarmam.
Bendine bend oldum, meydana vardım.
 
Uyandım gafletten, çerâğım yaktım.
Açtım gönül gözüm, cemâle baktım.
Uğruna bir hayli gözyaşı döktüm.
Enel Hak dedim de urgana vardım. 
 
Şem’in ziyası, renk katmış rengine.
Daha rast gelmedim hiç menendine.
Katre olup her dem aktım, engine.
Dürr-i meknûn saçan canâna vardım.
 
Ben çınarım; budağım var, dalım var.
Her çiçekten petek petek balım var.
Sefil Hayranî’yim beynim, dilim var.
Dostluk mektebinde irfana vardım.
 

 
GÖNÜL SENİ BEKLER
 
Sana bir sır verem, sevgili canân.
Deli gönül seni bekler hasretle. 
Senin sevdan ile tutuşup yanan,
Deli gönül seni bekler hasretle.
 
Âşkın mekân kurmuş deli gönülde.
Mecnun’un olmuşam gezerim çölde.
Kulaklarım seste, gözlerim yolda.
Deli gönül seni bekler hasretle. 
 
Gittin buralardan unuttun bizi.
Yer ettin gönülde silinmez izi.
Ağaran gecenin seher yıldızı,
Deli gönül seni bekler hasretle. 
 
Geldi mekân kurdu gönül tahtımda.
Peyman kıldık ama durmaz âhdinde.
Sevda mevsiminde seher vaktinde,
Deli gönül seni bekler hasretle.  
 
Sana sevdalandım gördüğüm yerde.
Beni mahkûm ettin, zalim bir derde.
Bu handa olmazsa yarın mahşerde,
Kul Hayranî seni bekler hasretle. 
 

 
DERDE DÜŞ OLDUM
 
Canânla aramız çok da hoş değil.
Dermanı bulunmaz derde düş oldum.
Gene sevdalanmış, gönül boş değil. 
Dermanı bulunmaz derde düş oldum.
 
Hazan mevsiminde, bayram gününde,
Bir seher vaktinde sohbet anında,
Hicrân gecesinde, âşk kazanında,
Dermanı bulunmaz derde düş oldum.
 
Ey! gözümün nuru, kaşları kemân.
Yükleyip göçümüz, gidelim heman.
Gönlüme, sevdanı saldığın zaman.
Dermanı bulunmaz derde düş oldum.
 
Hazan vakti geldi, sarardı bağlar.
Dertli gönül, feryat figânla ağlar.
Âşk çarpıp yürekte yanınca dağlar.
Dermanı bulunmaz derde düş oldum.
 
Hayranî yoruldu, sevda peşinde.
Tutuşmuş yanıyor, âşk ateşinde.
Gündüz hayalimde, gece düşümde,
Dermanı bulunmaz derde düş oldum.
 

 
GİDELİM YÂR
 
Yüce dağın başı kaplı kar ile.
Şimdi seyran vakti gel gidelim yâr.
Dertli sinem doldu hep efkâr ile.
Meylim senden yana bil gidelim yâr.
 
Var mı benim gibi hasretlik çeken?
Yâr senin sevdandır, boynumu büken.
Baharda sel gibi çağlayıp akan,
Çeşmimin yaşını sil gidelim yâr.
 
Gönül goncalarım, yedi poyrazı.
Çoğu soldu gitti, kaldı birazı. 
Kerem eyle bize gel, bazı bazı.
Şu gönlüme mihmân ol gidelim yâr.
 
Sevdan beyan eyle, ben de bileyim.
Hayatım zehretme, ömür meleğim.
Şebirûz mevlâdan bir tek dileğim,
Hep gönül hanemde kal gidelim yâr.
 
Hayranî, tutulmuş bir âşk bâdına.
Hiç doyum olur mu yârin tadına?
Kerem misali bir sevda od’una,
Ateşlerde oldum kül gidelim yâr.
 

 
KARŞINDA
 
Senin gül cemâlin kâbedir, bana.  
Eğilip secdeye duram, karşında.
Nedir öfken neden kırgınsın bana?
İcazet ver, mekân kuram karşında.
 
Sana kurban edem, bu tatlı canı.
Elindedir, şu derdimin dermanı.
Vecd edip sarılam, vuslât zamanı.
İzin ver, olayım Kerem karşında.
 
Yerinde olsaydım, kanat açardım.
Otağımdan çıkar, gökte uçardım.
RâhıHakk’ta âbı Kevser içerdim.
Urgana gelip can verem, karşında.
 
Muhabbet edelim, güzel seninle.
Buluşayım, mum kokulu teninle.
İnan kabulümsün, hem de dününle.
Râh-ı âşkta devran sürem karşında.
 
Topraktır, Hayranî yârin yolunda.
Avcı gibi gezer, dağlar salında.
Neşk eder, kokunu çiçek balında.
Ednâ bir bendedir, kendi halinde.
Mesti nâz izin ver, erem karşında


 
TANESİNE
 
Dün seyran yerinde bir güzel gördüm.
Hayran kaldımfemdedürdânesine.
Divâneye döndüm, aklım kaçırdım.
Astılar, zülfünün her tanesine.
 
Bir dilber elinden âşk meyin içtim.
Güzeli çirkinden ayırdım, seçtim.
Varlık dağlarını deldim de geçtim.
Rastlamadım böyle bir tanesine. 
 
Gönül gene buldu bir hûb dilberi.
Beni yürekten vurdu güzel gözleri
Yazın sıcağında gördüm zemheri
Tutuldum, borana kar tanesine.
 
Ayrılık var serde ederim nâlân.
Sevda bâdı döşüm eyledi talan.
Bal gibi dudağın, ağzıma alam.
Bek tutup sarılam, gerdânesine.
 
Sefil Hayranî’yim ikrâr güderken,
Engele takıldım sabahtan erken.
Sevdakâr olduğum yâri, överken,
Gel de gör döktüğüm ter tanesine.
 

 
LEYLİM LEYLİM
 
Ey şahin bakışlım, bülbül avazlım! 
Hasretle beklerim gel leylimleylim.
Gül yüzlü sevdiğim, mestâne gözlüm,
Seni çok özledim bil leylimleylim.
 
Yürek yakan gizli âşkın bendedir.
Hasret döşte durur, şehvet tendedir.
Sevdan beni yakar, derman sendedir.
Yarama bir merhem çal leylimleylim.
 
Bakracındataşır kudret suyunu.
Serviler kıskanmışnârin boyunu.
Meramım öğrenmek, senin soyunu.
Çatma kaşlarını gül leylimleylim.
 
Ninni gibi gelir sitemin, nazın.
Beni hüzne boğar, bülbül avazın.
Şu deli gönlümü sarmadan hüzün,
Bana güzel haber sal leylimleylim.
 
Sefil Hayranî'nin âşkına demsin. 
Döşte feryât figân, didemde nemsin.
Sen, benim biricik hayat çeşmemsin.
Cemâlin ay, lebin bal leylimleylim.
 
 
VAZGEÇ NAZINDAN
 
Ey canân, nazar kıl dertli sineme,
Yeter, vazgeç siteminden nazından.
Leyli nehâr mihmân ol, şu haneme,
El vurma yarama, yanam közünden.
 
Meylettim bir yâra, günüm karardı.
Gönlüm efkarlandı bir hüzün sardı.
Ömür denen yolda çok engel vardı.
Nehir gibi aktı yaşlar gözümden.
 
Levhi kalem yazmış, kara bir yazgı.
Üstüne, adımın çekmişler çizgi.
Meste gözler, tiri müjgânla bezgi,
Ütüldüm o yâre, sevda yüzünden.
 
Naçâr düşmüş canân, ne gelir elden.
Seherde zılgıt yer, bülbül ol gülden.
Ukde-i derûn var, bende ezelden.
Levhi kalem, pişman olmuş yazımdan.
 
Topraktır aslımız, ordan gelmişiz.
Acıyı bal etmiş, derman bulmuşuz.
Neden Hayranî’ye kırgın olmuşuz?
Istırap okunur solgun yüzünden.
 

 
AŞK GİRDÂBINDAN
 
Bir katre nuş ettim, hayat âbından.
Benliğimden, ayrı düştü bedenim.
Yok oldu, umudum âşk girdabından.
Kayboldu isteğim, yaşam nedenim.
 
Bet beniz kalmadı, soluktur yüzüm.
Bedenimi sarmış, garip bir hüzün.
Bu sene olmazsa, seneye güzün,
O dosta gitmeye, ahdim var benim.
 
Yele tutsak düşmüş dağın kuytusu.
Sinmiş, üstüme bir gâflet uykusu.
Felek, bana kurmuş hain bir pusu.
Korkudan, ürperip duruyor tenim.
 
Gül, yüzünü dönmüş sefil bülbülden.
Oysa arzusu var, bülbülün gülden.
Sana olan sevdam, can-ü gönülden.
 Ben bir hal ehliyim, sanma nadanım.
 
Dur, bekle sevdanın şafağı söksün.
Bırak, Kul Hayranî  içini döksün.
Hayli derdim vardır, dermandan yoksun.
Korlarda yanıyor, yüreğim benim.
 
 
VARDIR
 
Bir güzel sevdim ki, lebleri baldır.
İnci mercan gibi dişleri vardır.
Rica ettim, dedim nikâbı kaldır.
Didelerden süzen yaşları vardır.
 
Ümit bağlamışam, bir gül cemâle.
Nâfile işim, bak geldim ne hale?
Yaşı azdır, lâkin ermiş kemâle.
Ak göğsün üstünde kuşları vardır.
 
Günlerce seyretsem, doymam özüne.
Üç beni var konmuş, göğsün düzüne.
Zülfün belik belik yaymış, yüzüne.
Elde gergef dokur, işleri vardır.
 
Lebi baldır, alsam ağzım içine.
İletsem âşkım, dokunsam saçına.
Sokar, beni bir biçimden biçime.
Enva çeşit, garip düşleri vardır.         
 
Vallahi, böyle bir güzel görmedim.
Daha yaklaşmadım, elim sürmedim.
İki kolum açıp belin sarmadım.
Mestane göz üzre kaşları vardır.
 
Aya benzer cemâl, endâm selviye.
Dideler kan ağlar, yürek neyliye.
Irak kaçar benden, yabancı diye,
Elde hazır bekler, taşları vardır.
 
Yâr, senin uğruna versem bu canı.
Leylâ’msın, sendedir, derdim dermanı.
Efkâra boğuldu, vuslât zamanı.
Meğer Hayranî’nin düşleri vardır.
 
 
SÜRÜLDÜM
 
Rüzgâr gibi bir âşk, geçti serimden.
Üstü küllenmiş, bir kora sürüldüm.  
Yârim konuşmuyor, küsmüş derinden.
Âşkın elinden bir zâra sürüldüm.  
 
Lebi cânân dokunmuyor, dudağa.
Ağyâr gibi kaçar, benden uzağa.
Rabtı kalb eyledim, düştüm tuzağa.
Irahat bozuldu, nâra sürüldüm.
 
Meftunun olmuşam, çeşmi siyahım.
Iskat lâzım değil, yoktur günâhım.
Ne yaparsın bilmem, tutarsa âhım.
Medet erenler! bir çora sürüldüm.
 
Ehli arz değilim, bir insanım ben.
Lakaydi davranma, ey ilâhe sen.
Elvan gül yolladım, gönül bahçemden.
Gelemem yanına, dûr’a sürüldüm.
 
İlâhem gel, kaçma sevda zamanı.
Senâyla söz etsin, senden Hayranî.
İkimiz bir olsak, sürsek devranı.
Neden böyle oldu, zora sürüldüm.
 
 
SEYRAN YERİNDE
 
Bir yâre rast geldim seyran yerinde.
Ebr-i bârâ gözler, kaşları yaydır.
Nazar kıldı, akıl gitti serimde.  
İfgârdır derûnu, cemâli aydır.
 
Sordum, kendisinden öğrendim adın.
Ehli kâl’den gelme güzel bir kadın.
Vakti fecr zamanı duydum feryâdın.    
Derûndan yaralı, ömrü hay haydır.
 
İlmi ledün görmüş sükût duruyor.
Gönlü hicran dolu, derman arıyor.
İbhâm eder sözün, sırrın koruyor.   
Nedim değil amma yaşamı zaydır.
 
İntizârda gönlü, gülü açılmaz.
Selviye benzer boy, paha biçilmez.
Öyle güzel ki vaz geçsen geçilmez.
Yaşamı denk değil birine taydır.
 
Leyla’dır, peşinden Mecnun koşturur.
Endamı mevzundur, kendi hoş durur.
Dil-i suzân Hayranî’yi coşturur.
İrem bağda meskûn bulmak kolaydır.
  

 
DERMAN SENDEDİR
 
Yürekte sancı var, gönülde yara.
Vallahi sevdiğim, derman sendedir.
Senin sevdan ile yanmışım nâra,
Vallahi sevdiğim, derman sendedir.
 
Sarmaşık gibi bir dala sarıldım.
Gâh bulanık aktım, gâhî duruldum.
Bir tir-i müjgânla, döşten vuruldum.
Vallahi sevdiğim, derman sendedir.
 
Ömür geçti gitti, zaman kalmadı.
Dertli gönül, aradığını bulmadı.
Hasretinden yandım, kimse bilmedi.
Vallahi sevdiğim, derman sendedir.
 
Çeşmimin selinden oluşmuş Fırat,
Geçilmesi zor bir köprüymüş Sırat,
Sevdam sende tutsak etsene berat,
Vallahi sevdiğim, derman sendedir.
 
Aşk meyinden içtim, sarhoşum dünden.
Pâkladım özümü, kemlikten kinden.
Bu Sefil Hayranî, vazgeçmez senden.
Vallahi sevdiğim, derman sendedir.
 
 
EY PERİ PEYKER
 
Seni sevdim, sen de seversen eğer.
Vuslât bize yakın, ey peri peyker.
Senin bir bakışın, dünyayı değer.
Sevda senin hakkın, ey peri peyker.
 
Lâm elif kaşların, gerilmiş bir yay.
Şu benim âşkıma olmaz mısın, tay?
Geri kalan ömrüm, gel eyleme zay. 
El sür, tene dokun, ey peri peyker.
 
Dudağın bal, dilin muhabbet dolu.
Şavkınla taçlanmış, sevdanın yolu.
Güz gelmeden soldu, gönlümün gülü.
Bak kim sana yakın, ey peri peyker.
 
Bülbül isen, gülsüz var olamazsın.
Yanan her gönülde, kor olamazsın.
Sen insan oğlusun, kör olamazsın.
Aç gözlerin bakın, ey peri peyker.
 
Hayranî der, ateş düşmüş otağa.
Hazan hasret kalmış, bir dal yaprağa.
Güz gelince tohum düşer, toprağa.
Filizlenir ekin, ey peri peyker.


 
 
CANÂNIN AŞK İZİ VARDIR
 
Yaşam boyu devam etmez geceler.
Elbet her gecenin gündüzü vardır.
Bu dünyaya geldi, gitti niceler.
Her geliş gidişin, bir gizi vardır.
 
Şu serdeki sevda, vermiyor aman.
Sanki durmuş gibi geçmiyor zaman.
Var mı benim gibi odlara yanan?
Gönlümde canânın âşk izi vardır.
 
Mecnun, Leyla için koşmuş çöllere.
Kerem, Aslı için dönmüş küllere.
Tahir, Zühre için düşmüş dillere.
Herkesin döşünde bir sızı vardır.
 
Kâmile yakın ol, olasın kâmil.
Sözün kıymetini ne bilsin cahil.
Gizlice buluştuk, eyledik kavil.
O canânın, bana bir sözü vardır.
 
Bana ilham verir, yârin gözleri.
Derûnum yakıyor sevda közleri.
Zemheriye döndü, ömrüm yazları.
Her mevsimin, bir poyrazı vardır.
 
Dünya, Hayranî’ye bâkî kalır mı?
Cefa çekmeyenler, sefa bulur mu?
Hiç naza çekmeyen, güzel olur mu?
Her güzelin, mutlak bir nazı vardır.




SEVDİĞİM
 
Güneş doğmaz olmuş karanlık afak.
Sükûta uğramış düşler sevdiğim.
Gecenin sonunda sökünce şafak
Hayat yeni güne başlar sevdiğim.
 
Üstümden bir sevda rüzgârı esti.
Mağlup etti beni, iflâhım kesti.
Destime değmedi, canânın desti.
Her gönül mutluluk düşler sevdiğim.
 
Sevdan mekân kurmuş dertli serimde.
Yanar dertli yürek âşkın korunda.
Dermansız bir dert açtı derûnda.
Akar didelerden yaşlar sevdiğim.
 
Gönül yelken açmış, yeni bir âşka.
Âbı şor akmasa gözlerden keşke.
Can tanımaz isek canândan başka.
Dünkü dostlar bizi taşlar sevdiğim.
 
Kitab-ı hikmetten okur, yazarım.
Cahil ile olmaz asla pazarım.
Ta arşa yükseldi âh ile zârım.
Herkes Hayranî’yi dışlar sevdiğim.
 
 
NEDİR?
 
Canân benden kaçar bilmem suçum ne
Aramızı bozan el midir nedir?
Fırsat bulsam, alsam ağzım içine,
Kız senin leblerin bal mıdır nedir?
 
Güz gelmeden gazel döküyor bağlar.
Tükenmiş fitiller, yanmaz çerağlar.
Şeb-i rûz durmadan firakla ağlar.
Yâr çeşminden akan sel midir nedir?
 
Kem sözün döşteki izi silinmez.
Derûnda gizlidir derdim, bilinmez.
Hasretinden ölsem soran bulunmaz.
Sevdanın değeri pul mudur nedir?
 
Sevenler her dem bedel öder canınla,
Her ne yaparsan o gelir seninle,
Canan konuşmuyor, dargın benimle
Sus pus olmuş bilmem lâl mıdır nedir?
 
Kirpikler ok, kaşlar andırır yayı
Peşinden koşturur bütün dünyayı.
Meftûnu olduğum güzelin boyu.
Taze filiz vermiş dal mıdır nedir?
 
Gözünde yaş, içi hüzünle dolmuş.
Kendinde değil, bir hülyâya dalmış.
Güz yaprağı gibi sararıp solmuş
Hayranî bir yâre kul mudur nedir?




DURMA ÇABUK GEL
 
Ömür, mevsim mevsim gelir de geçer.
Fırsat elde iken durma çabuk gel.  
Can, bir gün kuş gibi kafesten uçar.
Fırsat elde iken durma çabuk gel.   
 
Kaç yaşarsan yaşa bir son olacak.
Beden çürür, gözler toprak dolacak.
Zaman gelir bağda güller solacak.
Fırsat elde iken durma çabuk gel.  
 
Tütüyor, döşümde kara dumanlar,
Derdime dert ekler, şu kem zamanlar.
Daha başlamadan feryât figânlar
Fırsat elde iken durma çabuk gel.  
 
Ecel, kapım çalıp canım almadan,
Kurumadan damarlarımdaki kan,
Karanlık yok olup ağarmadan tan,   
Fırsat elde iken durma çabuk gel.  
 
Ben’de olmuşam, ben bir güzel yâre.
Dert sarmış bedeni bulunmaz çâre.
Hayranî hasrettir bir gül didâre.
Fırsat elde iken durma çabuk gel.
 

 
ÖMÜR BAHARIM
 
Dağların ardından batan gün gibi.
Geçti, gitti benim ömür baharım.
Dönüp baktığımda sanki dün gibi.
Geçti, gitti benim ömür baharım.
 
Evvelimiz kundak, sonramız mezar.
Gönülde şem yanar, geceler uzar.
Dideler nemli, yaş yanaktan süzer.
Geçti, gitti benim ömür baharım.
 
Bir zamanlar taze merdi civândım.
Kimini ben yaktım, kimine yandım.
Bu devran hep böyle sürecek sandım.
Geçti, gitti benim ömür baharım.
 
Âşka hudut çizmiş, bir afâk gibi.
Geceye şavk vermiş, al şafak gibi.
Sanki her şey bana, müstahak gibi.
Geçti, gitti benim ömür baharım.
 
Çise çise yağar, gönüle duygu.
Sevdayla sevene, yürekten saygı.
Yaşam boyunca hep var oldu kaygı.
Geçti, gitti benim ömür baharım.
 
 
Duygular birer yay, sevdalar oktur.
Gücü azdır, amma yankısı çoktur.
Yaşam, bir bilmece cevabı yoktur.
Geçti, gitti benim ömür baharım.
 
Sefil Hayranî’yimsanma mutluyum.
Fakat yarınlardan çok umutluyum
Dünya güneşolsaben bulutluyum
Geçti, gitti benim ömür baharım.
 
 
YÂRİN ELİNDEN
 
Ey yârenler, nedir benim çektiğim?
Dertliyim, hal bilmez yârin elinden.
Uğruna, şu dertli sinem yaktığım.
Dertliyim, hal bilmez yârin elinden.
 
İkrâr verir, uymaz ahdû peymâna.
Meyli vardır, amma bulur bahana.
Hakikatli değil, uymuş zamana.
Dertliyim, hal bilmez yârin elinden.
 
Arkamdan somurttu yüze sırıttı
Dinlemedi, yalnız fikir yürüttü  
Her şeyi yok saydı ömür çürüttü
Dertliyim, hal bilmez yârin elinden.
 
Kaybedince, kendi nefsiyle cengi.
Değişim gösterdi, sevdanın rengi.
Kaprise kapıldı, bozdu âhengi.
Dertliyim, hal bilmez yârin elinden.
 
Hayranî âşkına tutsak düşünce.
Bedene zulmetti, ruha işkence.
Şu gönlüme taktı, bir zalim kanca.
Dertliyim, hal bilmez yârin elinden.
 

 
 
ELİ BOŞ OLMAZ
 
Gönül, mağrurlanıp savrulma yele.
Semâda, rehbersiz uçan kuş olmaz.
Bu yaşamda hazır ol, her engele.
İnsanın başına gelmez iş olmaz.
 
Karışma kimsenin tenin rengine.
Önce kendinle gir nefis cengine.
Yüksekten uçma, in artık engine,
Engin yerde bahar olur, kış olmaz.
 
Mekânımız olsun, ülfet meydanı.
Taştan taşa çalar gaflet, insanı.
Dost uğruna fedâ kıl tatlı canı.
Sermaye lâzımdır, eli boş olmaz.
 
Bir Pir’e talib ol, açsın can gözün.
Kötülükten arın, pak olsun özün.  
Riyakâr olanla paylaşma sözün. 
Zehir olur balın, sonra nûş olmaz.
 
Sefil Hayranî der, sonum topraktır.
Doğru söz, her kimden gelirse haktır.
Hak sözü bilmeyen, Hâkk’tan ıraktır.
Ruhsatsız insanın sözü hoş olmaz
 

 
GÖNÜL HOŞ OLSUN
 
Yaşam sona erip ecel gelmeden.
Çabuk gel sevdiğim gönül hoş olsun.
Bağımdaki gonca güller solmadan.
Çabuk gel sevdiğim gönül hoş olsun.
 
Seni sevdim, tabi oldum gölgene.
Kendin huri gibi sevdan mengene.
Dost kalmak istersen, bana gel gene.
Çabuk gel sevdiğim gönül hoş olsun.
 
Hep dik kalsın başın, sakın eğilme.
Kimseyi dağıtma, kendin dağılma.
Gurur deryasında yüzüp boğulma,
Çabuk gel sevdiğim gönül hoş olsun.
 
Gülümsesin yüzün, ruhun can bulsun.
Gönlün sevda dolsun, gözlerin gülsün. 
İstemem bu vuslât, mâhşere kalsın.
Çabuk gel sevdiğim gönül hoş olsun.
 
Aç gözün, şöyle bir çevrene bakın.
Kemlikten uzak dur, insana yakın.
Hayranî der, bir kez tenime dokun.
Çabuk gel sevdiğim gönül hoş olsun.
 

 
ÖLSEM UĞRUNDA
 
Sen olmasan bende sevda olmazdı.
Âşık oldum, beni sakla bağrında.
Sen olmasaydın şu yüzüm gülmezdi.
İnan ki yalan yok hiç bir doğrumda.
 
Âb-ı Kevser olsan gönlüme aksan.
Sevda gülü gibi çevremde koksan
Âşk yolculuğunda yanımda yoksan,
Boynum bükük, elim kalır böğrümde.
 
Gâhi yanımda kal sakin biçimde.
Gâhi volkan gibi patla içimde.
Arzumanım kaldı tel tel saçında.
Çare sensin, benim gönül ağrımda.
 
Yüzün daim gülsün, rengin solmasın.
Sevdan söyle döşte, ukde kalmasın.
Bizde saklı kalsın kimse bilmesin.
N’olurdu gelseydin ilk âşk çağrımda.
 
Hayranî, yanında tutsak olsaydım.
Seninle ağlayıp senle gülseydim,  
Seninle göverip senle solsaydım,
Versem nefesimi, ölsem uğrunda.
 
 
PİŞMAN OLURSUN
 
Gönlümde akan şu ırmağa girsen,
Kendine özgü bir sevda bulursun.
Âşka tanık olup hep orda dursan,
İnan yaptığına pişman olursun.
 
Umut ver bana, yok olsun kaygılar.
Ol vakit sanadır her dem övgüler.
Sonsuzdur, sevdaya dair duygular.
Tadamazsan eğer çabuk solarsın.
 
Gönlüme sultansın, ağyar değilsin.
Kerem et, bu can secdeye eğilsin.
Siyah zülfün tel tel olsun dağılsın.
Âşk deryama bâdın ile dolarsın.
 
Nazar kıl, âşkımı gör, bil sevdiğim.
Sevdaya saygıyla eğil, sevdiğim.
Dünya kimseye yâr değil, sevdiğim.
Böbürlenme, bir gün sen de ölürsün.
 
Sefil Hayranî tam bir aklı kaçık.
Dostların hepsine kapısı açık.
Hiç koca güneşi sıvar mı balçık?
Ararsan cevabı, elbet bulursun.

 
GEÇİT VERMEZ
 
Öyle tuhaf şey ki, sevdanın nârı.
Köze yakar seni, kül geçit vermez.
Güneşe dayanmaz dağların karı.
Dere alır gider, göl geçit vermez.
 
Kibirden uzak dur, dostluğa yakın.
Aç, gönül gözünü çevrene bakın.
Sevda yağmuruna tutulma sakın.
Yıkılmış köprüler, sel geçit vermez.
 
Deli gönül azat olmuş, sürgünden.
İçmiş âşk mey’ini sarhoştur dünden.
Dâra çekseler de korkmam ölümden.
Urgan onay verse, sal geçit vermez.
 
Sevda hasretiyle yüreğim hasta.
Gönül firâr etmiş, derûnum yasta.
Ben kiminle haber yollayam dosta.
Dumanlıdır dağlar, yol geçit vermez.
 
Dostluk var, Hayranî’nin yapısında.
Çâresiz bir kuldur, yâr kapısında.
Hudut belli değil âşk tapusunda.
Gönül razı olur, hal geçit vermez.
 
 
HOŞ DEĞİL
 
Dün gece düşümde ben, seni gördüm.
Gözler melül mahzûn, halin hoş değil.
Geçerken uğradım, ahvâlin sordum.
Lebler sus pus olmuş, dilin hoş değil.
 
Bozulmuş teveğin, yok olmuş bağın.
Kurumuş omcalar, solmuş yaprağın.
Büklüm büklüm olmuş, körpe budağın.
Gövden pütür pütür, dalın hoş değil.
 
Yüzüne örtmüşsün kara leçeği.
Kapanmış gözlerin görmez gerçeği.
Dolaşmaz olmuşsun türlü çiçeği.
Dağılmış peteğin, balın hoş değil.
 
Kurumuş toprağın, suyun avâre.
Kan ağlar goncalar, hasrettir yâre.
Elleri koynunda bağban, biçâre.
Bülbül firar etmiş, gülün hoş değil.
 
Virân olmuş bağlar, boşalmış köyün.
Sudan mahrum kalmış, kuzuyla koyun.
Can vermez toprağa, kokuşmuş suyun.
Suna göçmüş gitmiş, gölün hoş değil.

Âşık olsan, âşk dolusun tadarsın.
Bulamazsan derde derman, n’idersin.
Bir gün sen de burdan göçer gidersin.
Kefen yırtık pırtık, salın hoş değil.
 
Sefil Hayranî’ye çelme takmışsın.
Bir durulmuşsun, bir coşkun akmışsın.
Belli ki gönlünü nâra yakmışsın.
Savrulmuş közlerin, külün hoş değil.
 
 
 
ŞİMDİ DEVRAN ZAMANI
 
Sinemde, canânın âşk kancası var.
Yandı yürek, şimdi duman zamanı.
Şu dertli gönlümde yâr yarası var.
Bırak kini, şimdi derman zamanı.
 
Hazan bitti, girdik bir zemheriye.
Dosttan ırak durma koş, gel beriye.
Taş atmaktan vaz geç, sarıl sevgiye.
Gül atalım, şimdi seyran zamanı.
 
Cemâlin ay gibi, dudağın baldır.
Dişin inci mercan, dillerin lâldır.
Gel, sarıl can cana perdeyi kaldır.
Küslük bitsin, şimdi bayram zamanı.
 
Ben köle olayım, sen de bir hünkâr.
Sana karşı sevdam edemem inkâr.
Kavlimiz var senle, güdelim ikrâr.
Cefâ bitsin, şimdi devran zamanı.
 
Gönlünü temiz tut, dolaşma kinle.
Bırak inadı, Hayranî’yi dinle.
Gel hesaplaşalım artık seninle.
Ekin bitti, şimdi harman zamanı.
 

 
SUSKUNDUR DİLLER
 
Dedim yâre gidem, nasip olmadı.
Geçit vermez dağlar, kapandı yollar.
Sevdadan yana hiç yüzüm gülmedi.
Gece gündüz akar yanaktan seller.
 
Yaktın sinem, sevmez olaydım keşke.
Derya oldu gözler, boğuldum eşke.
Geçti gitti ömür, doymadım âşka.
Saramadım yâri boş durur kollar.
 
Hiç ayrı durur mu bülbül gülşenden?
Bir gün can ayrılır elbet bedenden.
Bilmem, canân neden kaçıyor benden.
Konuşmuyor lebler suskundur diller.
 
Hasret kalmış gönül yâr didarına.
Dağlar dayanmıyor ahû zârıma.
Dertli gönül yanar âşkın nârına.
Köz olmuş yürekler, savrulmuş küller.
 
Sefil Hayranî der geçmiyor zaman.
Dideler kan ağlar halim çok yaman.
Tükendi mecâlim kalmadı derman.
Beden yorgun düşmüş, perişân haller.
 
 
YÂRDEDİR
 
Bir yangın yerinde kalmışam, naçâr.
Ateş beni yakar, duman yârdedir.
Yâr senin sevdana olmuşam düçâr.
Türlü dertler bende, derman yârdedir.
 
Yâr, sen mağrurlanıp çekince nâza.
Tel inledi, efkâr dokundu saza.
Felek her dem bana kesiyor ceza.
Suç benim görünür, ihsan yârdedir.
 
Şu dertli gönlümü kandırma sakın.
Öyle zanneder ki, vuslât çok yakın.
Hayâlde sen varsın, yürekte âşkın.
Acı, elem bende handân yârdedir.
 
Sevdana düştüm, ben seninle varım.
Günlerim şeb oldu, şu ömrüm yarım.
Hasretinden durmaz, artar efkârım.
Feryâd figân bende, şâdan yârdedir.
 
Sefil Hayranî bir hayli zordadır.
Kan ağlar dideler, yürek zârdadır.
Derdimin dermanı nazlı yârdedir.
Rica mihnet bende, aman yârdedir.
 
 
BİLSİN YÂR BENİ
 
Şu âşkın elinden yürek derbeder,
Halim vaktim nice, bilsin yâr beni.
Bedenimi sarmış, gam ile keder.
Halim vaktim nice, bilsin yâr beni.
 
Açık gönül kapım, bana gelene.
Bu can fedâ olsun, kıymet bilene.
Gönül hoşnut değil, yüze gülene.
Halim vaktim nice, bilsin yâr beni .
 
Ateş düşmüş, özüm yakar kül eyler.
Gönül naçâr kalmış, bilmem ki neyler.
Dudaklar suskun, dil derdini söyler.
Halim vaktim nice, bilsin yâr beni
 
Yüz yıllık çınarlar, göğe özendi.
Hazan geldi, dallar sarı bezendi.
Ayak gitmez oldu, derman tükendi.
Halim vaktim nice, bilsin yâr beni.
 
Hayranî düşmüş, bir sevda ağına.
Poyraz zarar vermiş, dal- budağına
Hicran bağban olmuş, gönül bağıma.
Halim vaktim nice, bilsin yâr beni.
 
 

 
SARHOŞAM BU GÜN
 
Dost gönlünde içtim sevda şarabı,
Kendimde değilem sarhoşam bugün.
Oldum ol canânın mesti harâbı,
Kendimde değilem sarhoşam bugün.
 
Silindi, aklımda tuttuğum sözler,
Hayâlimden gitmez o nurlu yüzler,
Engele takılmış düş görmez gözler,
Kendimde değilem sarhoşam bugün.
 
Nazar kıl ey canân şu âleme bak.
Evrenin sırrını gizliyor toprak,
Beyin devre dışı, iş görmez ayak.
Kendimde değilem sarhoşam bugün.
 
Kaçma benden sarıl bedene gülüm,
Vazgeç inadından çektirme zulüm,
Tutulmuştur nutkum, konuşmaz dilim,
Kendimde değilem sarhoşam bugün.
 
Hayranî, canânla sürer savaşım,
Kan ağlar dideler dinmez gözyaşım,
Taşıyamaz olmuş ayaklar başım,
Kendimde değilem sarhoşam bugün.
 

 
GECEM BİR HOŞTUR
 
Dayanmıyor gözler hasretle ağlar.
Gündüzüm harabe gecem bir hoştur.        
Bilmem neden böyle koptu tüm bağlar.
Gündüzüm harabe gecem bir hoştur.        
 
Deli poyraz oldum arkandan estim.
Zülfünün teline değmedi destim.
Döndün âşk mührünü kalbime bastın.
Gündüzüm harabe gecem bir hoştur.        
 
Sana gele gide yollar aşındı.
Bu gönül seninle göçtü, taşındı. 
Beni hüzne boğan hep gözyaşındı.
Gündüzüm harabe gecem bir hoştur.        
 
Ey dilber bu muydu senin erdemin,
Böyle miydi, bana ettiğin yemin?
Neden aramadın, neydi sitemin?
Gündüzüm harabe gecem bir hoştur.        
 
Hayranî’yi hiç mi hatırlamadın?
Azmini kırmak mı yoksa muradın?
Ne merhem gönderdin ne de aradın.
Gündüzüm harabe gecem bir hoştur.        
 
 
BERBAT HALİMİ
 
Beni yaraladı tiri müjgânın.
Kendin gel de gör şu berbat halimi
Döşüm yaralandı ağrır her yanım.
Kendin gel de gör şu berbat halimi
 
Tadı yok bülbülün, dilleri susmuş.
Esmiyor meltemler sabaha küsmüş.
Sevdan sineme aşk mührünü basmış.
Kendin gel de gör şu berbat halimi
 
Bu yıl gene hazan, geldi vakitsiz.
Herkese söylenmez, gönüldeki giz.
Döşte yer etmiş âşk, silinmiyor iz.
Kendin gel de gör şu berbat halimi
 
Vurgundur bu gönül yârin hüsnüne,
Her günüm hasretle geçiyor, düne
Yığılmış, sinemde dert dert üstüne,
Kendin gel de gör şu berbat halimi
 
Kul Hayranî leb-i bala vurulmuş.
Boyu servi gibi dala vurulmuş.
Bülbül gibi kızıl güle vurulmuş.
Kendin gel de gör şu berbat halimi
 
 
SENSİN HÜKÜMDAR
 
Ey hûbların hûbu serv-i revânım,
Gönlümün mülküne sensin hükümdar.
Didârı kâmerim, çeşm-i giryânım.
Gönlümün mülküne sensin hükümdar.
 
Gönül bir Kâbe’dir bozma yapısın.
Sakın dosttan gizli tutma kapısın.
İster isen hemen gel, al tapusun.
Gönlümün mülküne sensin hükümdar.
 
Âşkın sillesiyle olmuşam sersem.
İflâh olman derler, her kime sorsam.
Bir gün vadem yetip eğer ölürsem
Gönlümün mülküne sensin hükümdar.
 
Gel, sırrın söyleme sakın nâmerde
Sonra başın sokar onulmaz derde.
Hem dünyada hem de rûzu mahşerde.
Gönlümün mülküne sensin hükümdar.
 
İnce bel üstüne kuşak kuşanmış
Beyaz gerdanına benler döşenmiş
Hayranî’yem aşkın bâhrı boşanmış
Gönlümün mülküne sensin hükümdar
 

 
BENİ DÜÇÂR ETTİ
 
Bir âşkın nârına yandı vücudum.
Mâil oldum ben bir mâhıtâbâna.
Varımı, yoğumu yoluna koydum.
Canı feda kıldım şah-ı hûbâna.
 
Gâh bulanık aktımgâhi duruldum.
Şimdi servi boylu yârdan dûr oldum.
Aldı aklım baştan heman vuruldum.
Döşümdeki yara muhtaç dermana.
 
Müjgânın ok edip döşüme çaktın
Yüzün döndü, bana hışm ile baktın
Köz koydun derûna, yüreğim yaktın
Beni düçâr ettin kötü zamana.
 
Âşıklık hırkasın omzuma aldım.
Sevda gemisini deryaya saldım.
Yitirdim aklımı, biçâre kaldım.
Ey ruhi revânım sığındım sana.
 
Derûnumu yakar şu zalim firkât.
Gece gündüz işim âh ile feryât.
Hayranî bende’sin etmiyor azât.
Bazen hapse atar, bazen zindana.
 

 
GÖSTERİR

Gene al giyinmiş şâhı hubânım.
Her gün hezâr çeşit revân gösterir.
Mestâne bakışlım, derdi sultanım.
Onulmaz derdime derman gösterir.
 
Kuşanmış üstüne türlü kumaşlar.
Bülbüller seherde feryâda başlar.
Sanki Seyfi acem ol kara kaşlar.
Kalemdir, katlime fermân gösterir.
 
Aldı aklım baştan, çeşmi mestâne.
Beyaz dişler, sanki dürri yek dâne,
Gül yüzlü sultanım, kaşı kemâne.
Yatırır koynunda mihman gösterir.
 
Gedâlık yatar, âşkın yapısında.
Sineyi yakan od var, hepisinde.
Elif dergâhında, mim kapısında,
Belki coşa gelir, devran gösterir.
 
Dertli gönlümde onulmaz çıbansın
Hayranî bu derde nasıl dayansın.
Revâ mıdır böyle odlara yansın?
Canân sulh yerine peykân gösterir.
 
 
GÖNÜL SENİ İSTER
 
Bana lâzım değil dünyanın malı.
Gönül seni ister gül yüzlü sultan.
Bu can, Mecnun gibi sana sevdalı.
Gönül seni ister gül yüzlü sultan.
 
Bulutlar, yağmuru döktüğü zaman.
Dağların dumanı çöktüğü zaman.
Sevdanın şafağı söktüğü zaman.
Gönül seni ister gül yüzlü sultan.
 
Sevdan pervânedir döner başımda.
Deryalar gizlidir gözüm yaşında.
Gündüz hayâlimde, gece düşümde.
Gönül seni ister gül yüzlü sultan.
 
N’olur sevdan bana etsen hediye.
Sanavurgunum ben, hem ölesiye.
Bir fermân gelse ne istersin diye?
Gönül seni ister gül yüzlü sultan.
 
Sevdayı âşkınla oldum sevdakâr.
Ben kulun olayım sen de bir hünkâr.
Yürek feryât eder dinmiyor efkâr.
Gönül seni ister gül yüzlü sultan.
 
Rüzgâr eser, saçın tel tel savurur.
Ok olmuş kirpiğin, yürekten vurur.
Hayranî gül gibi gün be gün kurur.
Gönül seni ister gül yüzlü sultan.




NEDİR BU KİNİN
 
Gâhi hoyrat oldun, hatır saymadın.
Bilmem, bana karşı nedir bu kinin?
Yalvardım, yakardım ama duymadın.
Bilmem, bana karşı nedir bu kinin?
 
Ben, ne söyledim de bana darıldın?
Vardın, düşman dediğine sarıldın.
Yoksa, vazgeçmeye karar mı kıldın?
Bilmem, bana karşı nedir bu kinin?
 
Her gün bir tafrayla gelir, geçersin.
Bulunduğum yerden uzak kaçarsın.
Ben olmasam kanat takar uçarsın.
Bilmem, bana karşı nedir bu kinin?
 
Yanımdan geçerken yüzün, asardın.
Mihnetle konuşur, her dem küserdin.
Düşman gibi bakar, öfke kusardın.
Bilmem, bana karşı nedir bu kinin?
 
Hayranî der, bunu nasıl başardın?
Anlamadım, neydi benimle derdin?
Hoyratça davrandın, kalbimi kırdın.
Bilmem, bana karşı nedir bu kinin?
 
 

 
BİR YÂR SEVDİM
 
Bir yâr sevdim, sanki bahar havası.  
Gâhi eser gürler, gâhi güneşli.
Gâhimeşgul zihni var bir davası
Gâhi eser gürler, gâhi güneşli.
 
Gâhi gerçek gibi gâhi düş gibi
Gâhi soğuk olurkara kış gibi
Gâhi ürkek olur yavru kuş gibi
Gâhi eser gürler gâhi güneşli.
 
Gâhi bulut olur gölge ederdi,
Gâhi güller açar yok olur derdi,
Gâhi ağlar durur, gâhi gülerdi,
Gâhi eser gürler gâhi güneşli.
 
Gâhi sakin ırmak çok usul akar,
Gâhi bir buluttan bile nem kapar,
Gâhi derûnunda kıyamet kopar
Gâhi eser gürler gâhi güneşli.
 
Gâhi mutsuz gibi gülmez gözleri
Gâhi gönül yıkar hoyrat sözleri,
Gâhi bitmek bilmez idi nazları,
Gâhi eser gürler gâhi güneşli.
 
Gâhi Hayranî’ye kızar susardı.
Gâhi sitem eder hep kin kusardı.
Gâhi sohbet eder gâhi küserdi.
Gâhi eser gürler gâhi güneşli.


 
CANAN KAÇAR BENDEN
 
Ne zaman baksam hep yüzünü gizler.
Canân benden kaçar, didâr göstermez
Derûnum dertle dolmuş yüreğim sızlar.
Canân kaçar benden, didâr göstermez
 
Ben hasretim bir kez tene dokuna.
Gönlüm hedef seçti semli okuna.
Yalvardım, yakardım gelmez yakına.
Canân kaçar benden, didâr göstermez
 
Bir güzel gürmüşüm tam bir ferişte.
Vuruldum hüsnüne hem ilk görüşte.
Hem gerçek yaşamda hem gece düşte
Canân kaçar benden, didâr göstermez
 
Döşüm hedef seçtintiri müjgâna.
Bizim kavuşmamız başka hazana.
İkrâr verdi ama uymaz peymâna.
Canân kaçar benden, didâr göstermez
 
Doğrulup bakarken, külde korlara,
Döşümde baş verdi hezâran yara.
Hayranî’yim hasret kalmış didara. 
Canân kaçar benden, didâr göstermez

 
BİR YANIM HAZAN
 
Dost senin sevdana düştüm düşeli.
Bir yanım kış yaşar bir yanım hazan.
Sevdanın oduyla piştim pişeli
Bir yanım kış yaşar bir yanım hazan.
 
Sen, benim batmayan akşam güneşim.
Gönülde sevdamsın, yolda yoldaşım.
Feryatla ağlarım dinmez gözyaşım.
Bir yanım kış yaşar bir yanım hazan.
 
Sevda şafağımdın hep ağarırdın.
Durmaz, sancılı günler doğururdun.
Ok ettin kirpiğin, döşümden vurdun.
Bir yanım kış yaşar bir yanım hazan.
 
Bir kor ateş oldun girdin bedene.
Siyah zülüflerin dokunsun tene.
Zindanım ol, beni hapse al gene.
Bir yanım kış yaşar bir yanım hazan.
 
Yürek parça parça yanar, tutuşur.
Bülbülün gülünde baykuş, ötüşür.
Bilmem gönül yaram nasıl yatışır?
Bir yanım kış yaşar bir yanım hazan.
 
Bir umudum vardı, döndü hayâle.
Bu günler gelmezdi asla meyyâle.
Gel de bak, Hayranî düşmüş ne hale.
Bir yanım kış yaşar bir yanım hazan.


 
NE GECEM BELLİ
 
Gönül verdim, ben bir nazlı dilbere.
Ne gündüzüm belli ne gecem belli.
Yandım, ataşlarda göz göre göre,
Ne gündüzüm belli ne gecem belli.
 
Niyetin sevdaya çekmekse kürek,
Hayatı zehretme zulüm ederek,
Zulme, işkenceye kalmasın gerek.
Ne gündüzüm belli ne gecem belli.
 
Yaşamın kendisi zor bir bilmece,
İçinde her şey var, baştan silmece.
Senin sevdan, beni etti eğlence.
Ne gündüzüm belli ne gecem belli.
  
Aylar, yıllar geçti kalmadı zaman.
Bir derdim var idi, bin etti canân.
Baykuş konmuş güle virâne her yan.
Ne gündüzüm belli ne gecem belli.
 
Bitmek bilmez gece, sökmüyor şafak
Doğmaz olmuş güneş, karanlık afâk,
Gel deHayranî’nin haline bir bak,
Ne gündüzüm belli ne gecem belli.

 
ÖMRÜMÜN BAHARI KIŞI
 
Ele batarsa dikeni, goncanın.
Acısını çeker yürekten, kişi.
Koruk kalırsa üzümüomcanın.
Hayli zora girer, bağbanın işi.
 
Bir dilber sevdim ki, menendi yoktur.
Kaşları yay gibi gamzesi oktur.
O yaşamım için bitmez soluktur.
Sanki inci mercan ağzında dişi.
 
Perçem dalgalanır, nurlu yüzünde.
Benler sıra sıra göğsün düzünde.
Sensiz geçmez günler, gönül hüzünde.
Bir kâbusa döndü, sevdamın düşü.
 
Şu sevda yüreklim nerde bilinmez.
Levhi kalem yazmış, yazgım silinmez.
Döşümde yara çok, derman bulunmaz.
Kalmadı, ömrümün baharı kışı.
 
Sevdamın üstünde rüzgârlar eser.  
Gönül ağladıkça dudaklar susar.
Bu ayrılık, daha kaç mevsim uzar?
Hiç mi bulunmaz bu yolun çıkışı?
 
Şahlanmış kasırga, bulut dağılmış.
Şu divâne gönlüm âşka boğulmuş.
Hayranî, dertler üst üste yığılmış.
Deli gönül tam bir sevda sarhoşu.




HÜZÜNLÜ DAMLALAR
 
Sensiz sabahın ilk ışıklarında
Hüzünlü damlalar düştü toprağa.
Hazan dolanınca eşiklerinde,
Çınar hasret kaldı bir dal yaprağa.
 
Sevda diyarında yel efil efil.
Gönül vurgun yemiş istemez kefil.
Gri hükümdar olmuş beyaz sersefil.
Yeşil kan ağlar, mor düşmüş tuzağa.
 
Ol hüsnün döşümü yakan bir hârdı.
Güneş yok ruhumu, bulutlar sardı.
Vuslât bekliyordum umudum vardı.
Olmadı, sonunda takıldım ağa.
 
Üstüme bir sevda kokusu sinmiş
Sanma derûndaki yaralar dinmiş
Gök, mavi yerine kara giyinmiş
Ay buluta girmiş, iş yok sazâğa
 
Günümü kararttın gecem hep hüzün.
Bahar beklerken umut soldu güzün.
Yüreğimi yakan hâr oldu yüzün.
Bülbül gitti, baykuş dadandı bağa.
 
Tutuştu yanıyor yorgun bedenim.
Yaşamak için yok hiç bir nedenim.
Sefil Hayranî’yim isyan edenim.
İsyanımla sürün beni uzağa.


UMUT SENDEDİR
 
Bir sebebi vardır, sessiz duruşun.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
Dermanı bulunmaz, döşten vuruşun.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Bu gönül sevdanı bağrında besler.
Gecenin rengine boyanmış sesler.
Geçmişe götürür, türlü hevesler.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Sevdanın büyüsü var, üzerimde.
Kendi gitti, izi kaldı derinde.          
Fırtınalar koptu, dertli serimde.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Bilirsin, dolunay akşamdan doğar.
Toplar, karanlığı kuytuya yığar.
Şavkı vurur çöle, zulmeti boğar.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Alevden bir gömlek örmüş, saçların.
Hazan gelmeden soldu ağaçlarım.
Sen kadar etkisi yok, ilaçların.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
  
Gönülde efkâr var, yürekte sancı.
Tenime değmedi, tenin yabancı.
Ben, sevda mahkûmu sen bir zindancı.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Kan kırmızısına boyandı, sayfam.
Gemim battı, beni terk etti tayfam.
Bitmez cevrü cefâm, eksilmezhayfam.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Poyraz yemiş gibi dilin, dudağın.
Suya hasret kalmış dalın, budağın.
Gel, sar beni bayram etsin kucağın.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Âşk dediğin meret her dem gizemli.
Hayâllerim hüsrân, düşlerim nemli.
Sensiz geçen günüm hüzünle demli.
Ey sevgili canân, umut sendedir.
 
Karanlık yok olur, ağarınca tan.
Kızıl renkli libas giyinir, her yan.
Sonra güneş doğar, puslu ufuktan.
Sefil Hayranî der, umut sendedir.
 
 
SENDEYİM ARTIK
 
Gün geceye döndü kapandı perde.
Ben bende değilem, sendeyim artık.
Sevdan beni saldı, dermansız derde.
Ben bende değilem, sendeyim artık.
 
Ummanlar kurudu, ırmaklar durdu.
Hicranın hançeri, yürekten vurdu.
Senin sevdan, dertli sinem kavurdu.
Ben bende değilem, sendeyim artık.
 
Kaç yaşarsan yaşa, sonumuz toprak.
Hiç dalda durur mu kuruyan yaprak?
Gel, uyan gafletten çevrene bir bak.
Ben bende değilem, sendeyim artık.
 
Başlangıçta her şey, saf ve yalındı.
Dün gibi değilim, sevdam çalındı.
Dost sevdası, bana yasak kılındı.
Ben bende değilem, sendeyim artık.
       
Şimşeğin narası, yırtarken günü.
Deli gönül yaşar oldu, sürgünü.
Sönmek nedir bilmez sevda yangını.
Ben bende değilem, sendeyim artık.
 
Hayranî’yim, sevdam olmuş kördüğüm
Yetmez mi âşkıma tuzak kurduğun?
Sona ersin benden uzak durduğun.
Ben bende değilem, sendeyim artık.


KİRPİĞİN OK OLDU
 
Kirpiğin ok oldu sineme değdi
Yarasında senin âşkın gizlenir.
Sevda hicabından boynunu eğdi
Sanki kalbe giden bir yol izlenir.
 
Yaşamak için var birçok nedenim.
Gir, koynuma kollar sarsın bedenin,
Sesini duyduğumda ürperir tenim.
Şu kalp atışlarım birden hızlanır.
 
Yokluğun ölümden beterdir gülüm.
Vuslât yoksa bitmez yürekte zulüm.
Hayatta son durak olsa da ölüm
Sevdan gönülde her dem filizlenir.
 
Ay gülünce gökte yıldızlar coşar.
Gönül düşte bile sevdanla yaşar.
Dert yüküyle doldu ırmaklar taşar.
Akar âşkın seli yol temizlenir.
 
Hayranî gayrıya gönül vermedim.
Açtım gönül kapım bir kez girmedin.
Çok istedim ama vuslât görmedim.
Senin özlemin var yürek sızlanır.
 

 
 
GEÇER Mİ DERSİN
 
Sana mihman olsam yatsam ey hancı
Azrail gelse can seçer mi dersin.
Gönül hasret çeker dinmiyor sancı.
Bülbül ötse gülüm açar mı dersin?
 
Sevda sahrasında buldum kendimi.
Tükendi mecâlim, yıktım bendimi.
Felek her dem bende dener fendini.
İsyan etsem benden kaçar mı dersin.
 
Savrulmuş benliğim, bağlı yollarım.
Dağılmış közlerim, uçmuş küllerim.
Yârdan uzak hayâl sarar, kollarım.
Gönül bu sevdadan geçer mi dersin.
 
Yaşam tam bir kâbus, hüzün olunca,
Gonca açar mı hiç yaprak solunca?
Hayat, hayat olur gözler gülünce
Yâre bir mey versem içer mi dersin.
 
Dost gidince kaldım ortada naçâr.
Dermansız bir derde olmuşam düçâr.
Gün dönmüş, geceye kucağın açar.
Hayranî ektiğin biçer mi dersin?
 
 
SEVDA DİYARINDA
 
Sevda diyârında hep vardır, şebnem.
Orda kalpler kırık, gözler buğulu.
Döş yanar ateşte gözde bitmez nem.
Beden yorgun, döşte dertler yığılı.
 
Bütün dulda yerler sevdaya mekân.
Orda taşlar yastık, yataklar diken.
Nice civânlar var boynunu büken.
Bilmezsin kim güneyli kim doğulu
 
Ayaz vurdu döşe, yürek buz tuttu.
Kapıldım girdaba sevdamı yuttu.
Âşk girdi bedene, ömür çürüttü.
Kovan söndü, uçtu gitti oğulu.
 
Pervânenin meyli ışığa durmak.
Çevresinde dönüp hayâller kurmak.
Dört bir yanım derya, deniz, göl, ırmak.
Sevda diyarında göller kuğulu.
 
Hayranî’yi ister dâra çeksinler.
İster kor ateşe atıp yaksınlar.
Beni kınayan akıldan yoksunlar.
Bilmez her aşığın var bir nağılı.
 

 
ÇABUK GEL CANIM
 
Soldu yaprak, düştü kara toprağa.
Özlem var yürekte çabuk gel canım.
Hazan hasret kalmış, bir dal yaprağa.
Özlem var yürekte çabuk gel canım.
 
Güneşe küsmüş ay, dünden habersiz.
Şafak sökmez olmuş, günden habersiz.
Yâr burdan ayrılmış, benden habersiz.
Özlem var yürekte çabuk gel canım.
 
Gönül yangın yeri, yanar durmadan.
Gün, geceye dönmüş haber vermeden.
Feleğe can vermem, vuslât görmeden.
Özlem var yürekte çabuk gel canım.
 
Yürekten vurgunum ben bir sultana.
Yokluğun azaptır bu tatlı cana.
Senin bir gülüşün hayattır, bana.
Özlem var yürekte çabuk gel canım.
 
Ömür yitip gider, âşk girdabında.
Yaşamlar sunulur, hayat âbında.
Hayranî aşk okur, âşk kitabında.
Özlem var yürekte çabuk gel canım.
 
 
VUSLATA SUSAMIŞ YÜREK
 
Irmaklar çağlıyor, dinmiyor seller.
Vuslâta susamış, kan ağlar yürek.
Benim çektiğimi ne bilsin eller.
Vuslâta susamış, kan ağlar yürek.
 
Soldu gül yaprağı düştü bir yana
Kıblegâhım sensin, tavâfım sana.
Dönüyorum deyip müjde ver bana.
Vuslâta susamış, kan ağlar yürek.
 
Senin sevdan, bana cennetten ödül.
Yandım ataşlarda beden oldu kül.
Ben ağlarken sen gel göz yaşımı sil
Vuslâta susamış, kan ağlar yürek.
 
Rüzgâr şaha kalkmış, küskün bulutlar.
Sevdaya sınır yok, olmaz hudutlar.
Âşk girdabında yok oldu umutlar.
Vuslâta susamış, kan ağlar yürek.
 
Hayranî’yi yaktı sevdanın közü.
Gönülde yer etti silinmez izi.
Sol yanımda durur dinmez bir sızı.
Vuslâta susamış, kan ağlar yürek.
 

 
 
GERİ DÖNÜŞ ZORDUR
 
Kâbus görür uyanırsın ansızın.
Kurtulmak istersin hemen tuzaktan.
Ürperirsin, dinmez içinde sızın.
Kulağına bir ses gelir uzaktan.
 
Gecenin rengi yok, susmuş bakışlar.
Gönül hüzün dolar, başlar çöküşler.
Yolunu kaybetmiş, hırçın akışlar.
Bakarsın girdaba girmişsin çoktan.
 
Yaprağı döküldü gönül bağımın.
Sis kaplı, rengi yok sevda dağının.
Artık kıymeti yok gençlik çağının.
El sallayarak çıkarsın konaktan.
 
Kurtul benliğinden bağlan bir yâre.
Belki dertsiz derdin bulur bir çâre.
Son pişmanlık fayda vermez, biçâre.
Geri dönüş zordur çıkmaz sokaktan.
 
Sefil Hayranî der, böyle olur mu?
Kapatsan küveze sevda solur mu?
Gecenin zulmeti hiç son bulur mu?
Sabah doğmayınca güneş ufuktan.
 

 
 
DOLAŞIR DURUR
 
Ey ruhi revânım, zülfü delâlım,
Senin sevdan serde dolanıp durur.
Hiç sormaz oldun şu benim ahvalim.
Senin sevdan serde dolanıp durur.
 
Tütmez oldu ocak, küllendi közüm.
Kalem kattın, bozdun şu alın yazım.
Kulak ver sesime duy şu avazım.
Senin sevdan serde dolanıp durur.
 
Gün, akşam olunca kapandı perde.
Âşkından uğradımonulmaz derde.
Düş kurarken bile dulda bir yerde.
Senin sevdan serde dolanıp durur.
 
Boyun eğdim ben, bir güzel nazına.
Yaymış, perçemini dökmüş yüzüne.
Vazgeçip dönsem de kendi özüme
Senin sevdan serde dolanıp durur.
 
Sis var, Hayranî'nin gönül dağında.
Gülü solmuş, henüz bahar çağında.
Her seher her seher sevda bağında,
Senin sevdan serde dolanıp durur.
 
 
 
VAR  BENİM
 
Dilber ne gezersin seyran yerinde,
Döşte eğlenecek yerim var benim.
Sevdan pervanedir, döner serimde.
Yanarım ateşte korum var benim.
 
Hançeri hicranla yaralı döşüm,
Sevdayı muğlâkla hoş değil başım.
Akar didelerden kanlı gözyaşım.
Şeydâ bülbül gibi zârım var benim.
 
Gönül âşk peşinde canım, hay hayda.
Közde yanan yürek başlar feryâda.
Kimseye diyemem, açamam yad’a
Derûnda saklı esrârım var benim.
 
Ey gönül sarayım süsleyen güzel,
Gonca güllerime düşürdün gazel
Ecel can almadan durma çabuk gel.
Şu gönülde intizârım var benim.
 
Sevda serde iken her dem böyleyim 
Bilmem, bu derdimi kime söyleyim.
Hayranî der, başkasını neyleyim.
Yoluna ölecek yârim var benim.
 

 
 
SATILIK NEFİSLER
 
Gençlik geçti gitti, devran sürmeden.
Artık yorgun düştüm, ne gelir elden.
Yok oldum meçhulde, vuslât görmeden.
Medet bekler oldum, sahradan çölden.
 
Sevdanın korunda yandım yok oldum.
Âşka düştüm, halden hale sokuldum.
Firkât hasretinden sararıp soldum.
Anlayan bulunmaz sevdadan halden.
 
Bir sevda düşledim, gelmez gerisi.
Ay buluta girmiş, yoktur yarısı.
Bozuldu peteğim, uçtu arısı.
Elimi yıkadım, petekten baldan.
 
Sevdayı, kurbanlar bekler sunakta.
Harami kol gezer, altın konakta.
Satılık nefisleryunar yunakta.
Derya dolar taşar, yağmurdan selden.
 
Gönül sevda düşler, istemez garkı.
Başta döner durur feleğin çarkı.
Hayranî’nin öyle bir derdi var ki,
Sen, bilemezsin yarası gönülden.
 
 
GÜL YÜZLÜM
 
Pervanedir gönül döner şavk ile
Didârın nuruna yandır gül yüzlüm.
Gel seni sevene çektirme çile
Aşk şarabından ver kandır gül yüzlüm
 
Ruhum ayrı gezip durur bedenden
Vakit gelmeden can ayrılmaz tenden
Sevdiğim, hüsnünü gizleme benden
Aradan nikâbı kaldır gül yüzlüm
 
Ölmeden tutulur mazlumun yası
Yok olur umudu, biter sevdası
Halimden anlamaz senden başkası
Şu derdime derman bildir gül yüzlüm.
 
Dünyaya geleli sürmedim sefâ
Kıymet verdim ama görmedim vefâ
Yeter çektirdiğin bu kadar cefâ
Göster didârını güldür gül yüzlüm
 
Hayranî reva mı dostu boşlamak
Dönüp sana gül sunanı taşlamak
Bir mürvete yüz bin kan bağışlamak
Ta ezelden ulu yoldur gül yüzlüm.
 

 
SUÇUM
 
Ey peri peykerim bu öfken niye?
Sen gibi güzeli sevmek mi suçum?
Sana bağlanmışım hem ölesiye.
Sevdana boyun eğmek mi suçum?
 
Seninle olalım, mesti muhabbet.
Kâbe’m sensin, sana edem ibadet.
Eskiden beri var, bizde bu adet.
Âşkı, daha üstün saymak mı suçum?
 
Meylim, muhabbetim senden yanadır.
Cevrûcefân hep bu tatlı canadır.
Yâr senin âşkın, bu yaram kanadır.
Sevdamıza saygı duymak mı suçum?
 
Bir ok gibi geldin, döşe oturdun.
Halden hale koydun, ömür bitirdin.
Âşka hudut çizdin, sınır getirdin.
Koyduğun yasağa uymak mı suçum?
 
Kul Hayranî’yi düşürdün tuzağa.
Ferhat’a döndürdün çıkardın dağa.
Ben severim, sen kaçarsın uzağa
Sevda libâsını giymek mi suçum?
 

 
DEMİŞ
 
Gül yüzlü canândan bir haber aldım.
Gözyaşımla selâm yollarım demiş.
Gönlünde kendimesadakat buldum.
Benonun gönlünü çalarım demiş.
 
Bir bilebilsen bu gönül ne çeker.
Hoyratlar yarama tuz, biber eker.
Her dem kendisine olurum nöker
Ağlarsa gözyaşın silerim demiş.
 
Dost dediğin kıymetini bilmezse
Didelerden akan yaşımsilmezse
Eğer bu dünyada vuslât olmazsa,
Öte yanda arar bulurum demiş.
 
Feryât figân edip boyun bükmeden,
Boş yere ağlayıp hasret çekmeden,
Gece sona erip şafak sökmeden,
Yanına diz çöker gülerim demiş.
 
Benden uzak kaçar bilmem ne diye?
Bir busecik bile vermez hediye,
Merak etmesin, Sefil Hayranî’ye
Gün olur sarılır kollarım demiş.
 

 
AŞKINA KANDIM
 
Bir güzel canânın âşkına kandım.
Şu divâne gönlüm durmadan ağlar. 
Tutuldum sevdaya odlara yandım.
Didelerden yaşlar sel olur çağlar. 
 
Serden eksilmiyor sevdanın bâdı.  
Sen olmadan olmaz yaşamın tadı.
Dermanı bulunmaz şu âşkın odu,
Yakar yüreğimi ateşte dağlar. 
              
Öyle birin sevdim, sanırsın sânem.
Yıktı viran etti, şu gönül hanem.
Hicrân ateşiyle kanayan sinem,
Beyazlar yerine karalar bağlar. 
 
Bir boy var, sanırsın servinin dalı.
Sürme çekmiş göze, dudak boyalı.
Ben, o yâre sevda duydum duyalı,  
Yandı şu yüreğim, eridi yağlar. 
 
Sefil Hayranî bir tescilli deli.
İnsaf et sevdiğim, kaldır engeli.
Sevda kazanında piştim pişeli.
Kara dumanlara büründü dağlar. 

 
NESİNE GÜVENİM
 
Nesine güvenim, çarkın nesine?
Bir yâr sevdim o da kaçar uzağa.
Kulak verdim, hayran kaldım sesine.
Hatrın sormak için vardım, konağa.
 
Taştan taşa seker, dağda geyikler.
Haber vermez oldu, artık peyikler.
Oysa can canândan hep haber bekler.
Onun için umut bağlar, sâzağa.
 
Yine efkâr bastı, kaynıyor yürek.
Yâri görmeyince sardı, bir merak.
Gelen giden yok ki, bir haber sorak.
Meğer canân kaçmış hazanlı bağa.
 
Firdevs bahçesinin, hoştur hazanı,
Gece gündüz kaynar, âşkın kazanı.
Virân olmuş bağlar, bozuk düzeni.
Orda kapılan çok tora, tuzağa.
 
Deli gönül sevmiş, bir benli dilber.
Keyfi kaçmış, kendi olmuş derbeder.
İnsaf eyle destinHayranî’ye ver.
Yardım eyle onu, çıkar düzeğe.
 
 
AŞKA BAKIŞIM
 
Ben bir sevda çınarıyım.
Hazanda başlar, çöküşüm.
Âşkın yaşam pınarıyım,
Durmaz gönüle akışım.
 
Sanki Seyf-i acem, kaşlar.
Derûnum yakmaya başlar.
Süzülür, kirpikten yaşlar.
Ondandır nemli bakışım.
 
Sanma âşkın girdabıyım.
Sevdanın yaşam âbıyım.
Yârin mest-i harâbıyım
Ondandır gazel döküşüm.
 
Kurumuş dilim, dudağım,
Kırılmış dalım, budağım,
Yansa da gönül otağım,
Değişmez âşka bakışım.
 
Derûnum, hicranla doldu.
Bilmem, isyana kaç kaldı?
Hayranî’ye bir hal oldu.
Karıştı baharım, kışım.
 
 
 
GÖZLERİNDİR
 
Bir bakışta aklım alan,
Senin ahu gözlerindir.
Başımı sevdaya salan,
Senin ahu gözlerindir.
 
Dünyaya büyülü bakan,
Ilgıt, ılgıt yaşlar döken,
Od olup sinemi yakan,
Senin ahu gözlerindir.
 
Gâh ırmak olup çağlayan,
Gâh dertli sinem dağlayan,
Beni yaşama bağlayan,
Senin ahu gözlerindir.
 
Ol gülün hayali bile,
Bülbüle çektirir çile,
Seni sevmeme vesile,
Senin ahu gözlerindir.
 
Güneşi, erken doğduran.
Ebr olup yağmur yağdıran,
Hayranî’ye baş eğdiren,
Senin ahu gözlerindir.
 

 
 
GÖZÜM YOLDA KULAĞIM SESTE
 
Sevda bahçesinin gülleri soldu.
Umut bülbülleri figanda, yasta.
Yürek parça parça yandı, kavruldu.
Didelerim nemli, derûnum hasta.
 
Ben ağladığımda gözyaşımsilse,
Sorgu, sual olmaz kapanır celse.
Felek can almaya kapıma gelse,
Can veremem haber salmadan dosta.
 
Bir yâre gönül verdim ölesiye,
Didâr aya benzer, endâm serviye.
Bir günahvalimi soracak diye,
Gözüm yolda kaldı, kulağım seste.
 
Kem yazmış yazgımı, şol levhi kalem
Ondan eksik olmaz şu benim çilem
Aldın beni benden ayık değilem
Sevda şarabınla olmuşam meste.
 
Hayranî’yem yakın, savurun külüm.
Soran bulunmuyor berbat ahvâlim.
Günden güne artar, eksilmez zulüm.
Ruhum tutsak gibi durur kafeste.





                  SÖZLÜK
 
A
Âbâd olmak: şen, bayındır hale gelmek
Âb-ı Kevser: cennet ırmağının suyu
Adû: düşman
Ağyâr: yabancı
Âh: ilenme, beddua
Ahd: söz, ikrar
Ahdû peyman: yemin, and,  söz verme
Âhir durak: ömrün sonu
Ahu zâr: ağlayıp inleme
Ahvâl: durum, hal
Allemel esma: Allah’ın isimleri, sıfatları
Amber: güzel koku, mec. Güzelin saçı
Andelib: bülbül
Arş: dokuzuncu gök
Arzuman: dilek, istek
Âşina: açık, belli
Âşk gülşanesi: aşkın gül bahçesi
Aza: üye, organ
Azap: büyük sıkıntı, eziyet
 
B
Bâd: esinti, rüzgâr
Bağban: bahçıvan, bağcı
Bağı hazan: sonbahar bahçesi
Bağı irem: cennet bahçesi
Bahçebâr: yemiş bahçesi
Bâhr: deniz, büyük nehir, ırmak
Bahtiyar: talihli, mutlu, mesut
Bâki kalmak: sonsuza kadar yaşamak, ölmemek
Bâlâ: yavru, çocuk
Bârgâh: Girmek için izin alınması gereken, çadır, yüksek divan
Belik: saç örgüsü
Bende: köle
Beyan etmek: açıklamak, bildirmek
Bezgi: süs, bezek
Bikes: kimsesiz
Bülbül avazlı: sesi güzel olan, bülbül gibi şakıyan
 
C-Ç
 
Canân: sevgili, gönül verilmiş
Câr: imdat, yardım
Cefa: büyük sıkıntı, eziyet, zulüm
Cemâl: yüz güzelliği
Cemâli handân: güler yüzlü kadın
Cevr: eziyet, cefa, sıkıntı
Cevretmek: eziyet etmek, cefâ çektirmek
Ceylân: ahu, karaca, gazal
Çerağ: fitil, mum, ışık
Çeşm: göz
Çeşm-i bülbül: Kelime anlamı “bülbülün gözyaşı”dır. Kullanıldığı anlam ise: Eskiden kullanılan, içine rakı konulan, camdan yapılmış, süslü, özel ve çok büyük olmayan bir sürahidir
Çeşmi gazal: ceylan gözlü
Çeşme-i giryân: ağlayan göz
Çeşm-i giryân: ağlayan göz
Çeşmi mestâne: mahmur gözlü
 
D
 
Dâr: İdam mahkûmlarını asmak için dikilen üçayaklı direk
Deccâl: yalancı Mesih, sahtekâr
Dehr: zaman, devir
Dem: içki, şarap
Dêr: kapı
Derbeder: perişan, dağınık
Derdi derûn: gönül yarası
Dest: el
Destur: izin, icazet
Didâr: yüz, çehre
Dide: göz
Dilârâm: Gönül alan, gönül okşayan, gönül kapan, gönül dinlendiren
Dilber: gönlü alıp götüren, güzel
Divâne: mec. Bir şeye çok düşkün olan
Döş: sine, bağır
Dudu: hanım, kadın
Dudu dilli: çok konuşan, tatlı dilli kadın
Düçâr: tutulmuş, uğramış, maruz kalmış
Düçâr olmak: uğramak, tutulmak, maruz kalmak
Dürdane: inci tanesi, sevgili, kıymetli
Dürr-i meknûn: muhafazalı parlak inci
Dürri yek dâne: iri taneli inci
Dûr: uzak
Düş olmak: tabi tutulmak, uğramak
Düzeğe çıkarmak: mec. Rahata erdirmek
 
E-F
 
Ebrû: kaş
Ednâ: az, pek az, pek aşağı
Efkâr: tasa, kaygı, gam
Ehli arz: cin, peri, şeytan
Ehli harâbât: içki içenler
Ehli kâl: sırra eren, cezbeye tutulan, vecde gelen kimse
Ehli sevda: sevda ehli
Endam: boy, pos
Endamı mevzûn: düzgün endam, düzgün beden
Envâ: çeşit, tür
Erkân: yol, sürek
Esrâr: giz, sır
Eşk: gözyaşı
Eşkâl: biçim, kılık
Fem: ağız
Feryâd: yardım istemek için çıkarılan yüksek ses, bağrışma, çağrışma
Feverân: kaynama, coşma, vurma, fışkırma
Figân: ızdırap ile bağırıp çağırma, inleme
Firdevs: sekiz cennetten biri
Firdevs bahçesi: cennet bahçesi
Firkat: ayrılık, ayrılış
 
G
 
Gaflet: gafillik, boş bulunma, dalgınlık
Gâh, gâhî: bazen, kimi zaman
Galebe çalmak: yenmek
Gam: keder, tasa, kaygı
Gayrı: başka
Gazâl: ceylan, ahu
Gazel: sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı
Gedâ: dilenci, yoksul
Girdab: Bir akışkanın bir merkez etrafında hızlıca dönme hareketi, anafor
Gonca: tomurcuk, açılmamış gül
Gülistan: gül bahçesi
Gülşen: gül bahçesi
 
H
Hançer-i hicran: ayrılık hançeri
Handân: gülen, gülücü, sevinçli
Hâr: diken
Harâbât: harabeler, viraneler
Hasım: düşman, rakip
Hayfa: haksızlık, cevir, zulüm, ah, beddua
Hazân: sonbahar, güz
Helâk etmek: yok etmek, öldürmek
Heyhat: yazık, ne yazık
Hezâren: binler, binlerce
Hicrân:  ayrılık, ayrılığın sebep olduğu onulmaz acı
Hûb: iyi, güzel
Hülya: tatlı düş, hayal
Hünkâr: padişah, sultan
Hüsn: güzellik, yüz güzelliği
Hüsnü âlâ: yüksek güzellik, son derece güzel
Hüsran: acı, yokluk, mahrumiyet acısı
 
I-İ
Iskat: ölünün azapsız kalması için dağıtılan sadaka
İbhâm etmek: belli etmemek, kapalı tutmak, açıklamama
İcazet: izin, müsaade
İhvan: sadık, samimi, candan dostlar
İkbâl: baht açıklığı, arzu, istek
İkrâr: bildirmek, söz vermek
İlâhe: tanrıça
İntizâr: bekleme, beklenilme, gözleme, gözlenilme
İşmâr: el, göz veya baş ile yapılan işaret
İşretgâh: içki içilecek yer
İşve: naz, eda
İşvebâz: naz edici, edalı
 
K
Kamer: ay
Kanmak: inanmak
Kavilleşmek: sözleşmek, birbirine söz vermek
Kelâm: söz, laf
Kemâl: yetkinlik, eksiksizlik
Kemter: eksik, noksan, aşağıda bulunan
Kesret: çokluk, vahdetin karşıtı
Külli var: bütün varlığımla
Kor: mec. Büyük acı, üzüntü, sıkıntı, dert, ateş
 
L
Lakaydi: kayıtsız, ilgisiz
Lâl-i gevher:  kırmızı renkli değerli taş cevheri
Lâyemut: ölmez
Leb: dudak, dudaklar
Lebi cânân: sevgilinin dudağı
Leçek: yüz örtüsü, başörtüsü
Levhü-i kalem: üzerine insan kaderinin, olmuş ve olacakların yazılı olduğuna inanılan tanrısal levhayı; levh-i mahfuzu yazan kalem.
Leyl: gece
Leyli nehar: gece gündüz
Libas: elbise, giysi
Lime: parça, tike
 
M
Mâh: ay yüzlü, güzel, sevgili
Mâhıtâbân: parlayıcı, parlak ay
Mahmûr bakışlı: baygın bakışlı, uykulu bakışlı
Mahsur kalmak: kuşatılmak, sarılmak, çevrilmek
Mahzûn: hüzünlü, kederli
Maksud: maksat, erek, amaç
Maral: dişi geyik, meral
Mâşuk: sevgili, canân
Mecnûn: deli
Meftûn: gönül vermiş, tutkun, vurgun
Mehir: ay, kamer, mâh
Melûlmahzûn: çok üzgün, boynu bükük, sıkıntılı, ağlamaklı bir biçimde
Menâre: ışık kulesi
Menend: eş, benzer
Menzil: varılması hedeflenen yer
Merdane: mertçe, mertlere yakışır şekilde
Mest: sarhoş
Mestâne: sarhoşça, sarhoş olmak
Mesti harâb: harâb olmuş sarhoş, yıkılasıya içmiş adam
Mesti hayran: bakma sarhoşu
Mesti muhabbet: muhabbet sarhoşu
Mesti naz: naz sarhoşu
Meşakkat: zahmet, sıkıntı, güçlük
Mey: içki, şarap
Meyil vermek: âşık olmak
Meyli muhabbet: muhabbet akışı
Mihman: misafir
Mihrab: mec. Umut bağlanan yer
Minnet: görülen iyiliğe karşı teşekkürde bulunma
Miski amber: misk gibi güzel kokulu
Muteber: saygın, itibarı olan, hatırı sayılır
Müjgân: kirpikler, kirpik
Müptela: düşkün, meraklı, tutulmuş, âşık
Mürvet: cömertlik, yiğitlik, mertlik, sevinç, mutluluk
 
N
Nadân: kaba, nobran
Nâfe: mec. Güzelin, sevgilinin saçı
Nafile: boşuna, boş yere
Nağıl: Hikaye, öykü
Nâlân: inleyici, inleyen
Nâr: ateş, od
Nazar kılmak: bakmak
Nefsi emmâre: İnsanı kötülüğe sürükleyen nefis (hırs, öfke, şehvet).
Nehar: gündüz
Neşk etmek: buruna çekmek
Nikab: yüz örtüsü, peçe
Nişane: eser, iz, belirti, mec: sembol
Niyaz: yalvarma, yakarma
Nöker: hizmetkâr
Nusret: yardım, tanrı yardımı
Nuş etmek: içki içmek
Nutku tutulmak: Ne söyleyeceğini unutmak
 
O-Ö-P-R
 
Od: ateş, aşk ateşi
Omca: bağ kütüğü
Otağ: büyük ve süslü çadır
Pak: temiz, saf, arı
Penâh: sığınacak yer
Perçem: kâkül
Peri peyker: peri yüzlü, çok güzel
Peyda etmek: edinmek, ortaya çıkarmak
Peyk: haber ve mektup götürüp getiren
Peykân: mec. Sevgilinin kirpiği
Pinhân: gizli
Rabtıkalb: gönül bağlama
Râh-ı âşk: aşk yolunda
RâhıHakk’ta: Hakk yolunda
Reva: yakışır, yerinde, uygun
Rubab şikeste: kırık saz
Ruhi revân: sevgili
Rûz: gündüz
Rûzu mahşer: mahşer günü
 
S
 
Sâm: çölde esen rüzgâr
Sanem: mec. Çok güzel kadın
Sazak: kuvvetli esen rüzgâr
Sem: zehir, ağı
Senâ: övgü, övme
Ser: baş, kafa
Servi revân: mec. Uzun boylu sevgili
Sevdakâr: sevdalı
Sevdayı muğlâk: net olmayan sevda
Sevdayı nâr: âşk ateşi
Seyf-i acem: Acem kılıcı (Zülfikar)
Seyrangâh: seyir yeri
Sırat: inanca göre mahşer günü üzerinden geçilecek kıldan ince, kılıçtan keskin köprü
Sükûtu hayal: hayal kırıklığı
 
 
Ş
 
Şâd: sevinçli
Şâdan: sevinçli, keyifli olanlar
Şah-ı hûban: güzeller şahı
Şâr: şehir, kent, şuk
Şat: Fırat ile Dicle nehirlerinin birleştikten sonraki adı
Şavkı vurmak: bir şeyin ışığı yansımak
Şeb: gece
Şebi firak: ayrılık gecesi
Şebiruz: gece gündüz
Şem: mum
Şemsi kamer: güneşle ay
Şeyda: divane, düşkün, şaşkın, aşktan aklını kaybetmiş
Şikeste: kırık
Şûle: ışık, alev
 
T
 
Tacı tescilli: mec. Güzelliği onaylanmış
Tavaf: kutsal bir yeri ziyaret etme, bir şeyin çevresini dolaşma
Tay: denk, eşit; hayvanın bir yanındaki yük
Temaşa: seyretme
Ten: vücut
Tevazu: alçak gönüllülük
Tevazu göstermek: Alçak gönüllü davranmak
Tir-i müjgan: oka benzeyen kirpik, sevgilinin kirpiği
Tor: tuzak, ağ
Turab: toprak
 
U-Ü
 
Ukde: İstenip de ulaşılamadığından dolayı içe dert olan şey
Ukde-i derûn: gönül derdi
Urgan: kalın ip, sicim
Urgana varmak: mec. İdam edilmek
Ülfet meclisi: dost meclisi
Üryân: çıplak, anadan doğma
 
V-Y-Z
Vadesi yetmek: ölmek, ömrü sona ermek
Vakti fecr: tan yerinin ağarma vakti
Virân: yıkık, yıkılmış
Vurgun: sevdalı, âşık, birine içten bağlanmış
Vuslat: kavuşma
Yad: yabancı
Yadigâr: hatıra, anı
Yâr: canân, sevgili
Yarân- yâren: dost, arkadaş
Yazgı: kader, alın yazısı
Yosma: şen, güzel, fettan genç kadın
Zâr: ağlayan, inleyen
Zârân eylemek: ağlamak, inlemek
Zerre: ufak parça
Ziya: ışık, parlaklık
Zülâl: saf,  hafif, soğuk, güzel, tatlı su
Zülüf: yüzün iki yanından sarkan saç lülesi, sevgilinin saçı
Zülfü delal: güzel zülüflü
 
 SEFİL HAYRANİ/MEHMET KORKMAZ
 
 
 
 
 
Bugün 57 ziyaretçi (69 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol