MEMLEKET HAVASI
SEFİL HAYRANİ/MEHMET KORKMAZ
- HAZANDA GÜL OLMAK -
Nerden gerekti hazanda gül olmak?
Sana yakışmıyor erkenden solmak.
Yoksa bana verilen bir ödül mü?
Hasretinle yanıp yanıp kül olmak?
Gel, yeni baştan kuralım bir düzen.
Ne sen hazan gülü ol, ne ben hazan.
Belki, yaptığından nedamet duyar.
Alnımıza, bu kem yazgıyı yazan.
Sen başa taç ol, ben ayakta turap
Sen şarapta âşk ol, ben âşkta şarap
Muhabbetle sarılalım can cana,
Şu üç günlük ömür olmasın harap.
Rengi bir başkadır hazanda gülün.
Görünce yüreği hoplar, bülbülün.
Senden ayrılmak zor geliyor, bana.
Mezar toprağıma karsınlar külün.
Sefil Hayranî der canlar merhaba.
Softalar; haramdır demiş şaraba.
Başkasını bilmem ama bencileyin,
Yıllanmış şarabı koydum mihraba.
- NEŞESİ YOK GÜLİZÂRIN -
Bülbülsüz neşesi yok gülizârın
Gül boynunu eğmiş, düçâr efkâra
Döşünde hüzün var âşık-ı zârın
Sevda esir düşmüş hoyrat rüzgâra
Dünüm bir hoş geçti, bilmem yarını
Yanmayan ne bilsin sevda nârını
Gönül görmek ister dost didârını
Yol ver felek yol ver gidem o yâra
Gecem gündüzüm hep efkâr ile gam
Benim çektiğimden ne anlasın ham
Başına gelmeyen bilmez vesselam.
Hasret kalmışam ben bir gül didâra
Güneş doğmaz olmuş, zorda kâinat
Rüzgâr şaha kalkmış, buluta inat
Mevla’m uçmak için takmazsa kanat
Dermana kavuşmaz gönülde yara
Hayranî der yaşam zor bir bilmece
Feryat, figan bilmem kaç gün kaç gece
Koca ömür geçti, gitti böylece.
Söylemek varken ne gerek inkâra
- BULMAK ZORDUR -
Bir seher vaktinde çıktım aradım,
Ama sen gibi bir yar bulmak zordur.
Tazelendi derdim dinmez feryadım,
Yanan yüreğime kar bulmak zordur.
Döşümde sancı var, gözlerimde yaş
Hayalde sen varsın, yaşamda telaş,
Dünden sensizliğe açtım bir savaş
İçinde yanacak kor bulmak zordur.
Döşümde yara çok dermana vardım.
Açtım gönül gözüm cemalin gördüm.
Mekânına vardım ahvalin sordum
Dara durulacak Pir bulmak zordur.
Behey dünya insaf senin nerende?
Dar günümde duran olmaz çevremde,
Gelmek varsa gitmek de var evrende,
Burda baki kalan er bulmak zordur.
Hayranî dünden muhtaç bir yoldaşa,
Katlanırsan ben gibi bir sarhoşa,
Vallah sevdiğim seninle baş başa
Gönül eğleyecek yer bulmak zordur.
- PERÇEM DAĞILIR -
Bir yâr sevdim sanki dünya güzeli
Onu gördükçe dertlerim yoğ olur.
Esmeye başlarsa hazanın yeli
Tel tel olur saçlar, perçem dağılır.
Hazan gelir, gazel döker ağaçlar
Dağılır, rüzgârla savrulan saçlar
Tıpkı ben gibi sevdaya muhtaçlar
Nefes almaz olur tek tek boğulur.
Dostu ararken ben beni kaybettim
Eriyip cismim yok oldu heybetim
Sevdanı döşte sabr ile dem ettim
Sanma şu döşteki yaram sağalır.
Sevda hançeriyle kalbimden vurdu.
Ne efkâr dindi ne gözyaşım durdu.
Kanattığın yaram azdı, kudurdu.
Döşte yaram günden güne çoğalır.
Hayranî sevdanla yanıyor nârda,
Diller sus pus olmuş, lebler firarda
Kan ağlar dideler, gönül efkârda,
Dertler sıra sıra döşe yığılır.
- SEN GİBİ DİLBER -
Ey güzel, cihana sen gibi dilber
Ne geldi, ne gelir, ne de gelecek
Sen gibi canânı ben gibi kemter
Ne buldu, ne bulur, ne de bulacak
Tel bozuldu, düzen tutmuyor sazlar
Döşte feryât figân, yürekte közler
Böyle giderse bu mestâne gözler
Ne güldü, ne güler, ne de gülecek
Durmaz gözden akar nemli inciler
Güya söz vermişti, silmeye dilber
Sözünde durmadı ol peri-peyker
Ne sildi, ne siler, ne de silecek
Vurgunum hüsnüne, aç şu leçeğin
Doldur ver aşk şarabından içeyim
Gönlümde yeşeren sevda çiçeğim
Ne soldu, ne solar, ne de solacak
Hayranî vurgun bir güzel canâna
Yaşmak açıldı, hüsn çıktı meydana
Sen gibi leb kiraz, dişi dürdâne
Ne geldi, ne gelir, ne de gelecek
- GİZLİDEN GİZLİ -
Döşüme saplanan sevda hânçeri
Dolanıp duruyor gizliden gizli
Dideden, derûndan, candan içeri
Dolanıp duruyor gizliden gizli
Bizler birer yolcu dünya han gibi
Ömürden geçen gün, sanki an gibi
Senin sevdan serde yelkovan gibi
Dolanıp duruyor gizliden gizli
Hazan mevsiminde seher çağında
Gönül mahsûr kaldı, âşk tuzağında
Sevda, gecenin kör karanlığında
Dolanıp duruyor gizliden gizli
Ey ağalar, beyler bakman kusura
Ben kefen istemem, sarın hasıra
Bir belâlı âşk benim ardım sıra
Dolanıp duruyor gizliden gizli
Âhu gözlüm sundu bir âşk şarabı
Nûş eyledim, oldum mesti harâbı
Hayranî der âşkın semli mızrabı
Dolanıp duruyor gizliden gizli
- SEN BAHTİYAR OL -
Günün güzel geçsin hep öncekinden
Efkârı bana ver, sen bahtiyar ol.
Pakla özün, eser kalmasın kinden
Efkârı bana ver, sen bahtiyar ol.
Hiçbir şey nedensiz olmazmış meğer.
Toprak güler, bulut ağlarsa eğer.
Sevdanla tanışmak dünyaya değer.
Efkârı bana ver, sen bahtiyar ol.
Sen iste ki ben, şu sonsuz evrende
Dolanıp durayım her dem çevrende
Dertli gönül sana olmuş pervende
Efkârı bana ver, sen bahtiyar ol.
Bir tek işmarınla sana bağlandım
Yüreğim sevdanla tutuştu, yandım
Ben zaten dünyada acıya kandım
Efkârı bana ver, sen bahtiyar ol.
Özün yoğrulmasın, gıybetle kinle
Hor görme kimseyi, barış kendinle
Sefil Hayranî’nin sözünü dinle
Efkârı bana ver, sen bahtiyar ol.
- DÖNMEZEM GAYRI -
Dilber ne kaçarsın hep böyle uzak
Ben kulun olmuşam dönmezem gayrı
Şu dertli gönlüme kurmuşsun tuzak
Ben kulun olmuşam dönmezem gayrı
Neden kaçıyorsun, bilmem kastın ne
İnsan cevreder mi kadim dostuna
Cümle âlem kalksa gelse üstüme
Ben kulun olmuşam dönmezem gayrı
Yandı gönül köşküm, bedenim viran
Kanlı yaşlar döker, çeşme-i giryân
Beni mecnun sandı halimi gören
Ben kulun olmuşam dönmezem gayrı
Ben, kölen olayım sen de bir hünkâr
Gönül sana vurgun edemem inkâr
Ben bir hal ehliyim, sana sözüm var
Ben kulun olmuşam dönmezem gayrı
Hayranî’yim sana sevdam dostane
İçtim âşk meyinden oldum mestâne
Akıyor gözlerden yaş tane tane
Ben kulun olmuşam dönmezem gayrı
- DEĞİŞMİŞ -
Dün gece seyrimde canânı gördüm.
Perçem bir hoş olmuş teli değişmiş.
Muhabbet etmeye yanına vardım,
Rengi bir hoş olmuş hali değişmiş.
Beni görür görmez bir efkâr sardı.
Belli ki döşünde bir sevda vardı.
Geldi yanıma yaşmağın çıkardı,
Lebler bir hoş olmuş dili değişmiş.
Efkâra dalmış yok dünkü neşesi,
Artık geçmez olmuş hükmü, akçesi
Harabeye dönmüş bağı, bahçesi
Yaprak bir hoş olmuş dalı değişmiş.
Daha ilk akşamdan şafağı sökmüş.
Bakışları mahzun, şakağı çökmüş.
Yıllarca ağlamış gözyaşı dökmüş.
Gözler bir hoş olmuş seli değişmiş.
Sefil Hayranî bir vakti seherde,
Merhem arıyor bir dermansız derde,
Bağlar viran olmuş, bülbüller zarda
Bağban bir hoş olmuş gülü değişmiş.
- GÖZYAŞIN -
Gözlerinden yanağına akarken
Hasretin izini sildi gözyaşın.
Geçtiği yerleri yakıp yıkarken
Göz ucuyla bana güldü gözyaşın.
Sen ey bahar yüzlüm, lebi kirazım
Kışa çevirdin şu baharım, yazım
Gönlümün sultanı ey mesti nazım
Gene hülyalara daldı gözyaşın
Gurbete alışık değil sol yanım
Bana mecal vermez çeşmi giryânım
Bilmem kaç döş yaraladı, müjgânın
Bu kez bende karar kıldı gözyaşın
Geçit vermez yollar, kapanmış kardan
Çürüdü her yanım yaştan yağmurdan
Aldı beni benden götürdü burdan
Bir büyük sevdaya saldı gözyaşın
Hayranî’yim günüm sanki düş gibi
Anlaşılan o ki hayat boş gibi
Yeni kanatlanmış yavru kuş gibi
Dosta giden yolu buldu gözyaşın
- MUNZUR’A YELKEN AÇALIM -
Gel, her yeni günün ilk afağında
Seninle Munzur’a yelken açalım
Hicran gecesinin son şafağında
Seninle Munzur’a yelken açalım
Turnalar Yemen’e uçmadan önce
Sevda çiçekleri açmadan önce
Ayrılık şerbetin içmeden önce
Seninle Munzur’a yelken açalım
Bahar yaşamadım ömrüm hep kıştı
Sevda yangınında yüreğim pişti
Bizim payımıza hasretlik düştü
Seninle Munzur’a yelken açalım
Ömür denen zaman geçip gitmeden
Seher vakti gelip bülbül ötmeden
Ben seni, sen de beni incitmeden
Seninle Munzur’a yelken açalım
Sefil Hayranî’yim yola çıkmadan
Sevdanın hasreti bizi yakmadan
Gece sona erip şafak sökmeden
Seninle Munzur’a yelken açalım
- OLASIN -
Sen şahin değilsin yüksekten uçma
Kendin bil bu döşte sultan olasın
Gir dost hizmetine sevdadan kaçma
Kendin bil bu döşte sultan olasın
Cehteyle, menzile hemen varalım
İnsaf eyle göster didâr görelim
Sevdada benliğe karşı duralım
Kendin bil bu döşte sultan olasın
Bir noktada canı katam canına
Aynı ten içinde varam yanına
Pervaneler gibi yanam şemine
Kendin bil bu döşte sultan olasın
Ey gül yüzlü canân, sırrın bendedir
Sevdan döşte durur, zevkin tendedir
Sevda sahrasının şemi sendedir
Kendin bil bu döşte sultan olasın
Ey Sefil Hayranî çerâğın yansın
Vuslat ülkesinde yol ziyalansın
Dilberler içinde cana canansın
Kendin bil bu döşte sultan olasın
-BAKIŞLAR HÜZÜNLÜ-
İç, sevda meyinden gönlün uyansın
Yoksa yürek buna nasıl dayansın.
Hicran zindanında bir başınayım
Yüzün göster ki gönül ziyalansın.
Ey ruhi revan sen başıma taçsın
Derdi derûna merhemsin, ilaçsın
Gel seninle muhabbet edelim ki
Sevda bahçesinin gülleri açsın.
Dizimde takat yok, gözlerimde fer
Yürek kan ağlıyor, suskundur lebler
Bakışım hüzünlü, nefesim boğuk
Senin hasretinden oldum derbeder.
Kurudu pınarlar, gözyaşım durdu
Kanattığın yaram azdı, kudurdu
Ne ben biliyordum ne sen söyledin
Bir bakışın beni yürekten vurdu.
Ey Hayranî hayal senin neyine
Gönül müptelâdır sevda meyine
Her kim ki tutsaktır yâr sevdasına
Baharı dönmüş zemheri ayına.
-BENİM İÇİN-
Seherden sehere esen sam yeli
Git yârin hâlini sor benim için
O nazlı canânın nicedir hali
Sayrı mı sağlar mı gör benim için
Eksilmez şu gönül dağımın karı
Hep kışta yaşıyor, yoktur baharı
Hazin hazin esen sevda rüzgârı
Yârin otağına var benim için
Sevda var oldukça bitmez kederler
Yaş dökmeye mahkûm nemli dideler
Benim hayatımda sen yoksan eğer
Anla ki bu hayat zor benim için
Hüzün, bir kahkaha atarak güldü
Yüreğim yangına nefessiz daldı
Dostla vuslat, başka bahara kaldı
Mutluluğa ermek dûr benim için
Hayranî’yim der ey çeşmi giryanım
Şu fanide üç beş günlük mihmanım
Dosta doğru giden şahı hubanım
Eğlen gitme biraz dur benim için
-ŞU BENİM SEVDAM-
Hazan gününün âşk kokan ufkunda
Kanatlandı uçtu şu benim sevdam.
Güzün son deminde yolun sonunda
Başıma dert açtı şu benim sevdam
Çabuk dön gel koyma beni merakta
Zaman geçmez oldu senden ırakta
Hazan mevsiminde ahir durakta
Aşk meyini içti şu benim sevdam.
Kokusuna vurgun ol kızıl gülün
Hasreti ondandır şeyda bülbülün
Dört yanını hüzün sarmış eylülün
Ondan dûra kaçtı şu benim sevdam.
Gülizârda içtim bir sevda demi
Eksilmez oldu şu gözümün nemi
Döşüme bir kor düştü, yaktı sinemi
Külüm göğe saçtı şu benim sevdam
Firak gecesinde canlar üzüldü
Ela gözden yaşlar bir bir süzüldü
Sanma Hayrani’nin yüzleri güldü
Ektiğini biçti şu benim sevdam.
-SANA YAKIŞMIYOR-
Ey hazan bakışlım döşü hüzünlüm,
Sana yakışmıyor gam ile keder.
Üzülmene razı olmaz bu deli gönlüm,
Sana yakışmıyor gam ile keder.
Suna’n uçmuş gitmiş kurumuş gölün
Bir sevda uğruna savrulmuş külün
Konuşmasan, sus pus olsa da dilin
Sana yakışmıyor gam ile keder.
Döşünde var olsa da bir âh u zâr,
Nemli gözlerinde yoktur intisâr.
Durmadan ağlasan da leyl-û nehâr,
Sana yakışmıyor gam ile keder.
Sermayem bir candır, al senin olsun.
Yeter ki sevdan hep gönlümde kalsın.
Varsın gülizârda güllerin solsun.
Sana yakışmıyor gam ile keder.
Döşüm yakan sevda öyle bir kor ki
Benden değil git bir bilenden sor ki
Meftûnun olmuş bu Hayranî der ki,
Sana yakışmıyor gam ile keder.
-HAZANIN SON DEMLERİNDE-
Gönül bahçeme düşen sarı yaprak
Ağlıyor hazanın son demlerinde
Evrenin sırrını gizleyen toprak,
Ağlıyor hazanın son demlerinde.
Gün yüzü görmedi şu hüzün yanım,
Düşmüş kor ateşte yanıyor canım.
Şu dertli döşümden tüten dumanım
Ağlıyor hazanın son demlerinde
Beni zora soktun ey vefasız yâr
Günüm feryat figan gecem ahû zâr
Hayalimi yele savuran rüzgâr
Ağlıyor hazanın son demlerinde
Efkâra kapılma ey dertli gönül
Bak hâr elinden ne çeker gonca gül
Gülşende gülünü kaybeden bülbül
Ağlıyor hazanın son demlerinde
Ömür geçip gitti baharlı güzlü
Hayranî’m ağlıyor hep gizli gizli
Döşü korda yanan bir ahu gözlü
Ağlıyor hazanın son demlerinde
-İNŞALLAH-
Şimdi sakındığın narin ellerin
Dönüp perçemini yolar inşallah
Lâlü gevher saçan dudu dillerin
Sükûtu hayâle dalar inşallah
Âşık oldum senin gül didârına
Dağlar dayanmıyor ahu zârıma
Sevenini yakma âşkın nârına
O da devran sürüp güler inşallah
Seni sevdim diye çıkardın ferman
Düçâr ettin derde bulmadım derman
Güvenme zamana döner bu devran
Açmış goncaların solar inşallah
Ben gibi bende’yi nerde bulursun
Nasıl olsa bir gün sevda solursun
Etme güzel sonra pişman olursun
Herkes ettiğini bulur inşallah
Hayranî gözümde kaldı muradım
Göklere ulaştı âhım feryâdım
Şimdi anmaya âr ettiğin adım
Hatırından çıkmaz olur inşallah
-GELİR-
Öyle çaresizim şu gurbet elde
Arada sılaya varasım gelir
Bilmiyorum benim sılam ne halde
Gelenden geçenden sorasım gelir
Döşümde yara var halim çok yaman
Geçit vermez, gönül dağlarım duman
Sıdk ile birini sevdiğim zaman
Açıp kollarımı sarasım gelir
Horasan’dan gelme benim kökenim
Gönül dostlarına açık dükkânım
Şu dar-ı dünyada yok bir mekânım
Dost ilinde mekân kurasım gelir
Bir Mehmet var idi oldu Hayranî
Hani dünkü dostlar nerede hani
Gerçek dost bulmanın geçti zamanı
Namus şişesini kırasım gelir
-BUNLARIN -
Zannedersin birer gayya kuyusu
Kötü söz eksilmez pis femlerinde
İnsana kurmuşlar hain bir pusu
Büyük bir bozukluk var kanlarında
Bunlar, her biri bir şeytanı lâin
İçlerinde nefret, dillerinde din
Hüseyn’i katleden lanet Yezid’in
Öz be öz mayası var genlerinde
Sana, bana, ona kin duyanların
Gözün kırpmadan cana kıyanların
Dini kullanıp halkı soyanların
Mutlak bir eğrilik var dinlerinde
Tornadan çıkmış hep sapık fikirli
Sana bana düşman, emeli kirli
Hepsi bir engerek gibi zehirli
Hep kan lekesi durur dünlerinde
İkrar nedir bilmez, döner sözünden
Tahrik olur anasından, kızından
Yezid’lik fışkırır küflü özünden
Her türlü melânet var sanlarında
Helal bilmez, yedikleri hep haram
Bunları gördükçe depreşir yaram
Bir gün elbet çıkar bir hesap soran
Yaptıkları kâr kalmaz yanlarında
Hani nerede bu mülkün sahibi?
Boşalttı hazneyi göründü dibi
Öz babalarının mülküymüş gibi
At oynatır yurdumun çimlerinde
Vicdan olmaz bu Yezid döllerinde
Din, iman sakız gibi dillerinde
Çok mazlumun kanı var ellerinde
Her çirkef var bunların inlerinde
Bin tanesi bir para yalanların
Devlet arkalarında adamların
Bunların yaptığı katliamların
Hepsi, hayırlı cuma günlerinde
Bunlarla davamız mahşere kalır
Azan elbet bir gün belasın bulur
Hayranî der çok güzel çarık olur,
Bunların nasırlaşmış gönlerinden.
-İNSANIN-
Bu cihana gelen tüm insanların
Sevinci, duygusu birdir insanın.
Meşakkatten bezmiş bütün canların
Feryadı, kaygısı birdir insanın.
Bir candır, bürünmüş kemiğe ete
Ruhları var, candan canandan öte
Küçük iken ağlar bir damla süte
Hasreti, arzusu birdir insanın.
Ömür denen zaman geçer figanla
Arif ol insanın derdinden anla.
Başta başka olsa bile, zamanla
Suali, sorgusu birdir insanın.
İster gâvur, ister Müslüman olsun.
İster Türkçe, ister Arapça bilsin.
İster feryat etsin, isterse gülsün.
Hülyası, kurgusu birdir insanın.
Dünya dediğin çift kapılı handır.
Sefil Hayranî bu handa mihmandır.
İnsanların günü feryat figandır.
Yarası, sargısı birdir insanın .
-YANIYOR DERSİM-
Nerede Dersim’in dünkü dostları
Bakın alev alev yanıyor Dersim
Yoksa onlar da değişti postları
Yarası derinden kanıyor Dersim
Kiminin yüzüne sövesim vardır
Kimini yürekten övesim vardır
Dört bir yana duyuracak sesim vardır
Bütün riyakârları kınıyor Dersim
Dostların çoktu, çevren kalabalık
Anlaşıldı ki hepsi merhabalık
Munzur’da yas tutuyor alabalık
Kor ateşte semah dönüyor Dersim
Bilmem kim yaptı derde gelesi
Artık is kokuyor gülü, lalesi,
Ne ardıcı kaldı, ne de çalısı
Temmuz sıcağında donuyor Dersim
Cayır cayır yandı kurdu, maralı
Giden gitti, kalan ağır yaralı
Devlet dersen hiç olmuyor oralı
Geçmiş günlerini anıyor Dersim.
Sefil Hayranî der yanıyor döşler
Yetim kaldı dağlar, ağlıyor kuşlar
Yok olup gitti kurduğumuz düşler
Olan umudumuz sönüyor Dersim.
-BÜYÜKLER-
Yıllar boyu halkı hep kandırdınız
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Mazlumun ocağını söndürdünüz
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Yüzümüze bakıp bakıp güldünüz
Dönüp arkadan kaz gibi yoldunuz
Ankara’ya gidip zevke daldınız
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Emekçi halka tepeden baktınız
Dönüp ocağına incir diktiniz
Halkın arasına nifak soktunuz
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Hep yumuşak koltuğa oturdunuz
Hortumladınız, banka batırdınız
Ülkeyi soya soya bitirdiniz
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Beylere oy verenler süründüler
Kurtlar, kuzu postuna büründüler
Seçim geldikçe halka göründüler
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Sözde yeni Türkiye yarattınız
Bu halka eskileri arattınız
Yarınlarımızı hep kararttınız
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Amca, kardeş, yeğen, arkadaş, dayı
Her biri ayrı ayrı aldı payı
Dar ettiniz halka koca dünyayı
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Emekçinin ne bir evi var, ne barkı
Hep zengine döner düzenin çarkı
Bizde lira yok, o beğenmez Mark’ı
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Büyük hata bu halkın kendisinde
Çünkü suç bulan yok, efendisinde
Bir eli haramda, öteki dinde
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Fakirin hep boş kaynar, kazanı
Zenginin her dem öter borazanı
Kendisine göre kurmuş düzeni
Özü çürük, sözü yalan büyükler
Hayranî çoğuna batar bu sözüm
Yaratan bizleriz, tüm hata bizim
Bırakıp gitsinler, görmezin gözüm
Özü çürük, sözü yalan büyükler
-SİLAHLAR SUSSUN-
Diyor ki; sevgiyle çarpan her yürek
Durdurun şu kanı, silahlar sussun.
Kardeşçe yaşayalım sonsuza dek
Durdurun şu kanı, silahlar sussun.
Hani dün kardeşti bütün insanlar
Ne değişti düşman oldu ihvanlar
Yeter artık ölmesin nev civânlar
Durdurun şu kanı, silahlar sussun.
Silahlara harcanmasın bütçemiz
Kavga bitsin, huzur bulsun ülkemiz
Barış ve kardeşlik olsun ilkemiz
Durdurun şu kanı, silahlar sussun.
Düşmanlığın yoktur hiçbir gereği
Sürdürelim dede, baba süreği
Artık hiç yanmasın anne yüreği
Durdurun şu kanı, silahlar sussun.
Saygı duy, insana kemlikten kaçın
Kardeşliğe yeni bir sayfa açın
Gelin daha güzel yarınlar için
Durdurun şu kanı, silahlar sussun.
Kardeşçe oturup sorununu çöz
Son bulsun anne yüreğindeki köz
Sefil Hayranî der benden en son söz
Durdurun şu kanı, silahlar sussun.
-BİZİM KÖYÜN HIRSIZI-
Güneş, bir gün elbet bize doğacak
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Yarattığın karanlık seni boğacak
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Bu ülkeye belâ getiren sensin
Bize boşa zaman yitiren sensin
Deveyi hamutla götüren sensin
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Gün senin günündür, çarkını döndür
Halk; aç, sefil, sana bayram düğündür
Sanma bu saltanat sona değindir
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Dolaşıp durursun meydan be meydan
Bir elinde Kur’an, diğerinde kan
Unutma sana da kalmaz bu devran
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Götürdüklerinden yok alın terin
Öte yanda olmaz mekânın, yerin
Yurttaki bu kaos senin eserin
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Nerden seçtiler seni başımıza
Sebep sensin bunca gözyaşımıza
Soğuk su kattın pişmiş aşımıza
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Fakir babası rolüne soyundu
Bunların hepisi birer oyundu
Parsayı götüren emmin dayındı
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Baskı kurdun, zulüm yaptın insana
Katilsin, ellerin bulaşmış kana
Mevla’dan dileğim ciğerin yana
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Komşuları birer birer küstürdün
Muhalif olana hep kan kusturdun
Konuşanları baskıyla susturdun
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Her dem nifak saçtın, toplumu gerdin
Bilmem nedir senin bu halkla derdin
Fakirden topladın zengine verdin
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Gerçeği duymadın sanki sağırdın
Kemlik mayasını kendin yoğurdun
Anarşi yarattın, kaos doğurdun
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Ata’nın köşküne çıktın oturdun
Ülkesini soya soya bitirdin
Hortumladın nice banka batırdın
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Bir tahta oturdu sürdü debdebe
Halkın umuduna çaldı galebe
Soydu hazineyi indirdi cebe
Bizim büyük köyün softa hırsızı
Sefil Hayranî der hep nifak saçtın
Her türlü kemliğe sen kucak açtın
Gül gibi ülkenin içine sıçtın
Bizim büyük köyün softa hırsızı
-KİMSELER BİLMEZ-
Zalim gurbet elde kendi sılamı
Çok özledim ama kimseler bilmez
Doğru söyleyen her bir kelâmı
Çok özledim ama kimseler bilmez
Dokununca dala hâzanın yeli
Çınar yavaş yavaş döker gâzeli
Şu gönlümde mekân kuran güzeli
Çok özledim ama kimseler bilmez
Deli poyraz kırdı körpe dalımı
Yoldurdum hoyrata sevda gülümü
Dosta hasret kalan Hakkın kulunu
Çok özledim ama kimseler bilmez
Aşk kora çevirmiş yar sinesini
Baykuş harap etmiş ol hanesini
Dosta gönül veren her tanesini
Çok özledim ama kimseler bilmez
Sefil Hayranî der anla hatanı
Sen insan oğlusun özünü tanı
İnsanlığa hizmet veren her canı
Çok özledim ama kimseler bilmez
-YANMAM MI GEREK-
Derler ki gonca gül dikensiz olmaz
Gül için dikene konmam mı gerek
Geçmiyor günlerim yâr, sensiz olmaz
Âşk için ateşte yanmam mı gerek
Gel de bak derdinden sararıp soldum
Mecnun’a döndürüp çöllere saldın
Aklım baştan gitti biçare kaldım
İçip âşk meyini kanmam mı gerek
Ulu sözdür derler perçem tor olur
Tor’a düşüp de kurtulmak zor olur
Sen gibi bir yârin âşkı kor olur
Düşüp ateşlerde yanmam mı gerek
Ben, olsam o yârin ayak türâbı
İçsem leblerinden sevda şarabı
Bilmem yok eder mi derdi azâbı
Yoksa özüm aşka banmam mı gerek
Sefil Hayranî’ye bu cefâ niçin
İnsaf et, mazluma cefadan kaçın
Sevdiğimi san göstermem için
Pervaneler gibi dönmem mi gerek
-YETİŞ MERDÂN ALİ-
Kahpe felek zehir kattı aşıma
Yetiş Merdân Ali câr sende kaldı
Nice garip haller geldi başıma
Yetiş Merdân Ali câr sende kaldı
Ben ednâ bir kulum sanma Kârun’um
Tükenmiyor derdim, bitmez sorunum
Derman bulmaz oldu derd-î derûnum
Yetiş Merdân Ali câr sende kaldı
Nice zamandır ayrıyım sıladan
Hamurum yoğrulmuş sanki çileden
Başım kurtulmuyor derdû belâdan
Yetiş Merdân Ali câr sende kaldı
Sahip olmaz isen çeşmin eşkine
Oturtmazlar seni gönül köşküne
Şehidi Kerbelâ Hüseyn aşkına
Yetiş Merdân Ali câr sende kaldı
Nice azar duydum her adû dilden
Biçâre düşmüşem ne gelir elden
Gel de Hayranî’yi kurtar bu halden
Yetiş Merdân Ali câr sende kaldı
-NAZLI NAZLI-
Ağlamak yakışmaz hiç bir güzele
Akan gözyaşların sil nazlı nazlı.
Benzin soluk, yüzün dönmüş gazele
Aç ahu gözlerin gül nazlı nazlı.
Bir dost bulamadım beni anlayan,
Hâlbuki dostluğum herkese ayan,
Hasretinle uğrun uğrun kanayan
Yarama bir merhem çal nazlı nazlı.
Gâhi durgun suyla, gâhi sel ile
Gâhi seher vakti esen yel ile
Gâhi mektup ile gâhi tel ile
Bana güzel haber sal nazlı nazlı
Bir sevda verildi dosttan hediye
Döşüm alazlandı bilem ki niye
Tüten ocağımız sönmesin diye
Gel artık yanımda kal nazlı nazlı
Ol dosttan bir sevda aldım götürü
Hayranî memnundur bundan ötürü
Dizgin vur öfkene kırma hatırı
Sohbetten dem vursun dil nazlı nazlı
-DİYE-
Neden çift gözün var söyle ey gafil,
Eğriyi, doğruyu göresin diye.
Süs değil senin o ağzındaki dil,
Bilmediğin şeyi sorasın diye.
Başlangıçta toprak suyla karılmış,
Sonra o balçıktan insan örülmüş,
Sana malzemenin hepsi verilmiş,
Dostluk binasını kurasın diye.
Gir dost hizmetine gönül kapın aç,
Güneş ol, ışığın tüm mahlûka saç,
Lokman Hekim bulmuş her çeşit ilaç,
Dostun yarasına süresin diye.
Düşüp kor ateşte yansa da yürek,
İnsan yaşayamaz olmadan erek,
Her vakti seherde yol alman gerek,
Erkenden menzile varasın diye.
Sefil Hayranî’yim yaşama âşık,
Gönlünü çelmiş bir zülfü dolaşık,
Bilir misin yaşam neden karmaşık,
Biraz fazla zihin yorasın diye.
-BİZDEDİR-
Bigânenin teki bize yol sormuş,
Bilmez Şah’a giden eşik bizdedir.
Dost, bargâhını yol üstüne kurmuş.
Sevda, sevgi bizde âşık bizdedir.
Dünya türlü türlü insanla dolu,
Herkese ders verir hayat okulu
Bizde hiç kapanmaz bilimin yolu,
Çünkü akla rehber ışık bizdedir.
Can kurban olsun insanın merdine,
Senlik benlik gütmez koşar yardıma,
Şifa bulmayan dertlinin derdine,
Türlü deva veren kaşık bizdedir.
Haramla beslenip halktan kaçmadık,
Hiçbir gün kemliğe kucak açmadık,
Köhne karanlığı mihrap seçmedik,
Çünkü tüm bilime beşik bizdedir.
Hayranî okuduk aktan karadan,
Sanma öyle kolay geçtik sıradan.
Gelenler eğlenmez gider buradan,
Şimdi sıra bizde, keşik bizdedir.
-YETER-
Şu vefasız dosta söyleyin bilsin,
Eşiğine yüzüm sürdüğüm yeter.
İster sevsin ister gönülden silsin,
Hayaliyle yanıp durduğum yeter.
Ey çeşmi giryânım dur biraz sabret,
Döşüme düşürdün bir nâr-ı hasret,
Mümkün değilse bu cihanda vuslât
Uzaktan uzağa gördüğüm yeter.
Depreşiyor yaram, derman nafile
Bırakmadın derdim getirem dile,
Ömür böyle geçmez hep feryat ile
Hayatımda bunca kördüğüm yeter.
Bir gaflete düştüm uydum zamana,
Yaz görmeden ömür döndü hazana,
Bana dost görünen kalleş insana
Bunca zaman değer verdiğim yeter.
Sararan bir yaprak gibi savruldum,
Düştüm kor ateşe yandım kavruldum,
Sefil Hayranî’yim artık yoruldum,
Şu derdime derman sorduğum yeter.
-ZALİMLER-
Şah Hüseyin’in başını kestiler
Zalimler bize çok zulüm eyledi
Rüzgâr gibi başımızda estiler
Zalimler bize çok zulüm eyledi
Dersim’de Maraş’ta bir bir vurulduk
Kızıl şafaklarda tek tek dirildik
Sanmasınlar ki kavgadan yorulduk
Zalimler bize çok zulüm eyledi
Daim saldırdılar kan, kin kusuldu
Nesimi yüzüldü, Mansur asıldı
Sanmasınlar ki neslimiz kesildi
Zalimler bize çok zulüm eyledi
Her devirde yolumuza çıktılar
Toplumun içine nifak soktular
Sivas Madımak’ta nâr’a yaktılar
Zalimler bize çok zulüm eyledi
Müslümanız dediler kin güttüler
Yılda üç beş kere Hacc’a gittiler
Daim Alevi’ye bühtan ettiler
Zalimler bize çok zulüm eyledi
Bitmez Alevi halkın sorunları
Her dem tehlikededir yarınları
Hayranî’yim şu Yezid torunları
Zalimler bize çok zulüm eyledi
-UMUTLARIM-
Mihnetle diktiğim bağ yeşermedi
Boşa gitti benim tüm umutlarım
Zalim hayat bana mecal vermedi
Boşa gitti benim tüm umutlarım
Sılamdan ayrıldım gurbete vardım
Her olur olmaza hep hayal kurdum
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Boşa gitti benim tüm umutlarım
Nedir benim suçum kime neyledim
Korkmadan fikrimi beyan eyledim
Yalanım yoktur hep doğru söyledim
Boşa gitti benim tüm umutlarım
Kahpe felek senin kırılsın çarkın
Virâne eyledin mazlumun barkın
Artık benim senden kalmadı korkum
Boşa gitti benim tüm umutlarım
Kuru yaprak gibi savruldum durdum
Virâneye döndü ocağım yurdum
Varımı yoğumu hep sele verdim
Boşa gitti benim tüm umutlarım
Sefil Hayranî’yi hep kem bildirdin
Daha yaşar iken kıydın öldürdün
Gülistanda gonca gülüm soldurdun
Boşa gitti benim tüm umutlarım
-N’OLUR-
Sevmeyi bilmeyen şu ela gözler
Ağlasa n’olur, ağlamasa n’olur?
Garibin yurdunu yok eden seller
Çağlasa n’olur, çağlamasa n’olur?
Beni zapt edemez artık buralar
Döşümde baş vermiş türlü yaralar
Ben öldükten sonra herkes karalar
Bağlasa n’olur bağlamasa n’olur?
Sofu haram kılmış içtiğim demi
Helal kılsa bile olmaz önemi
Bana dost olmayan, dertli sinemi
Dağlasa n’olur dağlamasa n’olur?
Çekince tetiği ok durmaz yayda
O zaman bilin ki emekler zayda
Başıma kakanlar bana bir fayda
Sağlasa n’olur sağlamasa n’olur?
Hayranî içince ecel şerbeti
Çürür toprak olur kemiği, eti
Yaşayan ölünün ol zürriyeti
Çoğalsa n’olur çoğalmasa n’olur?
-ÂŞKA HUDUT ÇİZİLMEZ İMİŞ-
Tabipler derdime derman bulmadı
Bulunmayan derman yazılmaz imiş
Geçti gitti ömür zaman kalmadı
Ölmeyince mezar kazılmaz imiş
Dosta giden yolda kara bir duman
Kaldık yarı yolda yetiş elaman
Ecel can almaya geldiği zaman
Elâ gözlerden yaş süzülmez imiş
Göster sevgine bir kanıt dediler
Senin adın verdim unut dediler
Çizdiler bir çizgi, hudut dediler
Meğer âşka hudut çizilmez imiş
Kişi arif olmaz kendin bilmezse
Bir Pir’e bend olup ikrar kılmazsa
Özü Hakk’a bağlı Mürşit olmazsa
Var olan müşküller çözülmez imiş
Canım feda olsun dostun yoluna
Mevla yardım etsin düşkün kuluna
Sefil Hayranî’nin berbat haline
Dost olmayanlar hiç üzülmez imiş
-HANGİ YÖNE DÖNSEM-
Hangi yöne dönsem insan kaynıyor,
Ama şu dünyada sanki yalnızım.
Zalim hayat bana oyun oynuyor.
Depreştikçe artar derûnda sızım.
Felek dünden pusu kurmuş yoluma,
İzin vermez dönem sağım, soluma,
Hoyrat mekân kurmuş körpe dalıma,
Kem yazılmış benim şu kara yazım.
Hiçbir dilde bilinmeyen yarayım
Hazanın hüznüyle kaplı sarayım,
Bilmem ben o dosta nasıl varayım,
Kaldım yarı yolda yok mudur çözüm.
Yürek parça parça ruhumuz dâr’da,
Aşka tutsak düşmüş gönül firarda,
Dost hasretiyle hep yanarız nâr’da,
Çünkü tek kıblemiz insandır bizim.
Yanmaz şu bedenim yaz sıcağında,
Çünkü özüm pişmiş dost ocağında,
Hayranî zulm çeker sevda ağında,
Artık hiç kimseye geçmiyor nazım.
-BARIŞA HASRET-
Ankara’da bir mevsim-i hazanda,
Barışa hasret gitti canlarımız.
Kırık çarkla dönen eğri düzende,
Barışa hasret gitti canlarımız.
Büyük şeytan yine ortamı gerdi.
Bilmem nedir bunun bu halkla derdi?
Bombalar patladı, canlar can verdi.
Barışa hasret gitti canlarımız.
Barış için halay çekip güldüler.
Pim çekildi, çiçek gibi soldular.
Yürek yaka yaka şehit oldular.
Barışa hasret gitti canlarımız.
Daha başlamadan barış rüzgârı,
Mahşere dönüştü Ankara Garı.
Gar’da yaşanıyor bir can pazarı
Barışa hasret gitti canlarımız
Barışa çağrılar kanla sonlandı.
Feryat, figanlar yurtta yankılandı.
Düşün, kaç ananın yüreği yandı.
Barışa hasret gitti canlarımız.
Her dertli ananın düşüdür, barış.
Tüm çocukların gülüşüdür, barış.
Yetimin, mazlumun aşıdır barış.
Barışa hasret gitti canlarımız.
Şu Mervan dölünün bozuk mayası,
Pas tutmuş vicdanı, silinmez pası.
Barış bizim gönlümüzün sevdası,
Barışa hasret gitti canlarımız.
Bak nasırlı eller hep kırış kırış
Dik dur, sergile bir onurlu duruş
Halkın son sözü; inadına barış,
Barışa hasret gitti canlarımız.
Barış istemiyor diye bir kişi,
Heba edilemez bu halkın düşü.
Yaktık meşaleyi olmaz dönüşü,
Barışa hasret gitti canlarımız.
Halk çıkmış haykırıyor Ankara’dan
Der yıkılsın setler, kalksın aradan
Bir ses yükseliyor arka sıradan
Barışa hasret gitti canlarımız.
Hayranî der katıl büyük yarışa,
Onurunu satma üç-beş kuruşa.
Birlik ol arkadaş, yürü barışa,
Barışa hasret gitti canlarımız.
-UNUTMA BENİ-
Gül yüzlü sultanım dinle sözümü
Hatırdan çıkarıp unutma beni
N’olur bazı bazı yokla özünü
Hatırdan çıkarıp unutma beni
Aç gözün şöyle bir çevrene bakın
Bak kim senden uzak kim daha yakın
Ruhum teslim edip göçmeden, sakın
Hatırdan çıkarıp unutma beni
Vuruldum yine bir kaşı kemana
Salınır zülüfler sevdadan yana
Vakit dolup ecel gelince cana
Hatırdan çıkarıp unutma beni
Kul Hayranî koşar ekmek peşinde
Gözü yoktur asla mazlum aşında
Gündüz hayalinde gece düşünde
Hatırdan çıkarıp unutma beni
-GÖNÜL-
Dinle bir nasihat edeyim sana
Her olur olmaza karışma gönül.
Bazı gerçekleri bırak zamana
Sakın cahil ile yarışma gönül.
Hasretinle yanar benim sol yanım
Nefesin bana dermandır sultanım
Hakikatli dosta kurbandır canım
Özü çürüklerle görüşme gönül.
Aç gözün şöyle bir çevrene bakın
Uzaklaş nahaktan, Hakk’a ol yakın
Kâmil insan ile küs kalma sakın
Nefsine dost ile barışma gönül.
Hiç pazar olur mu gönlü şeytanla
Dosta varılmaz bu ahdû peymânla
Meydana çık savaş mert düşmanla,
Namert dostla asla vuruşma gönül.
Hayranî çok yol var buradan öte
Uyanık ol sakın düşme gaflete
Arif ol, otur köşe-i vahdete
Kendin bilmez ile dürüşme gönül.
-ZAMANI-
Kemliğe koşanlar dostluk bulamaz
Barış için yola çıkma zamanı
Bundan daha iyi zaman olamaz
Kardeşlik için el sıkma zamanı
Hiç kimse dönmesin yönünü düne
Nice sorun gelmiş dünden bu güne
Yığılmış gönülde dert dert üstüne
Artık derde derman bakma zamanı
Dün kor idik bu gün döndük küllere
Dün damlaydık bu gün döndük sellere
Şimdi, nasırlaşmış kutsal ellere
Boğum boğum kına yakma zamanı
Her yüze güleni dostumuz sandık
Bundan ötürü kor ateşte yandık
Dün zerreydik artık sellere döndük
Şimdi ummanlara akma zamanı
Mazlumun gönlü pak, libası yırtık
Zalimlerde üst pak, gerçekler örtük
Sefil Hayranî’yim diyor ki artık
Zaman, tabuları yıkma zamanı
-KÖRDÜĞÜM-
Nice insan geldi geçti bu handan,
İntikam alan yok geçen zamandan
Kişi, karşısında secdeye durur
Geldi mi Azrail, vazgeçer candan
Gözde nem olunca kirpik ıslanır.
Sevgi yoksunu bir yürek paslanır.
Dünün cahili yarın da cahildir,
Sanma kemâle erince uslanır.
Aç gözünü uyan gaflet hab’ından,
Ölsen bile içme namert abından.
Okudum, okudum dostluk okudum,
Ülfet Meclisi’nin Hakk kitabından.
Gelen herkes mekân tuttu bu hanı,
Zaman mağlup etti gelen her canı,
Yoksulun bitmezken kederi gamı,
Zenginin her daim sürer devranı.
Hayranî bilmem gerçek mi gördüğüm,
Yaşamım da yazgım gibi kördüğüm,
Bilmeyenler varsın sorsunlar beni
Gören var mı benim devran sürdüğüm?
-HALKIN UYANASI YOK-
Bir ülke düşün yarısı uykuda,
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Balık avlanır mı bulanık suda,
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Hayli civan yitti bu memleketten,
Yırt şu gömleği çık artık zulmetten,
Umut kes uykuya yatmış milletten,
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Kurtul karanlıktan güneşi doğur,
Dostluk hamurunu elinle yoğur,
Kapamış gözünü, kulaklar sağır,
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Utanmadan yetim hakkı gasp eder,
Yandaşı, ‘onun bir bildiği var’, der,
Bunun bedelini bütün halk öder,
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Baskı yaparak halkı ürküttüler
Sana, bana karşı kemlik güttüler
Hep haksızdan yana taraf tuttular
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Boğaz düğüm düğüm çıkmıyor sesi,
Kalmamış mazlumun eski neşesi,
Umut yitmiş, korku sarmış herkesi,
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Halkın üstüne bir baskı kurdular
Karşı konulunca da kudurdular
Bomba atıp nice insan kırdılar
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Mevla’dan ayrılmış şeytana tapmış
Çıkar uğruna hep yalana sapmış
Çeşmenin başını çakallar kapmış
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
Camiden çıkmadan başlar yalana
Dünden başlamışlar yurdu talana
Hayranî dostluktan uzak kalana
Uyan diyom, halkın uyanası yok.
-GİBİDİR-
Zalim gurbet elde çile çekenler,
Dalında kurumuş yaprak gibidir.
Dışlanan herkese sahip çıkanlar,
Canlıya can veren toprak gibidir.
Üç günlük dünyanın zevkine kanan,
İnsanlığa karşı hoyrat davranan,
Burayı kendine hep mekân sanan,
Bu mülk sahibiyle ortak gibidir.
Çevremde dolaşır ruhsuz insanlar,
Umurunda değil dökülen kanlar,
Dürüstlüğü ilke edinen canlar,
Bedeni taşıyan ayak gibidir.
Halkın arasına nifak koyanlar,
Bunun sayesinde karnı doyanlar,
Riyakâr olmaya gerek duyanlar,
Yal peşinden koşan köpek gibidir.
Mazlum halka zulmü reva görenler,
İnsan değil Yezid yolu sürenler,
Bütün insanlığa zarar verenler,
Mezarından kaçmış hortlak gibidir.
Dostun yarasına merhem çalanlar,
Sefil Hayranî’ye selam salanlar,
Bilimi kendine rehber alanlar,
Her seher ağaran şafak gibidir.
-GİDER AYAK-
Şu dertli gönlüme özel mihmansın
Döşümü yakan yarama dermansın
Ben güzelim diyen var ise eğer
Seni görünce kendinden utansın.
Bu dertli gönlümün sensin güzeli
Dört bir yanın bağ bahçeyle bezeli
Sararan şu gönlüm seni görünce,
Dökmekten vazgeçti sarı gazeli
Sen, benim biricik ömür meleğim
Sevdanın yüküyle doldu seleğim
Seninle güzel bir sevda yaşamak
Benim bu dünyadaki tek dileğim
Öğüttüm buğdayı, döktüm eleğe
Ricada bulundum zalim feleğe;
Gelip canımı istemesin benden,
Kavuşamadan sen gibi meleğe
Yolun sonuna tam da çeyrek kala
Hayranî bir yâra olmuş müptelâ
Herkes diyor ki şuna bak hele
Gider ayak açtı başına belâ.
-KİME ŞİKÂYET EDEM-
Bir gün gelip berbat halim sormadın,
Bilmem derdim kime şikâyet edem.
Şu sol yanıma bir neşter vurmadın,
Bilmem derdim kime şikâyet edem.
Vuslata hasretten gülmez yüzlerim,
Hep hüzünle geçti bütün güzlerim,
Buğuya müptela gamlı gözlerim,
Bilmem derdim kime şikâyet edem.
Yakışmıyor sana selamın kesmek,
Hiç olur mu her dem yel gibi esmek,
Sitemin anladık, nedir bu küsmek?
Bilmem derdim kime şikâyet edem.
Nice cefa gördüm gelip sormadın.
Dermansız derdime merhem sürmedin.
Ceth eyledim ama vuslat görmedim.
Bilmem derdim kime şikâyet edem.
Hayranî’yim başım kurtulmaz kıştan,
Çürüdü yanlarım yağmurdan yaştan,
Toprak bana yorgan, yastığım taştan,
Bilmem derdim kime şikâyet edem.
-BENİM-
Yaşam bir gün bana vermedi aman,
Hep hüzünle geçti güzlerim benim.
Yürek, korla dansa kalktığı zaman,
Buğudan kurtulmaz gözlerim benim.
Yüreğim yufkadır, özüm hep sakin.
Düşmanlıktan uzak, dostluğa yakın,
Kimine hoş seda gibidir, lakin
Kimine dokunur sözlerim benim.
Zaman geçmek bilmez şu fakirlikte
Ben, beni buldum her dem hâkirlikte
Bir gün mutlaka benimle birlikte
Kabre gömülecek gizlerim benim.
Özü insan her can kardeşim, bacım
Kemlikle yok işim, dostluk baş tacım,
Şu yalan dünyada bütün amacım,
Dostluğa yol olsun izlerim benim.
Hayranî’yim dostluk sevmez bazılar,
Döşümde yaram çok, durmaz sızılar.
Bu dertli gönlüm hep dostu arzular.
Küle dönmeden şu közlerim benim.
-ADALETE BAK-
Hırsızların hepsi dışarda gezer.
Benim ülkemdeki adalete bak.
Güçlü her zaman mazlumu ezer.
Benim ülkemdeki adalete bak.
Çarkını her zaman döndürür güçlü,
El haramdan çıkmaz, ağız oruçlu,
Çalan suçlu değil, görenler suçlu,
Benim ülkemdeki adalete bak.
Ülke parsel parsel oldu satıldı,
Soyanlar hep el üstünde tutuldu,
Baklava çalanlar hapse atıldı,
Benim ülkemdeki adalete bak.
Mazlumların hakkı yerde sürünür.
Tüm kurtlar kuzu postuna bürünür.
Güçlü ne yapsa hep haklı görünür.
Benim ülkemdeki adalete bak.
Kör olmayan herkes rahatça görür.
Ülkemde her şey bir buyrukla yürür.
Hâkim, emre uygun kararlar verir.
Benim ülkemdeki adalete bak.
Silinip yok olmuş bazı değerler,
Mazlumlar, zalime boyun eğerler,
Adalet, evrenin ruhudur derler,
Benim ülkemdeki adalete bak.
Yüksekten gelince bütün emirler,
Hâkim, vicdanı limana demirler.
Bu yolda yok oldu nice ömürler,
Benim ülkemdeki adalete bak.
Zalimin gücü hep mazlumda saklı,
Hayranî’nin buna hiç ermez aklı,
Güçlü olanlar her devirde haklı,
Benim ülkemdeki adalete bak.
-BAK -
Gel insanı sen-ben diye seçmeden,
Girdiğin gönülde taht kurmaya bak.
Mevsim sona erip zaman geçmeden,
Harmanı rüzgârda savurmaya bak.
Akan gözyaşımdan oluşmadan sel,
Burda daha fazla bekletmeden gel.
Yürüdüğün yolda çıkmadan engel,
Bir an önce menzile varmaya bak.
Ben arkanda nasıl secdeye varam,
Senin her yediğin, içtiğin haram
Gel, sürdüğüm yola eyle ihtirâm,
Kaldır başın artık dik durmaya bak.
Gel gönül beyhude etme intizar,
Namussuz insanda ne ararsın âr.
Ey babası himâr, kendisi himâr
Bütün insanları bir görmeye bak.
Hayranî hepimiz doğduk kadından,
Nedamet duyan var, onun adından,
Behey gafil vaz geç şu inadından,
İnsanlık yolunda iz sürmeye bak.
-DÜŞENDE-
Bak hali n’icolur gör şu yoksulu,
Kurduğu hayaller boşa düşende.
Dünyasından geçer, kaybeder yolu
Çaresizdir yürek, coşa düşende.
Yoldaş ol yoksulla, derdinden anla.
Gör ki hayatta ne çekmiş zamanla.
Yürek dağlayan bir feryat figanla,
Ağlayıp durur kor, döşe düşende.
Nerde garip görsem boynu büküktür.
Benzi soluk, üstü başı döküktür.
Yaşam, onun için büyük bir yüktür.
Hele bir de mevsim kışa düşende.
Kamburuyla yaşam yükünü taşır.
Kimse yok yanında, yalnızdır üşür.
Göçer gider burdan çok uzaklaşır
Kem yaşamın zehri aşa düşende.
Hayranî yok oldu zaman çarkında,
İzine rastlanmaz hayat parkında.
Gel gör ki o da bu işin farkında,
Vaktaki beyazlar başa düşende.
-UYUZ İT-
Avlu kapısında duran uyuz it,
Hemen dalar ordan geçse bir yiğit.
Gölge etme yeter ey köpek senden
İhsan bekleyen yok, al kemiğin git.
Her olur olmaza hırlayıp durur.
Bir de kalkıp yiğitlikten dem vurur.
Çapına bakmadan çatar herkese,
Kendini dünyanın hâkimi görür.
Milyonlarca kemiğin arasında,
Onun gözü her dem en irisinde.
Tırsaktır, korkuyu sezince hemen
Saklanır zağar itin gerisinde.
Şölende hep yağlı parçayı kapar.
Çok ödlektir hoşt de bak ödü kopar.
Hep asaletli gibi görünür ama
Aslı köpek olan köpeklik yapar.
Leş olan her yerde hep siper kazar.
Fırsat buldukça çalar azar azar.
Güçlü görünmeye çalışır lâkin
Korkaktır, sokakta sürüyle gezer.
Sefil Hayranî’yim bu böyle gider,
Köpektir mecburen köpeklik eder.
Çoban uyanmazsa derin uykudan,
Köpek, kuzen kurtla kuzuyu güder.
-OLMAZ-
Her derdin mutlak bir ilacı vardır.
Lakin kötü huyun ilacı olmaz.
Elbet ayrılık da bir hayli zordur,
Ama ölüm kadar da acı olmaz.
Ağlayan gözlerle bana bakanda,
Döşüme od salıp sinem yakanda,
Gece son bulup da şafak sökende,
Kimsenin muma ihtiyacı olmaz.
Tohum filiz vermez olmazsa toprak,
Mevsimi gelmeden sararmaz yaprak,
Girdiğin gönülde taht kurmaya bak,
Zulmeden insandan baş tacı olmaz.
Yüksekten uçarken efsane Hüma,
Devekuşu başın gömermiş kuma,
Herkesin mutlak bir soyu var ama
Soysuz insanın soy ağacı olmaz.
Hayranî kemliğe yol vermez asla,
Koca ömür geçti kederle yasla,
Kişi arınmadan, kalbinde pasla
Bin kez Hacca gitse de hacı olmaz.
-BOŞA GİTMESİN -
Ey insan oğlu gel el ver barışa,
Verilen emekler boşa gitmesin.
Hep muhtacız insanî bir duruşa,
Verilen emekler boşa gitmesin.
Unutalım hüznü her dem gülelim,
Sevgiyi her şeyden üstün kılalım,
Kalksın şu düşmanlık dostça kalalım,
Verilen emekler boşa gitmesin.
Hep güvendiğin şu yazgıda bile,
Zengine sefa var, yoksula çile
Meydanı kaptırma sakın cahile,
Verilen emekler boşa gitmesin.
Kardeş değil miydi bütün insanlar?
Dünyayı kimseye etmeyelim dar,
Herkese kucak aç sonuna kadar,
Verilen emekler boşa gitmesin.
Bir kere de şu Hayranî’yi dinle.
Bırak düşmanlığı barış kendinle,
Kucakla insanı bütün sevginle,
Verilen emekler boşa gitmesin.
-SEN’SİZ BIRAKTIN-
Bir başka sen vardır, ben’im içimde.
Aldın sen’i, ben’i sen’siz bıraktın.
Kimseler duymadan sessiz biçimde,
Aldın sen’i, ben’i sen’siz bıraktın.
Derûndaki sen’le vuslat görmeden,
İkimiz bir olup bir dem sürmeden,
İncitmeden, hatır gönül kırmadan,
Aldın sen’i, ben’i sen’siz bıraktın.
Bir ben vardır bendeki ben’den başka,
Kaldırsan perdeyi görün/sen keşke,
Muhtaç olduğum bir derûnî aşkla,
Aldın sen’i, ben’i sen’siz bıraktın.
Gâh kavga ederiz ben’deki sen’le,
Tezatlık var ama gül, hep dikenle
Bilmediğim bir davan mı var benle,
Aldın sen’i, ben’i sen’siz bıraktın.
Hayranî tutuşmuş yanar közünle,
İnanmazsan eğer gel gör gözünle,
Bendeki ‘ben’ kaldı gamla hüzünle,
Aldın sen’i, ben’i sen’siz bıraktın.
-KAPIM ÇALAN YOK -
Yine kimsesizem, sessizem bu gün
Kapım çalan yok tan yelinden başka.
Dost bildiğim beni eylemiş sürgün,
Kapım çalan yok tan yelinden başka.
Yürekte bir ben var, ben’den içeri
Bir yanım hazandır, bir yan zemheri
Dosttan ayrıldığım ilk günden beri
Kapım çalan yok tan yelinden başka.
Toprak denen dostla vuslatımız var.
Kış bastırıp ömre yağmadan son kar,
Yol gözledim durdum koca sonbahar,
Kapım çalan yok tan yelinden başka.
Bir can, dost uğruna korda yananda
Dermansız dert deva bulur cananda
Mihman olduğum şu koca cihanda
Kapım çalan yok tan yelinden başka.
Sabah oldu sandım, tan ağarınca
Nefes kâr eylemez yaşam durunca
Dost bildiğim bile döşten vurunca
Kapım çalan yok tan yelinden başka.
Bir vuslat zamanı dermana vardım
Meğer dermansızmış şu benim derdim
Sefil Hayranî’yim yaşadım gördüm,
Kapım çalan yok tan yelinden başka.
-İNCİTİR-
Hazin hazin esen seherin bâdı,
Dikene dokunur gülü incitir.
Şu mazlum halkımın acı feryâdı,
Yüreğe dokunur dili incitir.
Bu halkın öfkesi bir bahar seli,
Sürükler her zulmü yıkar engeli,
Zamansız esti mi hazanın yeli,
Yaprağa dokunur dalı incitir.
Bir zalim muktedirin siyaseti,
Kamplara ayırdı, bütün milleti.
Halden anlamazın her hareketi,
Erkâna dokunur yolu incitir.
Bozuk ise maya tat vermez hamur,
Dürüst insana hiç yapışmaz çamur,
Rüzgârla birlikte gelen her yağmur,
Ateşe dokunur külü incitir.
Hayranî ta dünden halkına meste
Duygular canlandı seste, nefeste
Hüzünle yoğrulan her acı beste
Perdeye dokunur teli incitir.
-İNSAN DEDİĞİN-
Kendi yerde yürür, aklı havada
Çöple kuyu eşer insan dediğin.
Yaş ilerleyince durmaz yuvada,
Halden hale düşer insan dediğin.
Gâh yaramaz olur sığmaz avuca,
Turlar dünyayı bir uçtan bir uca,
Bakar ki çiğlikle varmaz sonuca
Girer korda pişer insan dediğin.
Güz gelmeden gazel döker bağları,
Hep feryatla geçer güzel çağları,
Gâh engel tanımaz aşar dağları,
Gâhî düzde şaşar insan dediğin.
Umudunu kesmiş gamlı hazandan,
Sanma ki hoşnuttur çarpık düzenden,
Gâh bardağa sığar, gâhî kazandan
Damla damla taşar insan dediğin.
Gâh yürek paralar hüzünlü hali,
Gâhî cefa çeker, bulmaz ikbali
Gâh yerde dolaşır gâh kuş misali,
Daldan dala uçar insan dediğin.
Gâh pul olur kaybeder değerinden,
Gâh taş gibi ağır kalkmaz yerinden,
Gâh pınar misali kaynar derinden,
Gâh sel olur coşar insan dediğin.
Hayranî çok insan gördüm vallahi
Bir kısmına gönül verdim billahi
Gâh unutulur hatırlanmaz, gâhî
Hep gönülde yaşar insan dediğin.
-EYÛB’UN DERDİNDEN -
Öyle bakma benim soluk yüzüme
Eyûb’un derdinden fenadır derdim.
Beni yakan bir kor düşmüş özüme
Eyûb’un derdinden fenadır derdim.
Ömürden gidiyor gün yavaş yavaş
Gün geldi mi başlar bedende telâş
Derûna akıttım damla damla yaş
Eyûb’un derdinden fenadır derdim.
Deli poyraz oldun estin başımdan
Deryalar var oldu gözüm yaşından
Dert eksilmez oldu dertli döşümden
Eyûb’un derdinden fenadır derdim.
Hayli derdim vardır dermana muhtaç
Hepsini başıma eylemişem taç
Daha başka derde yoktur ihtiyaç
Eyûb’un derdinden fenadır derdim.
Hayranî’yim beni hor görme asla
Koca ömrüm geçti figanla yasla
Döşte dert çoğaldı düne kıyasla
Eyûb’un derdinden fenadır derdim.
-BEN-
Viran sokaklarda sevgiye muhtaç büyüyen,
Barışa hasret çocukların yazgısıyım ben.
Israrla zulmetin üstüne üstüne yürüyen,
Güneşi muştulayan şafak çizgisiyim ben.
Zulme işarettir şu toplumdaki ürküler,
Gerçek ortada iken faydasızdır korkular,
Yaşanan hayatın tanığıdır, tüm türküler.
Döşe kor düşüren türkünün ezgisiyim ben.
Kimi timsah gibidir, sahte gözyaşı döker.
Kimi durgun akan su gibidir, çok can yakar.
Mürekkebin akmadığı yerde hep kan akar.
Rotatifin mürekkep kokan dizgisiyim ben.
Emek verilmiş bir haktır, hakça bölüşülen
Güzel bir gelenek dünden bize ulaşılan?
Mazluma zorla giydirilmeye çalışılan,
Yensiz yakasız elbisenin büzgüsüyüm ben.
Kimi vardır, ortaya koyar bütün varını,
Kimi düne hayran, yarınla var bir sorunu,
Kimi yarına âşık, dünden görür yarını,
Dünden yarını görenlerin sezgisiyim ben.
Yolun en güzelidir, Hakk’a doğru gideni,
Gün olur kara toprak çürütür her bedeni
Sefil Hayranî der bilmeyenler bilsin beni
Cevr-ü cefa çeken yoksulun üzgüsüyüm ben.
-FELEKLE PAYLAŞIM-
Felekle bölüştük koca cihanı
Payıma düşenler gam, keder, acı
Beyhude geçirdim bunca zamanı.
Bulamadım derde derman ilacı.
Gark eyledi beni efkâra, gama.
Yürek lime lime her yanım yama,
İlk günden beri çabaladım ama
Dolduramadım pınardan bakracı.
Yanımdan geçerken bir çelme taktı.
Kimse bilmez dertli yürek ne çekti.
Kanayan yarama tuz biber ekti.
Bilmem şu feleğin neydi amacı.
Hayatımı çaldı, düşümü böldü.
Oturdu karşıma halime güldü.
Ruhumu bedenden ayırdı aldı.
Böğrüme saplandı hain bir acı.
Yalan söyleyerek kandırdı beni.
Rol yaptı bir an inandırdı beni.
Mülk benim diye dolandırdı beni.
Kendi malik oldu ben de kiracı.
Sordu, sual etti defterden sildi.
Hayatım zehretti yana çekildi.
Olmadık yerde karşıma dikildi.
Tehdit ile aldı benden haracı.
Toprağa can gelir, yağmur yağınca.
Ebr, can bulur buhar göğe ağınca.
Karanlığı boğan güneş doğunca
Kalmaz, Hayranî’nin mum ihtiyacı.
-ZULMÛN EFENDİSİ -
Ey! A’yı okumadan B’ye geçenler,
Cahil arif olmaz duymadınız mı?
Kendisi olmaktan korkup kaçanlar,
Başkası olmaktan doymadınız mı?
Eğer bir insan olmazsa kendisi,
Çıkmaz, vicdandaki lambanın isi.
Sözüm sana ey zulmün efendisi,
Halkı halden hale koymadınız mı?
Kafasında bin bir türlü kurgu var.
Bi-ikrardır, kalkmış bizi sorgular.
Bülbülün gülüne konan kargalar,
Bizi hep gayrıdan saymadınız mı?
Gerçeği görmekten korkan acizler,
Ne zaman son bulacak bu tacizler?
Ey ruhtan yoksun bedeni naçizler
Pis emelinizden caymadınız mı?
Kendiyle barışık olmayan hamlar,
Edepten, erkândan yoldan ne anlar.
Hayranî’yim der ki bütün zamanlar,
Zulmedip bu halka kıymadınız mı?
-GARİBİN DÜNYASI -
Sona ermişti kış, mevsim bahardı.
Bütün dereler, sevdaya çağlardı.
Kokusuna hayran kaldığı gonca
Gülün çevresini dikenler sardı.
Kelepçe takılmış, eller derdesttir.
Nûş etmiş doluyu dünden sermesttir.
Duydum ki softalar dünümü sormuş,
Ezel meclisinden mest-i elesttir.
Yokluk belâsıyla yürür aheste
Çırpınıp duruyor can son nefeste.
Hanesine uğrayan olmayınca
Gözü yolda kalmış, kulağı seste.
Bu dünya bir handır, hoştur havası
Hiç bitmez yoksulun yokluk davası
Canı yoktur, yavaş esen rüzgârda
Bile savrulup yok olur yuvası
Yoksuldan yana bir Hayranî varmış
Yüreğini korlu ateşler sarmış
Daha hazan vakti bile gelmeden
Gönül bağındaki gülü sararmış.
-ADALET -
Muktedirim deyi sakın övünme,
Her insana gerek olur ADALET.
Bana gerek olmaz diye sevinme,
Her insana gerek olur ADALET.
Bakışlar hüzünlü, bedenler yorgun.
Döşler korda yanar, gönüller kırgın.
Bugün olmasa da mutlaka bir gün
Her insana gerek olur ADALET.
Dengede durmazsa tuğtu terazi,
Hiçbir insan olmaz hakkına razı,
Her zaman olmasa da bazı bazı,
Her insana gerek olur ADALET.
Ben güçlüyüm diye kendin avutma.
Haksızın yanında sakın saf tutma.
Bu gün bana, yarın sana unutma,
Her insana gerek olur ADALET.
Halkın kendisi bu mülkün sahibi,
Kendinden gayrı yok, kendi muhibi.
Dar günde yardıma koşan dost gibi
Her insana gerek olur ADALET.
Hayranî’yim der bu halkın emeli,
Yakasından düşsün zalimin eli,
Adalet her zaman Hakk’ın temeli,
Her insana gerek olur ADALET.
-OLMADI-
Yaşam savaşında ütülen halkın
Korda yandığını gören olmadı
Her gelen vermeye başladı talkın
Derdin nedir diye soran olmadı
Mazlumlar çabalar, boşa yorulur.
Gâh öfkeyle parlar, gâhi durulur.
Bir yanlışta hemen sehpa kurulur.
Derdine bir derman veren olmadı.
Her gelen kandırdı giden kandırdı.
Aymaz hilebazlar hep dolandırdı
Yaşam kavgasında rekorlar kırdı
Kangren yarasını saran olmadı
Kendi düçâr olmuş efkâra, gama
Döşünde yara çok, mintanı yama
Kendine zulmeden çok oldu ama
Daha karşısında duran olmadı
Güz gelmeden gülü sararıp soldu.
Kahkahayla gülüp geçenler oldu.
Hayranî’nin gözü yollarda kaldı.
Kapısından bakıp giren olmadı
- HARAMİ KOL GEZER -
Halka yetecekti aslında ekmek,
Dadanmasaydı şu ambara fare.
Senin yazgın değil ıstırap çekmek,
Ekmeğin çalındı kaldın biçare.
Tarlaya dadandı bütün kargalar.
Ambardan çıkmıyor uzun gagalar.
Hasattan memnundur bütün agalar.
Emekçi halkımda döş pare pare.
Göz koydular yoksulun ekmeğine,
Sen ben açken onlar baktı zevkine,
Sonunda dostluklar dönüştü kine,
Bu halkı böldüler göz göre göre.
Fırın yıkarmış aç kalınca köpek,
Ballar çalınınca boş kaldı petek.
Onurlu bir insan öpmez el etek,
Ama şimdi boynu bükük ne çare.
Harami kol gezer benim ülkemde
Hayranî’yim sitem eder her demde
Hırsıza yer yok benim felsefemde
Hesap soracağız hem de bin kere.
-EFENDİ -
Durmadan bu halka verdin talkını,
Gerçeği Görmez’den gelen efendi.
Her zaman çöpüyle yuttun salkımı,
Gerçeği Görmez’den gelen efendi.
Maaşın, Kızılbaş’ın vergisinden,
Rahat değilsen vicdan sorgusundan
Kurtulamazsın Hakk’ın yargısından,
Gerçeği Görmez’den gelen efendi.
Cem evi kırmızı çizgimiz, demiş.
Meğer bu dert, yüreğine işlemiş.
Kendi ektiği kin, kendini yemiş.
Gerçeği Görmez’den gelen efendi.
Alevi’yle evlenilmez buyurmuş,
Bunu fetvayla âleme duyurmuş,
Kalbindeki kini hep dışa vurmuş,
Gerçeği Görmez’den gelen efendi.
Baba, öz kızına şehvet duyacak,
Görmez fetva verip helâl sayacak
Öldüğün zaman kim seni yuyacak?
Gerçeği Görmez’den gelen efendi.
Hayranî der, nedir bizimle derdin?
Hiç yok yere çıktın herkesi gerdin.
Yoksa birisine bir söz mü verdin?
Gerçeği Görmez’den gelen efendi.
-ÇAĞDAŞ YAŞAM -
Unuttuk gülmeyi, gönlümüz yaslı
Çoktan geçti dünkü insanlık faslı
Apartmanda dostluk arama sakın
Kerpiç evde yaşar, dostluğun aslı.
Kerpiç evden apartmana taşındık.
Oturduk köşeye kös kös düşündük.
Kaybettik özümüz uyduk zamana,
Erozyona maruz kaldık, aşındık.
Apartmana giren çıkanlar çoktur.
Yürekten merhaba diyenler yoktur.
İçler burkuyor yaşanan manzara,
Kimi insan aç, kimi yarı toktur.
Sabah çıkıp akşam döndük mekâna,
Müşteri yok, kilit vurduk dükkâna.
İnsanlar burnundan soluyor artık
Herkes gergin, gönül yıkan yıkana.
Herkesi sarmış bir geçim kaygısı,
Kimsenin kimseye yoktur saygısı,
Sevgi, her derdin en temel ilacı,
Kimsede kalmadı dostluk duygusu.
Apartmanda kös kös oturur herkes,
Eski kerpiç evler, dostluğa merkez
Orda kardeş kardeş yaşar insanlar,
Şeb-i rûz yan yana Kürt ile Çerkez.
Bize dost olmayan herkese kandık.
Her yüze güleni dostumuz sandık.
Hayranî’yim düçâr olduk gaflete,
Yüreğe bakmadan dışa aldandık.
-RAZI OLMUYOR-
Söylesem etkisi yoktur sözümün,
Söylemesem gönül razı olmuyor.
Üstü küllenmez şu yürek közümün,
Söylemesem gönül razı olmuyor.
Derde düçâr oldum, yele savruldum.
Bilmem kaç bulandım, nice duruldum.
Sevda kazanında yandım, kavruldum.
Söylemesem gönül razı olmuyor.
Ölümsüz olmaksa arzun, iz bırak.
Gerçekler dururken düşe ne gerek.
Bu dünya, Azrail beklenen durak,
Söylemesem gönül razı olmuyor.
Bir mürşide el verdim hemdest oldum.
Sevda şarabından içtim mest oldum.
Yaratılmış her bir şeyle dost oldum.
Söylemesem gönül razı olmuyor.
Bize kurulmuş bir karanlık tuzak,
Düşmanlığa yakın dostluktan uzak,
Aman vermez oldu şu çılgın sazak
Söylemesem gönül razı olmuyor.
Buğulu gözlerle dünyama geldin,
Hükmettin gönlüme galebe çaldın.
Hazanın hüznünü döşüme saldın,
Söylemesem gönül razı olmuyor.
Hayranî’yim sona geldi yolculuk
Döşüm hüzün dolu, yüzlerim soluk
Yürekte efkâr var, gözlerim doluk
Söylemesem gönül razı olmuyor.
- BİZİM ÇOCUKLAR -
Gelin tüm dünyaya sevgi saçalım
Artık ölmesin şu bizim çocuklar.
Dostluğa, barışa kucak açalım
Artık ölmesin şu bizim çocuklar.
Kıymasın beyler onlara kıymasın
Onlar bizimdir kimse yok saymasın
Kimse yarından endişe duymasın
Artık ölmesin şu bizim çocuklar.
Ben insanım diyen vicdan yoklasın
Herkes çocukları öpsün, koklasın
Kurşundan uzak bir yerde saklasın
Artık ölmesin şu bizim çocuklar.
Onlar papatya, gelincik, karanfil
Onlar açelya, erguvan, begonvil
Onlar manolya, menekşe, kızıl gül
Artık ölmesin şu bizim çocuklar.
Onlar piyano, bağlama, kaval, ney,
Onlar hayat, hayata dair her şey,
Birlikle gülelim, eğlenelim hey!
Artık ölmesin şu bizim çocuklar.
Hayranî’yim herkes sevgi büyütsün
Tüm küçük zihinler kini unutsun
Eller silah değil, hep kalem tutsun
Artık ölmesin şu bizim çocuklar.
- SAYMIŞLAR-
Ezelden beri bu yolu sürenler,
Her güzel erdemi yola saymışlar.
Bizim sevdamıza gönül verenler,
Dosttan gelen zehri bala saymışlar.
Bizden değil yetim hakkı yiyenler,
Asla kıymet bulmaz cana kıyanlar,
Şol erkânımıza sevda duyanlar,
Yandığımız kor’u küle saymışlar.
Mazlumlar canıyla bedel öderken,
Yoksul, hayat çilesini tadarken,
Herkes sılasında özlem güderken,
Gurbeti bize hep sıla saymışlar.
Nice insan var, şad olup gülmeyen,
Hasretten akan gözyaşın silmeyen,
Şu şeyda bülbüle mekân olmayan,
Bütün dikenleri güle saymışlar.
Halka önder olmuş dünkü sakiller,
Yürekte kin dolu, zehr damlar diller,
Düne hasret duyan kara cahiller,
Dünün zulmetini şule saymışlar.
Sefil Hayranî’yim sözüm duymazlar,
Bizde her insanı adam saymazlar,
Dünyadan bi-haber olan aymazlar,
Bütün kıymetleri pula saymışlar.
- ÜLKEMDE AHVȂL-
Sözüm, sözden anlayana
Bugün bana, yarın sana
Gel saygı duy şu insana
Sakın gülme ağlayana
Bizim eller dumanlıdır
Yarınları gümanlıdır
Müslümanlık güder ama
Sanma hepsi imanlıdır
Muktedirin fikri bozuk
Kimi ona uymuş, yazık
Arada ezilen halkın
Gözü yaşlı, bağrı ezik
Kiminin dayanası yok
Kor ateşte yanası yok
Kiminin sabrı kalmadı
Kiminin uyanası yok
Kimi ekmek bulmaz yiye
Kimi ağlar açtır diye
Kim gemicikle oynar, kim
Ekmek alır veresiye
Namussuzlar aklandılar
Kök saldılar köklendiler
Hırsızlar rağbet görünce
Namuslular saklandılar
Hayranî’yim ahvâl böyle
Gerisini var sen söyle
Kem kişinin yüreğinin
Kiri temizlenmez suyla
- BEN HAZANIM-
Ben hazanım hüzün bende.
Sanmayın ki çözüm bende,
Söylenecek çok şey vardır.
Gizli kalsın sözüm bende.
Ben hazanım harap benim,
Ayaklarda turap benim,
Yıllardan beri yıllandım,
Aşk ehline şarap benim.
Ben hazanım figan bende,
Dermansız bir çıban bende,
Kurt, kuş ile oldum yâren,
Yazı benim, yaban bende.
Ben hazanım soğuk benim.
Çıkmaz sesim boğuk benim.
Dünyadaki tek mekânım,
Çınardaki koğuk, benim.
Ben hazanım rüzgâr bende
Baştan aşan efkâr bende
Sanki şeyda bülbül oldum
Feryat, figanla zâr bende
Ben hazanım, gazel benim.
Âleme baş güzel, benim.
Her türlü dermandan yoksun
Derdim vardır özel benim.
Ben hazanım elem bende.
Yazar levh-i kalem bende.
Sefil Hayranî ağlarken,
Gözyaşını silem ben de.
-ÜŞÜYORUM -
Ayaz vurdu şu döşüme
Üşüyorum üşüyorum.
Aldıran yok gözyaşıma
Şaşıyorum şaşıyorum
Sanma Hakk’tan ıraktayım
Nahakta değil Hakk’tayım
Bak ölmedim ayaktayım
Yaşıyorum yaşıyorum
Mihnetim yok hiçbir kula
Yaren yoldaş hep kol kola
Dosta doğru çıktık yola
Koşuyorum koşuyorum
Anlayan bulunmaz sözden
Yüreğim kavruldu közden
Gönüldeyken şimdi gözden
Düşüyorum düşüyorum
Bulmazsan bir açık çığır
Dostunu yardıma çağır
Bir yüküm var ağır ağır
Taşıyorum taşıyorum
Umudum yok yarınlarda
Yaramız çok derinlerde
Kızgın korlu fırınlarda
Pişiyorum pişiyorum
Hayranî’yim bu hal ne hal
Şu yarana bir merhem çal
Girdiğim her gönüle yol
Döşüyorum döşüyorum
- GELSİN-
Ne mutlu bize ki insan olmuşuz,
İnsanlığa saygı duyanlar gelsin.
İnsanı her şeyden üstün kılmışız,
Kıblesine insan koyanlar gelsin.
Yandık kor ateşte, pişti özümüz,
Hakk’tan gayrısını görmez gözümüz,
İnsan olmayana yoktur sözümüz,
Kendisini insan sayanlar gelsin.
Biz kîl û kal nedir, asla bilmeyiz,
Dostlar arasına nifak salmayız,
Nefsi rehber alan yolda olmayız,
Edeple erkâna uyanlar gelsin.
Yola çıkışımız kevn-ü mekândan,
Nice cevherler yok oldu dükkândan,
Cehli kazımak için ta kökünden,
Aydınlık hırkasın giyenler gelsin.
Bendeki, bülbülün âhû zârıdır,
Dostla vuslat gönül intizârıdır,
Bizim meydanımız dost pazarıdır,
Benlik gömleğini soyanlar gelsin.
Atlastan libas, şal giyenler değil,
Ben ağayım, beyim diyenler değil,
Kurtlar sofrasında yiyenler değil,
Dostluk sofrasında doyanlar gelsin,
Dostun bargâhında pazar eyleriz,
Bizi yâd edene selam söyleriz,
Hayranî dosttan gayrıyı neyleriz,
Biz dost için varız diyenler gelsin.
- ÇEVRİLDİM -
Bahar gibi koku saçtın çevremde,
Diken idim gonca güle çevrildim,
Şimşekler çakınca koca evrende,
Damla damla aktım sele çevrildim.
Gündüzüm yok oldu kapandı perde,
Hani benim dünkü yaşamım nerde?
Kimsenin geçmediği sarp bir yerde,
Aşılmaz dağ idim yola çevrildim.
Söz verdim kendime zora direndim,
Savaş meydanında dostluk arandım,
Sokakta herkesle yârdim, yârendim
Zaman döndü şimdi ele çevrildim.
Beni hep kandırıp yüzüme gülen,
Rol yapıp gerçekmiş gibi üzülen,
Yıllarca semaya doğru süzülen,
Çınardım, kurumuş dala çevrildim.
Özgürlüğüm tutsak değil leçeğe,
Hiçbir güç karşı koyamaz gerçeğe,
Hikmetli arı konmadan çiçeğe,
Kekrek bir ot idim bala çevrildim.
Şu gönül şehrime güneşin doğdu,
Buğu, yeryüzünden göklere ağdı,
Bulutlar oluştu, yağmurlar yağdı,
Sunanın yüzdüğü göle çevrildim.
Her ağacın kurdu kendi özünden,
El için ağlayan olur gözünden,
Beni benden alan sevda yüzünden,
Kor ateşte yandım küle çevrildim.
Hayranî’yim der bu hayat çekilmez,
Bir kez bile olsun yüzüme gülmez,
Yarın n’olacağım kimseler bilmez,
Paha biçilmezdim pula çevrildim.
- EYLEDİLER -
Zulme âşık olan şu zalim beyler
Dünyayı yoksula dar eylediler
İnsan vicdanını inciten şeyler
Halkın yaşamını zor eylediler
Halkın arasına nifâk soktular
Kimini vurdular, kimin yaktılar
Görmesinler diye perde çektiler
Halkın gözlerini kör eylediler
Bir put yarattılar, ona taptılar
Çakalların hepsi köşe kaptılar
Olmadık şeyleri halka yaptılar
Kardeşi kardeşten dûr eylediler
Halkı soya soya cep doldurdular
Baskı yaparak her dem yıldırdılar
Mazlumlar bu zulme baş kaldırdılar
Birleşerek sesin gür eylediler
Sakın kimse direnmesin körlükte
Paylaşımcı yaşam yatar dirlikte
Nesimiler, Mansurlar hep birlikte
Bütün çoklukları bir eylediler
Mazlum halkı hipnozla uyuttular
Yoksulun hakkını çalıp yuttular
Onurdan yoksunlar alkış tuttular
İnsanım diyenler âr eylediler
Zalimler hep elde tutunca erki
Halkı yuttu bozuk düzenin çarkı
Dosta gönül veren Hayranî der ki
Yanan yüreğimiz kor eylediler
- KALDI -
Yarınlardan hiç umudum yok ama
Geçip giden dünler düşlerde kaldı.
Sorgusuz bağlandım efkâra, gama
Çektiğim tüm dertler döşlerde kaldı.
Doğar doğmaz taktın kancayı zalim,
Düzü görmedi, sarpa saran yolum,
Güz gelmeden soldu gülşende gülüm,
Mor sümbüllü dağlar kışlarda kaldı.
Yeter baykuş gibi döşte öttüğün,
Her ötüşünde terk edip gittiğin,
Senin söylemeye hep âr ettiğin,
Adım, mezardaki taşlarda kaldı.
Dün insan, insana saygı duyardı,
Bu gün dört yanımız cellâtlar sardı,
Özgürlük diye bir umudum vardı,
O da kanat çırpan kuşlarda kaldı.
Kuzgun gibi dolaşırsın başımda,
Yoksa gözün mü var benim aşımda,
Mazlumların hepsi can telâşında,
Zalimlerin aklı leşlerde kaldı.
Yezid’den kalmadır sürdüğün yolun,
Zulmle döktüğünüz kanda boğulun,
Çöpten ekmek tadan ana, oğulun
Gözü dünkü sıcak aşlarda kaldı.
Gönlünü, aşkına mekân tuttuğun
Ejderha olup sevdasın yuttuğun,
Hayranî’yim der senin unuttuğun,
İsmimin harfleri tuşlarda kaldı.
- SEN DE GÜLESİN -
Ey insanoğlu sana bir sözüm var
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Gel çektirme bana bunca ah-û zâr
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Gelin dostlar sarılalım can cana
Ayrım yapmayalım hiç bir insana
Sebep sensin bunca feryat figana
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Aç gözünü biraz çevrene bakın
Kemlikten uzak dur, insana yakın
Kim ne derse desin unutma sakın
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Tüm zalimler zulmün müptelâsıdır
Zulümler, mazlumun baş belâsıdır
Bu dünya, etme bulma dünyasıdır
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Bilmez misin ki mazlumların âhı
Tahtından indirir zulümkâr şahı
Bunda zerre hilaf yoktur Vallahi
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Sebep olma yoksulun gözyaşına
Su katma kimsenin pişmiş aşına
Gel zulmetme bana boşu boşuna
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Devrana meyledip kaybetme özün
Yoksa tütmez bacan küllenir közün
Sefil Hayranî’yim der ki son sözüm
Beni ağlatma ki sen de gülesin
- İNSAN OLASIN -
Sakın insanlıktan kaçma uzağa,
Cehteyle ki sen de insan olasın.
Cehle karşı diren, düşme tuzağa,
Cehteyle ki sen de insan olasın.
Mal senin olmaz ki vermezsen emek,
Yesen de kolay olmaz özümsemek,
Bir büyük erdemdir özür dilemek,
Cehteyle ki sen de insan olasın.
Kaf’’a özenip hor görme insanı,
Pakla kalbindeki yersiz gümanı,
Gel benliğine dön, kendini tanı
Cehteyle ki sen de insan olasın.
Biraz umut ver ki dağılsın kaygı,
İnsanları sarsın sıcak bir duygu,
Az tevazu göster biraz da saygı,
Cehteyle ki sen de insan olasın.
Hayat neye yarar yüzün gülmeden,
Hakk’a varamazsın gönül almadan,
Sen artık bir hiçsin insan olmadan,
Cehteyle ki sen de insan olasın.
Bu yolun yolcusu özün paklasın,
Sevgiye yol versin gönüle aksın,
Bu halinle insanlıktan uzaksın,
Cehteyle ki sen de insan olasın.
Yaşayamazsın kalbindeki kinle,
Artık cenge başla kötü nefsinle,
Sefil Hayranî der sözümü dinle,
Cehteyle ki sen de insan olasın.
- KARGAYI KILAVUZ SEÇEN-
Kargayı kılavuz seçen kişinin
Gagası çıkar mı hiç necasetten
Faydası olmaz hiçbir gözyaşının
Zaman gelince can uçar cesetten
Bin kez lânet olsun eli kanlıya
Dost odur ki dostun halin anlıya
Dünden sevdalıyız her bir canlıya
Çekemeyenler çatlasın hasetten
Muhabbet edip hal sormak istersen,
Gönüllerde bir taht kurmak istersen,
Dost ile vuslata errmek istersen,
Özüne dön, sıyrıl kemikten etten.
Emekçinin yüzü hiç gülmeyince,
Ömrüne kar yağar inceden ince,
Mazlumlar bir araya gelmeyince,
Zalimler saldırdı dört bir cihetten.
Ben bir kâmilin ahd-ü peymânıyım,
Yanan her döşün tüten dumanıyım,
Şen şakrak yaşamın hüzün yanıyım,
Kurtulmak çok zordur bu esaretten.
Yolculuğa çıktım dünden yarına
Gönül yenik düştü sevda nârına
Kulak veren yoktur ahû zârıma
Usandım dostu dosta şikâyetten
Zaman ilerledikçe umut kayboldu,
Tükendi mecalim, gözler yaş doldu.
Sefil Hayranî ‘yim bir haller oldu.
Tutuştu yüreğim yandım hasretten.
- YAVAŞ YAVAŞ-
Asrın insanında dostluk arama,
Kendine bir dünya kur yavaş yavaş.
Düçâr olduğum bi-derman yarama,
Elinle bir merhem sür yavaş yavaş.
Konuşulanlar hep havadan sudan
Köreldik, eser kalmadı duygudan
Kendine gel, uyan artık uykudan
Yaşanan gerçeği gör yavaş yavaş
Bu görkemli handa bizden öncesi
Yaşam sürüp gitmiş bilmem nicesi
Ocak sönük, tütmez olmuş bacası
Var git bir bilene sor yavaş yavaş
Kaybettik özümüz uyduk düzene
Doğrayıp koydular kara kazana
Daha yaz bitip girmeden hazana
Ömrümüze yağdı kar yavaş yavaş
Hani bizden evvel gelenler hani?
Sakın aldanmayın bu dünya fani,
Dosta gönül vermiş Sefil Hayranî
Der artık kurulsun dâr yavaş yavaş
-BEN NEFSİME DOST OLAMAM-
Bilmeyenler bilsin beni
Ben nefsime dost olamam
Dinmese de gözüm nemi
Ben nefsime dost olamam
Lâle, sümbül dört bir yanım
Muhabbetle sevgi dinim
Çok arzusu vardır onun
Ben nefsime dost olamam
İkrâr verdim ben bir yâra
Hasretinden yandım nâra
Her dem koşar beni zora
Ben nefsime dost olamam
Düşmanım olduğu kesin
Onda kalmadı hevesim
Vallah kim ne derse desin
Ben nefsime dost olamam
Hayranî bir olsak keşke
Sevdalanıp düşsek âşka
Sözüm yoktur bundan başka
Ben nefsime dost olamam
- DEDİLER-
Sordum öncemiz ne, sonramız nere?
Öncen beşik sonran mezar dediler.
Bir ömür boyunca bilmem kaç kere,
Gün doğunca gölgen uzar dediler.
Yokluk dünyasında yitirdim yolum
Yok oldu peteğim, döküldü balım
Sen bilmez misin ki gelince ölüm
Gözden yanağa yaş süzer dediler
Bir duman kaplamış dağın ardını
Bülbül gitti hüzün sardı yurdunu
Var git bir mürşide söyle derdini
Bütün müşküllerin çözer dediler
Belli değil dostun, düşmanın kimler
Ben suçsuzum desen seni kim dinler,
Yaşamını senden çalan tüm dünler,
Bir gün sana kuyu kazar dediler.
Bozuk ise maya tat vermez hamur
Aslımız topraktan olmayız çamur
Dostluğa harcanan koca bir ömür
Rüzgârda savrulup tozar dediler.
Kişi insan olmaz bozuksa maya,
Mayasız insanda bulunmaz hayâ,
Hayranî’yim böyle gün saya saya,
Her geçen gün derdin azar dediler.
- İNCİTİR -
Hazin hazin esen hazanın yeli,
Dikene dokunur, gülü incitir.
Kendini bilmez bir nadanın eli,
Perdeye dokunur, teli incitir.
Derûndaki gizli sevda közleri,
Hüzünle yoğurur nemli gözleri
Haddini bilmezin semli sözleri,
Yüreğe dokunur, dili incitir.
Döşten yükselince âh ile zârlar,
Gönüldeki yara hüzünle harlar,
Fakirin düzünde esen rüzgârlar,
Yaprağa dokunur, dalı incitir.
Gâh sancılıdır güneşte doğuşlar,
Hayat acımasız, sanma bağışlar,
Zamansız yaşanan deli yağışlar,
Deryaya dokunur, gölü incitir.
Ateşten yansa da döşünün düzü,
Hep sevgiden yana kâmilin özü,
İnsanlıktan yoksun cahilin sözü,
Erkâna dokunur, yolu incitir.
Mahinur yüzüne yayılmış pürçek,
Kapalı gözlerle görülmez gerçek,
Arının konduğu semli her çiçek,
Peteğe dokunur, balı incitir.
Sefil Hayranî’yim der şu sevdalar,
Deli poyraz olmuş gönül tırmalar,
Halden anlamayan sahte leylalar,
Mecnun’a dokunur, çölü incitir.
- UNUTMA SAKIN -
Gazel düştü şu ömrümün bağına,
Rüzgâra kapıldı yaprak, hazanda.
Düşmüşüz yaşamın semli ağına,
Çaresiz kalmışız çarpık düzende.
Sanma yürünmekle menzil alınmaz,
Öze dokunan söz, döşten silinmez.
Hüzün sarmalarken silen bulunmaz,
Gözden damla damla yaşlar süzende.
Bilmem bu nasıl bir yaşam kurgusu,
Sabah, akşam hep insanlık vurgusu,
Yaşam boyu sürer vicdan sorgusu,
Mutlak hesap vermek gerek mizanda.
Neden korkuyorsun yok ise suçun?
Saygı duy insana, kemlikten kaçın.
Bir soysuz türemiş; halkı, zevk için
Kasıp kavuruyor kara kazanda.
Onulmaz dert açtın halkın döşünde,
Parmağın var garibin gözyaşında,
Gözün her dem emekçinin aşında,
Bilmem n’idersin ortalık tozanda
Sen halka düşmansın biliriz dünden
Yönün değişmiş çıkmışsın eksenden
Elbet bir gün hesap sorarlar senden
Sen ister burda ol, ister Fizan’da
Çıkmışsın herkese gömlek biçersin,
Büyük şevkle şer’e kucak açarsın,
Hemen kin kusarak salya saçarsın,
Biri çıkıp doğru haber yazanda
Oturdun dümene döndürdün çarkın
Çaldın çırptın yedin yetimin hakkın
Hayranî’yim der ki, unutma sakın.
Karşı durmak zor ortalık tozanda
- ÜSTÜNDE -
Yatak, yorgan nedir asla bilmeyiz,
Hayat boyu yattık çulun üstünde.
Dostlar ağlar iken bizler gülmeyiz,
Siyahlar bağlarız şalın üstünde.
Bir mürşide ikrar vermişiz dünden
Daim uzak durduk gıybetten kinden
Bülbül ayrılınca kevn-ü mekândan
Baykuş izi gördüm gülün üstünde
Biz dostun gönlünü eylemişiz yol
Gönlümüzde sevgi, sohbetimiz bal
Her dem söze sahip, dile hâkim ol
Çok kemlik saklıdır dilin üstünde
Gönül, her dem dosta mekân olurdu
Dermansızlar orda derman bulurdu
Dün her şeyden önce dostluk gelirdi
Bu gün bütün gözler pulun üstünde
Bizim dostluğumuz derûnî dilden
Muhabbet besleriz can-ı gönülden
Acep vaz geçer mi andelib gülden
Cesedi yunsa da salın üstünde
Bir insanda çatlaksa âr damarı
Kemlik düşler, bozuk olur ayarı
Emek veren, çaba harcayan arı
Sinek sefa sürer balın üstünde
Her nere baksam hep karanlık işler
Herkesin yüzünde sahte gülüşler
Karga düşünde hep leşleri düşler
Tüneyip durduğu dalın üstünde
Ahu feryadım var, yüreğim kordur.
Gel yardım eyle bu yangını durdur.
Hayranî’yim der ki çok engel vardır.
Dosta doğru giden yolun üstünde.
- GELDİM -
Hep düşüme takmaya çalıştığın,
Paslı zincirleri kırdım da geldim.
Tenhada gizli gizli buluştuğum,
Dostun yarasını sardım da geldim.
Gâhi Mecnun oldum çölü dolaştım.
Gâh girdim girdaba dalgalar aştım.
Ülfet meclisinde yoğruldum piştim.
Kavilleşip ikrâr verdim de geldim.
Sen yüreğimde kor, didemde nemsin,
Hayalimde sevda, gönlümde demsin,
Firdevs bahçesinde bülbülüm sensin,
Bağban olup gülün derdim de geldim.
Senin sevdan döner durur başımda.
Sanki umman saklı gözüm yaşında,
Gündüz hayalimde, gece düşümde
Vardım ahvalini sordum da geldim.
Edep erkânla hep yolun sürdüğüm,
Daim hayal edip düşün kurduğum,
Hasretiyle her dem yanıp durduğum,
Dostun cemâlini gördüm de geldim.
Pir’im gönüllere kurmuş bargâhın,
Müdavimi oldum ben o dergâhın,
Vardım makamına ol kadim şahın,
Hâk-i pâyına yüz sürdüm de geldim.
Hayranî’yim der ki çıkmadıkça can,
Devam edecektir bu ahdû peymân,
Dinimiz sevgidir, Kâbe’miz insan
Karşısında dâr’a durdum da geldim.
- DÜNYASINDA-
Yürek ağlar, döşler kordur
Mazlumların dünyasında.
Dünden kalma izler vardır
Mazlumların dünyasında.
Çökük avurt, soluk yüzler,
Derûnunda durur közler,
Mestan olmuş nemli gözler,
Mazlumların dünyasında.
Cepler delik cepken delik
Böyle reva görmüş Hâlik,
Mayasında yok kahpelik
Mazlumların dünyasında.
|