DERSİM DOSYASI-3
DÜNÜN DEVAMI
5- DERSİM’DEKİ AŞİRETLER GERÇEKTEN İSYANA HAZIRLANDILAR MI?
Dersim aşiret yapısının ilişki ve çelişkilerini incelediğimizde iddia edildiği gibi uzun süreli bir ittifakla “ kolektif isyan” organizasyonu yapabilme gerçeğinden uzak olduğunu görürüz. Öte yandan, aşiret yapısı incelendiğinde de, ne kadar aşiret varsa o kadar güç odağı olduğu ve bunların birbiriyle de kavgalı oldukları görülmektedir. Bu bağlamda Dersim’de homojen bir toplumsal şekillenmeden bahsedilemeyeceği gibi siyasi bir birliktelikten de bahsetmek gerçekçi değildir. Söz gelimi resmi tarih anlatımında “1926 Dersim İsyanı” denilerek yaratılan algıyla zannedilir ki Dersim toplumu bütünlüklü bir isyana kalkışmış. Oysa orada devletin bir aşirete (Qocan) yönelik cezalandırma harekâtı/ katliamı söz konusudur.
Çarpıcı gerçek şudur: Qacan’ı diğer aşiretler sahiplenmediği/desteklemediği gibi, devletin yanında bu harekâta katılan aşiretler olduğu da bilinmektedir. Diğer bir örnek ise; “1930 Dersim İsyanı” olarak lanse edilen olaydır. Oysa bu, Pülümür Kazası’nda devletin birkaç aşiretten bazı gruplara yönelik gerçekleştirdiği bir asayiş operasyonudur. Bu grupların kendini savunması nedeniyle çıkan lokal çatışmanın adı resmi tarihte bilmem kaçıncı “Dersim İsyanı” olarak yazılmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, Devlet Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bütün Kürt illerinde ve Dersim’de ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşam hakkında son derece ayrıntılı bilgiye sahiptir. Dersim’de, 1926 yılından itibaren sistematik olarak hazırlanan raporlar, hem derin bir istihbarat bilgisi, hem de geniş bir sosyolojik analiz içermektedir. 1928 yılından itibaren aşiretler arası çelişkileri derinleştirmek amacıyla, kışkırtmak ve ilişkileri bozmak amaçlı çalışmalar olduğu raporlarda da görülmektedir.
Devletin, bütün aşiretlerin kadın-erkek nüfusları, ekonomik ve sosyal durumları, silah sayıları, hatta hayvan sayıları, devletle ilişkileri, diğer aşiretlerle ilişkileri vb konularda hem o zamanki adı MAH olan MİT (istihbarat), hem de Umumi Müfettişlik üzerinden ayrıntılı çalışmaları mevcuttur. Nitekim gerek İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın 1931 yılı Dersim gezisi ve raporu, gerek İnönü’nün 1935 Şark (Kürt) Raporu ve gerekse Jandarma Umum Komutanlığı (JUK)’nın hazırladığı raporlarda, aşiretlerin devletle ilişkilerinin tamamı ayrıntılı olarak belirlenip analiz edilmektedir. Tabi bu raporlarda özellikle Şükrü Kaya ve İsmet İnönü’nün aşiret liderleriyle görüşmelerinden çıkardıkları sonuçlar oldukça büyük öneme haizdir. Şükrü Kaya görüştüğü aşiret liderlerinin hepsinin “muti”(itaatkâr) olduğunu belirtmektedir. Keza İnönü de benzer bir sonuca varmanın yanı sıra “ sayıları çok olmamakla birlikte 5-6 aşiretin Cumhuriyetin imar ve iskân programına karşı” olduklarını rapor etmektedir. Tüm bu süreçleri bütünlüklü anlayabilmek için, bu aşiretlerin hangileri olduğuna, nerede ve nasıl yaşadıklarına, hangi nedenlerle devletin “imar ve iskân programına karşı” çıktıklarına, keza bu “imar ve iskân” denilen şeyin ne olduğuna da ayrıca bakmak gerekir.
Elbette sayıları az olmakla birlikte Dersim’in kimi aşiretleri çok farklı nedenlerden dolayı tıpkı Osmanlıyı olduğu gibi Cumhuriyeti de benimsememiş olabilirler. Ancak devlet bunu bir “asayiş sorunu” olarak görüp farklı yöntemlerle çözebilir ya daçözüme kavuşturabilirdi. Ne yazık ki devlet bunun yerine oradaki mevcut etnik ve inançsal kimliklerine yönelik olarak yapmayı kafasına koyduğu katliamın malzemesi olarak kullanmayı yeğledi. Evlerini, yurtlarını, yaşam tarzlarını, inançlarını, koruma güdüsüyle direnen aşiretler oldu elbet. Bu anlamda elbette bir direnişten söz etmek mümkündür. Bu haklı ve meşru bir direnişti. Ancak son derece cılız ve yereldi.
6-DERSİMLİLER SİLAHLARINI TESLİM ETMEDİLER Mİ?
1937-1938 yıllarında Dersim’de gerçekleştirilen katliamın temel gerekçelerinden biri de Dersimliler, isyana hazırlandıkları için silahlarını teslim etmiyorlar.
Cumhuriyet Devleti, 1936’da Dersim’de silah toplama kararı aldı. Bu kararın üzerine İsmet İnönü’nün belirttiği beş- altı aşiret hariç hemen hemen tamamına yakını silahlarını teslim etmişlerdir. JUK (Jandarma Umum Komutanlığı)’un raporuna göre Dersim Aşiretleri’nin elinde toplam 9.070 adet silah mevcuttu. Aynı rapora göre teslim edilen silah sayısı: 7.880 adettir. (N. Hakkı Uluğ, Tunceli Medeniyete Açılıyor). (Yani 1190 silah teslim edilmemiş) Burada şu soru sorulabilir; Silahını teslim etmeyen aşiretler hangileriydi ve neden teslim etmediler? Görüldüğü kadarıyla bu aşiretler daha çok Harçik suyunun kuzeyinde, Munzur suyunun kuzey doğusunda yer alan ve “İç Dersim” denilen ve sonraki dönemlerde “Yasak Mıntıka” olarak adlandırılan bölgede yaşayan ve Başbakan İnönü’ün sözünü ettiği “5-6 aşiret”dir. Bu mıntıkanın coğrafi, ekonomik ve sosyal yapısı göz önünde bulundurulduğunda o koşullarda hemen hemen tek “geçim aracı”nın silah olduğu görülecektir. Bu nedenle ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı silahını teslim etmedikleri ve genel bir katliam harekâtı olduğu zaman da ellerindeki silahlarla direndikleri söylenebilir.
Nitekim Millet Meclisi'nin 7 Temmuz 1939 tarihli toplantısında Dâhiliye Vekili Faik Öztrak, "Dersim mıntıkasından şimdiye kadar toplanan silahların adedi 14.593'tür. Bu silahların hepsi son sistemdir" demiştir.
7- DERSİMLİLER ASKERE GİTMEDİLER Mİ?
Resmi tarih yalanlarından biri de bu konuyla ilgilidir. Osmanlı dönemini bir tarafa koyarak yine C. Sahir Sıla’nın konu ile ilgili raporundan alıntı yapalım: “ 930 ve 931 sene zarfında Dersimliler’den askere gidenlerin ve bakaya kalanların adedi:” dedikten sonra Mazgirt, Hozat, Nazimiye, Ovacık ilçelerinden toplam 605 kişinin askere gittiğini, 257 kişinin de “bakaya” kaldığını yazıyor. Ve devamında şöyle bir saptamada bulunuyor: “Bu nispet Dersimliler’i vatani vazifelerine alıştırmak için bir asırdan beri başlayan gayretin ve mesainin ancak Cumhuriyet dönemine nasip olduğunu gösterir bir neticedir.” (C. Sahir Sıla, D. Anadolu’da Top. Müh. Dersim-Sason 1934-1946, sf: 80-81)
Bu rapor, Cumhuriyet döneminde Dersim’de askerlik konusunun temelden çözüldüğünü ve “asker vermediler” tezinin de yalan olduğunun göstergesidir. Bütün bu anlatılanlar Cumhuriyet Devleti’nin, dolayısıyla resmi tarihçilerin Tertele soykırımı haklı göstermek amacıyla geliştirdiği, “Dersim isyanı” tezinin temel gerekçesidir. Hâlbuki ortaya çıkan belgeler, sözlü tarih çalışmaları, belgesel filmler, kitaplar, makaleler “isyan” tezinin tamamen mesnetsiz ve yalan olduğunun kanıtıdır.
Bununla birlikte Kurtuluş Savaşı’nda şehit olan Dersimli sayısı 77 (yetmiş yedi), Çanakkale Savaşlarında ise toplam 35 Dersimli şehit olmuştur.
ÇANAKKALE SAVAŞLARINDA ŞEHİT DÜŞEN DERRSİMLİ ASKERLER
Sıra No
Adı soyadı
Memleketi
Birliği
1
ALİ OĞLU HÜSEYİN
Tunceli/Mazgirt
Er -
2
ALİ OĞLU MUSTAFA
Tunceli/Mazgirt
Er- 15. Alay
3
İBRAHİM OĞLU MUSTAFA
Tunceli/Mazgirt
Er- 15.Alay
4
HALİL OĞLU HACI ALİ
Tunceli/Çemişgezek
Er-
5
HALİL OĞLU HACI ALİ
Tunceli/Çemişgezek
Er-
6
İBRAHİM OĞLU HAKKI
Tunceli/Çemişgezek
Er- 18. Alay
7
ALİ OĞLU BEKİR SIDDIK
Tunceli/Çemişgezek
Er -
8
MEHMET OĞLU DURSUN
Tunceli/Tunceli
Er- 15. Alay
9
OSMAN OĞLU FAHRİ
Tunceli/Çemişgezek
Er- 15. Alay
10
HAFIZ BİLAL OĞLU MEHMET
Tunceli/Ovacık
Er- 13. Alay
11
ALİ OĞLU MUSA
Tunceli/Pülümür
Er- 6. Alay
12
SALİH OĞLU HALİL
Tunceli/Çemişgezek
Er- 13. Alay
13
MUSTAFA OĞLU HALİL İBRAHİM
Tunceli/Çemişgezek
Er- 14. Alay
14
HÜSEYİN OĞLU HASAN
Tunceli/Çemişgezek
Er- 13. Alay
15
SÜLEYMAN OĞLU HÜSEYİN
Tunceli/Çemişgezek
Er- 8. Alay
16
ALİ OĞLU HÜSNÜ
Tunceli/Çemişgezek
Er- 16. Alay
17
ALİ OĞLU İSMAİL
Tunceli/Çemişgezek
Er- 32. Alay
18
MUSTAFA OĞLU MEHMET
Tunceli/Çemişgezek
Er- 8. Alay
19
OSMAN OĞLU MEHMET
Tunceli/Çemişgezek
Er- 13. Alay
20
HALİL OĞLU MEHMET
Tunceli/Çemişgezek
Er- 13. Alay
21
NUMAN OĞLU MEVLÜT
Tunceli/Çemişgezek
Er-
22
ESAT OĞLU OSMAN
Tunceli/Çemişgezek
Er- 13. Alay
23
HİDAYET OĞLU ÖMER
Tunceli/Çemişgezek
Er- 39. Alay
24
ŞABAN OĞLU REŞİT
Tunceli/Çemişgezek
Er-
25
MEHMET EMİN OĞLU SÜLEYMAN
Tunceli/Çemişgezek
Er- 14. Alay
26
ALİ OĞLU SÜLEYMAN
Tunceli/Çemişgezek
Er- 13. Alay
27
ÖMER OĞLU ALİ
Tunceli/Hozat
Er- 13. Alay
28
İBRAHİM OĞLU HASAN
Tunceli/Mazgirt
Er- 64. Alay
29
İBRAHİM OĞLU HIZIR
Tunceli/Mazgirt
Er- 14. Alay
30
MUSTAFA OĞLU HİLMİ EFENDİ
Tunceli/Çemişgezek
Er- 134. Alay
31
MUSTAFA OĞLU ZİYA EFENDİ
Tunceli/Çemişgezek
Yd. Sb. Adayı 32. Alay
32
MEHMET OĞLU ALİ
Tunceli/Tunceli
Er- 3. Alay
33
İBRAHİM OĞLU MUSTAFA
Tunceli/Tunceli
Er- 11. Alay
34
HASAN OĞLU AHMET
Tunceli/Çemişgezek
Er- 16. Alay
35
AĞAZADE HÜSEYİN OĞLU AHMET FİKRİ
Tunceli/Çemişgezek
Er
Bütün bunlara rağmen “Dersimli Askere Gitmedi” demek yalan değilse nedir?
Sonuç olarak; Dersimliler devlete karşı isyana kalkıştılar sözü tamamen mesnetsiz ve yalandan öte bir şey değildir. İsyana kalkışan bir halk, 1936 yılında devletin çağrısına icabet ederek ellerindeki 9070 adet silahın 7.880 adedini devlete teslim eder mi? İsyana kalkıştılar denilen halk, 10 binlerce insanını katleden taraftan sadece 33 asker öldürüyor. Mantık bunun neresinde? Biri çıkıp bana bunun mantıklı bir açıklamasını yapabilir mi?
RAPORLARDA, DERSİMLİLER HAKKINDA DİLE GETİRİLEN ORTAK NOKTALAR:
Dersim hakkında birçok kişi resmi rapor tutmakla görevlendirilmiştir. Farklı kişiler tarafından tutulan bu raporlardaki en dikkat çekici bölüm ise devletin bakış açısını ortaya koyması açısından Dersimliler'le ilgili tespitleri şöyledir:
*Konuştukları dil Zazacadır.
*Dersim kalabalık ve çok silahlıdır. Dersim'de silah toplamak gün ve ay işi değildir. İki sene işidir.
*Türk ve Türklüğü telkin etmek için iki mektep açılmalı.
*Hükümete karşı tamamıyla anarşiktir.
*Dersim hükümeti cumhuriyet için bir çıbandır.
*Dersimliler askerlik yapmazlar.
*Zaza kadını, Türkmen ve Yörük kadınları gibi cinsi temasa pek düşkündür.
*Türkmen kadını gibi evinin işlerini çevirir.
*Yavuz Sultan Selim'in gazabı olmasaydı bugün güzel Türkiye’mizde tek bir Sünni'ye tesadüf etmek imkânı belki de mümkün olmayacaktı.
*Aleviliğin en kötü ve tefrika değer cephesi Türklük'le aralarındaki derin uçurumdur. Bu uçurum Kızılbaşlık itikadıdır.
*Kızılbaş, Sünni Müslüman’ı sevmez. Kin besler, onun ezelden düşmanıdır.
*Kızılbaşları, yuvarlak kafası, geniş alnı basık yüzü ile gözlerinin daima akın yollarını, uzakları araştıran cevvaliyeti ile Türk neslinden ayrı bir nesle bağlamak güç bir iş olur.
*Dersim; Türk, Faris, Asur, Ermeni, Arap gibi milletlerin tortularını almış bir mıntıkadır.
Ermenilik Dersim içinde şimale gittikçe kesafetini kaybetmiş ve ancak kasabalar ve onların yakınında barınıp taşamamış ve hiçbir zaman Dersim umum nüfusunun yüzde 20'sini aşamamıştır. Harbi umumiden sonra izlerini bırakarak ölmüştür. (Sabah)
DEVAM EDECEK.
Mehmet KORKMAZ
Emekli Eğitimci, Şair, Araştırmacı Yazar
|