MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ-I
 MİTOLOJİ SÖZLÜĞÜ-I

                 I. BÖLÜM
 
Eski Yunan Mitolojisi Terimleri Sözlüğü
 
 
 
 
 
 
 
---- A ----
 
Abas: Ünlü Yunanlı Epik şairi Homeros’un İlyada Destanı’nda adı geçen Abas; Denizler Tanrısı Poseidon ile Arthusa adlı su perisinin oğlu ve Abantlar boyuna adını veren kahramandır.
 
Absyrtos (Apsyrtos): Yunan mitolojisinde efsanevî büyücü Medeia’nın kardeşi. Tesalyalı Kahraman İason’la kaçan Medeia, kendilerini kovalayan kardeşi Absyrtos’u öldürerek parçalar.
 
Admete: Yunan mitolojisine göre Argos kentinde Tanrıça Hera tapınağında elli sekiz yıl rahibelik yaptıktan ve babası Eurysteus öldükten sonra buradan kaçmak zorunda kalan Admete, Perseus soyundan gelmedir. Tapınaktan aldığı Tanrıça Hera’nın heykeliyle birlikte Sisam (Simos) Adası’na sığınan Admete’nin çaldığı heykeli, yerine koymak isteyen Argosluların para karşılığında tuttukları korsanlar, heykeli, Argos’a kaçırmak üzere gemiye bindirirler. Ancak heykel, yelkenlerin açılmasına engel olunca “Tanrıça Argos’a gitmek istemiyor” düşüncesiyle “Samos Herası” adıyla Sisam Adası’nda kalır. Sisamlılar yılda bir kez Hera ve Admete onuruna bir bayram yaparlarmış.
 
Admetos: Yunan mitolojisine göre Argonautlar Seferi”ne Kalydon Yaban Domuzu Avı’na katılan ve günümüzdeki adı, Elestino olan Pherai kentinin kralı olan Admetos, Keyklopsları öldürdüğü gerekçesiyle bir yıl süreyle Olympos’tan sürülme cezasına çarptırılan Tanrı Apollon’u yanına sığırtmaç olarak alır. Admetos, tutulduğu Pelias’ın Alkestis adındaki kızını elde etmek amacıyla arabasına bir aslan ile bir yaban domuzunu koşmak durumunda kalınca Tanrı Apollon’un da yardımıyla kızı alır. Ancak Tanrıça Artemis’e adadığı kurbanı kesmeyi unutunca Tanrıça, Admetos’un düğün gecesi gerdeğini yılanlarla doldurunca yine Tanrı Apollon kendisini bu belâdan da kurtardıktan sonra öleceği gün kendi yerine ölecek adam bulma koşuluyla Admetos’un kaderini değiştirmeyi başarır. Ancak ölüm günü gelince yerine ölecek herhangi birini bulamayan Admetos’un yerine ne annesi, ne babası, ne de uşağı ölmek ister. Bunun üzerine kendisini feda ederek Ölüler Ülkesi’ne inen karısı Alkestis, Herakles tarafından kurtarılır.
 
Adrastos: Dorfetihlerinin Argos menşeyli kahramanı ve Argos Kralı. Kardeşi Eteokles tarafından Thebai’den kovulan Polyneikes’i ülkesine kabul ederek onun haklarını tekrar elde edebilmesini sağlamak amacıyla Yedi Şefler adı verilen savaşı başlatan Adrastos’un Sikyon’u ele geçirdiği söylenir. Yedi Şefler Savaşı’nda Adratos’un dışında kalanların tümünün ölmesi üzerine ölenlerin oğulları olan Epigonolar, Thebai’yi yerle bir ederek onların öcünü alırlar. Tiran Kleisthenes’in, imtiyazlı sınıfın gücünü zayıflatmak amacıyla M.Ö. VI. yy. başında Sikyon’da Adrastos’a tapınmayı men etmesine rağmen bu tapınma işi 510’a doğru Spartalıların el koyması üzerine tekrar geçerlilik kazanmaya başladı.
 
Aedon: Yunan mitolojisine göre Zeus tarafından bülbüle dönüştürülen ve bir yanlışlık neticesinde İtylos adlı oğlunu öldüren Aedon, yine Baştanrı Zeus tarafından taşa dönüştürülen ve lânetli soyun atası Tantalos’un suç ortağı olan Pandareos’un kızı Thebai Kralı Zethos’un karısıdır.
 
Aeetes: Yunan mitolojisine göre Güneş’in kişileştirilmişi olan Helios ile Perseis’in oğlu olan Aeetes, Büyücü Kirke’nin de kardeşidir. Teselyalı kahraman İason, Kolkhis’te Aia Kralı olan Aeetes’in kızının yardımıyla altın post’u çalmayı başarır.
 
Aello: Yunan mitolojisine göre Okeanos kızı Elektro ile Thaumas’ın Harpyalar denilen üç kızından biri olan Aello, Kasırga’yı sembolize eder. Öteki kardeşlerinden Okypete, Boran’ı sembolize ederken Kelaino da Fırtına’yı simgeler.
 
Aerope: Yunan mitolojisine göre Girit kralı Minos’un torunu ve Katreus’un kızı olan Aerope; Pleisthenes veya Yunan mitoloji kahramanı olan Atreus’la ya da önce biriyle sonra ötekiyle evlenen ve Agamemnon ile Menelaos’un anneleri olan kadındır. Kayınbiraderi Thyestes tarafından baştan çıkarılan Aerope, sadakatsizliğini öğrenen kocası Atreus tarafından denize atılır.
 
Agamedes: Yunan mitolojisine göre pek çok büyük tapınağın yapılmasının altında imzası bulunan söylencesel mimar.
 
Agamemnon: Yunan mitolojisine göre Mikenve Argoskralı olan Agamemnon, Atreus ile Aerope’nin oğlu ve Menelaos’un kardeşidir. Truva Kralı yaşlı Priamos’un oğlu Paris tarafından kaçırlması Truva Savaşı’na yol açan ve aynı zamanda Arkadhia Kralı ve kardeşi Menelaos’un güzel karısı Helena’nın kızkardeşi Klytaimnestra ile evlenen ve İphigeneie, Elektra ve Orestes’in babaları olan Agamemnon, Truva Savaşı’nda Yunan ordularının başkomutanlığını yapmıştır. Lekesizliği ve el değmemişliği sembolize eden Tanrıça Artemis’in hışmından korunmak amacıyla kızı İphigeneie’yi kurban etmek isteyen Agamemnon, Ege’de vukubulan bir savaş sırasında kocası Lyrenessos’u öldürdükten sonra esir aldığı güzel Brisseis’i Teselyalı kahraman Akhilleus’un elinden alarak onun savaşlardan çekilmesine neden olur. Truva’nın yenilgiye uğraması üzerine savaş ganimeti olarak Truva Kralı Priamos’un kâhin kızı prenses Kassandra’yı alan Agamemnon, on yıl sonra baba ocağına döndüğünde karısı Kltaimnestra ve Aigisthos adlı aşığı tarafından öldürülür.
 
İlyada ve Odysseia destanlarında kimi zaman kibirli, kimi zaman kararsız bir kahraman şeklinde tasvir edilen Agamemnon, M.Ö. 525’e doğru –M.Ö. 456 yılları arasında yaşayan Yunan Trajedi yazarı Aiskhylos’un M.Ö. 458 yılında kaleme aldğı “Oresteia Trilogia” adlı yapıtında ve M.Ö. 480 – 406 yılları arasında yaşayan Yunan trajedi şairi Euripides tarafından kaleme alınan ve M.Ö. 405 yılında oynanan [“İphinegenia Aulis”(İphigeneia be en Aulidi]] adlı yapıtına göre yazgının bir oyuncağı gibidir. M.Ö. 60’a doğru M.S. 39 yılları arasında yaşayan Latin yazar Lucius Annaeus SENECA (Baba Seneca) tarafından kaleme alınan “Agamemnon” adlı yapıtında duygulu ve mert, 1639–1699 arasında yaşayan Fransız Trajedi yazarı Jean Racine tarafından 1674 yılında kaleme alınan “İphigenie en Aulide”adlı yapıtına göre gözü yükseklerde ve ne istediğinin farkında olan biridir. 1749–1803 yılları arasında yaşayan İtalyan yazar Vittorio Alfieri’nin kalame aldığı “Agamemnon” adlı yapıta göre yüce gönüllü ve gözü dünyayı görmeyen bir kişi olan Agamemnon, 1888–1953 yılları arasında yaşayan Amerikalı oyun yazarı Eugene Gladstone O’neill tarafından 1931 yılında kaleme alınan [(“Mourning Becomes Electra”(Elektra’ya Yas Yaraşır)] adlı yapıtta kuzeyli bir general oldu.
 
Agapenor: Yunan mitolojisine göre eskiden “Ayılar Ülkesi” olarak bilinen Arkadhia’da yaşayan Arkadhialıların Truva Savaşı sırasında önderi olan Agapenor, savaş dönüşünde Kıbrıs’ta yer alan Paphoskentini kurar.
 
Agave: Yunan mitolojisine göre Yunanlılar arasında uygarlığı yaymaya çalışan söylencesel insanlardan biri olan Kadmos ile Harmonia’nın kızı olan Agave, ablası ve aynı zamanda Zeus’un sevgilisi Semele’ye leke sürüp iftira attı gerekçesiyle Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos tarafından delilikle cezalandırılır. Roma’da dinsel bayram olarak kutlanan Bacchanalia Şenlikleri sırasında vahşi bir hayvan öldürdüğünü sandığı oğlu ve aynı zamanda Thebai Kralı olan Pentheus’u parçalayarak öldürür.
 
Agdistis: Yunan mitolojisine göre Zeus’un bir düşünden dünyaya gelen Asya Menşeyli erdişi olan Agdistis, önceleri kendi oğlu olarak kabul gören ve onun özendirmesi sonucunda kendini hadım etmeye kalkışınca ölen Frigya menşeyli İlkbahar tanrısı Attis’i, Pessinus kentinde gömerek kültünü düzenledi.
 
Agenor: Yunan mitolojisine göre Bellos’un ikizi ve Denizler Tanrısı Poseidon ile su perisi Libye’nin oğlu olan Agenor, Mısır kralıdır. Suriye’de hüküm süren Agenor, aynı zamanda Kadmos, Kiliks, Europa ve Phoiniks’in de babalarıdır.
 
Aglaia: Yunan mitolojisine göre Zeus’un kızları olan ve adlarına Kharites denilen üç güzelden (Euphrosyne–Aglaia-Theleia) biri.
 
Aglauros:  Yunan mitolojisine göre Attike’nin söylencesel ilk kralı olan Kekrops adlı kahramanın kızıdır. Yunan Savaş Tanrıçası Athena tarafından bir sandığa kapatılan Gaia’nın oğlu ve Yunanlı kahraman Erikthonios’un beşiğini korumakla görevli kılanan Aglauros, görevini gereği gibi yerine getiremedi.
 
Agonothetes:  Eski Yunan mitolojisine göre bir dans yarışması olan Agon benzeri bir yarışmanın maddi ve materyal açısından örgütlenmesiyle görevli kılınan yüksek memur olan Agonothetes, kimi zaman katkıda bulunmak zorunda da kaldığı harcamaların sorumluluğunu da yüklenirdi.
 
Agora: Antik Yunan’da halkın her çeşit kamusal işlerini görmesi, siyasal, iktisadî, kültürel ve gündelik yaşantısını idame ettirebilmesi anmacıyla bir araya geldiği alan, ya da saha. Yunanca “toplantı” veya “toplanma yeri” anlamına gelen Agoralar, Roma ve Yunan döneminin yanı sıra Anadolu da da tapınak, çeşme, kitaplık vb. görkemli yapılar, heykel, kabartma ve yazıtlar gibi sanat eserleriyle bezenmiş capcanlı birer alış-veriş merkezi, birer gezinti, buluşma ve tartışma yerleriydi. İlkçağ’daki şehir yaşamına dair önemli belgelerin gün ışığına çıkarıldığı arkeolojik kazılar neticesinde eşi menendi bulunmayan ünlü Efes ve Miletagoralarının bir bölümü günümüzde hâlâ yerinde dururken diğer bölümü de Avrupa müzelerinde sergilenmektedirler.
 
Agron: Yunan mitolojisine göre Kos(istanköy) Adası’nda tarımla iştigal eden biri olan Agron, Byssa ile Meropis adlı iki kızkardeşiyle birlikte toprak tanrıçasının dışında hiçbir tanrı ya da tanrıçaya saygı göstermedikleri gerekçesiyle birer kuşa dönüştürülerek cezalandırılırlar. Bu cezalandırılma sırasında Agron yağmur kuşuna, kızkardeşle-rinden Meropis baykuşa Byssa da martıya dönüştürülürler.
 
Aia:  Yunan mitolojisine göre Kolkhis Ülkesi’nin eski adı olan Aia, Yunanca’da “toprak” anlamı taşır (Aia ya da Gaia)
 
Aiakidai: Bilgeliği nedeniyle Yunanlıların hakemi ve tanrılar katında aracısı olan Alakos neslinden gelen Peleus, Akhilleus, Pyrrhos ya da Neoptolemos, Telamon, Aias vb.lerine verilen ad. Günümüzde Yunanistan ile Arnavutluk arasındaki bölgede M.Ö. V.yy.’ın sonunda kurulan Epeiros Krallığı’nın kralları, bu adı; Akhilleus’un oğlu ve Pyrrhos’un torunları olduklarını iddia etmelerinden ötürü kullanırlardı.
 
Aiakos: Yunan mitolojisine göre Zeus ile Aighina adlı su perisinin (nymphe) oğlu ve Aighina Adası’nda bulanan Myrmidonların kralıdır. Bütün Yunan âleminin en dindarı olan Aiakos, bilgeliği nedeniyle Yunanlıların hem hakemi, hem de tanrılar katındaki aracısıdır. M.Ö. 427’ye doğru M.Ö. 347’ye doğru tarihleri arasında yaşayan Yunanlı filozof Eflatun(Platon)’dan başlayan bir gelenek gereğince Zeus’un oğlu ve Giritli kahraman Minos ve onun kardeşi Giritli kahraman Rhadamanthus’la birlikte Öbür Dünya’nın Tanrısı Hades’in yargıçlarından biri olarak kabul gördü.
 
Aias: Yunan mitolojisine göre Eski Kıta Yunanistanı’nda yer alan Lokrisülkesinin kralı olan Küçük Aias olarak da bilinen Aias, Argonautlar Seferi’ne katılan Oileus’un oğludur. Truva’ya karşı savaş açan Aias, Athena Tapınağı’nda görevli olan Kassandra adlı rahibeye tecevüz edip onu kaçırınca Denizler Tanrısı Poseidon tarafından bir fırtınada yok edilir.
 
Aias: Yunan mitolojisine göre Salamis Kralı ve çocukluğunda Peleus adlı kardeşiyle birlikte üvey kardeşleri Phokos’u öldürmeleri üzerine babası tarafından Aighina’dan kovulan Telamon’un oğlu olan Aias, Truva Savaşı sonrasındaki çarpışmalarda büyük bir kahramanlık göstererek Truva Kralı Yaşlı Priamos’un yiğit oğlu Hektor’u yaralar. Teselyalı söylence kahramanı Akhilleus ölünce onun silahlarına sahip olmak amacıyla Yunanlı Kahraman ve İthaki’nin söylencesel kralı Odysseus ile tartışmaya girer, ancak ona mağlup olunca üzüntüsünden intihar eder.
 
Aidoneus: Yunan mitolojisine göre Ölüler Ülkesi’nin kralı olan Tanrı Hades’in bir başka adı.
 
Aietes: Yunan Mitolojisine göre önce Korinthos’un, akabinde de günümüzdeki Gürcistan’ın yerinde kurulan Kolkhis’in kralı olan Aietes; Güneş Tanrısı Helios ile Okeanos’un kızı Perseis’in oğlu, Büyücü Tanrıça Kirke ile Girit Kralı Minos’un karısı Pasiphae’nin kardeşi ve altın postu almaya gelen İason’a yardımcı olup onunla kaçan Medeia ile Apsyrtos (Absyrtos)’un da babasıdır.
Üvey anneleri İno’nun zulmünden kurtulmak amacıyla kanatlı, altın postlu kutsal koça binip kaçarlarken kız kardeşi Helle’nin denize düşüp ölmesinin ardından Kolkhis’e sığınan Phriksos’un kurban ettiği kutsal koçun postunu armağan ettiği kişi olan Kolkhis kralı Aietes, Phriksos tarafından kendisine armağan edilen altın postu, Savaş Tanrısı Ares’e adanan ormandaki ağacın birine asar ve korkunç bir ejderi de onu korumakla görevlendirir.
Aietes, Argonautlarla birlikte altın postu almaya gelen İason’a birkaç denemeyi başarması halinde altın postu kendisine vereceğine dair söz verir. Ancak iş denemeye kalmadan İason, kralın büyücü kızı Medeia’nın yardımıyla ele geçirdiği altın postu ve kendisine âşık olan Medeia’yı alarak kaçar. Aietes, her ne kadar peşlerine düşerse de onları yakalayamaz. Çünkü kızı Medeia’nın, kendilerini takip ettiği için parça parça ederek denize attığı oğlu Apsyrtos’un parçalarını toplamaya çalışınca zaman geçer ve ara açılır. Bunun üzerine karamsarlığa kapılan Aietes, kralı olduğu Kolkhis’e döndüğünde kaybettiği tahtını, yıllar sonra ülkesine dönen kızı Medeia’nın yardımıyla geri alır.
 
Aigaion: Yunan mitolojisine göre Hekatogkheiroi adlı yüz eli bulunan devlerden biri olan Aigaion’un bir adı da Briareos’dur. Olymposluların yanında yer alarak Titanlar’a karşı savaşan Aigaion, daha sonra Titanlar’ı Ölüler Ülkesi’nin en derin yeri olan Tartaros’ta tutar.
 
Aigestes: Yunan mitolojisine göre tanrı-nehir Krimisos ile Turuvalı Aigesta (veya Segesta)’nın oğlu olan Aigestes, Batı Sicilya’da bulunan Segesta kentinin de kurucusudur.
 
Aigeus: Yunan mitolojisine göre doğrudan topraktan doğduğu söylenen Kekrops’un ardılı olan Pandion’un oğlu ve Atina’nın söylencesel kralıdır. Oğlu ve Atinalaların “Onsuz hiçbir şey yoktur” diyerek efsanevî bir kişilikten ziyade tarihî bir kişilik olarak gördükleri Theseus, yelkenleri siyah olan bir gemiyle insan bedenli, boğa başlı Minotauros adlı canavarla savaşmaya giderken babasına; galip gelirse dönüş yolunda siyah yelkenlerin yerine beyaz renkli yelkenler çekeceğini söyler. Ancak Minotauros’la giriştiği mücadele sonucunda galip gelen oğul Theseus; dönüşte kararlaştırılan işareti unutup siyah yelkenleri beyaz yelkenlerle değiştirmeyince biçare baba Aigeus oğlunun öldüğünü sanarak kendini, daha sonra adını alacak olan Ege Denizi’ne atar.
 
Aigialeia: Yunan mitolojisine göre İlyada ve Truva destanlarının en ünlü kahramanlarından Argos Kralı Diomedes’in karısıdır. On yıl devam eden Truva Savaş’ından dönen kocasına, sevgilisiyle birlikte bir tuzak hazırlar ancak başarılı olamaz. Çünkü kocası Diomedes, güç de olsa kendisine kurulan bu tuzaktan kurtulmayı başarır.
 
Aigimios: Yunan mitolojisine göre M.Ö. II. Binyıl’ın sonlarında Yunanistan’a gelen Hint–Avrupa menşeyli istilacı halk olan Dorlara adını veren kahraman Doros’un oğlu ve Dorların söylencesel atası. Dorların yasalarını yapan Aigimios; Herakleios ile birlikte Dorları yarı-insan, yarı-at şeklindeki yaratıklar olan Kentauroslarla kahramanca savaşan teselyalı halka, yani Lapithailer’e karşı savunur.
 
Aigina: Yunan mitolojisine göre kendisiyle buluşmak amacıyla bir alev şekline dönüşen Zeus’un sevgilisi olan Aigina, “batak” anlamına gelen tanrı–nehir Asopos’un kızıdır. Zeus tarafından daha sonra kendi adını alacak olan Oinone Adası’na kaçırılan Aigina ile Zeus’un bu birleşmeleri neticesinde Aikos adlı bir oğulları olur.
 
Aigis: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus ve Zekâ Tanrıçası Athena’nın Amaltheia adı verilen keçinin derisiyle kaplı büyülü zırhı veya kalkanı.
Yunanca’da hem “fırtına”, hem de “keçi derisi” anlamına gelen ve ilk zamanlar yıldırımlar yağdıran Baştanrı Zeus tarafından taşınan Aigis, süreç içerisinde Amaltheia’nın derisinden yapılma bir elbiseye dönüştü. Baştanrı Zeus, yılandan püsküllerle süslü bir şekilde gösterilen Aigis’i öteki tanrılara özellikle de Tıp, Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon’a ve Zekâ Tanrıçası Athena’ya verdiği için Aigis, zamanla Athena’nın sembolü haline dönüştü. Athena tarafından taşındığı zaman bir zırh ya da etrafında yılan figürleri, orta yerinde de bir deniz ve okyanus diplerinde yaşayan deniz hayvanı Gorgonia başı bulanan bir kalkan şeklindeydi. Aigis, M.Ö. 323 - M.Ö. 30 tarihleri arasını kapsayan Helenistik Dönem’de ve Roma Dönemi’nde hâkim erkin sembolü durumundaydı.
 
Aigisthos: Yunan mitolojisine göre cinayet, ana-baba katilliği, zina ve anne, bacı, kızı gibi birinci dereceden akrabalarıyla cinsel ilişkide bulunma gibi nahoş davranışlarla tanınan Atreidai Ailesi’nin bir bireyi olan Aigisthos, ikizi olan Atreus’un karısı Aerope’yi baştan çıkaran Thyestes ile babasının tecavüzüne uğrayan Pelopia’nın yasak aşklarından doğan oğullarıdır.
Atreus ile Thyestes kardeşler arasındaki taht kavgası, Atreus’un kendi ikizi olan Thyestes’in oğullarını öldürüp kendisini de Mykenai-’den sınırdışı etmesiyle doruğa tırmanır. Kendi ikizi olan Atreus’tan intikam almanın yollarını arayan Thyestes¸bir tanrı sözcüsünün ancak kendi öz kızından doğacak olan bir çocuğun Atreus’ü öldürebileceğini söylemesi üzerine gecenin birinde gizlice öz kızı Pelopeia’yla cinsel ilişkiye girerek onu gebe bıraktıktan sonra kaçar. Pelopeia bir süre sonra kimden olduğunu bilmediği çocuğu doğurduktan sonra kırlara bırakır. Kırlara bırakıldıktan sonra çobanlar tarafından bulunarak keçi sütüyle beslenip büyütülen bu çocuk Aigisthos’un kendisiydi.
Bu arada Pelopeia kendisini tanımayan amcası Atreus’la evlenir. Bir zaman sonra Aigisthos da Mykenai Sarayı’na gelince kendi oğluymuşçasına benimseyerek yetiştiren Atreus, onu kendisinin ikizi olan Thyestes’i öldürmekle görevli kılar. Ancak öldürmekle görevlendirildiği Thyestes’in kendi öz babası olduğunu öğrenen Aigisthos, babasının yerine amcası Atreus’u öldürür. Bunun üzerine bir süre Mykenai’de hüküm süren baba-oğul Thyestes-Aigisthos daha sonra Atreus’un oğlu Agamemnon tarafından Mykenai’den sürülürler. Truva Savaşı’na katılan Agamemnon, savaş sonrasında ülkesine döndüğünde karısı Klytaimnestra ve aşığı Aigisthos tarafından öldürülür. Aigisthos’un kendisi de bu olaydan yedi yıl sonra Agamemnon’un oğlu Orestes’in elinde can verir. Kendi ecdadı olan Atreidai Ailesi’ne yakışan birçok söylencenin kahramanı olan Aigisthos’un kaderi, M.Ö. 525-M.Ö. 456 yılları arasında yaşayan Yunan trajedi yazarı Aiskhylos; M.Ö. 480-M.Ö. 406 yılları arasında yaşayan Euripides ve M.Ö. 496/494 - M.Ö. 406 yılları arasında yaşayan Sophokles gibi Yunanlı tragedya şairlerine ilham kaynağı olmuştur.
 
Aigyptiades: Yunan mitolojisine göre adını verdiği Mısır’ın en eski krallarından bir olan Aigyptos’un elli oğlunun soyadları. Argolis’te uzun zaman hüküm süren Danaos’un elli kızıyla evlenen Aigyptiades-ler’in tamamı, gerdek gecesi karıları tarafından öldürülürler.
 
Aigyptos: Yunan mitolojisine göre bir öncekilerin atası olan Aigyptos, adını verdiği Mısır’ın en eski krallarından biridir. Sülalesi, babası tarafından Denizler Tanrısı Poseidon’a, annesi tarafından Nil Nehri’ne dayanan Aigyptos, Denizler Tanrısı Poseidon’dan hamile kalan Libya adlı nymphenin doğurduğu ikizlerden biri ve aynı zamanda söylencesel Mısır Kralı olan Bellos ile Nil’in Ankhinoe adlı kızının oğludur.
 
Aineias: M.Ö. 70 - M.Ö. 19 yılları arasında yaşayan Latin şair Publius Maro Vergilius’un, Napoli yakınındaki villasında M.Ö. 29 yılında başlayarak kaleme aldığı ve geniş kapsamlı bir millî destan niteliğinde olan “Aeneis” adlı yapıtında yeniden ele alarak geliştirdiği bir Yunan söylencesinin kahramanı ve Truva kralı Priamos’un torunu olan Aineias, Ankhises ile Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’nin oğludur. Truva Savaşı’nın ünlü önderlerinden biri olan ve savaş sırasında karısı Kreusa’yı yitiren Aineias, yaralı durumda bulunan babası Ankhises’i sırtında taşıyarak kaçmayı başarır. İda Dağı’nda topladığı belli başlı birkaç Truvalı savaşçıyla birlikte Yunanlılara karşı savaşımı sürdürmeye kalkıştıysa da sonradan bu fikrinden vazgeçerek yeni bir vatan bulmak amacıyla gemiye binerek denize açıldı.
Tir prensesi Dido’nun kendisine aşık olduğu Kartaca; Sicilya ve cehenneme indiği Campania gibi pekçok yerde dolaştıktan sonra vardığı Latium’da Kral Latinus’un Lavinia adlı kızıyla evlenir. İulia’nın (Kendi liderlerinin çevresinde toplanan, aynı atadan geldiklerini ve onun adını taşıdıklarını söyleyen kişilerden oluşan ve sıkı akrabalık ilişkilerinin göstergesi olan sözcük) Gens’i, Aineis ve İulius (Ascanius da olabilir) adlı oğlu vasıtasıyla Yunanlıların Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite ile özdeş tutulan Roma Aşk ve Güzellik Tanrıçası Venüs’ten gelme olduklarını öne sürer.
 
Aiolos: Yunan mitolojisine göre Denizler Tanrısı Poseidon’un oğlu olan Aiolos’un kendisi de Rüzgâr Tanrısı’dır. Öyküsü, İthaki’nin söylencesel kralı Odysseus’un öyküsüyle iç içelik teşkil eden ve tulumlara doldurulan rüzgârların yöneteni olan Aiolos tarafından Odysseus’a verilen içi ters rüzgârlarla doldurulup kapatılan tulumlardan çıkan rüzgârlar, fırtınaları meydana getirmiştir.
 
Aiora: Yunan mitolojisine göre Eski Attike’de bir bölümünü salıncak oyununun oluşturduğu dinsel yaz bayramına verilen addır.
 
Aisakos: Yunan mitolojisine göre ünlü bir rüya tabircisi olan Aisakos, Truva’nın son kralı Priamos ile Arisbe’nin oğludur. Bir yılan tarafından ısırılan karısı Hesperia’nın ölümüne tahammül edemeyip kendini denize atar ve dalgıçkuşuna dönüşür.
 
Aison: Yunan mitolojisine göre Argonautlar Seferine katılarak altın postu ele geçiren İason’un babası olan Aison; İalkos kentinin kurucusu Kretheus ile Tyro’nun oğludur. Üvey kardeşi Pelias, babası Kretheus’tan kendisine miras kalan Teselya Bölgesi’ndeki İalkos tahtından indirip tutuklattığı Aison’un oğlu İason’u da nasıl olsa sağ olarak dönemez düşüncesiyle Argonautlar Seferi’nde görevli kılar. Neticede düşündüğü gibi de olur. Bir süre sonra İason’un öldüğü haberi ulaşır kendilerine. Artık kardeşini korkusuzca öldürebileceğini düşünen Pelias, kardeşi Aison’un içtiği boğa kanıyla kendi kendisini zehirlemesine müsaade ederek elini kana bulamaktan kurtulur. Ancak M.Ö. 43 - M.S. 17/18 yılları araında yaşayan Latin Şair Publius Naso Ovidius’a göre İason ölmemiştir. Tam tersine altın postu ele geçirmesinde kendisine yardımcı olan sevgilisi Büyücü Medeia ile döndüğü Yunanistan’da babası Aison’u diriltmekle kalmayıp aynı zamanda yaptığı iksir sayesinde gençleşmesini de sağlar.
     
Aither: Yunan mitolojisine göre ışığın en arı şekilde bulunduğu yüksek gök katına verilen ad olan Aither (Esir), M.Ö. IX. /VIII. yy.da yaşayan Yunanlı şair Hesiodos’’a göre evreni saran hava katmanının üzerinde bulunan saf ve ışıklı göktür. Yeraltı karanlığı olan Erebos ile geceyi sembolize eden tanrısal yaratık olan Nykes(Gece “Yeryüzü Karanlığı”)’in oğlu ve aynı zamanda hem yalan ve öfke gibi soyut, hem de Okeanos (Okyanus) ve Tartaros gibi somut olan birçok tanrısal maddenin de babasıdır.
Aithra (Aethra) : Yunan mitolojisine göre sonraki yıllarda Minoslu Bitki Tanrıçası Helene’nin kölesi olan Aithra¸ Atina’nın söylencesel kralı Aigeus’un eşi ve Atinalıların “onsuz hiçbir şey yoktur” diyerek efsanevi bir kişilikten ziyade tarihsel bir kişilik olarak gördükleri Theseus’un da annesidir.
 
Aithilla: Yunan mitolojisine göre verdiği sözlerden döndüğü ve yalan söylediği için başına gelmedik felaket kalmayan Leomedon’un kızı ve Truva’nın son kralı Priamos’un kızkardeşidir. Truva savaşı sırasında kendisini esir alan Teselyalı kahraman Protesilaos’un gemilerinin tamamını yakarak onu Trakya Bölgesi’nde yaşamaya mecbur eder.
 
Aithiopes: Adına, M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan ünlü Yunan epik şairi Homeros’un destanlarından sıkça rastlanılan Aithiopes, Okeanos (Okyanus) kıyılarında yer alan güneşin doğup battığı sonsuz bir ülkede yaşayan efsanelik bir halk. Güneşe yakın olmalarından ötürü yüzleri yanarak esmerleşen ve ebedî bir mutluluk yaşayan bu halk, tanrılara kurbanlar kesip şölenler düzenledikleri içindir ki Baştanrı Zeus, Denizler Tanrısı Poseidon ve gökkuşağının kişilik kazandırılmış biçimi ve tanrıların ulağı olan Tanrıça İris gibi tanrılar, şölenlerde boy göstermek amacıyla burayı sık sık ziyaret ederlerdi.
Akhalarla Truvalılar arasında vukubulan Truva Savaş’nın, İlyada Destanı’ndan sonra gelişen olayları konu alan “Aithiopis Destanı” adlı kayıp destan, adını, bu ulustan almakla yetinmeyip başkahramanı olan Memnon da, Eos ile Tithonos’dan doğma Aithiopia kralıdır.
 
Aitolos: Yunan mitolojisine göre Truva’nın içine sokulacak tahta atın yapımcısı olan kardeşi Epeios’un ardılı olarak tahta gelen Eleia kralı olan Aitolos, kazara işlediği bir cinayetten ötürü sürüldüğü ve kendi adını verdiği Aitolia’nın egemeni olur.
 
Akakallis: Yunan mitolojisine göre Garamantlar adlı halkın söylencesel atası olan Akakallas, Girit Kralı Minos’un kızıdır.
 
Akamas: Yunan mitolojisine göre Truva Savaşı sırasında önemli başarılara imza atmış üç kahramanın adıdır. Bunlardan biri Atina’nın söylencesel kralı Theseus ile evli olan Girit kralı Minos’un Phaidra adlı kızının oğlu olan Akamas, Atina’da yaşayan Akamantia boyuna adını vermiş ve Kıbrıs’ta bir koloni kurmuştur.
 
Akamedos: M.Ö. 427 M.Ö. 347 tarihleri arasında yaşayan Yunanlı filozof Platon(Eflatun)’un, öğrencilerini yetiştirdiği, ormanlarla çevrili Yunan Akademiası’na mezarının adı verilen Yunanlı kahraman.
 
Akarnan: Yunan mitolojisine göre Akarnanialılaraadını veren Yunanlı bir kahraman olan Akarnan; Akhelios Irmağı’nın Kallirrhoe adlı kızı ile Atina’nın söylencesel kralı Neleus’un Alkmeonadlı oğlunun oğludur.
 
Akastos: Yunan mitolojisinegöre“altın post”u ele geçirmek amacıyla Kolkhis’edüzenlenen Argonautlar Seferine katılanlardan biri olan Akastos, Peleus adlı İolkas kralı tarafından tahttan indirilen ya da öldürülen Teselyanın söylencesel kralıdır. Kızkardeşlerince öldürülen İalkos kralı ve aynı zamanda babası olan Pelias şerefine yas törenleri düzenlenmiştir.
 
Akhaios: Yunan mitolojisine göre Helenlerin atası Hellen’in Ksuthos adlı oğlu ile Atina Kralı Erekhtus’un kızı Kreusa’nın oğlu Akhaios, tragedya kahramanı İon’un kardeşi ve Akhalıların da söylencesel atasıdır.
 
 Akhalar(Akalar): Etnik Yunan ailelerinin en eskisi oln Akhalar, M.Ö. VIII. yy.da yaşayan ünlü Yunan epik şairi Homeros’ un destanlarının tamamında, özellikle de İlyada Destanı’nda Yunan Yarımadası’ndan Anadolu Yarımadası’na gelerek Truva Savaşı’na katılan savaşçıların hepsine birden verilen addır.
 
Akhates: Latincede “Fidus Achtes” yani “Sadık ve vefalı dost” anlamına gelen Akhates; Truva yenilgisinin ardından kaçarak İtalya’ya kadar gitmiş olan Aineias’ın yanından hiç ayrılmayan ve onun yaşadığı maceraların tamamına ortak olan bir karagün dostudur.
 
Akheloos: Yunan mitolojisine göre oturulan toprakları kuşatan engin denizin kişilik kazandırılmışı olan Okeanos ile Deniz Tanrıçası Thetis’den doğma üç bin kadar ırmağın en büyüğü ve Irmak- tanrılarının kralı olan Akheloos bir Irmak–tanrıdır. İstediği her şekle girebilen bu Irmak-tanrı, Irmak-Tanrıça Deianeira’ya olan aşkı uğruna gücün simgesi olan Herakles ile savaşır, ancak boynuzunun Herakles tarafından koparılmasından ötürü savaşın mağlubu olur. Bunun üzerine çiçek ve meyve ile dolu olan “Bollukboynuzu”nu verdiği Herakles’ten koparılan boynuzunu geri alır. Bir başka söylenceye göre de ünlü “Bereket BoynuzuIrmak-tanrının kendisine ait olanıydı.
 
Akheron: Yunan mitolojisine göre günümüzdeki adı Phanarioti-kos olan Epeiros’ta bir irmak adı ve ırmağın tanrısı olan Akheron, yer çatlaklarının birinden yok olup gitmesinden ötürü Cehennem ırmağı olarak kabul görürdü. Kharon adlı sandalcı, ölülerin ruhlarını, adı cehennemle anlamdaş olan bu ırmağın kapkara sularından geçiriyordu.
 
Akhilleus: Yunan mitolojisine göre Teselyalı söylence kahramanı ve aynı zamanda M.Ö. VIII. yy.da yaşayan ünlü epik şairi Homeros tarafından kaleme alınan İlyada Destanı’nın da başkahramanı olan Akhilleus, İolkas Kralı Peleus ile Deniz Tanrıçası Thetis’in oğludur. Vücudunun yaralanabileceği tek yeri; yaralara karşı bağışıklık kazanması amacıyla kendisini Styks Irmağı’nın sularına daldıran annesinin tuttuğu ve bundan ötürü de ıslanmayan topuğudur. Kendisine ok atmayı, yaraları sağaltmayı ve savaşmayı öğreten Fenikeliler’e adını veren kahraman Phoiniks ile bilgeliğiyle tanınan Kheiron gibi usta öğretmenlerden ders alır. Ünlü kâhin Kalkhas tarafından Truva önlerinde öleceğinin haber verilmesi üzerine annesi kendisini Skyros’ta gizler. Ama onun kıymetini bilen Yunanlılar tarafından Odysseus’un vasıtasıyla gizlendiği yerde bulunan Akhilleus, misafir olarak saklandığı evin kızına âşık olmasına rağmen hiç duraksamadan katıldığı Yunanlılarla birlikte büyük bir coşkuyla savaşır. Fakat Argos Kralı Agamemnon’un herhangi bir gerekçe göstermeksizin savaşta esir aldığı Lyrenessos’un güzelliğiyle ün salan karısı Briseis’i elinden alması üzerine küsüp çadırına çekilen Akhilleus’un yokluğundan yararlanan Truvalılar, pekçok zafer elde ederler. Onun silahlarını kullanarak Truvalıların taarruzlarına engel olmaya çalışan can dostu Patrokles’in, Truva Kralı Priamos’un yiğit oğlu Hektor’un darbeleriyle can vermesi üzerine dostunun intikamını almak isteyen Akhilleus, annesi Tanrıça Thetis tarafından Ateş Tanrısı Hephaistos’a yaptırılan süslü, büyülü silahlarını kuşanarak yeniden savaşa girer. Dostu Petrokles’i öldüren yiğit Hektor’u öldürüp cesedini kentin surları çevresinde sürüklemeye çalışır. Yiğit Hektor’un babası ve Truva kralı ihtiyar Priamos’un yalvarılarına daha fazla dayanamayan Akhilleus, neticede Hektor’un cesedini babası Priamos’a teslim eder. Ama kendisi de; yiğit Hektor’un kardeşi Paris tarafından atılan ve onun kendisini bir zafer sarhoşluğuna kaptırmasını hoş karşılamayan Tanrı Apollon tarafından yöneltilen bir okla, bedeninin yaralanabilir tek yeri olan topuğundan vurularak öldürülür.
Akhilleus’un kahramanlıkları; Paris’in British Museum adlı müzesinde bulunan “Akhilleus ile Penthesileia” başta olmak üzere ilkçağda pek çok heykele ve İtalya’nın Campania Bölgesi’ndeki Pompei kentinde bulunan “Kastor ve Polluks’un Evi”ndeki duvar resimlerine ve Vatikan Kütüphanesi’ndeki “Akhilleus’un Silahlarını Taşıyan Thetis” adlı olanı başta olmak üzere vazo süslemelerine konu olmuştur. Yeniçağda özellikle 1577–1640 yılları arasında yaşayan Flamen ressam Petrus Paulus Rubens; 1610–1690 yılları arasında yaşayan Flamen ressam Davit Teniers; 1780–1867 yılları arasında yaşan Fransız ressam Jean Auguste Dominigue İngres ve 1798–1863 yılları arasında yaşayan Fransız ressam Eugene Delacroix yapıtlarında, Akhilleus’un işlerinden ilham alırlar.
Akhilleus; M.Ö. 525- M.Ö. 456 yılları arasında yaşayan Yunan trajedi yazarı Aiskhylos; M.Ö. 518 -M.Ö. 438 yılları arasında yaşayan Yunanlı lirik şair Pindaros ve M.Ö. 480–406 yılları arasında yaşayan Yunanlı Trajedi şairi Euripides’in yapıtları başta olmak üzere Yunan yazını ve İskender’in Pers İmparatorluğu’na saldırıya geçtiği zaman Truva mevkiinde Akhilleus’a bir kurban sunması örneğinde görüldüğü üzere Yunan politikası için de imtiyazlı bir numuneydi. Bizans, XIV. yy.da kaleme alınan Akhilleus Destanları”nda bir ortaçağ şövalyesi; 1564–1616 arasında yaşayan İngiliz oyun yazarı Shakespeare’in [“Troillus and Cressida” (Troilos ile Kressida)] adlı yapıtına göre sadece bir kabadayı taslağı; 1639–1699 yılları arasında yaşayan Fransız trajedi yazarı Jean Racine’in 1674 yılında kaleme aldığı “İphigenie en Aulide” yapıtına göre mükemmel bir âşık ve 1819 -1880 yılları arasında yaşayan ve Fransız vatandaşlığına geçmiş Alman besteci Jacques Offenbach’ın 1864 yılında kaleme aldığı [“Ia Belle Helene ”(Güzel Helena)]’sında ise tam bir soytarı olarak tanımlanan Akhilleus’un kişiliği, Batı yazınında da muhtelif kalıplara sokulur.
     
Akontios: Yunan mitolojisine göre hileye başvurarak Kydippe adlı Atinalı kadınla evlenmeyi başaran Keoslu genç.
 
Akrisios: Yunan mitolojisine göre söylencesel Argos kralı olan Akrisios, Baştanrı Zeus ile birleşmesi sonucunda hamile kalarak Perseus’u doğurmasına öfkelenerek bir kuleye hapsettiği Danae’nin de babasıdır.
 
Akrotatos: Siracusa’nın Agathokles adlı zorba hükümdarına karşı Agrigento’nun yardımına koşan Sparta Kralı Kleomenes II’nin oğlu olan Akrotatos’un kendini beğenmişliği ve acımasızlığı halkının isyanına neden oldu.
 
Aktaion: Yunan mitolojisine göre Kheiron adlı bilge tarafından yetiştirilen Aktaion, kendisine tarım bilimi ile ev sanatları maledilen ve insanlara ilk arıcılık eğitimini veren kişi olarak bilinen Aristaios’un avcı oğludur. Eski söylencelere göre namusluluğun ve el değmemişliğin sembolü ve Av Tanrıçası Artemis tarafından, yıkanırken kendisini gördüğü gerekçesiyle geyik biçimine dönüştürüldükten sonra kendi köpeklerine parçalatılarak öldürtülür.
 
Aleksandros: Mitolojiye göre son Truva kralı Priamos’un oğlu ve Helene’yi kaçırmasından ötürü Truva Savaşı’na neden olduğu söylenen Paris’in bir başka adıdır.
 
Alekto: Adı, “öfkesi dinmeyen, barışmak istemeyen” anlamına gelen Alekto, “Erinysler” denilen üç Öç Tanrıçası’ndan (ötekileri Teisiphone ve Megaira) biridir.
 
Aletes: Yunan mitolojisine göre gücü simgeleyen Herakles’in soyundan gelme Korinthoslu bir kahramandı. Dodone’de gerçekleştirilen bir kehanetin tesiriyle Korinthos’u alan Aletes, daha sonra Atina önlerinde mağlup olur.
 
Alkaios: Yunan mitolojisine göre Amphitryon’un babası ve Herakles’in de dedesi olan Alkaios; Perseus ile Andromeda’nın da oğludur. Gücün sembolü olan ünlü kahraman Herakles’e “Alkaiosoğlu” anlamı taşıyan “Alkides” adı verilir. Ancak sonra Herakles olarak değiştirilir.
 
Alkathoos: Yunan mitolojisine göre Tıp, Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon’un desteğiyle Megareus’un yerine kralı olduğu Korinthos Körfezi kıyısında bulunan Megara kentinin çevresindeki surları yeniden yaptıran Alkathoos; lânetlenmiş Pelops Soyu’nun atası olan Pelops’un oğludur.
 
Alkestis: Yunan mitolojisine göre Teselya Bölgesi’nde bulunan Phraikentinin söylencesel kralı olan kocası Admetos’un ölümsüz kılınması için canını veren ve özverisi; sembolik ve mistik bir anlam kazanan kadın.
 
Alkides:  Yunan mitolojisine göre gücün sembolü olan ünlü kahraman Heraklesin başlangıçtaki adıdır.
 
Alkidike:  Yunan mitolojisine göre Teselya’dan sonra Salmoneadlı kenti kurduğu Elisyöresinde egemen olan Salmoneus’un karısı olan Alkidike; Aison ile İason’un atasıdır. 
 
Alkimede: Yunan mitolojisine göre Pelias adlı üvey kardeşi tarafından İalkos Krallığı’ndan uzaklaştırılan İason’un karısı Alkimede; Argonautlar Seferi’nin düzenleyicisi ve ekibin başı olan İason’un da annesidir.
 
Alkinoos:  Yunan mitolojisine göre Phaiakların misafirperverliğiyle ünlü kralı olan Alkinoos; bir kasırga tarafından sürüklendiği kıyıda bulduğu İthaki’nin söylencesel kralı Odysseus’u evine götüren Nausikaa adlı kızın da babasıdır. Alkinoos, Teselyalı kahraman İason’u da evinde ağırlamıştır.
 
Alkmaion: Yunan mitolojisine göre Thebai’ye karşı savaşan Yedi Şefler’den biri olan kâhin Amphiaraos ile Eriphyle’nin kâhin oğludur. Söylenceye göre savaşta öleceğini önceden bilen kâhin Amphiaraos, karısı Eriphyle’nin zorlaması üzerine katıldığı Yedi Şefler Savaşı öncesinde oğullarından, kendisinin Thebai’de ölmesi durumunda annelerini cezalandıracaklarına dair söz alır. Bir Tanrı sözcüsünün Alkmaion-’un başlarına geçmesi durumunda zafer kazanacaklarını haber vermesi üzerine Yedilerin Epigonlar olarak anılan oğulları, İkinci Thebai Seferi için önder olarak seçtikleri Alkmaion, babasının öldürüldüğü kente gitmekte tereddüt eder olunca Harmonia’nın gerdanlığına karşılık kocasını savaşa göndermek zorunda bırakan Eriphyle, bu kez de “peplos” adlı Tanrı armağanı kadın giysisi karşılğında oğlunu savaşa göndermeye zorlar. Ancak bu kez Epigonların savaşta üstün gelmeleri üzerine Alkmaion; Eteokles’in oğlu ve Thebai kralı Laodamas’ı kendi eliyle öldürürek onun yerine Polyneikes’in Thersandros adlı oğlunu tahta getirir.
Thebai Savaşı dönüşünde Delphoi’ye uğrayan Alkmaion, orada danıştığı tanrı sözcüsünün söyledikleri doğrultusunda hareket edip babasına verdiği sözü tutarak annesini öldürür. Bunun üzerine Arkadhia Kralı Oikles’e sığınan, ancak huzur bulamayan Alkmaion, bu kez kendisini arındırdıktan sonra Arsione adındaki kızıyla evlendiren Psophis Kralı Phegeues’un yanına varır. Ancak ne var ki Psophis topraklarında baş gösteren dehşet verici kuraklığa karşı önlem alma yollarını bulmak için kendisine danışılan Delphoi Tanrı sözcüsünün Alkmaion’un ikinci kez arındırılması gerektiğini söylemesi üzerine tekrar yollara düşen anne katili Alkmaion, Irmak- tanrı Akheloos’un yanına varır. Orada Alkmaion’u ikinci kez arındıran Irmak-Tanrı Akheloos, onu kızı Kallirhoe ile evlendirir. Ancak Kallirhoe, evlilik için Harmonia’nın gerdanlığını şart koşunca Alkmaion gerdanlığı Phegeus’tan almak üzere Psophis’e gider. Apollon Tapınağı’na adayacağını söyleyerek gerdanlığı Phegeus’tan geri ister. Ancak onun gerdanlığı kendisinden geri almak için yalan söylediğini öğrenen Phegeus onu oğullarına öldürtür. Kallirhoe’nin tanrıya yakarıları neticesinde çabucak yetişen oğlu Akarnan, babasını öldürten Phegeus’un oğullarını öldürerek babasının intikamını alır. Hemen sonrasında da Harmonia’nın uğur getirmeyen gerdanlığını Delphoi’de bulanan Apollon Tapınağı’na bağışta bulunur.
 
Alkmene: Yunan mitolojisine göre Tiryns Kralı Amphitryon’un karısı olan Alkmene, kocasının kılığına girmek suretiyle kendisini baştan çıkaran Baştanrı Zeus ile yaşadığı aşk sonucunda gücün simgesi olarak kabul gören Herakles’i doğurur.
 
Alkmeon: Yunan mitolojisine göre Messinia Bölgesi’nde yer alan Phyloskentinin söylencesel kralı Nestor’un torunu ve Atina’nın efsanevî kralı Neleus’un da oğlu olan Alkmeon, M.Ö. II. Binyıl’ın sonlarında Yunanistan’a gelen Hint-Avrupa menşeyli istilacı halk olan Dorların istilası sonrasında Phylos’tan kovulur. Bunun üzerine Atina’ya giderek oraya yerleşen Alkmeon, orada Alkmeonidai Ailesi’ni kurar.
 
Alkmeon: Yunan mitolojisine göre annesini öldürdüğü için günahlarından arınmak amacıyla başıboş bir şekilde dolaşmak zorunda kalan Alkmeon, Yunanlı kâhin Amphiaraos’un oğludur.
 
Alkon: Yunan mitolojisine göre gücü sembolize eden ünlü Yunanlı kahraman Herakles’in arkadaşı olan Alkon, ustalığıyla meşhur Giritli bir okçudur.
 
Alkyon: Yunan mitolojisinde yer alan Yunan söylencelerine göre Uranos ile Gaia’dan doğma Alkyoneus adlı devin kzlarının adı ya da Aiolos’un Alkyone adlı kızının başkalaşıma uğraması neticesinde meydana gelen söylencesel kuşun adıdır.
 
Alkyone: Yunan Mitolojisine Rüzgâr-tanrı Aiolos’un kızı ve Keyks’ın karısıdır. Kendilerinin, Kadının ve Analğın Koruyucu Tanrıçası Hera ile Baştanrı Zeus çiftinden daha mutlu olduklarını söyleme yürekliliğini göstermelerinden ötürü Alkyone-Keyks çifti Baştanrı Zeus tarafından kuşa dönüştürülürler.
 
Alkyoneus: Yunan mitolojisine göre ilk erkek tanrı olan Uranos ile başlangıçtaki evrenin yaratıcısı olan Gaia’dan dünyaya gelme dev olan Alkyoneus, önce tanrılara, ardından da Herakles’e karşı savaş açar. Ancak neticede güçlükle de olsa Herakles tarafından öldürülür. Kızları Baştanrı Zeus tarafından efsanevî bir kuş olan Alkyon’a dönüştürülür.
 
Aloeusoğulları:  Yunan mitolojisine göre Aloeus’un karısı İphimedeia, Denizler Tanrısı Poseidon’a âşık olur. Bunun üzerine İphimedeia hemen hergün denizin kıyısına gidip denizin suyundan göğsüne su dökerek Poseidon ile sevişmek için dilekte bulunur. Sonunda dileği kabul gören İphimedeia, Denizler Tanrısı Poseidonla bir araya gelerek doyasıya sevişirler. Uzun süre devam eden bu sevişmenin neticesinde İphimedeia’nın Otos ve Ephialtes adlı iki oğlu olur. Ancak görünürdeki babaları Aloeus olduğu için bu iki kardeş Aloeusoğulları adıyla anılırlar. Her yıl enine doğru bir karış, boyuna doğru bir kulaç büyüyen bu iki dev kardeş, dokuz yaşına geldikleri zaman tanrılara karşı savaş açma kararı alırlar.
Savaş Tanrısı Ares’i zincire vurduktan sonra bir küpün içinde on üç ay bekleten Aloeusoğulları, âşık oldukları Av Tanrıçası Artemis ile Kadının ve Analığın Koruyucu Tanrıçası Hera’yı kaçıracaklarını, karalarla denizlerin yerlerini değiştireceklerini ve Olympos Dağı’nın üzerine Ossa Dağı’nı onun tepesine de Pelion Dağı’nı koyarak gökyüzüne çıkacaklarını söylerler. Ancak daha sonra tanrıların hışmına maruz kalan Aloeusoğulları, Baştanrı Zeus’un yıldırımları, ya da Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon’un oklarıyla can vererek Ölüler Ülkesi “Hades”e giderler. Orada başlarında durmadan öten baykuşlarla birlikte kement olarak kullanılan yılanla bir sütuna bağlanırlar.
      
Alope: Yunan mitolojisine göre Denizler Tanrısı Poseidon’la yaşadığı aşk sonucunda bir oğlan doğurması üzerine haydut olan Kerkyon adındaki babası tarfından öldürülen kız.
 
Alpheios (Alpois): Yunan mitolojisine göre âşık olduğu Av Tanrıçası Artemis’in Arethusa adlı yakın arkadaşının peşinden gitmek için avcı olan Alpheios, bir Irmak-tanrıdır. Ancak Av Tanrıçası Artemis, arkadaşı Arethusa adlı su perisini çeşmeye dönüştürünce yeniden ırmak olan Alpheios, sularını, Arethusa’nın kaynağında bulunan sularla birleştirdi.
 
Alphesiboia: Yunan mitolojisine göre Şarap ve Coşkunluk Tanrısı Dionysos’un kendisine âşık olduğu Asyalı bir nymphe’dir, Alphesiboia. Onu elde etmenin yollarını arayan Dionysos, neticede bir kaplan kılığına bürünerek takılır kızın ardına. Birbirlerini kovalaya kovalaya varırlar bir ırmağın kıyısına. Ancak ırmağı tek başına geçemeyeceğini anlayan Alphesiboia, neticede ırmağı geçebilmek için istemeyerek de olsa kendini tanrının kollarına bırakınca olan olur. Bunun üzerine Dionysos’tan hamile kalan nymphe Alphesiboia, Med halkına adını vene Medos’u doğurur. Geçtikleri ve günümüzdeki adı Dicle olan ırmağa da “kaplan” anlamına gelen “Tıgris” adını verirler.
 
Alpos: Yunan mitolojisine göre yaşamını sürdürdüğü Sicilya Adası’nda pusuya düşürdüğü yolcuları kayaların altında ezdikten sonra yiyen korkunç bir devdir. Şarap ve Coşkunluk Tanrısı Dionysos tarafından boynuna takılan Thyrsos adlı değnekle çarpılıp denize, Typhon adlı devin bulunduğu adanın yanına düşer.
 
Althaia: Yunan mitolojisine göre Argonautlar söylencesi’nde adı geçen Meleagros adlı Aitolialı kahramanın annesidir.
 
Altın Post: Yunan mitolojisine göre kutsal sayılan kanatlı koçun postuna verilen ad. Boiotia kralı Athamas’ın karısı olan ve deniz tanrıçasına dönüştükten sonra Leukothea adını alan İno; Phriksos ve Helle adındaki üvey çocuklarını Baştanrı Zeus’a kurban etmek isteyince bu kanatlı kutsal koç; üvey annelerinden kaçmak isteyen Phriksos ile kızkardeşi Helle’yi alıp göklere uçurur. Bu uçuş sırasında Hele, denize düşünce tek başına kalan Phriksos, Kolkhis’e varır varmaz kutsal koçu Baştanrı Zeus’a kurban eder. Bu kutsal koçun “altın post” olarak anılan derisini de Kolkhis Kralı Aietes’e armağan eder. Aietes de kendisine armağan edilen bu postu, Savaş Tanrısı Ares’e adanan kutsal korulukta bulunan bir meşe ağacına asarak korkunç bir ejderi de onu korumakla görevlendirir. Bu olaydan haberdar olan İolkos kralı Pelias, aynı zamanda kardeşinin de oğlu olan Teselyalı kahraman İason’u bu postu bulup kendisine getirmekle görevli kılınca “Argonautlar Seferi” başlatılır.
 
Altis: Yunan mitolojisine göre Olympia’da bulunan kutsal Zeus Korusu’nun adıdır.
 
Amaltheia: Yunan mitolojisine göre boynuzlarından biri “Bereket Boynuzu” olarak simgeleştirilen Amaltheia, Baştanrı Zeus’u Girit’te bulunan İda Dağı’nda mağaraların birinde besleyerek büyüten keçi ya da orman perisidir.
 
Amarynthia: Eski Yunan’da günümüzdeki adı Eğriboz Adası olan yerde Av Tanrıçası Artemis onuruna düzenlenen askersel şenlikler.
 
Amazonlar: Mitolojiye göre aralarında erkeklerin yaşamalarına izin vermeyen savaşçı kadınlar topluluğu olan Amazonlar, Anadolu’da Karadeniz kıyılarında “Pont” adı verilen bölgede yaşarlarmış. Nesillerini idame ettirebilmek amacıyla yılda bir kez komşuları olan Gargarlar’la buluşan Amazonlar, bu buluşma sonrasında doğurdukları çocuklardan erkek olanlarını ya öldürür ya da babalarına teslim ederlerken, kız olanlarını da eğitime tabi tutup onlara ata binmeyi, silah kullanmayı ve ok atmayı öğretirlermiş. Kızların ok atmalarını daha basitleştirmek amacıyla sağ memelerini yakarlarmış. “Amadzos = memesiz” anlamına gelen Amazon adının da buradan geldiği söylenir. Symnra (İzmir) ve Sinoppe (Sinop) kentlerinin kurucuları sayılırlar. Zamanla Thermodon Vadisi’nden Yunanistan’a yayılırlar.
 
Ambrosis: Yunan mitolojisine göre baldan yapılan Amprosis, Eski Yunanlılarla göre tanrıları ölümsüz kılan yiyeceğin adıdır.
 
Amfitrion (Amphitryon) : Yunan mitolojisine görePerseus’un torunu ve Alkmene’nin kocası olan Amfitrion’un bir savaşa katılmak üzere evinden ayrılmasının ardından güzel karısı Alkmene’ye göz koyan Baştanrı Zeus, bu fırsattan yararlanark kocasının kılığına girip Akmene ile yatar. Bu birleşmelerinin neticesinde gücü sembolize eden Herakles doğar. Aldatılmış koca tipinin sembolü olarak kabul görülen Amfitrion ise, 1622–1673 yılları arasında yaşayan Fransız oyun yazarı Jean Baptiste Molier, M.Ö. 254- M.Ö. 184 yılları arasında yaşayan Latin komedi yazarı Maccius Plautus ve daha başka birçok yazarın komedyalarına konu olmuştur.
 
Ampelos: Yunan mitolojisine göre Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos’un arkadaşı olan Ampelos; bir peri ile yarı-insan yarı-hayvan görünümlü Satyrler’den birinin oğludur. 
 
Amphiaraos: Yunan mitolojisine göre Argos Kralı Adrastos’un damadı ve aynı zamanda ünlü bir kâhin olan Amphiaraos, öleceğini önceden bildiği için Thebai’ye karşı düzenlenen savaşta kayınpederiyle birlikte katılmayı reddetip saklanır. Ancak karısı Eriphyle’nin onun saklandığı yeri, “Yedi Şefler”den biri olan Polyneikes’e bildirmesi üzerine savaşa iştirak etmek zorunda kalan Amphiaraos, savaş sırasında yuvarlandığı büyükce bir yarıkta can verir.
 
Amphidromia: Yunan mitolojisinde yer alan Eski Yunan inançlarına göre Amphidromia, yeni doğan bir bebeğin babası tarafından kabullenildiğine dair doğum sonrasında beş gün süreyle devam eden bir törendir. Bu tören esnasında bebeğin babası, bebeği, ocak Tanrıçası Hestia’ya göstermek amacıyla ocağın çevresinde dönermiş.
 
Amphiktyon: Yunan mitolojisine göreAmphiktynoia’nınkurucusu olarak kabulgören Amphiktyon, Baştanrı Zeus’un, insan nesline son vermek amacıyla yeryüzünü sular altında bırakırken bu cezanın dışında tuttuğu iki kişiden biri olan Deukalion’un oğludur. Annesinin adı Pyrrha olan Amphiktyon Attike’nin kralıdır.
 
Amphiktyonia: Eski Yunan’da yöre halkının ortak bir panteonun çevresinde toplanmasıyla meydana gelen kurul. En ünlüleri Kalaureia Adası’nda; Onkhestos’ta ve Delos’tabulunan Amphiktyoniaların en önemlisi ise Doğu Lokris ile Teselya arasındaki Therrmoplai Geçidi’nin yanındaki Anthela kentinde kurulan ve merkezi Delphoi olan Federasyonlar Birliği’ydi. Bu konfederasyon, her yıl, biri ilkbaharda öteki sonbaharda olmak üzere Orta Yunanistan’da bulunan on iki halkın iki kez Thermoplai’de ve Dolphoi’de bir araya gelmesini sağlıyordu.
Çok eski olmasından ötürü var olan seçim sisteminde kent kuruluşuna yer verilmemesinden ötürü “Ethnos” denilen her kabile topluluğu, iki oy hakkına sahip olmasından ötürü Amphiktyonia Kurulu’na iki delege gönderirmiş. Her dört yılda bir yapılan Pythia Oyunları’nı düzenlemek, savaşlarda kutsal ateşkese saygı gösterilmesini sağlamak ve Delphoi’deki Tanrı Meydanı’nı yönetmek bu kurulun görevleri arasında yer alırdı. Ancak Amphiktyoniaların görevlerinin genişlemesi neticesinde adı geçen kurulun, Yunanlılararası yarışmalara sahne olan bir alana dönüşmesi ve devletlerin işlerine karışması muhtelif kutsal savaşlara davetiye çıkarırdı.
     
Amphilokhos: Yunan mitolojisine göre babası Amphiaraos gibi ünlü bir kâhin olan Amphilokhos, hem Epigonlar Savaşı’na hem de Truva Kuşatması’na katılır. Yunanlı kâhin Mopsos ile birlikte Anadolu’nun Kilikia Bölgesi’nde günümüzdeki adı Ceyhan Nehri olan Pyramos’un doğu kıyısında Adana-Karataş ilçesinin Kızıltahta Köyü yakınında olduğu sanılan yerde kurdukları Mallos kentinde ünlü bir kehanette bulunur.
 
Amphinomos: Yunan mitolojisine göre Odysseus’un karısı Penelopeia’nın taliplileri arasında en aklı başında, en dingin ve en ölçülü olanıdır. Truva Savaşı’nı takip eden on yıllık uzun bir yolculuğun sonrasında dilenci kılığında evine dönen Odysseus’a kötü davranılmasına, dövülmesine ve oğlu Telemakhos’un öldürülmesine karşı çıkmasına ve ortalığı sakinleştirmeye çalışmasına karşın Telemak-hos’un kılıcıyla can vermekten kurtulamaz.
 
Amphion: Yunan mitolojisine göre Teb kralı Nekte’nin Antiope adlı kızı ile yarı-insan yarı-hayvan görünümlü tanrısal varlıklar olan Satyrler kılığına girerek kendisini iğfal eden Baştanrı Zeus’un oğlu olan Amphion, Zethos adlı ikiziyle birlikte Kithairon Dağıı’na bırakılırlar. Amcaları ve aynı zamanda Thebai’nin söylencesel kralı Lykos ile karısı Dirke tarafından gayrimeşru çocuk doğurduğu gerekçesiyle hapsedilen anneleri Antiope’yi kurtaran iki kardeş, amcaları Lykos ile karısı Dirke’yi de öldürürler. Çok güzel lir çalan bir müzisyen olan Amphion, daha sonradan tanrıların sofrasına alınan ve aynı zamanda Lidya’nın da söylencesel kralı olan Tantalos’un Niobe adlı kızıyla evlenir; ancak sonradan tanrıların oklarıyla can verir.
 
Amphitrite: Adı Yunanca’da “Dünyayı çevreleyen kadın” anlamına gelen Amphitrite, Yunan mitolojisine göre Denizler Kraliçesi olarak kabul gören Nereidler (deniz perisi)’den biridir. Denizatları ya da Yunuslar tarafından çekilen bir arabada, sular üzerinde seyreden bir deniz perisi şeklinde sembolize edilen Amphitrite, Denizler Tanrısı Poseidon ile evlenerek Yunan menşeyli olmayan Deniz Tanrısı Triton’u doğurur.
 
Amphitryon – Amfitrion
 
Amykos: Yunan mitolojisine göre Denizler Tanrısı Poseidon’un dev oğlu olan Amykos; Bebyrk adlı halkın da söylencesel kralıdır. Çok sayıdaki yabancıyı yumruk darbeleriyle öldüren Amykos’un kendisi de Argonautlar’dan biri olan Polluks tarafından mağlup edilir.
 
Amymone: Yunan mitolojisine göre Fenike KralıPhoiniks ya da Mısır Kralı Agenor’un Europe adlı kızının kızı olan Amymone, aynı zamanda sayıları elli olan Danaos kızları’ndan da biridir. Kendisini kaçırmak isteyen bir Satyr’ı avlayan Denizler Tanrısı Poseidon’la evlenir.
 
Amyntor: Yunan mitolojisine göre Fenikelilere adını veren kahraman olan Phoiniks’in babası ve Teselya’da, Aitolia ile Epeiros’un sınırında yaşayan Doloplar adındaki halkın kralı olan Amyntor, daha sonra Akhilleus adındaki Teselyalı kahramanla arkadaşlık eder. Kendisinden, Astydameia adındaki kızıyla evlenen ve topraklarından geçmesine izin verme talebinde bulunan Harekles’in bu taleplerini reddetitği gerekçesiyle Herakles tarafından öldürülür.
 
Anadyomene: Adı, Yunanca’da “Sudan çıkıyorum” anlamına gelen “anadyomai”den türeyen Anadyomene, Yunan mitolojisine göre ilk erkek tanrı Uranos’un denize düşen kanından doğan Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’nin takma adıdır. M.Ö. IV. yy.’ın ortalarına doğru etkinlik gösteren Yunanlı heykelci Praksiteles (Knodis Afrodit)’in, 1445–1510 yılları arasında yaşayan İtalyan ressam, desenci ve gravürcü Sandro Di Mariano Filipepi, Botticelli’nin 1483–1520 yılları arasında yaşayan İtalyan ressam ve mimar Santi Rafaello’nun ve 1780–1867 yılları arasında yaşayan Fransız resam Jen Auguste Dominigue İneres’in Aphrodite’nin sudan çıkışını gösteren yapıtları bulunmaktadır.
 
Anagoge: Mitolojiye göre Antikçağ’da bitkilerin filizlenmesini sağlayan Roma Tanrıçası Proserpina; Yunanlıların Güneş, Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon ve Eryks Dağı’’nda bulanan Romalıların Aşk ve Güzellik Tanrıçası Venüs’e tapanlar tarafından, tanrının, tapınağın dışına çıkacağını varsayarak yapmış oldukları törene verilen ad.
 
Anaksarete: Güzel ama güzel olduğu kadar da duygusuz ve kalpsiz bir genç kız olan Anaksarete, kendisine delicesine âşık olan ancak aşkına karşılık bulamayınca da kızın kapısında kendini asarak yaşamına son veren İphis adındaki delikanlının cenazesi evinin önünden götürülürken bile sadece onu seyretmekle yetinince Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite tarafından heykele dönüştürülür.
 
Androgeos: Yunan mitolojisine göre Atinalılar tarafından koruyucu tanrıçaları Athena onuruna düzenlenen “Panathenaia Şenlikleri” sırasında gösterdiği başarılarından ötürü kendini kıskanan Aigeus tarafından öldürtülen Androgeos, Girit Kralı Minos ile Pasiphae’nin oğlu olan Giritli söylencesel atlettir. Babası ve aynı zamanda Girit Kralı olan Minos, oğlunun intikamını, Atina’yı her yıl, kendi sarayının altındaki Knossos Labirent’inde yaşayan Minotauros adındaki insan bedenli, boğa başlı canavara yedi genç kız ve yedi delikanlıyı kurban etmeye mecbur kılar.
 
Androklos: Yunan mitolojisine göre M.Ö. II. Binyıl’ın sonlarına doğru Yunanistan’a yerleşen Hint-Avrupa menşeyli halk olan ve istilacılıklarıyla ünlenen Dorlar’dan kaçan ve söylencesel Atina Kralı Kodros’un oğlu olan Androklos’un, M.Ö. XI. yy.ortalarına doğru bir grup İonialı göçmeni Küçük Asya’ya götürürek Efes’e yerleştirdiği rivayet edilir. Bir Oikistes (sömürge seferi önderi) olarak Sisam (Samos) Adası’nın sömürge haline getirilmesinde resmi rehberlik eder.
 
Andromakhe: Yunan mitolojisine göre Truva’nın son kralı Priamos’un Hektor adındaki yiğit oğlunun karısı olan Andromakhe; kocası Hektor’un oğlu Astyanaks’ın ve öteki aile bireylerinin Truva Savaşı sırasında öldürülmelerinin ardından yapılan paylaşım sonucunda tutsak olarak Akhilleus’un oğlu Neoptolemos’un payına düşer. Andomakhe’in, Neoptolemas’tan bir erkek çocuk doğurması üzerine Neoptolemos, onu krallığıyla birlikte Truva’nın son kralı Priamos’un Helenos adlı küçük oğluna bağışlar.
 
Andromede: Yunan mitolojisisine göre Etiyopya Kralı Kepheus ile Kassiope’nin kızı olan Andromede’in güzelliğinin, annesi Kassiope tarafından fazlaca övülmesi üzerine Denizler Tanrısı Poseidon tarafından ortaya salınan ve ülkeyi kasıp kavurmaya başlayan bir deniz canavarını teskin etmek amacıyla Andromede’yi ona teslim ederler. Kendisine teslim edilen Andromede’yi kayaya bağlayan canavar, tam onu parçalamak üzereyken Pegasus adlı uçan kanatlı ata binerek imdada gelen Perseus adlı Yunanlı kahraman tarafından öldürülür. Canavarı öldüren Persesus, hayatını kurtardığı Andromede ile evlenir.
Söylencesi, 1557- 1640 yılları arasında yaşayan Flamen ressam Petrus Paulus RUBENS; l620–1694 yılları arasında yaşayan Fransız heykelci, ressam ve mimar Pierre PUGET ve daha pek çok sanatçıya ilham kaynağı olan Andromede miti; hiç şüphesiz o dönemde sıkça karşılaşılan bir olayı, yani korsanlar tarafından kaçırılmak üzere olan nişanlısını kurtaran delikanlı öyküsünü allayıp pullayarak yüceltmekteydi.
 
Ankhises:  Yunan mitolojisine göre Truva’nın ele geçirilişi sırasında yaralı olmasına karşın oğlu Aineias tarafından sırtına alınıp gemilere kadar götürülerek kurtarılan Ankhises, Truva prensidir.
 
Ankhuros:  Yunan mitolojisine göre Midas’ın oğlu olan Ankhuros, Phrygia kralıdır. Ülkesi Phrygia’nın başkentinin hemen yanı başında büyük bir toprak kayması neticesinde oldukça derin bir yarık oluşur. Şehrinin tamamı, bu yarığın içine yıkılacakmış gibi durunca Ankhuros, bu görüntünün ortadan kaldırılması için ne yapılması gerektiği hususunda tanrı süzcüsüne danışır. Danıştığı tanrı sözcüsü kendisine “en değerli neyin varsa at yarığın içine o zaman kapanır” önerisinde bulunur. Bunun üzerine Ankhuros, eldeki mevcut, altın, elmas ve öteki en değerli eşyalarını atar yarığın içine. Ancak yarık kapanmaz. Neticede kendini atar yarığa. Kendini yarığın içine atınca yarık, kendiliğinden kapanarak eski durumuna gelir.
 
Antaios: Yunan mitolojisine göre Denizler Tanrısı Poseidon ile toprağı simgeleyen ve evrenin yaratıcısı olan Gaia’nın oğulları olan devdir. Doğduğu toprağa her dokunuşta ondan güç alan Antaios, Libya’da yaşar ve oradaki gezginleri öldürürmüş. Neticede kendisi de gücün simgesi olarak kabul gören Herakles tarafından havada (Yerde iken kendisinden güç aldığı toprakla temas halinde olduğu için öldürülmesi mümkün değildi.) yakalanıp boğularak öldürülür.
 
Anteia: M.Ö. VIII. yy.da yaşayan Yunanlı epik şair Homeros’un yapıtlarında adından söz edilen Anteia, tragedya yazarlarının Stheneboia olarak adlandırdıkları kadındır. İobates adlı Lykia kralı’nın kızı olan Anteia, kardeşi Akrisios tarafından Korinthos’tan kovulur. Bunun üzerine Lykia’ya sığınır ve orada, kardeşi tarafından kralı olduğu Tiryns’in tahtından indirildikten sonra Lykia kralının yanına sığınan Proitos’la evlenir. Bir kaza neticesinde birinin ölümüne neden olmasından ötürü yurdundan ayrılmak zorunda kalan ve Anteia’nın Tiryns kralı olan kocası Proitos’un sarayına sığınan Korinthoslu kahraman Bellerophontes’e âşık olan ancak aşkına karşılık bulamayan Anteia, kendi sonunu kendisi hazırlar.( Bilgi için Bellerophontes, Proitos ve İobates maddelerine bakınız).
 
Antenor: Yunan mitolojisine göre Truvalı prens ve aynı zamanda Truva’nın son kralı yaşlı Priamos’un danışmanı olan Antenor, M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan Yunanlı epik şair Homeros’a göre de bilgeliğiyle ün yapmış biridir. Bir Roma söylencesine göre İtalya’ya çıkarak günümüzdeki adı Padova olan Patavium kentini kuran Antenor, daha sonraki söylencelerde ihanetle suçlanır.
 
Anteros: Adı,Seveni bahtlı kılan, sevgiye yanıt veren” anlamına gelen Anteros; Yunan mitolojisine göre Yunan Aşk Tanrısı Eros’a özdeş olarak gösterilen tanrısal yaratıktır, ya da onun mutsuz aşkı sembolize eden kardeşidir. Bilhassa erkekler arası sevgide bahse konu olan Anteros; bir başka söylencede anlatıldğına göre de Eros’un karşıtı olarak gösterilen, taş yürekli ve doğadışı sevgilerin önüne geçilmesinden ötürü de bir düzen unsuru olarak görev üstlenir.
 
Anthesphoria: Yunanca’da “Çicek taşıyan” anlamına gelen “Anthesp- horos” sözcüğünden türeyen Anthesphoria; Antik Yunan’da muhtelif tanrılar şerefine tertiplenen ve kadınlar tarafından taze çiçeklerle taçlar örülen dinî şenliklere verilen ad.
 
Anthesteria: Yunanca’da “çicek bayramı” anlamına gelen Anthesteria, Antik Yunan’da Dionysos Şenlikleri’ne verilen ad. Atina’da Şubat ayı sonlarında yapılan ve üç gün süreyle devam eden bu Şarap Bayramı’nın ilk iki günü Bitki ve Sevinç Tanrısı kutlanıp şarap içme yarışmaları tertip edilirken, yas günü mahiyetinde olan üçüncü günde ise pişirilen buğdaylar ölülere götürülürmüş. Bu bayram aynı zamanda kira antlaşmalarının yapılıp işçi ücretlerinin ödendiği gün olarak da bilinirmiş.
 
Antheus: Yunan mitolojisine göre Miletos Tiranı Phobios’un sarayında yaşayan Antheus, Halikarnassos (Bodrum) kral neslinden gelme bir gençtir. Sarayında bulunduğu Phobios’un karısının aşkına cevap vermeyip onu sürekli oyalayan Antheus’a kızan kraliçe, ondan öç almaya karar verir. Günün birinde kuyuya bir altın tas atan kraliçe, o tasın kuyudan çıkarılması için Antheus’tan yardım ister. Kraliçenin planından habersiz olan Antheus altın tası çıkarmak üzere kuyuya iner. O kuyunun dibine inince kraliçe üzerine koca bir taş yuvarlar. Antheus, üzerine düşen koca taşın altında ezilerek can verir. Yaptığı işten nedamet duyan kraliçe, vicdan azabına dayanamayıp kendini asarak yaşamına son verir.
 
Antigone: Yunan mitolojisine göre söylencesi, bozduğu yeminlerden oluşan Leomedon’un kızı olan Antigone, kendisinin Evlilik Tanrıçası Hera’dan güzel olduğunu söyleyip güzelliğiyle övündüğü gerekçesiyle kuğuya dönüştürülerek cezalandırılır.
 
Antigone: Oidipus adındaki Thebaili kahramanın söylencesinde adından söz edilen Antigone; Oidipus ile İokaste’nin kızı ve Thebai Dönemi kahramanlarından Eteokles ile Polyneikes’in de kızkardeşleri olan Antigone, babası Oidipus’un bilmeden kendi öz annesi İokaste ile birlikteliği sonucu doğar. Ancak çok sonradan birlikte olduğu kadının kendi öz annesi olduğunu öğrenince ceza olsun diye kendi gözlerini kör eden Oidipus’a bundan sonraki yaşamında ölünceye değin rehberlik eden kişidir, Antigone. Kardeşleri Eteokles ile Polyneikes’in bölüşemedikleri Thebai Krallığı’ndan ötürü birbirlerini öldürmelerinden sorumlu tutulan Antigone; dayısı kral Kreon tarafından diri diri gömülmeye mahküm edilir. Ancak Antigone, dayısı tarafından verilen cezanın infazı öncesinde kendisini asarak yaşamına son verir. Katı kurallara karşı çıkmanın sembolü haline gelen Antigone’in durumu daha sonraları 1639–1699 yılları arasında yaşayan Fransız trajedi yazarı Jen Racine; M.Ö. 495-M.Ö. 406 yılları arasında yaşayan Yunan trajedi yazarı Sophokles; 1544–1590 yılları arasında yaşayan Fransız oyun yazarı Robert Garnier ve M. Ö. 480–406 yılları arasında yaşayan Yunanlı manzum trajedi yazarı Euripides gibi sanatçıların eserlerine konu olmuştur.
 
Antikleia:  Yunan mitolojisine göre İthaki kralı Laertes’in karısı olan Antikleia, Yunanlı kahraman ve İthaki’nin efsanevi kralı Odysseus’un da annesidir. Katıldığı Truva Savaşı sonrasında on yıl gibi uzun bir süre denizleri dolaşan oğlu Odysseus’un bu uzun yokluğunun verdiği acıyla ölür.
 
Antilokhos:  Yunan mitolojisine göre Messinia Bölgesi’ndeki Pyloskentinin söylencesel kralı Nestor’un oğlu olan Antilokhos; katıldığı Truva Savaşı sırasında Truva önlerinde vurulurak öldürülür. Patrokles adındaki Lokrisli kahraman ile Teselyalı efsane kahramanı Akhilleus’un da yakın arkadaşıdır.
 
Antinoos (Antinous): Yunan söylencesine göre Roma İmparatoru Hadrianus’un gözdesi olan Bithynalı güzel Yunanlı delikanlı Antinoos, M.S. 130 yılında Nil Nehri’nde boğulup yaşamını yitirince imparator tarafından tanrılar katına yükseltilerek adına Antinoupolis kenti kurulur. Sık sık Bakkhos ve Yunan Tıp, Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon ile karıştırılan Antinoos’u Anma Törenleri, kısa zaman içinde hızla Yunan dünyasının tamamına yayıldı. Antinoos’tan ilham alan antik heykelcilik, yeni ve mükemmel bir türün yaratıcısı olmuştur.
 
Antiope: Yunan mitolojisine göre ThebaiKralıNikte’nin kızı olan Antiope, yarı-insan yarı-hayvan görünümlü tanrısal varlıklar olan Satyrler kılığına bürünen Baştanrı Zeus tarafından iğfal edilmesi neticesinde Amphion ile Zethos adlarındaki ikizleri doğurur. Bunun üzerine büyük sıkıntılar çeken Antiope; Thebai’nın söylencesel kralı ve amcası olan Lykos ve karısı (Antiope’in de teyzesi ) Dirke tarafından hapse atılarak cezalandırılır. Ancak Antiope, amcası Lykos ile teyzesi Dirke’yi öldüren Amphion ile Zethos adlı ikiz oğlu tarafından hapsedildiği yerden çıkarılarak özgürlüğüne kavuşturulur. Ama Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos; Dirke’yi öldüren Amphion ve Zethos adlı ikizlerden öç almak amacıyla Antiope’yi delilikle cezalandırır.
 
Aoidos: Antik Yunan’da çaldığı kitara eşliğinde tanrıların ve kahramanların maceralarını ve başarılarını okuyan ya da söyleyen şairlere denirdi. Bunlardan hem şair hem de okuyucu olanlarına “Aoidos” adı verilirken, sadece okuyucu olanlara da “rhapsodos” denirdi.
 
Aphrodite: Ünlü tarihçi Heredotos’a ve IX. yy.’da yaşayan Yunanlı şair Hesiodos’a göre Kıbrıs Adası yakınlarında Uranos’un denize düşen kandamlasından oluşan denizköpüğünden doğan; İlyada ve Odysseia’nın yazarı Yunanlı epik şairi Homeros’a göre ise Baştanrı Zeus ile Tanrıça Dione’nin kızı olan Aprodite; Yunan mitolojisinde Aşk ve Güzellik Tanrıçası’dır. Homeros’un kaleme aldığı Odysseia Destanı’na göre Savaş Tanrısı Ares ile sevişen ve Romalılar tarafından Venüs adı verilen Aphrodite, sevgiyi ve sevişmeyi sembolize eden bir tanrıçadır. Khrysee, Anadyomene, Kipris gibi daha birçok adı bulunan Aphrodite, M.Ö. 323-M.Ö. 30 yılları arasını kapsayan Hellenistik Dönem’in dışında Rönesans Sanatı’na da konu olmuş ve asırlar boyunca daima hem resim, hem de heykel sanatına işlenmiştir.
Mezopotamya tanrıçası Aştar’dan izler taşıyan geleneksel Aphrodite’ye kutsal kuşlar refaket ederlermiş. Mitolojiye göre Ateş Tanrısı Hephaistos’un sadakatsiz eşi olan Aphrodite’in, Truva Kralı İhtiyar Priamos’un yakışıklı oğlu Paris tarafından Evlilik Tanrıçası Hera ile Zekâ Tanrıçası Athena arasından en güzel tanrıça olarak seçilmesi üzerine Hera ile Athena’nın Truvalılara karşı kin duymaya başlamalarına neden oldu. İşte Paris’in bu kararı, Aphrodite’in Truva Savaşı’na neden olmasının yolunu açar. Eros ve Anteros adlarında iki çocuğu bulunan Aphrodite, Anadolu’da da büyük bir saygıya değer görülmüştür. Hatta adına, en ünlüsü Afrodisias (Geyre) olan birçok kent ve Geyre ile Knodos kentlerinde de yaptırılmış tapınaklar bulunmaktadır.
 
Apollon: Yunan mitolojisine göre Girit Adası’nda Minos Çağı’nda hayvanların kutsal efendisi olarak bilinen “Paean” ya da “Paian”ın neslinden gelme olan Apollon; Zeus ile Titanlar soyundan Leto’nun oğlu ve Güneş, Tıp ve Güzel Sanatlar tanrısıdır. Lekesizliği ve eldeğmemişliği sembolize eden Av Tanrıçası Artemis’in erkek kardeşi olarak Delos’ta dünyaya gelen Apollon, arabasıyla hergün göğü bir uçtan öbür uca geçerdi. Avrupa’nın kuzey ucunda yaşayan Hyperboreoiler adlı söylencesel halkın ülkesinden dönünce Python adlı canavarı öldürüp Delphoi Tapınağı’nı ele geçirerek buraya yerleşir.
Lapithai Kralı Phlegyas’ın kızı Koronis; Pinios’un kızı Daphne; Okeanos ile Tethys’in kızı Klytia; Kadmos’un kızı Leukothae gibi Nymphe denilen su perilerinin gönlünü çalan Apollon, sonbahar gelince sürekli temiz olan ülkeye yani kuzeye gider, ilkbahar gelince de şarkılar ve törenlerle Eski Yunan’a dönüş yapar. Çok yönlü bir kişiliğin sahibi olan Apollon; Ege uzlaştırmacılığına denk düşer şekilde tanrıların pek çoğunu bünyesinde bir araya getirdi. Appollon aktivilelerinin bir kısmı, onun; Güneş Işınları gibi ya hastalığa maruz bırakan, ya da sağaltan okların sahibi olan Güneş tanrısı olduğunun bir ifadesidir.
Heykellerinin ilk yapılanlarında omzunda hep bir kuzu taşır şekilde sembolize edilen ve bir “Lykeus” yani “Kurt öldürücü” olarak bilinen Apollon; hayvan sürülerinin koruyucu tanrısıdır. Fare-tanrı “Sminth”in görünümüne bürünen bir örneği olan Apollon; aynı zamanda bir fare yakalayıcısı olan “Smintheus”tur da. Asırlar boyu dünyanın dört bir yanından gelen hazinelerle dolup taşan Delpoi Tapınağı’nın kehânetleriye insanları akın akın çeken bilici rahibesine ilham kaynağı olan da Apollon’dur.
Müzik ve şiiri kendi ölümsüz zevki için yaratan ve lir çalarak “Musagetes” denilen “Musalar Korosu”nun da bizzat yöneteni olan Apollon; aynı zamanda müzik ve şiirin de tanrısıdır. Çocukların kızlı-erkekli art arda koro halinde şarkılar söyleyerek tapınağın etrafında dansetmeleri, Apollon’un çok hoşlandığı şenliklerden biridir.
 
Apotheosis:  Yunan mitolojisine göre Antik Yunan’da ölümlü bir kişinin, yani bir insanın Olympos Dağı’nda ikamet eden tanrıların arasına alınması, yani tanrısal hale getirilmesi demektir. İlk zamanlarda sadece kent kurucuları ile ünlü kahramanlar tanrısal hale getirilirlerken Romalılar Dönemi’nde İmparator Augustus’un tanrısallıştırıl-masıyla bir gelenek haline dönüştürüldü. Hristiyanlığın yaygınlık göstermesiyle birlikte sona eren Apotheosis’in menşei Mısır’da Büyük İskender’in tanrılaştırılmasıdır.
 
Ara: Yunanca da “lânet”, “beddua” ve “İlenme” anlamına gelen Ara; tragedyalarda bu kavramı sembolize eden tanrıçanın adıdır. Çoğu zaman Erinysler adlı İntikam Tanrıçaları’yla bir tutulan Ara; çoğul olarak da gösterilir.
 
Arakhne: Yunanca’da “Örümcek” anlamına gelen Arakhne; Yunan mitolojisine göre Anadolu’nun el sanatları yönünden Antik Yunan’dan daha ileride bulunduğunu ve kendisinin Atina’nın Baştanrıçası konumundaki Zekâ Tanrıçası Athena’dan dahi iyi iş işlediğini söyleyerek Athena ile boy ölçüşmeye girişen Lidyalı bir genç kızdır. Arakhne’nin bu sözlerine sinirlenerek yaşlı bir kadın görünümüne giren Tanrıça Athena, Arakhne adlı geç kızla yarışa girer. Ancak Arakhne’nin nakışının kendi nakışından daha güzel olduğunu görünce hırsından Arakhne’nin elinde bulunan gergefi alır kırar. Gergefin kırılmasına üzülen Arakhne acısından kendini öldürüp yaşamına son verince Tanrıça Athena, onu bir örümceğe dönüştürerek sonsuza değin ağ örme ile cezalandırılır.
 
Areion: Yunan mitolojisine göre Dorfetihlerinin Argosmenşeyli kahramanı ve Argos kralı Adrastos ile gücün simgesi olarak kabul gören Herakles’in atı olan Areion; kısrağa dönüşmüş Demeter ile ata dönüşmüş Denizler Tanrısı Poseidon’un birleşmesi neticesinde doğar.
 
Ares: Yunan mitolojisine göre silahlı bir savaşçı şeklinde tasvir edilen Ares; Trakya menşeyli Savaş Tanrısıdır. Baştanrı Zeus ile Evlilik Tanrıçası Hera’nın oğludur. Yaşamında bağlandığı tek kadın olan Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite ile olan aşkları; Aprodite’nin kocası Ateş ve Demircilik Tanrısı Hephaistos, Savaş Tanrısı Ares ile karısı Aphrodite’i suçüstü yakalayıp onu o suçüstü haliyle bir ağın içine kapatarak tanrılara göstermesinden ötürü kısa ömürlü olur. Ares’i bir ağın içinde ve suçüstü haliyle gören tanrılar, bir türlü durmak bilmeyen bir gülme krizine tutulurlar.
Ares’in Roma’daki karşılığı olan Mars; Romalılar tarafından ne kadar çok sevilip değer görmüş ise Yunanlılarda da o denli nefret uyandırmış ve hor görülmüştür. Us savaşını sembolize eden tanrıça Athena’ya karşın saldırganlığı simgeleyen, onunla savaşıma girişen kan dökücü Ares; Phobos (dehşet), Enyo (öldürme), Deimos (Korku) ve Eris (Kavga) adlı dört çocuğuyla kavga ederdi. Oğulları Phobos (Dehşet) , Deimos (Korku) ile Harmonia adındaki kızı, sevgilisi Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’den doğmadır. Kyknos, Lykaon ve Oinomaos adlı çocukları şiddetten yana ve soyguncu olan Ares’e dair söylencelerin sayısının azlığı onun sevilmediğinin bir ifadesidir. Adının geçtiği her öyküde genelde yenilgiye uğrayan bu kan emici tanrının, zekâsı daima kaba gücüne galip gelen tanrıça Athena’dan nefret etmesi de bundan ileri gelir.
 
Arethusa: Yunan mitolojisine göre Irmak-tanrı Alpheisos’tan kaçmak amacıyla Av Tanrıçası Artemis tarafından çeşmeye dönüştürülen Arethusa, bir su perisi(nymphe)dir. Siracusa’da bulanan bir çeşmeye onun adı verilir.
 
Arges: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus’a yıldırımları armağan eden ve adı Yunanca’da “Işık saçan” anlamına gelen Arges; Uranos ile Gaia’dan doğma Kyklops adlı tek gözlü devlerden bidiridir.
 
Argo: Yunan mitolojisine göre aynı zamanda Atina’nın koruyucu tanrıçası da olan Zekâ Tanrıçası Athena tarafından takımyıldızına dönüştürülen ve adı Yunanca’da “hızlı” anlamına gelen mitolojik gemi. Argos adında bir usta tarafından yapılmış olan elli beş kürekli bu gemi; Karadeniz’in doğu kıyısında bulunan ve günümüzdeki Gürcistan’ın bulunduğu yerde kurulan Kolkhis Ülkesi’ndeki “ altın postu” ele geçirmek amacıyla sefer düzenleyen Agonautlar’ın bindiği gemidir.
 
Argonautlar: Mitolojiye göre Argonautlar, “altın post”u ele geçirmek amacıyla Karadeniz’in doğu kıyısında yer alan ve günümüzdeki Gürcistan’ın bulunduğu yerde kurulan Kolkhis Ülkesi’ne gitmek için “Argo” adlı bir gemiye binerek yola çıkan Akhalı gemicilere verilen addır. Truva söylencesinde adları geçen kahramanlardan önceki nesilden gelme olan ve sayıları yaklaşık olarak elliyi bulan Argonautların en ünlüleri: önderleri İason; gemiyi yapan Argos; dümende görevli olan Tiphys; ozan Orpheus; İdmon-Amphiaraos-Mopsos adlı üç kâhin; Zetes; Kalias; Kastor; Polydeukes; Telamon; Peleus; Polluks; Meleagros ve Herakles’tir.
Teselya’dan yola çıkan ve elli kişiden oluşan Argonautlar, Limni Adası ve Semadirek Adası’na uğradıktan sonra başlarından geçen bir dizi maceranın ardından nihayet Kolkhis’e ulaşmayı başarırlar. Kendilerini Baştanrı Zeus’a kurban edecek olan üvey anneleri İno’dan kaçmak isteyen Phriksos ile kızkardeşi Helle’yi kaçıran kanatlı kutsal koçun postunu ele geçirmek amacıyla Karadeniz’in doğu kıyısındaki Kolkhis’e sefere çıkan Argonautlar’ın önderi olan Teselyalı kahraman İason, Kolkhis Kralı Aietes’in büyücü kızı Medeia’nın da yardımıyla altın post’u ele geçirir. Altın Post’u ele geçirdikten sonra dönüş yoluna giren Argonautlar’ın yanı sıra kralın büyücü kızı Medeia da İason’a kaçmak üzere onlara katılır. Bu seferi gerçekleştiren elli kişilik kahramanlar grubuna ait birçok söylenceden “Argonautika” adındaki destan dizisi doğmuştur.
 
Argos: M.Ö. VIII. yy.da yaşayan Yunanlı epik şairi Homeros tarafından kaleme alınan İlyada Destanı’na göre Truva Krallığı’na saldırıda bulunanların vatanı olarak adından söz edilen Argos, Yunanistan’a bağlı olan Mora Yarımadası’nda bulunan bir yöreye ve kente verilen addır. Söylenceye göre Baştanrı Zeus’un, birlikte olduğu fani kadın Niobe’den doğan Argos adlı oğluna Peleponnes Krallığı’nı vermesi üzerine bütün yarımada Argos adıyla anılmaya başlanır. Ancak Argos adı, süreç içerisinde yarımadanın batısında bulunan kent ve Argolis adı verilen bölgeyle sınırlı kalır.
 
Argos: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus, baştan çıkararak birlikte olduğu İo adlı rahibeyi karısı ve aynı zamanda Evlilik Evlilik Tanrıçısı olan Hera’nın hışmından korunmak amacıyla ineğe dönüştürür (Söylencelerin kimine göre de Hera’nın kendisi İo’yu ineğe dönüştürür). Hera ineğe dönüştürülen İo’yu koruma görevini; söylencelerin kimine göre yüz tane gözü bulunan; kimine göre ise ikisi kafasının ön kısmında, ikiside arka kısmında olmak üzere dört gözü bulunan Argos adındaki dev’e verir. Çoban Tanrısı Hermes, flüt çalarak Argos’u uyuttuktan sonra öldürür. Bunun üzerine Hera çok sevdiği Argos adlı devin gözlerini tavuskuşunun tüylerinin arasına yerleştirir. Bu olay sonrasında Çoban Tanrısı Hermes’in, adı, “Argos’u öldüren” anlamına gelen “Argeifontes” olarak anılmaya başlanır.
 
Ariadne: Yunan mitolojisine göre Girit kralı Minos ile Pasiphae’nin kızı olan Ariadne, Girit tanrıçasıdır. Söylenceye göre tanrıçanın annesi Pasiphae’nin, tanrıların hışmına uğradıktan sonra beyaz bir boğadan hamile kalarak doğurduğu ve kocası Kral Minos tarafından mimar ve heykeltıraş Daidalos’a yaptırılan Knossos Labirenti’ne atılan insan bedenli boğa başlı Minotauros adlı canavarı öldürmeye gelen Atina’nın söylencesel Kralı Theseus’a âşık olan Tanrıça Ariadne¸ Theseuss’a Minotauros’un içine kapatıldığı lâbirentin yolunu kolayca bulabilmesi amacıyla bir yumak ip verir. Knossos Labirenti’ndeki Minotauros’u öldüren Theseus, Ariadne tarafından kendisine verilen ipin yardımıyla yolunu kolayca bulup labirentin dışına çıkar. Labirentin dışına çıkan Theseus, kendisine yardımcı olan Ariadne’yi alarak Naksos Adası’na kaçırır. Ancak Theseus, gecenin birinde Ariadne’nin uykuda olduğu bir sırada onu, orada bırakarak ayrılır, adadan. Ariadne, görür görmez kendisine âşık olan Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos tarfından Olympos’a götürülür ve orada evlenirler. Dionysos, Ariadne’ye düğün hediyesi olarak da daha sonradan gökte yıldıza dönüşen ve Ateş Tanrısı Hephoistos’a özel olarak yaptırdığı bir taç verir.
 
Arima: M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan Yunanlı epik şairi Homeros’a göre Typhoeus adlı canavarın¸ M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan Yunanlı epik şairi Hesiodos’a göre de Ekhidna adlı canavarın altında yattığı dağların yer aldığı Güneydoğu Anadolu’daki Kilikia’nın dağlık bölgesinin adıdır.
 
Arion: Yunan mitolojisinde yer alan söylenceye göre mitolojik ozandır. M.Ö. 484 – M.Ö. 420 tarihleri arasında yaşayan ve aynı zamanda tarihin babası olarak kabul gören Yunanlı tarihçi Heredotos tarafından dile getirilen öykülerin içinde enteresan olanlardan biridir, Arion’a ilişkin öykü. Herodotas’a göre “Ozanlar yatağı” olarak bilinen “Lesbos(Midilli)Adası” doğumlu olan Arion, gitar çalmakta eşi menendi bulunmayan tatlı dilli, hoşsohbet bir ozandır. Korinthos, Sicilya ve İtalya’yı dolaştıktan sonra dönüş yolunda “korsan” denilen deniz haydutları tarafından önü kesilen Arion, kendisinin soyulup denize atılacağını sezer. Bunun üzerine gitarına sarılarak kendisini kurtarması için Güneş, Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon’a yakarıda bulunduktan sonra denize atar kendisini. Denize atlar atlamaz Tanrı Apollon tarafından gönderilen kutsal Yunus balığı, sırtına aldığı Arion’u sağ-salim ulaştırır Yunanistan kıyılarına. Tragedyanın menşei olarak görülen [“Tanrı Dionysos’a Övgü” (Dithyrambos)]’yü ortaya koyan kişinin de Arion olduğu söylenmektedir.
 
Aristaios: Yunan mitolojisine göre Güneş, Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon ile Kyrene adlı su perisi(nymphe)nin oğlu olan Aristaios, Musalar adı verilen yüce sanatların perisi ve özellikle de şairlere ilham kaynağı olan tanrıçalar tarafından eğitilir. Kendisine tarım bilimi ile av sanatı atfedilen Aristaios, insanlara arıcılığı öğreten kişidir. Ardına düştüğü ve aynı zamanda mitolojik ozan Orpheus’un karısı olan orman perisi Eurydike’nin kendisinden kaçarken zehirli bir yılan tarafından ısırılarak öldürülmesinden sorumlu tutulan Aristaios’un arıları, Eurydike’nin intikamını almak isteyen Nympheler (periler) tarfından yok edilirler.
M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan Yunanlı epik şairi Homeros tarafından kaleme alınan Odysseia Destanı’nda adından söz edilen tanrısal deniz ihtiyarı Proteus’un önerisine uyan Aristaios, Eurydik’nin “Manes” denilen tanrı olarak düşünülen ruhunu sakinleştirmek amacıyla hiç doğurmamış dört inekle birlikte dört de boğa kurban eder. Aristaios tarafından kurban edilen bu hayvanların bağırsaklarından bir kovan dolusu bal arısı uçuşmaya başlar. M.Ö. 70- M.Ö. 19 yılları arasında yaşayan Latin şairi Vergilius, bu söylenceden “Georgica” adlı dört şarkılık didaktik şiirden oluşan güzel öykülerden birini koyar ortaya.
 
Arkas: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus ile lekesizliği ve el değmemişliği sembolize eden Av Tanrıçası Artemis’in avcı kızlarından bir olan Kallisto’nun oğludur. Baştanrı Zeus’un kendisine âşık olup hamile bıraktğı Kallisto, Arkas’ı doğurduktan sonra ya ölür, ya da Baştanrı Zeus tarafından dişi bir ayıya dönüştürülür. Kallisto ortalıklarda görünmez olunca Baştanrı Zeus; Arkas’ı büyütmesi için Çoban Tanrısı Hermes’in annesi Mala’ya bırakır. Mala tarafından büyütülen Arkas, gençlik çağına gelince avlanmak üzere ormana gider. Ormanda karşılaştığı bir dişi ayıyı vurmak üzere dişi ayının peşine düşen Arkas, dişi ayı ile peşpeşe, içine girenlerin ölüm cezasıyla cezalandırıldığı Zeus Tapınağı’na girerler. Ancak ana ile oğula acıyan Baştanrı Zeus, idam cezası yerine ikisini de birer yıldıza dönüştürerek gökyüzüne alır. Anne Kallisto, “Büyük Ayı” ya da Yunanca söylenişiyle “Araba Burcu”na dönüştürülürken, oğul Arkas da “Arkturos” adıyla annesinin arabacısı olur.
 
Arkhelaos: Yunan mitolojisine göre Temenos’un oğlu ve gücün sembolü olarak kabul gören Herakles’in torunlarından biri olan Arkheleos, kardeşleri tarafından Argos’tan kovulunca yanına sığındığı Makedonya Kralı Kisseus’a hizmet vermeye başlar. Aigai kentinin kurucusu olarak kabul gören Arkhelaos, Makedonya Kralı Büyük İskender ile Makedonyalı Philoppos’un atası sayılır.
 
Artemis: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus ile Titanlar soyundan gelme Leto’nun kızları olan Artemis, namusluluğun ve el değmemişliğin sembolüdür. Güneş Tıp ve Güzel sanatlar Tanrısı Apollo’nun kardeşi olan Artemis’in kendisi de Av Tanrıçasıdır. Kendisini elde etme hevesine kapılarak sürekli peşinde dolaşan arıcı Aristaios’un Aktaion adlı avcı oğlunu geyiğe dönüştürerek kendi köpeklerine parçalattırır. Kendisine kötülük etmek isteyenleri gözünü hiç kırpmadan vurarak öldürmek için yanında hep yay ve ok bulunduran Artemis, her zaman bir dişi geyik ve köpeklerle dolaşır. Dolaştığı zaman yürüyüşüne engel olmasın diye etekleri hep yukarıya doğru kıvrık şekildedir. Özde avcı olan bu geleneksel Yunan tanrıçası, doğrudan Eski Girit mitolojisinde yer alan kuşlar ve yırtıcı hayvanlar tarafından korunan “Potnia Theron” denilen “Vahşi Hayvanların Efendisi”nden türemedir. Tavri kentinde başında bir hilâl bulunan bir yıldız tanrıçası şeklinde olan Artemis, Efes kentinde başının üstünde bir modius bulunduran vücudunun etek kısmı örtüyle kapatılmış ve çok sayıda memesi bulunan Doğulu bir Ana-Tanrıça şeklinde tasvir edilirdi. Artemis, Yunan dünyasının hemen her yerinde gerek VII. yy’ın başında Delos’ta olmak üzere Ege adalarında ve gerekse Asya’da ya da başta Marsilya ve Siracusa olmak üzere Batı’da tapınım görürdü.
 
Asia: M.Ö VIII. yy’da yaşayan Yunanlı epik şairi Homeros tarafından kaleme alınan destanlarda Batı Anadolu için bir isim olan Asia, Yunan mitolojine göre engin denizin kişiselleştirilmişi olan Okeanus ile denizin verimliliğini sembolize eden Tethys’nin sayıları bilinmeyen kızlarından birinin adıdır. Kimi kaynaklara göre Lapetos adlı bir Titanlı ile evli olan Asia: Atlas, Promethus, Empimetheus ve Menoitios’in anneleri olarak gösterilirken, kimi kaynaklarda da adları sayılan bu insanların annelerinin Klymene olduğu söylenir.
 
Askalaphos: Yunan mitolojisine göre Balkan Yarımadası’nda yer alan Epeiros adlı dağlık bölgede bulunan Irmak-Tanrı Akheron’un oğlu olan Askalaphos; Hades olarak anılan Yeraltı Ülkesi’nde Doğa ve Bitkiler Tanrıçası Persephone (Kore)’yi ele vermesine öfklenen ve aynı zamanda Toprak ve Tahıl Tanrıçası olan Persephone’nin annesi Tanrıça Demeter tarafından bir kayanın altına sokulur, ardından da gece kuşuna dönüştürlür. Işık Tanrısı’dır.
 
Askanius(Ascanius ya da İulius): M.Ö 70- M.Ö. 19 tarihleri arasında yaşayan Latin şair Publius Maro Vergilius tarafından M.Ö. 29 tarihinden itibaren kaleme alınan ve geniş kapsamlı ulusal bir destan niteliği taşıyan Aineias Destanı’na göre bir adı da aynı zamanda Roma kral sülalesine adını veren “İulius” olan Askanius (Ascanius), Truva prensi Aineias ile Kreusa’nın oğludur. Her ne kadar kimi kaynaklar; Askanius’un Truva’da değil, babasının İtalya’ya göçünün ardından evlendiği Lavinia kentinde doğduğunu söyleseler de söylencelerin pekçoğu Truva yangınında sırtına aldığı babası Ankhises’i kurtarmaya çalışan Aineias’ın aynı zamanda oğlu Askanius’un da elinden tutarak kaçtıklarından söz eder.
Vergilius’a göre babasının yegâne umudu, büyükannesi Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’in gözbebeği ve uzun boylu delikanlı olan Askanius, babasının ölümünün ardından Lavinum’un kralı olup Etrüskler’e karşı savaş açar. Babasının Lavinium kentini kurduktan otuz yıl sonra kendisi de Alba Longa kentini kurar.
 
Asklepios: Yunan mitolojisine göre ilk zamanlarda Köstebek-tanrı olarak ortaya çıkanAsklepios, Yunan Hekimlik Tanrısı’dır. Yaygın bir söylenceye göre Güneş, Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon ile Koronis adlı ölümlü kadının oğludur. Karnında çocuğunu (Asklepios) taşıdığı Tanrı Apollon’u yabancı biriyle aldatınca Apollon tarafından ölüm cezasıyla cezalandırılan Koronis, ateşe verilen odun yığını üzerinde diri diri yanarken karnındaki çocuk, Apollon tarafından kurtarılır ve yetiştirilmek üzere Kheiron adlı yarı-at yarı-insan görünümlü at-adama teslim edilir. M.Ö. VIII. yy’da yaşayan Yunanlı epik şairi Homores tarafından kaleme alınan destana göre yarı-at, yarı-insan bedenli Kheiron’un yanında ve doğanın içinde yaşayan Asklepios, doğadan yaralanmanın yollarını ve hekimlik sanatını Kheiron’dan öğrenir. Yılan, horoz, değnek ve kupa ile sembolize edilen, ölüleri diriltme işine kalkışan ve sonradan tanrı olarak kabul gören Asklepios’a Epidauros kentinde ve ona adanan tapınak ve sağlık mekezleri olan Asklepieialar’da özel bir saygı gösterilirdi.
Roma’da M.Ö. III. yy’da meydana gelen bir veba salgınının ardından Aesculapiu inancı benimsenir oldu. İlk çağ’da sakalsız bir genç olarak tasvir edilen Asklepios, IV. yy.’dan itibaren sağ omuzu ve göğsü açık, sakallı ve iyi yüzlü bir insan şeklinde tasvir edilir olmaya başlandı. Çevresinde yılanın dolandığı bir değneği dayanak yapan Asklepios, çoğunlukla Epione adlı karısı, Hygieia (Sağlık) adlı kızı ve Podaleiros, Makhaon ve Telesphoros (nekahat perisi) adındaki oğlullarıyla çevrili şekilde gösterilir.
 
Asopos: Yunanca’da batak” anlamına gelen ve mitolojide pekçok tanrının adı olan Asopos, aynı zamanda Yunanistan’da bulunan pekçok ırmağın da adıdır.
 
Asteria: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus’un çok sevdiği, ancak aynı zamanda Evlilik Tanrıçası olan karısı Hera’nın peşini hiç bırakmadığı Leto’nun kızkardeşi ve Ay-Cehennem-Deniz’in üç biçimli Tanrıçası Hakabe’nn de annesi olan Asteria, kendisini sürekli takip eden Baştanrı Zeus’tan kurtulmak amacıyla bıldırcın kılığına bürünerek kendini denize atar. Daha sonra Delos Adası adını alan ve Yunancada “bıldırcın” anlamına gelen “Ortyks”, yani Ortigia Adası’na dönüşür.
 
Astraia: Yunan mitolojisine göre Altın Çağı’nda insanların arasında yaşayan ve sonradan Başak Burcu’na dönüşen Astraia; Baştanrı Zeus ile Titanlar soyundan gelme Yunan Hukuk ve Adalet Tanrıçası Themis’in kızıdır.
 
Astyanaks:  Yunan mitolojisine göre Truva’nın son kralı yaşlı Priamos’un yiğit oğlu Hektor ile Andromakhe’nin oğlu olan Astyanaks; çok genç yaşta iken, Truva’nın Akhalılar tarafından ateşe verildiği gece İthaki’nin söylencesel kralı Odysseus tarafından kentin surlarından aşağı atılarak öldürülür.
 
Atalante: Yunan mitolojisine göre tarihsel gerçekliği saptanamayan, yasa koyucu olarak bilinen ve Trakya’daki Edonoi halkının efsanevi kralı olan Lykurgos oğlu İasos’un kızı olan Atalante, Arkadhia ve Boiotia bölgelerinde Av Tanrıçası Artemis’i sembolize eden avcı bir kızdır. Erkek çocuk isteyen baba İasos, doğan çocuk kız(Atalante) olunca onu bir dağa bıraktırır. Bırakıldığı dağda dişi bir ayı tarafından emzirilen, ardından da avcılar arasında büyüyen bu kız çocuğu(Atalante) usta bir avcı olarak çıkar ortaya. Oldukça hızlı koşan Atalante, gelinlik çağına gelmesine rağmen evlenmek istemiyor. Kızoğlan kız olarak kalmak ister çünkü. Ancak taliplileri çok olunca evlilik için “koşuda kendisini geçme” şartını getirir. Bundan sonra kendisine talip olanlarla yarışmaya başlar. Neticede kendisiyle evlenmek isteyen ancak yarışta kendisini geçemeyen taliplilerinin tamamını öldürür.
Bunun üzerine Atalante’ye âşık olup onunla evlenmek isteyen Hippomenes (ya da Melanion) adındaki delikanlı, onunla evlenebilmesi için neler yapması gerektiği konusunda Aşk ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite’e akıl danışır. Aphrodite’in nasihatına uyan Hippomenes, yarış sırasında yere üç altın elma düşürür. Atalante yere düşen üç altın elmayı yerden almak için duraklamak zorunda kalınca bu fırsatı değerlendiren Hippomenes ondan önce hedefe ulaşır ve neticede evlenirler. Evlilikten sonra Baştanrı Zeus(ya da Ana-tanrıça Kybele) Tapınağı’nda sevişmelerine öfkelenen tanrılar tarafından aslana dönüştürülürler.
 
Ate: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus ile Nifak Tanrıçası Eris’in kızı olan Ate; insanlara istemeden ve bilmeden suç işleten, yanlışlar yaptıran yazgıyı sembolize eder. Daima kötülük yapmaktan haz duyan bir tanrıça olan ve babası Zeus’u bilmeden hatalı bir iş yapmaya teşvik eden Ate; babası Baştanrı Zeus tarafından Olympos’tan kovulunca insanlar arasına yerleşir. Gaflet Tanrıçası’dır.
 
Athamas: Yunan mitolojisine göre mutsuz evlilikler yapan, Evlilik Tanrıçası Hera’nın gazabına uğradıktan sonra delirip oğlu Learkhos’u öldüren Athamas, efsanevî Boiotia kralıdır.
 
Athena: Yunan mitoljisine göre bir yılan-tanrıdan oluşan, evi, sarayı ve kenti koruyan, Atina’nın yanı sıra Girit ve Mykenai dünyasında da tapınım gören Athena, Yunan Zekâ Tanrıçası’dır. Bir adı da Palas olan Athena, Eski Yunan’ın en büyük tanrıçalarından biridir. Baştanrı Zeus’un kendinden bir önceki tanrı neslinden engin denizin kişilik kazandırılmışı olan Okeanos’un, adı, Yunanca’da “Akıl ve düşünme yetisi “ anlamına gelen Metis adlı kızı ile birleşmesinden doğan Athena, yılan ve baykuşla sembolize edilen avcı bir tanrıçadır. Ancak Metis’ten doğacak çocuğun kendisinden daha akıllı, daha güçlü ve tanrılara hâkim olacağı şüphesi taşıyan Baştanrı Zeus, yıldırımlarıyla çarparak yaşamına son verdiği Metis’in karnında bulunan ve kendi dölü olan Athena’yı alarak kendi bedenine aktarır. Sonunda zamanı gelince de silahlarını kuşanmış bir şekilde babası Baştanrı Zeus’un kafasından doğan Athena; babasıyla us ve mülahazaya dayalı hâkimiyetini bölüşür. Hem aynı zamanda babası olan Baştanrı Zeus’un sevgili kızı, hem Savaş ve Barış Tanrıçası, hem de el işlerinin ve el sanatlarının koruyucusu olarak Olymposlular arasında önemli bir konuma sahip olan Athena; başında tolga, elinde mızrak ve kalkan bulunduran mavi gözlü bir kızoğlan kızdır ve kızlığını da büyük bir kıskançlıkla korumaktadır.
Aklın ve zekânın gücünün sembolü olan, Atina’nın yanı sıra daha başka birçok kentin koruyucu tanrıçası olan ve öldürdüğü kadın bedenli yılan saçlı, kanatlı, Gorgon adındaki canavarın kafasıyla kalkanını süsleyen Athena, bir söylenceye göre Palas adındaki devin bir başka söylenceye göre de Amaltheia adındaki keçinin derisinden bir zırh yapar kendine. Koruyucusu olduğu kentlerde elinde mızrak, başında miğferle gösterilen mucizevî tılsımlı-heykelleri dikilen tanrıça Athena’da sitenin ruhu ve koruma garantisi bulunmaktadır. Aynı zamanda barışçı bir tanrıça olan Athena tarafından Atina’ya kendi sembollerinden biri olan zeytin ağacının verildiğine inanılır. Yeni kurulacak olan Atina kentine bağış yapmada kentin akropolü üzerinde büyük bir tuz gölü oluşturan Denizler Tanrısı Poseidon’la yarışan Athena, kentte büyük bir zeytin ağacı yaratır. Bu konuda görevli olan yargıç tanrılar zeytin ağacının kent için daha yararlı olacağına karar verince Athena, Atina kentinin tanrıçası olma hakkını kazanır. Palas Athena adıyla anılan tanrıçanın inancı, Atina’nın M.Ö. 2000’in başlarında M.Ö. V.yy.başına değin süren Klasik Çağ’ında doruk noktasına ulaşır. Çömlekçi ve marangoz gönyelerinin de, maharetiyle ün salan Tanrıça Athena tarafından icad edildiği söylenir. “Zanaatçı kadın” anlamına gelen Athena Ergane, bütün Attike’nin en mahir nakışçısıydı. Her yıl Panathenaia Şenlikleri’nin düzenlendiği Atina’da, maden sanatlarını koruyan ve kadınların işlerini gözeten Athena için yaptırılan tapınakların en önemlisi Parthenon Tapınağı’dır. Tanrıça Athena bu tapınakta “Bakire Tanrıça” anlamına gelen Athena Parthenos adıyla anılır. Apteros Zafer Tapınağı da, adı “zafer” anlamına gelen Athena Nike’ye ayrılmıştır.
 
Atlantis: Kimi Antikçağ yazarlarının daha çok da M.Ö. 427- M.Ö. 348/347 yılları arasında yaşayan Yunanlı filozof Platon (Eflatun)’a ait olduğu kabul edilen 28 diyalogun arasında yeralan “Timaios” ve “Kritias adlı diyaloglarda adından söz edilen efsanevî ada olan Atlantis; Tanrıların, dünyanın kuruluşu sırasında yeryüzünü aralarında bölüşmesi sonucunuda Denizler Tanrısı Poseidon’un payına düşen ülkedir. Bir ütopya ve hayal beldesi olarak roman ve filmlere konu olan Atlantis, Atlas Okyanusu’nda, batı tarafında günümüzdeki adı Cebelitarik Boğazı olan Herkül sütünları yolu ile Akdeniz’den Okeanos (Atlas Okyanusu)’a çıkışın hemen yanında bulunan takımadalardan oluşur. Atlantis, Platon’un, dokuz-on bin yıl öncesinde meydana gelen bir olay gibi gösterdiği, ancak bir gerçeğe dayanıp dayanmadığı coğrafyacıları uğraştıran bir sorun olarak enteresanlığını koruyan korkunç bir deprem sonrasında sulara gömülerek haritadan silinmiştir.
 
Atlas: Yunan mitolojisine göre Klymene adındaki deniz perisi ile İopetros adındaki Titanlı’nın oğlu olan Atlas; Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos’a sütanneliği yapan Hyadesler ile sayıları yedi olan Peliadlar adlı kızların babaları olan devdir. Atlas; Titanlarla Olpmposlular arasında meydana gelen savaşta Titanlıların tarafını tuttuğu için Baştanrı Zeus tarafından gökyüzünü sırtında taşımakla cezalandırılır. Başları yılanlarla çevrilmiş olan üç kızkardeşin Medusa adlı en tehlikeli olanını görünce taşlaşan Atlas’ın dağa dünüştüğüne inanılırdı.
 
Atreidai: Yunan mitolojisine göre başta Argos ve MykenaikralıAgamemnon’un kardeşi olan Arkadhia kralı Menelaos olmak üzere Atreus soyundan gelenlere verilen ad. Cinayet, anna-baba katilliği ile ünlenen bu aile; zina yapma, anne-bacı ve kızları gibi birinci derecedeki akrabalarıyla cinsî münasebette bulunma gibi hoş karşılanmyan davranışlarıyla tanınırlar.
 
Atreus: Yunan mitolojisine göre lânetli soyun atası olan Pelops ise Pisa Kralı Oinomaos’un Hippodameia adındaki kızının oğlu olan Atreus, Yunan mitoloji kahramanıdır. M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan Yunanlı epik şairi Homeros tarafından kaleme alınan destanlarda adından Atreusoğulları diye söz edilen Mykenai ve Argos Kralı Agam-memnon ile Lakedaimon’un kurucusu ve Arkidhia Kralı Menelaos’un da babalarıdır. Annelerinin kışkırtması sonucunda Atreus; kendi karısı olan Aerope’yi baştan çıkaran Thyestes adlı kardeşiyle birlikte Nymphe (Su perisi)’den doğan Khrysippos adındaki üvey erkek kardeşini öldürünce babaları Pelops tarafından lânetlenerek ülke dışına sürülürler. İki kardeşin yanına sığındıkları Mykenai kralı, çocuğu olmadan ölünce Mykenaililer, bu iki kardeşten birini ülkelerine kral seçeceklerini söyleyince iki kardeş arasında zorlu bir çatışma gündeme gelir. Thyestes, kardeşi Atreus’un sürüsünün içinde bulunan altın postlu koyunu çaldıktan sonra kimin kral olacağı konusunda tartışan Mykenaililer’e; altın post kimde ise onun kral seçilmesini önerir. Öneri kabul edilir ve neticede altın postun kendisinde olduğunu kanıtlayan Thyestes, Mykenaililer tarafından kral seçilir.
Bunun üzerine Baştanrı Zeus’un aracılğıyla fikir danışmak üzere düşünde buluştuğu Çoban Tanrısı Hermes’in kendisine söyledikleri doğrultusunda hareket eden Atreus, Mykenaililer’e: “Eğer güneşin yönünü değiştirirsem Thyestes’in yerine beni kral seçin” önerisinde bulunur. Thyestes tarafından da kabul gören bu öneri, hemen o akşam gerçekleşip Güneş, Batı yerine Doğu’dan batınca Atreus kral seçilir ve kardeşi Thyestes’i hemen ülkeden kovar.
Bir zaman sonra karısı Aerope ile kardeşi Thyestes arasındaki ilişkiden haberdar olan Atreus, barışmış gibi davranarak bir süre önce ülkeden kovduğu kardeşi Thyestes’i Mykenai’ye geri çağırır. Atreus, kendisinin çağrısı üzerine Mykenai’ye gelen kardeşi Thyestes’e; öldürtüp pişirdiği Theyestes ile ölümlü su perileri olan Naiadesler’den doğma üç kız çocuğun etlerini yedirir. Karşısında kızlarının kesik başlarını görerek çılgına dönen Thysestes’in dehşet verici lânetleri üzerine güneş, doğuşunu tamamlamadan geri döner. Bunun üzerine Sikyon’a sığınan Thyestes, daha önce birlikte olduğu öz kızı Pelopeia’dan doğma oğlu Aigisthos ile Pelopeia’yı kardeşi Atreus’un sarayına gönderir. Atreus, kim olduğunu bilmeden kendi öz yeğeni olan Pelopeia ile evlenirken, Aigisthos’a da Thyestes’i öldürme görevini verir. Ancak öldürmekle görevlendirildiği Thyestes’in kendi öz babası olduğunu öğrenen Aigisthos; babasının yerine amcası Atreus’u öldürür.
 
Atropos:  Yunan mitolojisine göre adı, Yunanca’da “geri dönülmez” anlamına gelen Atropos, ecelin sembolü olan “Moira” ya da “Kar” olarak adlandırılan üç tanrıçadan biridir. Görevi, insanı hayata bağlayan “yaşam ipliği”ni bükerek kesmektir.
 
Attis (Atys): Yunan mitolojisine göre başlangıçta Baştanrı Zeus’un bir düşünde dünyaya gelen Asyalı erdişi Agdistos’un oğlu olarak kabul gören ve Agdistos’un özendirmesi sonucunda kendini hadım etmeye kalkışırken yaşamını yitiren Attis, Frigya menşeyli bir İlkbahar Tanrısı’dır. Söylence daha sonra Attis’i Ana-tanrıça Kybele-’ye bağlar. Bu söylenceye göre Sangarios (Sakarya) Nehri kıyısına bırakılan Attis, kendisini bularak büyüten Tanrıça Kybele’nin evlenmesine engel olmasından ötürü delirip kendini hadım ed. O kendini hadım edince Tanrıça Kybele de onu bir çam ağacına dönüştürür.
Batı’da Tanrıça Kybele tapınmasıyla başlayan Attis Tapınması, Roma’da İmparatorluk Dönemi öncesinde başlar. M.Ö. 10 –M.S. 54 yılları arasında yaşayan Roma İmparatoru Tiberius Claudius Caesar Augustus Germanicus yani Claudius I döneminde Attis’e tapınma, her İlkbaharda 15–27 Mart tarihleri arasında kutlanan “Arbor İntrat Şenlikleri”nde büyük bir mistik dram şekline dönüşür. Dendropho-roslar, bir cesedi anımsatan, örtülere sarılmış bir çam ağacını taşırlarken, Gullus adı verilen Attis rahipleri, sırtlarını kırbaç darbeleriyle yaralamaya çalışırlar, hatta tapındıkları Attis’e benmezeye çalışan kimileri, durumu daha da ileri götürerek kendilerini enerlermiş.
 
Auge:  Yunan mitolojisine göre Tegea kralı Aleos’un kızı olan Auge, Athena Tapınağı’nda rahibe olarak görev yapar. Burada gücün sembolü olarak kabul gören Herakles tarafından baştan çıkarılan Auge ile Herakles’in birlikte olmaları neticesinde Telephos doğar. Bu duruma öfkelenen baba Aleos tarafından, oğlu Telephos’la birlikte ülkeden kovulan Auge, gittiği Mysia’da kral Teuthras ile evlenir.
 
Augias: Yunan mitolojisine göre Augias, söylencesel Eleia kralıdır. “Augias’ın Ahırları” adıyla bilinen öyküye göre uzun yıllardan beri Augias’ın hiç temizlenmeyen ahırlarının temizliğini, sürünün onda birinin kendine verilmesi karşılığında üstlenen Herakles, Irmak-tanrı Alpheios ve bir adı da Salamvrias olan Pinios Irmağı’nın sularını içinden geçirdiği ahırları kolayca temizler. Ancak kral verdiği sözü tutup sürünün onda birini Herakles’e vermeyince Harekles, kralı öldürür, kentini de yağmalar.
 
Aura: Yunan mitolojisine göre kuğu kızlarına binmiş bir şekilde tasvir edilen Aura; Rüzgâr Tanrısı Aiolos’un veya Kuzey Rüzgârı Boreas (Poyraz)’ın Esinti Tanrıçaları olan kızlarının genel adıdır.
 
Aura: Şarap ve Bağcılık Tanrısı Dionysos’un âşık olduğu Frigyalı peri kızıdır. Kendisini çıldırttıktan sonra kendisine sahip olan Dionysos’tan hamile kalan Aura, doğurduğu ikizlerden birini yedikten sonra kendini Sangarios (Sakarya) Nehiri’ne atarak intihar eder.
 
Autolykos: Adı, Yunancada “kurdun ta kendisi” anlamına gelen Autolykos, Yunan mitolojisine göre İthaki’nin söylencesel kralı Odysseus’un dedesi, Çoban Tanrısı Hermes’in de oğludur. Aynı zamanda Çoban Tanrısı olan babası Hermes’ten yakalanmadan nasıl hırsızlık yapılacağı hususunda eğitim almış olan Autolykos, çalıntı hayvanların saklanmasında da büyük bir maharet sahibidir. Korinthos’un söylencesel kralı Sisyphos’un sürülerini çalmaya yeltenen ama başaramayan Autolykos, aynı zamanda Argonautlar Seferi’ni gerçekleştiren elli kişiden biridir. Kimi kaynaklara göre gücün sembolü olan Herakles, güreşi ondan öğrenir.
 
Automedon:  Yunan mitolojisine göre başlangıçta Teselya’nın söylencesel kralı Akhilleus’un arabasını süren Automedon, daha sonraları Akhilleus’un oğlu Neoptolemos’a hizmet veren biridir.
  
-----B-----
 
Babys: Yunan mitolojisine göre Satyrler denilen doğayı simgeleyen cinlerden bir olan Babys, Güneş Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon ile flüt çalma yarışmasına kalkışması neticesinde derisi yüzülmek suretiyle öldürülen Marsyas’ın kardeşidir. Kendisi de bir flütçü olan Babys, tek borulu bir flüt çaldığı için Tanrı Apollan’un hışımına maruz kalan kardeşi Marsyas’ın akibetine uğramaktan kurtulmuştur.
 
Bacchus(Bakkhos) : Mitolojiye göre Romalıların, kendi Liber Pater adlı Şarap Tanrısı’yla özdeş tuttukları Yunan Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos’a verdikleri ad. Bacchus’un Roma Hasat Tanrıçası Ceres ile ikili oluşturduğu Bacchanalia adı verilen Dionysos kutlamaları, M.Ö. IV. yy’dan itibaren Orta İtalya’ya, ardından da zamanla Roma’ya girmeye başlar.
 
Bakheia: Başlangçta Yunanistan’da, zamanla da Roma’da M.Ö. II. yy’da Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos (Bacchus) onuruna düzenlenen şenlikler olan Bakheia, süreç içerisinde dinsel yanından ziyade içki ve cinsellik yanı ağır basınca Seneto’nun kısıtlamaları neticesinde nadiren yapılır olmaya başlanır, zamanla da tamamen kalkar.
 
Bakheian: Mitolojiye göre efsanevîozan Orpheus’un başının gömülü olduğu Bakheion, Ege Denizi’nde, Foça’nın karşısında yer alan Orak Adası’nın İlkçağ’daki adıdır.
 
Bakkhalar: Yunan mitolojisine göre “nebris” adı verilen ceylan derileriyle çıplak bedenlerini örten ve sarmaşık çelenkleriyle başlarını süsleyerek Dionysos-Bacchus dinsel törenlerini kutlayan kadınlara verilen ad. Sarhoş olanlarına “Thyas”, çılgınca kendilerinden geçmiş olanlarına “Mainas” adı verilen Bakhalar, Sarap ve Sarpoşluk Tanrısı Dionysos’un peşinden narteks kamışlarıyla koşarlarken önlerine çıkan yaban hayvanlarını parçalarlardı.
     
Balios: Yunan mitolojisine göre Rüzgâr-tanrı Zephyros ile Harpya adlı verilen cenaze tanrıçalarından biri olan Podarge’den doğan iki (ötekinin adı Ksanthos) attan biri olan ve adı, Yunanca’da “benekli” anlamına gelen Balios; Poseidon, Peleus ve Akhilleus’un ölümsüz atlarıdır. Denizler Tanrısı Poseidon; düğün hediyesi olarak Deniz Tanrıçası Thetis ile evlenen İolkas Kralı Peleus’a Ksanthos ile Balios adlı iki ölümsüz atı verir. Akhilleus da Denizler Tanrısı Poseidon tarafından babası Peleus’a armağan edilen bu iki ölümsüz atı, Truva Savaşı’na götürür.
 
Batieia: Yunan mitolojisine göre Troas Bölgesi’nin eski krallarından Teuker’in kızı olan Batieia, Çanakkale Boğazı’na ve çevresine adını veren Dardanos’un karısıdır. Aynı zamanda Truva Kral Soyu’nun dişi atası da olan Batieia, Amazonlar’ın Myrina adlı kraliçelerinin bir başka adıdır.
 
Battos: Yunan mitolojisine göre Kyrene adlı sömürgenin söylencesel kurucusu olan Battos; saklı kalması gereken bir gizi ifşa etmesinden ötürü Çoban Tanrısı Hermes tarafından kayaya dönüştürülmüş ihtiyarın adıdır.
 
Baubo: Yunan mitolojisine göre kaçırılan kızı Persephone’nin ardından giden Ekili Topraklar ve Bitkiler Tanrıçası Demeter’i evinde kocası Dysaules ile birlikte ağırlayan Eleusisli kadındır.
 
Baukis: Yunan mitolojisine göre Philemon adındaki kocasıyla birlikte tanımadıkları Baştanrı Zeus ile Çoban ve Hırszlık Tanrısı Hermes’i evinde ağırlayan Baukis, Frigyalı bir köylü kadındır. Zeus ile Hermes de onların bu konukseverliğine karşılık hem onların birlikte ölme dileklerini kabul ederler, hem de onların yaşadıkları külubeyi tapınağa dönüştürürler. Nihayette birlikte ölen karı-koca, birbirine dolanarak yükselip dal-budak salmış bir tarafı çınar, öbür tarafı ıhlamur olan ulu bir ağaca dönüşürler. (Geniş bilgi için Philemon maddesine bakınız.)
 
Bebrykler: Yunan mitolojisine göre Bursa’dan Karadeniz’e değin uzanan Bithynia Bölgesi’nde yaşayan ve bir dönem Denizler Tanrısı Poseidon’un oğllarından Amykos adlı bir devin de krallıklarını yaptığı bir boyun adıdır.
 
Bellerophontes: Yunan mitolojisine göre Denizler Tanrısı Poseidon ile ölümlü olan Glaukos adlı kadının birlikte olmaları neticesinde doğan Bellerophontes, Korinthoslu bir söylence kahramanıdır. Bir kaza sonucunda bir adamın ölümüne neden olmasından ötürü ülkesini terk etmek zorunda kalan Bellerophontes, Argos kralı Proitos’un sarayına sığınır. Sarayına sığındığı kralın karısı Anteia (Sthenaboia) delicesine âşık olur Bellerophontes’e. Ancak Bellerop-hontes, kendisine âşık olan kralın Anteia adındaki karısının aşkına karşılık vermez. Bunun üzerine Anteia, onu, kendisine sarkıntılık edip yoldan çıkarmaya çalıştığı yalanıyla kocası Proitos’a şikâyet eder. Kral, karısının bu şikâyeti üzerine içinde ölüm fermanı bulunan kapalı bir tableti verdiği Bellerophontes’i aynı zamanda Lykia kralı olan kayınpederi İobates’e gönderir. Bellerophontes’in ölüm fermanını alan İobates, onu Khimaira adındaki yenilmez canavarla döğüşmeye zorlar. Bunun üzerine tanrılar tarafından kendisine gönderilen Pegasus adlı kanatlı ata binen Bellerophontes, Khimaira adındaki canavarı öldürdükten sonra kralın yanına döner. Kral İobates de Bellerophon-tes’i kızıyla evlendirir. Bir başka söylenceye göre de Bellerophontes, tanrılar tarafından kendisine gönderilen Pegasus adlı kanatlı atın üzerinde iken gurura kapılıp Olympos’daki tanrılar katına yükselmek ister. Buna öfkelenen Baştanrı Zeus, Bellerophontes’i gökten aşağıya atar.
 
Belos: Mitolojiye göre Libya Ülkesine adını veren Libya adındaki Nymphe (su perisi )’nin Denizler Tanrısı Poseidon’dan hamile kalarak doğurduğu ikizlerden biridir. İkizi olan Agenor Suriye’ye yerleşirken, Belos Mısır’da kalıp Nil’in Ankhione adlı kızı ile evlenir ve Aigyptos ile Danaos adlı ikizlere sahip olur.
 
Bendideia: Yunan mitolojisine göre Antik Yunan’da çoğunlukla Ay Tanrıçası Bendis onuruna Pirekentinde düzenlenen şenliklere verilen ad.
 
Bendis: Yunan mitolojisine göre Antik Yunan’da çoğunlukla Av Tanrıçası Artemis’le özdeş tutulan Bendis, eski Trakyalılar’ın Ay Tanrıçası olup M.Ö. V.-IV. yy.’da Attike kentinde tapınım görür.
 
Bia : “Güç”, ”kuvvet” anlamındaki “Kratos” ile “zor”, “zorluk” ve “şiddet anlamına gelen Bia(Bie), tanrıların ve kralların yetkilerinin sembolü olan birer kavramdırlar.
 
Bias:Yunan mitolojisine göre söylencesel Girit Kralı İdomeneus’un oğlu olan Bias, Milet kentinin kurucusu Neleus’un güzelliğiyle ün salan Pero adlı kızı ile evlenebilmek için hekim ve kâhin olan kadeşi Melampus’un da yardımıyla Neleus tarafından şart koşulan Phylakos-’un çok iyi korunan sürülerini çalma başarısını göstererek Pero ile evlenir.
 
Biton: Yunan mitolojisine göre Evlilik Tanrıçası Hera’nın Argos’taki tapınağında rahibelik yapan Kydippe’nin oğlu olan Biton, Kleobis’in de kardeşidir. Annesinin, tapınağında rahibe olarak çalıştığı Tanrıça Hera’dan oğullarına mutlulukların en iyisini bahşetmesi dileğinde bulunması üzerine Biton ile kardeşi Kleobis, Tanrıça Hera tarafından ebedî bir uykuya yatırılırlar.
 
Boedromia: Mitolojiye göre Antik Yunan’da “yardım eden” anlamına gelen Apollon Boedromios şerefine Atina’da düzenlenen şenlikler.
 
Boiotos: Yunan mitolojisine göre Rüzgâr Tanrısı Aiolos ile kardeş olan Boiotos, Denizler Tanrısı Poseidon’un oğludur. Orta Yunanistan’da bulunan ve kuruluşu söylencelerle dile getirilen Boiotia Bölgesi’nin de adını, Boiotos’tan aldığı söylenir.
 
Boline : Yunan mitolojisine göre ArkadhiaBölgesi’nde adına, Boline adında bir kent kurulan Boline, tanrısal dişi yaratıklar olarak bilinen Nmyphalar(Su perileri)’dan biridir. M.Ö. VIII. yy.da yaşayan Yunanlı epik şairi Homeros tarafından Baştanrı Zeus’un sayısı bilinmeyen kızlarından biri olarak anlatılan Boline, kendisine musallat olan Güneş ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon’un tacizlerinden kurtulmak amacıyla kendini denize atar.
 
Boreadai: Yunan mitolojisine göre Kuzay Rüzgârı Boreas (Poyraz)’ın çocukları olan Boreadai; kanatlı rüzgâr cinleri olarak Argonautlar Seferi sırasında önemli rol oynarlar.
 
Boreas: Yunan mitolojisine göre Kuzey Rüzgârı’nın kişilik kazandırılmış şekli olan Boreas (Poyraz), Şafak Tanrıçası Eos’un oğlu olup Trakya’da otururdu. Bazen iki yüzü bulunan ihtiyar bir adam şeklinde tasvir edilen Boreas; M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan Yunanlı epik şairi Hesiodos’a göre Güneybatı Rüzgârı Notos (Lodos) ile Batı Rüzgârı Zephyros’un kardeşidir. Bazen denizde ortalığı kasıp kavuran bir fırtına, bazen de güzel güzel esen bir esintidir.
 
Boreas: Yunan mitolojisine göre Olymposlular öncesindeki Tanrılar olan Titanların neslinden gelme kanatlı, sakallı ve çok güçlü bir yaratık olan Boreas, Atina kralı Erekhtheus’un Oreithya adındaki güzel kızını Trakya’ya kaçırır.
 
Bosporios Akra: Megeralılar tarafından kurulan Bosporos’ta yer alan Byzantion adındaki Yunan kolonisinin kurulduğu bölüme verilen ad olan Bosporios Akra, Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus’un, aynı zamanda karısı olan Evlilik Tanrıçası Hera’dan korktuğu için bir ineğe dönüştürdüğü İo adlı sevgilisinin Anadolu yakasına geçtiği yerin adıdır. (Günümüzdeki adı Sarayburnu’dur).
 
Boutes: Yunan mitolojisine göre Kuzey Rüzgârı Boreas (poyraz)’ın oğlu ve Edonoi halkının söylencesel kralı Lykurgos’un üvey kardeşi olan Boutes; Argonautlar Seferi’ne katılan elli kahramandan biridir. Kendisine delicesine âşık olan kızlara saldırdığı gerekçesiyle Şarap ve Sarhoşluk Tanrısı Dionysos tarafından delilikle cezalandırılır.
 
Brankhos: Yunan mitolojisine göre Güneş Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon’la aynı soydan gelmelerinden ötürü Apollon tarafından kendisine kehanet yetisi verildiğine inanılan Yunanlı çobandır. Adına, Miletos kenti yakınında bir Apollon Tapınağı yaptırılan Brankhos, Anadolu’nun Ege kıyısında bulunan İonia Bölgesi’nde “Apollon’un kutsal alanı” anlamına gelen Didymain ve kehanet merkezi olan Didyma’da Tanrı Apollon’a adamış olduğu tapınakta kehanetle uğraşırmış.
 
Brauron: Yunan mitolojisine göre Attike kentinde bir bataklığın kıyısında yer alan ve Bereket ve Vahşi Doğa Tanrıçası Artemis Brauronia’nın bulunduğu yer. Buradaki dinsel törenler, tanrıçanın hizmetinde çalışan “Arktos”(dişi ayı) adı verilen Atinalı genç kızlar tarafından gerçekleştirilirmiş.
 
Brauronia: Yunan mitolojisine göre Antik Yunan’da Braunon’da beş yılda bir, biri Bereket ve Vahşi Doğa Tanrıçası Artemis Brauronia, öteki Şarap ve Bağcılık Tanrısı Dionysos onuruna düzenlenen iki şenlik.
 
Briareos (Briareus) : Yunan mitolojisine göre Aigaion adıyla da anılan Briareus, Yunan mitosunun ilk tanrı kuşağının ilk erkek tanrısı ve baba-tanrı olan Uranos ile toprağı sembolize eden ve evrenin yaratıcısı olan Gaia’nın elli başlı, yüz kollu dev oğullarından biridir. Kottos ile Gyes’in kardeşi olan Briareos, bir söylenceye göre Olymposlular ile Titanlar arasındaki Tanrılar Savaşı’nda Baştanrı Zeus’un yanında yer alarak Titanlar’a karşı savaşır ve neticede onları “Ölüler Ülkesi” olarak da bilinen Hades’in en derin yeri olan Tartaros (Gayya Kuyusu)’ta tuar.
 
Briseis: Yunan mitolojisine göre asıl adı Hippodameia olan Briseis, Lyrnesos kentindeki Güneş Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Appolon’un tapınağında rahip olarak çalışan Brises’in güzelliğiyle ün yapmış kızı ve Truvalı Lyrnessos’un karısıdır. M.Ö. VIII. yy.’da yaşayan Yunanlı epik şair Homeros tarafından kaleme alınan İlyada Destanı’nda anlatılanlara göre Truva Savaşı sırasında Akhilleus tarafından ele geçirildikten sonra yağmalanıp yok edilen Lyrnessos kentinin kralı olan Lyrnessos da öldürülür. Kral Lyrnessos’u öldüren Akhilleus, Apollon Tapınağı’nın rahibi olan Brises’in güzelliğiyle ün salmış kızı ve kral Lyrenessos’un karısı Briseis’i köle olarak alır. Ancak sonradan Briseis’i Truva Savaşı’nda Yunan ordularının Başkomutanlığı’nı yapan Agamemnon’a vermek zorunda kalır. Agamemnon, bu olay üzerine savaşı bırakıp çadırına çekilen Akhilleus’un yakın arkadaşı ve Lokrisli kahraman Patrokles’in öldürülmesinin ardından Akhilleus’u tekrar savaşmaya razı etmek için Briseis’i yeniden Akhilleus’a verir.
 
Brises: Yunan mitolojisine göre TruvaSavaşısırasında Akhilleus tarafından yağmalanıp yok edilen Lyrnessos kentinde bulunan Apollon Tapınağı’nda rahip olarak çalışır. Güzelliğiyle ün salan kızı Briseis’in, kenti yağmalayan Akhilleus tarafından götürülmesi üzerine intihar ederek yaşamına son verir.
 
Britomartis: Yunan mitolojisine göre Baştanrı Zeus’un kızı olan Britomartis, Girit Ay Tanrıçası’dır. Kendisine delicesine âşık olan ve aynı zamanda üvey kardeşi olan Giritli kahraman Minos tarafından Girit’e kadar takip edilince ondan kurtulmak amacıyla kendini denize atar. Ancak balıkçılar tarafından denize atılan balıkçı ağına takılarak tekrar yaşama döner. Bunun üzerine kendisine “ağdan çıkan kız” anlamına gelen “Diktynna” adı verilir. Av Tanrıçası Artemis inancının giderek benimsenir olmasından ötürü aktivitesini yavaş yavaş yitirmeye başlayan Britomartis, Yunanlıların gözünde artık Av Tanrıçası Artemis’in yanında bulunan bir Nymphe (su perisi) konumuna düşer.
 
Brizo (Bridzo) : Yunan mitolojisine göre Yunanistan’a bağlı KykladesAdaları’ndayer alan Delos(Dhilos)‘ta tapınım gören Brizo, Denizcilerin koruyucusu olan Yunanlı tanrıçadır.
 
Bromios: Yunan mitolojisine göre yıldırımlar arasından doğması nedeniyle Şarap ve Coşkunluk Tanrısı Dionysos’un “gürültülü” anlamındaki lâkabı
 
Brontes : Yunan mitolojisine göre Yunan mitosunun ilk tanrı soyunun ilk erkek tanrısı ve ilk tanrı-baba olan Uranos (Gök) ile evrenin yaratıcısı olan Gaia (Yer)’dan doğma Kyklops adlı tek gözlü devlerden biridir. Adının “gürleyen” anlamında olmasından ötürü Baştanrı Zeus’a gök gürültüsünü armağan eden kişinin o olduğu sanılmaktadır.
 
Buphonia: Yunan mitolojisine göre Dipoleia Şenlikleri’nin bir bölümünü meydana getiren ve “Kent Devletini Koruyan Tanrı” anlamındaki “Zeus Polieus” onuruna Atina’da yapılan şenliklere verilen ad. Bu şenlikler sırasında eski bir dinsel tören geleneğine uyularak tanrıların öfkesini dindirmek amacıyla kurban olarak bir öküz kesilirdi.
 
Busiris: Bir Yunan söylencesine göre dünyanın çevresindeki yolculuğunu gerçekleştirme sırasında Mısır’ın Kral-tanrısı Osiris tarafından Mısır krallağına getirilen Busiris, Yunan Denizler Tanrısı Poseidon’un oğludur. Gaddarlığıyla ün yapan Busiris, Mısır’ı olgunluğa ve geçim sıkıntısı çekmeyecek bir yaşam düzeyine eriştirmek amacıyla Phrasios adlı Kıbrıslı kâhinin önerilerine uyarak her yıl Baştanrı Zeus’a yabancı birini kurban edermiş. Bu amaçla günün birinde ele geçirdiği gücün simgesi Herakles, kurban edilmek üzere götürüldüğü sunağın önünde bedenini saran ipleri koparır ve başta Busiris olmak üzere oğlunu ve orada bulunanların tamamını öldürür
 
Buzyges: Yunan mitolojisine göre Yunanistan’ın ilk kanun yapanlarından biri olan Buzyges,çiftçilik yapmanın ve boyunduruğun söylencesel mucidi olarak da kabul görür.
 
Byblis: Yunan mitolojisine göre Güneş, Tıp ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon’un torunu ve Milet kentinin kurucusu Miletos’un da kızı olan Byblis, kendisine taparcasına sevdalandığı ve birlikte aşk yaşadığı Kaunos adındaki erkek ikiz kardeşinin, babası tarafından ülkeden kovulması üzerine çıldıran ve kendini asarak yaşamına son veren Karialı genç kızdır. Bu olay sonrasında Kaunos’un anısına Köyceğiz’deki Dalyan (Kaunos ) kenti, Byblis’in anısına da Karia’da Byblis ve Fenike’de Byblos kenti kurulur.
M.Ö. 43- M.S. 17/18 yılları arasında yaşayan Latin şair Publius Nasa Ovidius bunun aksini iddia eder. Ona göre doğadışı olan bu sevda, Byblis’in ikiz erkek kardeşi Kaunos’a sevdalanmasıyla başlar. Ancak ikizi Kaunos ondan kaçınca o da, intihar eder ve bir pınara dönüşür.
 
Byzas: Yunan mitolojisine göre Byzantionkentinin kurucusu olan Byzas¸ Baştarı Zeus’un İo adındaki sevgilisinden doğma kızı Keroessa ile Denizler Tanrısı Poseidon’un oğludur. Baştanrı Zeus’un ineğe dönüştürdüğü sevgilisi İo, kızı Keroessa’yı daha sonradan kurulan Byzantion kentinin kurulduğu yere yakın bir mahalde doğurur. Kentin kurucusu olarak kabul gören Keroessa’nın oğlu Byzas, Güneş Işığı ve Güzel Sanatlar Tanrısı Apollon ile aynı zamanda babası da olan Denizler Tanrısı Poseidon’un yardımlarıyla annesinin doğduğu yerin yakınında kurduğu kentin çevresini surlarla çevirir.
Yaygın olan bir başka söylenceye göre ise Poseidon oğlu Byzas, Byzantion kentini 657 yılında kuran Megaralıların atasıdır.
 
Caduecum: Yunan mitolojisine göre Çobanlar ve Hırsızlar Tanrısı Hermes’in kavga halindeki iki yılanı ayırmak amacıyla kullandığı için barışı sembolize eden asasına verilen ad.
 
 
 

 
 
Bugün 29 ziyaretçi (47 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol