ESKERİ AKYOL DERSİM KATLİAMI'NI ANLATIYOR


 
ESKERİ AKYOL DERSİM KATLİAMI'NI ANLATIYOR!

Dersim olaylarının yaşandığı dönem 2. Tabur 9. Bölük'te askerlik yapan 101 yaşındaki Eskeri Akyol, yaşanılanları vahşet olarak niteliyor.
 
 
Evleri, içindekilerle birlikte yaktık
İşte katliamın son tanıklarından Eskeri Akyol’un yaşadıkları : “Biz Diyarbakır’dan yedi gün, yedi gece yürüyerek gittik Dersim’e. Gittikten sonra bizi Ali Boğazı’na verdiler. Gittiğimizde evler yakılıyordu. Askerler ulaştıkları evleri  içindekilerle birlikte gazyağı döküp yakıyorlardı. Komutanımızın adı Ethem Atalay’dı. Elazığlı olduğunu söylüyorlardı. ”
 
Diyarbakır’dan yürüyerek çıkmıştık yola
Erken varmak için vermedik çok fazla mola
Yola çıkmadan önceki endişeye rağmen
Heft gün, heft gecede vardık Dersim’e kol kola
 
Biz, oradan Ali Boğazı’na gönderildik
Oradaki manzarayı görünce gerildik
Çünkü asker ulaştığı her evi yakıyordu
Mecburen bizler de dört elle işe sarıldık
 
Mağaralara girmekten korkuyorlarmış askerler. Ama ‘girin’ talimatı üzerine askerler mağaraları ateşe veriyor; bu kısmı Akyol şu sözlerle anlatıyor:
"Bombaları atmak zorundaydık mağaralara. Sonra gidip baktığımızda öyle çoğu yaşlı benim gibi. Getirip üst üste yığıyordu askerler ve üzerlerine gazyağı döküp ateşliyorlardı... Öyle canlı canlı..."
 
Asker mağaranın içine girmez, korkarmış
Gir, emri gelince askeri bir korku sarmış
Başlamışlar mağarayı ateşe vermişler
Kimi görmemek için gözlerini kaparmış
 
Mağaralara bomba yağdırmaya başladık
Çoğu yaşlı olan insanın canın haşladık
Sonra dışarı çıkardık, yığdık hep üst üste
Gazyağı döküp yaktık belki günah işledik
 
"Çok öldürüldüler! Askerlerden de ahaliden de çok insan öldürüldü.
Yukarı Kutu Deresinde ceset kokusundan durulamıyordu. İnsanları öldürüp atmışlardı. Öylesine felaket görülmemiştir. Askerler Allah'ın emrine karşı geliyorlardı ha..."
 
Halktan çok insan vuruldu Kutu Deresi’nde
Mağaradan çok ceset çıkmış her keresinde
Felaket çok büyük her yer ceset kokuyordu
Kokudan geçilmezmiş tüm Dersim yöresinde
 
‘Dersim Tenkil Harekâtı’ katliamın 74. yıldönümü olan 5 Mayıs’ta Bilgi Üniversitesi’nde yönetmenliğini Özgür Fındık’ın yaptığı “Kara Vagon” adlı belgeselde anlatılacak. Hasan Saltık arşivinden ilk defa yayınlanan fotoğrafların da yer aldığı belgeselde katliamın biri elden tanıkları konuşuyor. Katliam sırasında asker olan Eskeri Akyol şahit olduğu vahşeti anlatırken o anı tekrar yaşıyormuşçasına “Allah, Muhammed’in ümmetini bir daha bu hale düşürmesin !..” diyor.
 
Eskeri Akyol, röportajı yapan muhabirin "Tahminen kaç kişi öldürdünüz?" sorusuna, "Valla ne bileyim işte koşturarak ateş ediyorduk... Kalkıp yalan mı söyleyeyim. Askerdik 'ateş' dediklerinde mecburduk ateş etmeye..." sözleriyle cevaplıyor.
Akyol yutkunarak, gözyaşlarını akıtarak anlatıyor vahşeti. Zamanla öldürmelerin son bulduğunu ve sürgünlerin başladığını söylüyor.
 
Tahminen kaç kişi öldürdünüz? sorusuna
Eskeri Akyol’dan cevap yok hiç birisine
Yutkunup gözyaşlarıyla anlatır vahşeti,
Ateş denince mecbur ateş ederdik dirisine
 
 
Öyle yaşlı, benim gibi insanlar...
“... Kaçanların bir kısmı derelere, mağaralara sığınmışlardı. Daha dirençli olanlar, (Munzur) nehirden karşıya geçiyorlardı. Askerler öyle yetişir yetişmez ateşe veriyorlardı mağaraları. Sonra gittiğimizde/baktığımızda, öyle çoğu yaşlı benim gibi. Getirip üst üste yığıyordu askerler ve üzerlerine gazyağı döküp ateşliyorlardı. Öyle canlı canlı... Kadın, çoluk - çocukları da yakıyorlardı...”
 
Kim dereye, kim mağraya kaçardı
Kimi Munzur’dan karşıya geçerdi
Asker mağarayı ateşleyince
Herkes dışarı çıkmaya düçardı.
 
Dışarı çıkanlar konur üst üste
Gazyağı dökülür, çakılır heste
Kadınlar, çocuklar hep canlı canlı
Yakılırdı, korku vardı herkeste
 
 
Öldürdükleri kadınların altınlarını da alıyorlardı
Askerler evleri yaktığında, kimi kadınlar başlarını pencereden dışarı sarkıttıklarından, ölürken boyunlarında altınları ile öylecene kalıyorlardı. Piranlı Hecık’ın torunu, Husey’nin oğlu Mısfa ile Dersim’de birlikte askerdik. O (Mısfa), onbaşıydı. Biri daha vardı, adı: Hem’ın oğlu Zubey’di, Akrag Köyü’ndendi. Meğer bu ikisi  daha önceden tanışıyorlarmış. Baktım bu ikisi benden saklayarak suda bişeyler yıkıyorlar/oğuşturuyorlar.
Dedim:” Ağa o nedir?”
Dedi:” Hopekli bişey yoktur..”
Onlar gittikten sonra bir ara fırsat bulup torbalarına baktığımda, meğerki altınlarmış. Beşi bir yerde, beşi bir yerde, ortasında da bir nuska vardı. On tane idi. Sonra dedim: “(Mısfa) bu altınları ne yapacaksın?
Dedi:” Götürüp karıma takacağım.”
Dedim:” Ne yaparsan yap, ama bunu yapma!..”
Dedi:” Valla takarım.”   Daha yeni evli idi (...). Sonra da götürüp karısına takmış...  Tanık olanlar, yemin ediyorlardı; diyorlardı: “Altınları karısının boyna takar takmaz, karısını bir titreme tutmuş ve ölmüş...” (...)
 
Askerler, evleri yaktığı zaman
Kadınlar yanarak tüttüğü zaman
Belki daha ölmemiştir, askerler
Boynundan altını çektiği zaman
 
Mısfa, Zubeyr gizli bir şey yıkarken
Gördüm, uzaktan onlara bakarken
Ağa siz ne yapıyorsunuz? dedim.
Bir şey yok dediler, sudan çıkarken
 
Bir gün gizlice torbasına baktım
On beşi bi yerde, geri bıraktım
Ne bunlar, karıma takarım, dedi
Olmaz, vazgeç dedim, hayli dil döktüm
 
Hiç kimseye kalmaz kimsenin âhı
Mazlum âhı, tahttan indirir şahı
Sonra duydum, karısına takınca
Karısı o anda ölmüş Vallahi
 
 
370 köylü elleri bağlı ölüme yürüdü
Kara Vagon belgeselinde ilk kez Hasan Saltık arşivinden yayınlanan bazı fotoğraflarda yer alıyor. Dersim tenkim harekâtı sırasında ‘asilere’ yardım ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle Xeç (Demirkapı) Köyünden toplanarak elleri bağlanan köylüler Beyaz Dağ’a götürülerek infaz edildiler. Yazar Emirali Yağan’ın Xeç köyü katliamı ile ilgili hazırladığı çalışmada yer alan bilgilere göre sadece Demirkapı Köyü’nden 370 kişi topluca öldürüldü.

NOT: Alıntılanan bu yazının tüm şiirleri tarafımdan yazılmıştır.

Sefil HAYRANİ/Mehmet KORKMAZ
Emekli Eğitimci, Şair, Araştırmacı Yazar





















 
Bugün 32 ziyaretçi (50 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol