KARDEŞ MİYİZ, DEĞİL MİYİZ?

=== KARDEŞ MİYİZ, DEĞİL MİYİZ?====

Hani babamız Âdem, anamız Havva’ydı. Hani hepimiz kardeştik. Madem hepimiz bir anne-babanın çocukları isek bu ayrılık, gayrılık neden? Neden insanları Müslüman, Hıristiyan, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, dinli, dinsiz diye ayırıyoruz?

 

Anamız Havva’dır, babamız Âdem.

Hep aynı atadan gelmişiz madem.

Eğer kardeş isek bu kavga neden?

Bırak şu kavgayı, gel barışalım.

                 Sefil Hayranî(Mehmet KORKMAZ)

 

Bir yandan bütün insanların kardeş olduğundan dem vuracaksınız, öte yandan insanları dinlerine, dillerine, renklerine, inançlarına göre gruplara ayıracaksınız. Riyakâr olmanın hiçbir anlamı yoktur. Ya bütün insanlar kardeştir demeyeceksiniz ya da onları gruplara ayırmaktan vaz geçeceksiniz.

Mayasında sevginin zerresi bulunan biri bütün bunlara güler geçer. Zira o bilir ki Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Müslüman, Hristiyan olmak yerine önce insan olmak gerekir. Çünkü bunların hiçbiri insan olmaya engel değil. Önce insan olmak için bir tutam sevgi, birazcık da hoşgörü yeter de artar da…

Ama çoğumuz bunu bile beceremiyoruz. Hoşgörülü davranmayı unutur, bedenimizin hâkimiyetini kaybeder olduk. Bedenimizin yeni egemenleri kin ve öfke oldu. Hal böyle olunca akıl ve mantık devre dışı kaldı. Dahası insan olduğumuzu unuttuk. Birbirimize karşı yabancılaştırıldık, ayrıştırıldık, ötekileştirildik… Bu zeminin hazırlanması için yıllarca özel bir ihtimam gösterildi.

Ülkenin doğusunda insanlar bu kış vakti evlerini barklarını terk edip başka yörelere kaçıyor, çocuklar öldürülüyor. Uzun süreli yasaklardan ötürü halk açlıktan, susuzluktan perişan, sersefil oluyor, hayvanlar açlıktan telef oluyor. Kan var, gözyaşı var, feryat var, figan var. Ama aynı ülkenin batısındakilerin kılı kıpırdamıyor, seyirci olmayı, suskun kalmayı tercih ediyor. Hatta zevkten dört köşe olup alkışlayanlar bile var.

Sevmeyebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz, haksız görebilirsiniz. Ama yapılan zulme sessiz kalmamalısınız. Yapılan zulme karşı sessiz kalmayı yeğleyenler zalimden yanadırlar.

Bu mu kardeşlik? Bir kardeşin mağduriyetinden öteki kardeş zevk alıyorsa bunlar kardeş olamaz.

Öyle bir hale getirildik ki insanlığımızdan utanır olduk. Bu konuda büyük usta Metin Akpınar da rahatsız olduğunu beyan etmiş. Rahatsızlığını “YALAN YOK” başlığıyla dile getiren Metin Akpınar’ın yazısı aynen şöyledir:

 

 “Bu ülkeden utanıyorum.

Bu ülkenin aydın geçinenlerinden utanıyorum.

Burunlarının dibinde bir halk katledilirken kör olanlardan utanıyorum.

Pişkin pişkin uydurma terörizm edebiyatı yapan devlet büyüklerinden utanıyorum.

Güce tapan sıradan insanlardan utanıyorum.

Yalan yok!

Halkların kardeşliğini göstermesini bilmeyenlerden utanıyorum.

Eski zamanda kahraman olmuş, ama şimdiki zamanda iktidarın kölesi olmuş solcu artıklarından utanıyorum.

Hırsızlığa göz yuman bu ülkenin savcılarından utanıyorum.

Yalan yok!

Haksızlığı haklılık gibi gösteren iktidar medyasından tiksiniyorum.

Dini ahlak kalkanı olarak kullanan, özel yaşamlarında rezillik sultanı olanlardan utanıyorum.

Yalan yok!

En fazla neden utanıyorum biliyor musunuz?

Yüreklerinde bir damla sevgi kırıntısı olmayanların sevgi sözcüğünü sürekli kullanarak o değerli şeyi eskitmesinden utanıyorum.

Yalan yok!

Bu ülkenin sessizliğinden utanıyorum!

Metin Akpınar”

 

Büyük usta Metin Akpınar’ın söylediklerine katılmamak mümkün mü?

 

Karşı tarafı suçlamak, karalamak hatta çamur atmak olaydır. Zor olan nedir biliyor musunuz? Zor olan empati kurmaktır. İnsanlar, empati kurmaya yanaşmadığı sürece olayları adil bir şekilde ele alamazlar.

Hep karşı tarafı suçlayan satılmış kalemşörlere, yağcı ve yalakalara Sabahattin Eyuboğlu’nun sözleriyle yanıt vermek istiyorum.

Sabahattin Eyüboğlu, “PİR SULTAN ABDAL” adlı yapıtında Pir Sultan’a yönelik eleştirileri şöyle yanıtlıyor: “Affedilemez suçu işleyen Pir Sultan değil Padişah’ın ta kendisiydi. Halka ihanet etmiş bir Padişah, Padişah’a ihanet etmiş bir şairden daha mı az suçludur?”

Güneşin kendisi ortada dururken, üstünlük kazanmaya çalışan başka birtakım güçlerin cılız ışıklarına neden hapsedelim yaşamımızı?

Umut, kimi zaman bizi terk etse de bütün bereketiyle gözesinden, özgür yarınlara olan inancımızı beslemeyi sürdürecektir. Yeter ki direncimiz kırılmasın, savaşımımız sona ermesin.

Ha… Unutmadan bir daha sorma istiyorum:

Gerçekten kardeş miyiz, değil miyiz?

Sevgiyle kalın, esen kalın…

 

Mehmet KORKMAZ

 

 
Bugün 81 ziyaretçi (98 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol